dua, dua etmek; yalvarma, yakarış; konuşma, söylev, nutuk; övgü, methiye; nimet; meydana getirmek, sebep olmak; yakından takip etmek, izlemek, uymak, bağlı kalmak; irtibata geçmek veya irtibata geçilmek; hayvanın kuyruğunun çıktığı yer, but.
Örneğin bir at yarışında ilk atın peşinden bir burun farkıyla giden ata, el-musalli (yakından izleyen) denir. "Musallin" (çoğulu) Kuran'da 70:22, 74:43 ve 107:04 numaralı ayetlerde geçer.
75:32'den de salat kelimesinin "izlemek, uymak" anlamına geldiğini görebiliriz çünkü "yüz çevirme" kelimesinin tam zıttına konmuştur.
* Bu ayette salât kelimesi fiil olarak (salla) kullanılmıştır.
75. Ayet:
31. İşte o, doğrulamamış, namaz kılmamıştı?
32. Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti
Ayete bakarsak saddaka (doğru kabul etti) kelimesinin altında kezzebe (yalanladı) kelimesi; salla (?) kelimesinin altında ise tevella (uzak durdu / yüzünü çevirdi) kelimesini görürüz.
75:31İşte o, (Peygamberin getirdiğini) doğru kabul etmemiş, (ona) uymamıştı / bağlanmamıştı / kendini adamamıştı da.
75:32 Yalan saymış ve yüz çevirmişti.
Kur'an'da inananların peşinden gittikleri kitaba salat denmiştir. Örneğin Şuaybın salatı (ardınca gittiği şey) onun kavmine emirler verebilmektedir. Namaz anlamındaki salat bunu yapamaz. Yani salatı ikame etmek = zikrin peşinden gitmektir. Bu ayetler bunu en güzel şekilde ispatlamaktadır:
Yasin 11: ...İnnemâ tunziru meni-ttebe?a-zzikra vehhaşiye-rrahmâne bilgayb(i)...
Anlamı: Sen ancak şu kimseyi uyarırsın: Zikr'e tabi olanları ve Rahman'dan içten çekinnleri...
Fatır 18: ...innemâ tunziru-llez.îne yah.şevne rabbehum bilg.aybi veekâmû-ssalâ(te)...
Anlamı: Sen ancak şu kimseleri uyarırsın: Rablerinden içten çekinenleri ve salatı ikame edenleri...
Yine "ikame" fiiliyle Yahudilerin ve Hıristiyanların kendilerine indirilene uymadıkları şöyle bildirilmiştir:
Velev ennehum ekâmû-ttevrâte vel-incîle vemâ unzile ileyhim min rabbihim...
05:66 Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni ikame etselerdi / ayakta tutsalardı / uygulasalardı...
|