Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2009, 12:18 PM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

İsrâîloğullarının Egemen Olduğu Bölge:


136- Biz de onlardan öc aldık, onları denizde boğduk! Çünkü onlar, âyetlerimizi yalanlamışlardı ve onları umursamaz olmuşlardı. 137- Hor görülüp ezilmekte olan milleti de içini bereketlerle donattığımız yerin, doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrâîloğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden tam yerine geldi. Firavun'un ve kavminin yapageldiği şeyleri ve yükseltmekte oldukları sarayları (ve bahçeleri) de yıktık. (A'râf: 39/136-137)

25- Onlar geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeşmeler. 26- Ekinler, güzel makamlar! 27- Ve zevkü sefa sürdükleri nice nimetler! 28- İşte böyle oldu ve biz onları başka bir topluma miras verdik. 29-Onlara gök ve yer ağlamadı (kötü insanlar oldukları için hiç acıyan olmadı onlara). Ve kendilerine fırsat da verilmedi (Musa'nın ardından denize girdiler, boğulup gittiler). (Duhân: 64/25-29)

Bu âyetlerde Allah'ın, uslanmayan Firavun toplumundan öcünü aldığı, âyetlerini yalanlayan Firavun ve adamlarını suda boğup, ezilen İsrâîloğullarını da o toprağın doğusuna, batısına egemen kıldığı anlatılmak*tadır. İsrâîloğulları, sabırlarının ödülünü görmüşler, Firavun ve adamları da kibir ve gururlarının cezasını çekmişlerdir. Allah, onların evlerini, bahçelerini yıkıp harâbetmiştir. Onların mülkü başkalarının eline geçmiştir.

A'râf: 39/137'nci âyette o ülkenin doğularının ve batılarının İsrâ-îloğullarına verildiği bildirilmektedir. Bun*dan, İsrâîloğullarınrın, bütün Mısır toprağına egemen oldukları anlaşılabilir. Bu görüşte olan Reşîd Rızâ da, kıssanın kahramanı Firavun'un, Menfıtah olduğunu söyledikten sonra, İsrâîloğullarının egemen olduğu toprak hak*kında şöyle diyor:

"Bazı eski tarihlerde Hz. Musa'nın, Firavun'un hezimetinden sonra kavmiyle birlikte bir süre Mısır'a egemen olup orayı yönettiği yazılmıştır. Ünlü Yahûdî tarihçi Yosifus'un, Manisu'dan nakline göre Mısır Firavun'u, Mûsâ karşısında bozulunca Habeşistan 'a kaçmıştır. Mûsâ, onüç yıl Mısır'ı yönetmiş, daha sonra Firavun, oğlu ile birlikte büyük bir ordu ile gelip İsrâîloğullarını yenerek Mısır'dan Şam diyarına sürmüştür.

"Post'un, Kitâb-ı Mukaddes Kamus'unda (1/410), M. Ö. beşinci yüzyılda, Yunanlı tarihçi Herodot'un şöyle dediği yazılıdır: "Sisuters'in oğlu, on yıl kör oldu. Sebebi de şu idi: Şiddetli bir hava bozukluğu sonucu, Nil Nehrinin olağanüstü yükselmesi üzerine Firavun, mızrağını, dalgaları kabarmış suya attı.

Sisuters'in oğlu, İkinci Menfitah 'tır. Çıkış kahramanı Firavun budur. Herodot'un bu sözünü, Mûsâ zamanındaki Firavun'un boğulduğuna işaret sayarlar. Buna göre Firavun'un Nil'de boğulması gerekir.

Birinci rivayete göre Mûsâ, Firavun'un ardından onüç yıl Mısır'a egemen olmuştur. Bu iki rivayet, en eski ve en doğru rivayetlerdendir. Belki de konu hakkında yegâne rivayettir.

