Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. January 2014, 10:17 PM   #6
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.017
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleyküm, Değerli Hasan Akçay Kardeşim.

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
“Oralarda”dan kasıt Cennetlerdir.

Kabul edilebilir bi görüs
ama yalnizca bi görüs.

Kur'an bunu onaylamiyor.
Kur’an’da kullara vaat edilen cennet hep “cennâtin/cennetler” şeklinde çoğul olarak gelmiştir.

Sözkonusu ayette “cenneteyni” şeklinde tesniye/ikili kalıp kullanılmıştır. Bu durumun ses uyumu için olduğu düşüncesindeyim ve “cenneteyni” sözcüğünü “cennetler “ olarak algılıyorum.

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
[
Bakar misiniz, Rahmân suresinin ayetlerinde fîhima ve fîhinne, aralarindaki fark gözetilerek, büyük bi özenle kullanilmis. Örnegin 52'de fîhima var, 54'te fîhinne.
Belirttiğiniz gibi “fihima” sadece 52 de değil 50,66,68 de de kullanılmıştır.
Belirttiğiniz gibi “fihinne" 54 de değil 56 ve 70 de kullanılmıştır.

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
[
Zaten ayetlerde her seyin "ikiser"ine atifta bulunuluyor.

Iki deniz.
Iki dogu.
Iki bati.
Iki pinar.
Iki bahçe...

Ikiden çok cennet (bahçe) misillu bi çokluga
bu anlatimda yer yok.
Evet dediğiniz gibi Rahman Suresinin sözkonusu ayetlerinde her şeyin “ikişerine” göndermede bulunulur.

Fihima kullanılanlar:

50/İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.
52İkisinde de her meyvedan çift çift vardır.
66İkisinde durmaksızın coşan iki pınar vardır.
68İkisinde de meyve, hurma ve nar vardır.

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ayetlerde "bahçeler"in zamiri olarak fîhinne ise... hiç yok.
Yine de açiklamanizda mantiga uygunluk erdemi gözetilmis. Bu da bir sey.
Tesekkür ederim.
Olup olmadığına birlikte bakalım inşaAllah.

Fihinne kullanılan âyet:

56Oralarda, daha önce bildik, bilmedik, geçmiş, gelecek hiç kimse tarafından dokunulmamış; el ve göz değmemiş, bakışlarını dikenler vardır.

Fihinne/Oralarda zamiri nedir görmek için öncesindeki âyetlere bakalım:

“46Ve Rabbinin makamından korkan kimseler için iki cennet vardır.
47Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?
48İkisinin de dalları vardır.
49Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?
50İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.
51Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?
52İkisinde de her meyvedan çift çift vardır.
53Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?
54Astarları kalın ipekten/atlastan yataklara yaslanmış kimseler olarak, iki cennetin de devşirmesi yakındır.
55Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz? "

Fihinne zamirinin öncesindeki bu ayetlerde sözkonusu edilen zamir hangisidir? Lütfen belirtir misiniz?

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İsterseniz ilgili ayetleri birlikte görelim:
“Fiyhinne kasıratuttarfi, lem yatmishunne insün kablehüm ve la cann”
Âyetinde “o dilberler” ifadesi yoktur
.

Ama bakislarini eslerine dikenler onlar; aralarinda elbet dilberler de var.

56'ya ait Mealin tashih edilmiş/düzeltilmiş şekli:
“Oralarda, daha önce bildik, bilmedik, geçmiş, gelecek hiç kimse tarafından dokunulmamış; el ve göz değmemiş, bakışlarını dikenler vardır.”


Lütfen siz açiklar misiniz, tam olarak kimdir o bakislarini dikenler?
Sözkonusu ayette eşler de dilberler de olmadığını belirtmiştim.
Bakışlarını dikenler”, cennetle ödüllendirilen insanlardır.

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Devşirilecek olanlar da Rabbımız olan Yüce Allah’ın belirttikleridir.
Sadece “meyveler” olarak sınırlanamaz
.

Konumuz
kâsirâtut tarf

Sâd 54'e bakar misiniz. Lütfen.

Orda Allah "kâsirâtut tarf"a RIZKUNÂ diyor,
RIZKIMIZ, لرزقنا.

Konumuz “kâsirâtut tarf” ise bunun geçtiği ayetlere bakalım:

Saffat suresi 48. Ayette:
“Ve ındehum gâsırâtut tarfi în.

Sad suresi 52. Ayette:
“Ve ındehum gâsırâtut tarfi etrâb”

Rahman 56. Ayette:
“Fîhinne gâsıratut tarfi lem yatmishunne insun gablehum ve lâ cânn. “

Şeklinde geçer.

Bu ayetleri bağlamında okuduğumuzda sizin “Orda Allah "kâsirâtut tarf"a RIZKUNÂ diyor.” İfadenizin “kâsirâtut tarf" olmadığı görülür.

Sözkonusu sad Suresinin 54. Ayetine ve bir öncesine baktığımızda:

53"İşte bu, hesap günü için size vaat edilendir. –54Hiç şüphesiz ki işte bu, Bizim rızkımızdır; ona hiç tükenmek yoktur.–"

ifadesi vardır.

Vaat edilen ve bitmez tükenmez olarak belirtilen “rızkın” ne olduğunu görmek için önceki ayetlere bakalım:

49-52"İşte bu, bir öğüttür/ şereftir/ hatırlatmadır. Şüphesiz ki Allah'ın koruması altına giren kimseler için güzel bir dönüş yeri; içlerinde yaslanarak birçok meyve ve içecekler istedikleri ve de yanlarında hepsi de aynı yaşta, gözleri karşılarındakinden başkasını görmeyen hizmetçilerin bulunduğu, kapıları kendilerine açılmış olan Adn cennetleri vardır."


Şimdi de Saffat 48 e bağlamıyla birlikte bakalım:
41-49İşte Allah'ın arıtılmış kulları, kendileri için belli bir rızık/meyveler olanlardır. Bol nimet cennetlerinde karşılıklı olarak tahtlar üzerinde ikram görenlerdir. İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş, kendisinde zararlı bir yön olmayan, sarhoşluk da vermeyen bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır. Yanlarında da gözlerini kendilerine dikmiş iri gözlüler vardır. Korunmuş yumurta gibidir onlar."

Şimdi de Rahman 56 ya birlikte bakalım:

56Oralarda, daha önce bildik, bilmedik, geçmiş, gelecek hiç kimse tarafından dokunulmamış; el ve göz değmemiş, bakışlarını dikenler vardır.


Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah’a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla