Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29. November 2014, 10:23 AM   #2
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bölüm-2.

Melekut fakirlere, yoksullara, esirlere, köle ve köleleştirilmişlere zulümden kurtuluş formülü ve müjdesidir.
Onlara da, Mülke ortak(halife/memur-'buradaki ortaklık sahip olma değil, ihtiyaçla sınırlı kullanma, faydalanma hakkıdır'-) olacakları ve mülkün fitne olmaktan böylece çıkartıldığı bir zamanın geleceği müjdesidir. Görülüp bilinmektedir ki, şu asırlarda ve eğer gelecek asır varsa, onda da, Ahdi Âtik(tevrat) ve Ahdi Cedit(incil) “mensupları” ezen, diğerleri ezilenlerdir.

Meleküt vaadi ise, ezenlere karşı ezilenlerin siyasi, sosyal, ekonomik özgürlük ve mülkte ortaklıklarıdır.
Bu durum da, Yahudi ve Hristiyanların aleyhine, Müslümanların lehine, yani adalet ve eşitlikten yana bir değişimdir. Çünkü dünyayı ezenler Hristiyan-Yahudi ittifakıdır. Yani, Müslümanların kendi dinlerinin ekonomi politiğini iyi anlayıp, önceki kitapların ekonomi politikleri ile müthiş derecede benzeştiğini fark edilmesi ile iş, dinler arası diyalogdan, kitaplar arası diyaloğa dönüşmüş olur.
Gelenekçilerin diyalog çabaları ise şahsi çıkar peşinde olmalarındandır. Onlar ancak çıkarlarında anlaşırlar. Bu da zulmün katmerleşmesi demektir.
Ama Kitaplar "anti-liberalist ve anti-kapitalist sosyo ekonomi politikte" müttefik ve müşterektirler; aynı mânâya gelen hükümler taşırlar. Onların bu alanda kan uyuşmazlıkları yoktur. Ahdi Yakîn(incil) sosyo ekonomi politik ve vahdet konusunda miğfer olarak alınır, ama işin alfabesinin de önceki kitaplarda pişmek olduğunun bilinip, Allah kitaplarının dördünün dayanışması ile İsa’nın da belirttiği gibi, önceki birleşme ve ayrışma sebeplerinin çok ötesinde yepyeni bir yapılanma oluşur.
Demek ki, böylece, Allah kendilerine; “siz bütün peygamberlere ve bütün kitaplara inanırsınız, onlar ise sadece kendilerine gelenlere” sözü uygulamada da tasdik edilmiş olur.
Bu arada bir saptama yaparak, sözün başında “Yahudi” in din literatüründeki anlamını ve “Nasranî-Ensariyet”in yine din literatüründeki anlamının toplamlarının İslam kavramı ile birleşip bütünleştiğini de açıklayalım.

Demek ki sâkin yani çerçiler gibi dolaşıp da toplayan değil bir yere yerleşerek üreten, halim ve kâmil olmak anlamına gelen Yahudi kavramı ile Allah dışında hiçbir şeye, sebeplere ve güç artırıcı ve iş üretici yasalara, bireysel servete ve Mülk kavramına giren şeylere de dayanmayıp, sadece İnanç ve ideal sahiplerinin birbirlerini karşılıklı veli edinmesi ve böylece düşmanları karşısında zayıf kalmaması için gücün ammede (Beyt-ül mal'da) toplanıp Mülkün eşit ve ortaklaşa kullanımı ile güçlenerek, “sâkin(yerleşik) ve kâmil olmanın “ zamanla topluma vereceği rehavet ve zaaftan da kurtulması anlamına gelen “Nasraniyet-Ensariyet”le takviyesi olan İsa misyonunun da birlikte bulunduğu tamamlanmış dinin ismi İslam’dır. Yani Hidayet ve Ensariyet’in hakiki anlamlarının toplamı İslam’dır. Kitaplara imân da budur.

Bir başka anlatımla, İslam, sekene(yerleşme/bir yeri mesken tutma/üretme) ve ensariyet üzere Allah’a teslim olmaktır. Onun için hak dinin ismi ezelden beri İslam’dır. Kitapların hak olan hükümlerinin buluşturulmasında da bakılacak ve aranacak müştereklik buralarda aranmalıdır. Bu bakımdan şimdiki nitelikleri ne olursa olsun, her dört kitap da Müslüman’ın yanından ayırmayacağı kitaplardır. Hele Ahdi Yakîn(Kur'an) gibi çok mufassal(genişletilmiş) ve tamamlanmış dinin veciz kitabını daha iyi kavramak için, hem de bütün Allah Resul ve Kitaplarına inanmanın fiilen de ispatı için bu böyle olmalıdır.
İşte üç dinin de haber kaynaklarında olan İsa nüzulünün gerçek anlamı budur. Yani "pasifist bir vera"(vera= Din bakımından yasaklanmış şeyleri yapmaktan aklını kullanarak sakınma) değil, manastır kollektivizmi prototip olarak örnek alınarak, kollektif bir dayanışma ile fertleri mutedil/ılımlı, toplumsal gücü zalimle baş etmeye yeterli, iştirak halinde mülkiyet esaslarına göre birleşmiş güçlü bir cephe. Bu cephe Emperyalizmi soluksuz bırakarak, Muztaazaaflar’ı yeryüzünde yöneticiler yapar. Bu da zaten Allah vaadidir(Enbiya–105)

Peki, bu vaad bir sınıfa mı, mevcut üç dinden birisinin ümmetine mi, yoksa bunlardan hiçbirisine mi?
Sonraki bölümde bunun cevabını arayacağız. Hem de, selam ona İsa’nın kendi ehline “Melekût sizden alınacaktır ayetini başlık yaparak konuya gireceğiz.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (24. March 2016 Saat 08:59 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (29. November 2014)