Herhalde Mısırlılar, bozgun üzerine Habeş kralından yardım istemiş*ler, ordu gönderilince Allah'ın emriyle Hz. Mûsâ, Mısır'dan ayrılmıştır. Mısırlılar da kralın boğulma olayını gizlemiş, onun Habeşistan'dan gelen ordu ile geri döndüğünü, Musa'yı bozguna uğratıp Mısır'dan sürdüğünü söylemişlerdir. Buna göre Çıkış, Tevrat'ta anlatıldığı biçimde Mısırlıların boğulmasının ardından değil, ondan birkaç yıl sonra olmuştur.

Şimdi Firavun'un Nil'de boğulması ve Musa'nın, Mısır'ı onüç yıl yönetmesi hakkındaki bu iki rivayet, Kur'ân'ın anlatımına uygun düşer. Çünkü Kur'ân, Tâhâ Sûresinin 38-39'ncu âyetlerinde: '(Musa'nın anne*sine) 'Onu sandığa koy, Yemm'e at, su onu sahile bıraksın... [20]diye vahyet-miştik' buyurulduktan sonra Mûsâ öyküsü anlatılıyor, sonunda da: "Fira*vun, askerleriyle onların ardına düştü, Yemm'den onları örten örttü'1 deniliyor. Bu iki âyetten, Musa'nın atıldığı su ile Firavun'un boğulduğu suyun aynı olduğu anlaşılıyor. Çünkü ikisi de Yemm adıyla anılmıştır.

"Kasas Sûresinin 49/7'nci âyetinde: 'Musa'nın annesine: 'Çocuğunu emzir, onun başına bir şey gelmesinden korkuyorsan, bir sandık içinde onu Yemm'e bırak...' denildikten sonra Mûsâ kıssasının bir kesiti anlatılıyor. Sonunda da: 'Biz o(Firavu)n'u ve askerlerini yakaladık, Yemm'e attık!

Bak, o zâlimlerin sonu nasıl oldu!' buyuruluyor. [21]Bu iki âyet de yine Musa'nın atıldığı su ile, Firavun'un boğulduğu suyun Yemm olduğunu bildirmektedir.

"Musa'nın atıldığı Yemm, Nil idi. O halde Firavun'un boğulduğu su da Fe/n/n(Nîl)'dir. Demek ki âyetler, şimdiye kadar bilinenlerin tersine, tarihî gerçeklere uygun düşmektedir." [22]

Mâide Sûresinde: "Ey kavmim, Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin, arkanıza dönmeyin, yoksa kaybedersiniz!" (110/21) buyuruluyor. A'râf: 39/137'nci âyetteki "Çevresini bereketli kıldığımız toprak" cümlesi, bu toprağın çok verimli bir toprak olduğunu anlatmaktadır. Bu sıfat, Arz-ı Mukaddes denilen Filistin bölgesine verilir. Bundan, İsrâîloğullarına va'de-dilen toprağın, bütün Mısır toprağı değil, Filistin olduğu anlaşılır. Hz. Musa'nın, bir süre için Mısır'ı yönetmiş olması da bu görüşe aykırı değildir. Hz. Mûsâ, Nîl'in doğusuna geçtikten sonra, bir süre Filistin'in batısındaki Mısır diyarını yönetmiş, sonra Filistin'i yerli Araplardan almak üzere doğuda Sînâ'ya geçmiş olabilir.

İşte yüce Allah, Firavun'un elinde bulunan, çevresi çok bereketli, çok münbit bu bölgeyi, Mûsâ komutasındaki İsrâîloğullarına vermiştir. Bundan dolayı Mûsâ kavmine: "Ey kavmim, Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin, arkanıza dönmeyin, yoksa kaybedersiniz! [23]demiştir.

