Selam Dostlar,
Akleden kalp ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Kuran'ı yorumlarken, Kurandaki veriler ile birlikte, o devrin düşünce yapısını, kültürel özelliklerini, tarihsel verileri kullanmak gerektiğini düşünmekteyim. Yani ilk muhattapları Kuranı anlamak için, kendilerinden sonra ortaya çıkan verilere, anlayışa, kültüre ihtiyaç duymamışlardır.
Günümüzde düşüncenin beyinde oluştuğunu biliyoruz, ancak bu tarih boyunca hep bu şekilde bilindiği anlamına gelmiyor. Örneğin Aristo beyni insan vücudunun soğutucusu olarak düşünüyordu. Eski uygarlıklarda kalbin düşüncenin merkezi olarak görülmesinin nedenini tahmin etmek güç değil. Muhtemelen heyecan, öfke, endişe, sakinlik gibi zihinsel faaliyetlerin bedene etkisinin en rahat gözlendiği organ kalp olduğu için, yetersiz veri ile yaptıkları yorumlar sonucu kalbin düşünme organı olduğu sonucuna varmış olabilirler. Zamanla kalbin değil beynin düşünme organı olduğu ortaa çıkmış olsa dahi, konuyla ilgili üretilen terimler dilde yaşamaya devam etmiştir. Bugün bile kullanmaktayız. Örneğin kalbimdesin, temiz kalpli vb gibi.
Bu nedenle Kurandaki ilgili deyimleri de bu anlamda anlamak ve müteşabih (edebi) bir anlatım üslubu olarak yorumlamak en doğru yaklaşım olacaktır düşüncesindeyim.
Muhabetle.
|