Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19. September 2008, 08:11 PM   #3
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

“Hikmet” sözcüğü, hepsi de gerçek, sözcük anlamıyla kullanılmış olarak Kur’an’da 19 ayette 20 kez geçmektedir. Sözcük Kur’an’da ilk defa, 37. sırada Mekke’de inen Kamer suresinde yer almış ve bu ayetten sonraki ayetlerde geçen “hikmet” sözcüklerinin iyi anlaşılması için Rabbimiz bu ayette “hikmet”in ne olduğunu en güzel şekilde açıklamıştır.

“Hikmet” sözcüğünün geçtiği Kamer suresinin 5. ayeti şöyledir:

Kamer; 5: En üstün seviyede ve yeterli bir hikmet. Fakat uyarılar fayda vermiyor.

Ayetteki altı çizili bölüm, görüldüğü gibi bir cümle olmayıp, bir cümlenin parçasıdır. Bu durumda, sözcüğün ne anlama geldiğini anlayabilmek için, sözcüğün yer aldığı altı çizili bölümün, hangi cümlenin parçası olduğunu ve dolayısıyla sözcüğün öge olarak cümle içindeki konumunu tespit etmek gerekir.

Bilindiği gibi Kur’an’ın her ayeti mutlaka bir cümle değildir. Kur’an’da beş-altı ayetten oluşmuş cümleler vardır. Meselâ beş ayetten oluşan Felâk ve altı ayetten oluşan Nass sureleri, birer cümleden ibaret sureler olarak, bu duruma en güzel ve herkesin bildiği bir örneği teşkil etmektedirler.

İşte burada da birden fazla ayetten oluşmuş cümlenin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla Kamer suresinin 5. ayetinin, 3. ve 4. ayetlerle birlikte değerlendirilmesi, aranan cümleyi ortay çıkarmaktadır:

Kamer; 3: Ve yalanladılar, hevalarına (nefislerinin arzularına, tutkularına) uydular. Halbuki her emir kararlaştırılmıştır.
4: Ant olsun ki, onlara kendisinde alıkoyuculuk özelliği olan nice önemli haberler gelmiştir.
5: En üstün seviyede ve yeterli bir hikmet. Fakat uyarılar fayda vermiyor.

Burada dikkat edilmesi lâzım gelen bir husus da, 3. ayetteki “ امرemr” sözcüğünün, pek çok mealdeki gibi sözcüğün tali (ikincil) anlamı olan “iş” olarak değil, esas (birincil) anlamı olan “emir, buyruk” olarak çevrilmesi gerektiğidir.

5. ayetteki altı çizili ifadenin, hangi başka ifade ile birleşerek bir cümle oluşturduğu konusu, bir çok kişinin üzerinde durduğu bir konudur. Örnek olarak, klâsik kaynakların anası durumundaki İmam Razi’nin açıklamaları şöyledir:
“Ayetteki, "gayesine ermiş bir hikmet" ifadesi hakkında şu izahlar yapılabilir:

1) Önceki ayette gecen, "nice mukim haberler" ifadesiyle Kur`ân`ın kastedildiğini söyleyenler, bu "hikmet-i baliğa" ifadesinin ondan bedel olduğunu söylemişlerdir. Buna göre Cenâb-ı Hak sanki, "Andolsun onlara, herbiri gayesine ermiş bir hikmet gelmiştir" demiş olur.
2) Bu ifade, önceki ayetteki mâ edatından bedeldir.
3) Bu, mahzûf bir mübtedanın haberi olup, takdiri, "Bu, bir hikmet-i balığadır” şeklindedir. Mananın böyle olması halinde.mahzûf olan "bu" zamiri hakkında da şu izahlar yapılabilir:
a) Peygamberler gönderme, ilgili delilleri ortaya koyma ve gelip-geçmiş, milletlerin başına gelenlerin haberi ile mevcut insanları uyarmadaki sıralama; bir hikmet-i balığadır.
b) Önemli haberlerin yer aldığı şeyi inzal etmek, bir hikmet-i baliğadır.
c) Yaklaşmakta olan kıyamet ve ona delalet eden deliller, bir hlkmet-i balığadır
d) Bu ifade mansub olarak şeklinde de okunmuştur. Bu durumda, "hal" olur. Bunun zi`l-hâli ise, geçen ayetteki mâ edatıdır. "Bu size bir hikmet-i baliğa olarak geldi" demektir.

Buna göre şayet, "Eğer bu mâ ism-i mevsûl kabul edilirse, marife olur. Bu durumda da onun " zi`l-hâl" olması yerli yerinde olur. Fakat ifade, "Onlara, kendisinde caydırıcılık özelliği bulunan önemli haberler gelmiştir" manasında olursa, bu mâ, nekire olur. Halbuki "zi`l-hâl`in nekire olması (nahiv bakımından) uygun değildir" denilirse, biz deriz ki bu durumda mâ`nın, ayette, ifadesiyle tavsif edilmiş olması, bunun "zi`l-hâl" olmasını sağlamış olur.”