Duhân: 64/32'nci âyette olduğu gibi bazı âyetlerde, İsrâîloğullarının, diğer insanlara tercîh edildiği, öteki uluslara üstün (egemen) kılındığı belirtilmektedir. Bu, Allah'ın, Musa'ya tâbi olan mü'min İsrâîloğullarına bir ikramıdır. Allah yoluna engel olan, insanların kanını emen, Kitâb-ı Mukaddes'in yolundan ayrılmış insanların, ilelebed Filistin'e egemen olacakları anlamına gelmez.

İsrâîloğullarının âlemlere üstün kılınması, süreklilik ifade etmez, Mûsâ dönemindeki bir olayı anlatır. Bu üstünlük, sadece Hz. Musa'ya tâbi oldukları o ilk zamanlara mahsustur. Sonsuzca üstünlük kasdedilme-miştir. Çünkü böyle bir şey hem sosyolojik kurallara, hem Allah'ın adaletine aykırıdır. Nitekim İsrâîloğulları, Musa'nın yolunu bırakıp şirke sapınca, buzağıya tapınca çeşitli azâblara çarptırılmışlar, meshe uğratılmışlar, daha sonraki dönemlerde uzun yıllar Bâbil 'de tutsak kalmışlardır. Her dönemde üstün olanlar ancak Allah'ın buyruklarına uyup en güzel biçimde hareket edenlerdir.

Allah, buyruklarını dinleyen mü'minleri yeryüzünde egemen kılar. Buyruklarını tutmayan, yasalarını çiğneyenlerin mülklerini ellerinden alıp başkalarına verir. Musa'ya tabi olan İsrâîloğullarına, Mûsâ Kitabıyla Arz-ı Mukaddes (Kutsal Toprak) verilmiştir. Ama O'nun yolundan ayrılanlara da azabının erişeceği bildirilmiştir. İnananlar bir bütündür. Mûsâ kavmin*den inananlar, îsâ kavminden inananlar veya Muhammed kavminden ina*nanlar aynı nurun etrafından kümelenmiş kardeşlerdir. Her dönemde bunlar, Allah'ın yardımıyla destekleneceklerdir. Ama Allah'ın gerçek yolundan çıkanlar azaba çarpılacaklardır. Kur'ân 'in anlatmak istediği, hangi peygam*berin ümmetinden olursa olsun, bütün inananların zafere ulaşacağı, çevre*lerine üstün geleceğidir.

Demek ki Kur'ân'in amacı herhangi bir milleti ötekilerden üstün veya onlara egemen kılmak değil, Allah'ın emirlerine uyanların zafere ulaşacaklarını vurgulamaktır. Kur'ân, Allah'ın yolundan ayrılan, O'nun buyruklarını çiğneyen İsrâîloğullarının da Kıyamete değin ezileceklerini, başlarına, kendilerini ezen insanların geleceğini söyler: "Nerede olsalar, onlara alçaklık (damgası) vurulmuştur (ezilmeğe mahkûmdurlar). Meğer ki Allah'ın ahdine ve insanların ahdine sığınmış olsunlar. Allah'ın gazabına uğradılar ve üzerlerine miskinlik damgası vuruldu (yoksulluk içinde ezil*diler). Böyle oldu, çünkü onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar, haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı ve çünkü isyan etmişlerdi, haddi aşı*yorlardı., [24]"Rabbin, 'Elbette tâ Kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü yapacak kimseler gönderecektir!' diye ilân etmişti. Şüphesiz Rabbin çabuk ceza verendir ve O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir." [25]

İsrâîloğullarının hayatı hakkında burada ve diğer sûrelerde anlatı*lanlar, Kitâb-ı Mukaddes'in Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye Kitâblarında daha uzun olarak geçer. Kur'ân'in anlattıkları, özetle Kitâb-ı Mukaddes'in anlattıklarına uyar. Ancak Kitâb-ı Mukaddes'te bir tarih üslubuyla çok uzun anlatılan bu olaylar, Kur'ân'da ana çizgileriyle ve öğüt üslubuyla anlatılmaktadır. [26]
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
TUĞÇE DENİZ AKIN (13. January 2010)