Bize göre ise “ حكمة بالغةhikmetün baliğatün (en üstün seviyede ve yeterli bir hikmet)” ifadesi, üçüncü ayetin son bölümü olan “ve küllü emrin müstekırrun (halbuki her emir kararlaştırılmıştır” ifadesinin devamıdır. Yani “ve küllü emrin” mübtedasının ikinci haberidir (ikinci yüklemidir).

Bu durumda iki ifadenin oluşturduğu cümlenin takdiri şöyledir: “Ve küllü emrin müstekırrun hikmetün baliğatün”. Yani; “Halbuki her emir kararlaştırılmıştır, (kararlaştırılmış olan her emir) en üstün seviyedeki yeterli bir hikmettir.”

Burada “hikmet” yerine, bu sözcüğün Kur’an’ın indiği dönemdeki özelleşmiş anlamı konacak olursa, ortaya; karalaştırılan her emrin, zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş bir kanun, bir düstur, bir ilke olduğu anlamı çıkmaktadır.

Bu tarz ifadelerin Kur’an’da yüzlerce örneği mevcut olup, bizim yukarıdaki şekilde birleştirdiğimiz ifadelerin de içinde yer aldığı 3-5. ayetlerin birleşik anlamı ise şöyle olmaktadır:
“Her emir kararlaştırılmış, en üstün seviyede yeterli bir hikmet olduğu halde onlar yalanladılar ve tutkularına uydular. Şüphesiz onlara vazgeçirecek haberler de gelmişti. Buna rağmen uyarılar fayda vermiyor.”

Görüldüğü gibi “hikmet” sözcüğü, Kur’an’daki ilk geçişinde; Rabbimizin kullarına verdiği, her biri zulüm ve fesadı engelleyen bir yasa olan “emir” olarak açıklanmıştır. Zulüm ve fesadı engelleyen bu yasaların, yani “hikmet”lerin bir kısmı, İsra suresinde somut olarak örneklenmiştir:

İsra; 23: Rabbin kesin olarak şunları karar altına aldı: Kendisinden başkasına kul olmayın, anne ve babaya iyi davranın. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “öf” deme, onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz söyle.

24: Merhametinden dolayı onlara alçak gönüllülük kanatlarını indir. Ve de ki: “Ey Rabbim! Onlar beni küçükten nasıl terbiye ettilerse, Sen de onlara öyle rahmet et.”

25: Rabbiniz içinizdekileri çok iyi bilir. Eğer iyi kimseler olursanız elbette O tam anlamıyla dönenleri bağışlayıcıdır.

26: Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Ve saçıp savurma.

27: Şüphesiz saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.

28: Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti arayarak, onlardan (akraba, yoksul ve yolda kalmıştan) yüz çevirirsen, o vakit de onlara yumuşak ve tatlı (onların ağırına gitmeyecek) bir söz söyle.

29: Elini boynuna bağlanmış kılma (cimri olma), onu büsbütün de saçma (israf etme). Aksi halde kınanmış ve yaptığına pişman olur kalırsın.

30: Gerçekten senin Rabbin, kullarından dilediğinin rızkını genişletir ve daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından gerçekten haberdardır, hakkıyla görendir.

31: Bir de fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de Biz rızıklandırırız. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir günahtır (suçtur).

32: Zinaya da yaklaşmayın. Şüphesiz ki o iğrençliktir ve kötü bir yoldur.

33: Ve hak ile olmadıkça, Allah`ın haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim zulümedilerek öldürülürse, Biz onun velisine bir güç (yetki) vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin. Şüphesiz o (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur.

34: Ergenlik çağına erinceye kadar yetimin malına da yaklaşmayın. En güzel bir şekilde olması müstesna. Ahdi de yerine getirin. Şüphesiz ahitte (verilen sözde) sorumluluk vardır.

35: Ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve dosdoğru terazi ile tartın. Bu hem daha hayırlıdır ve uygulama olarak daha güzeldir.

36: Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Şüphesiz kulak, göz, gönül, bunların her biri ondan sorumludurlar.

37: Ve yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Şüphesiz ki sen asla yeri yaramazsın ve boyca dağlara erişemezsin.

38: Kötü olan bütün bunlar, Rabbinin katında hoşlanılmayan şeylerdir.

39: İşte bunlar (yukarıda belirlenen ilkeler, emirler), Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerden (zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerden) bazılarıdır. Allah’la beraber başka bir ilâh edinme. Aksi halde kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme bırakılırsın.

Rabbimiz tarafından zulüm ve fesadı engellemeye yönelik olarak konulmuş olan kanun, düstur ve ilkelerden bazıları yukarıda 23. ayetten itibaren sıralanmış ve 39. ayette, bunların “hikmet”ten bir bölüm olduğu açıklanmıştır.

O halde “hikmet” sözcüğü, Rabbimizin açıklamaları doğrultusunda anlaşılmalı ve başka arayışlara girilmemelidir.

Devam edecek. Allah dilerse.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Barış (7. June 2009), Miralay (7. May 2010), sevginur (8. November 2012)