Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:20 PM   #4
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Rabbimiz insanları eğitip düşünmelerini sağlayacak bir takım açıklamalarından sonra bu ayetlerde de doğrudan elçisine hitap ederek ona toplumlara iletmesini istediği mesajını bildirmektedir. Bir kınama ve azarlama eşliğinde verilen bu mesaj onları hem düşünmeye, ibret almaya, inanmaya sevk edecek araç ve yeteneklerle donatıldıkları gerçeğini, hem de bu araç ve yeteneklerin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirip getirmediklerinin hesabını vermek üzere Allah’ın huzuruna çıkarılacakları uyarısını içermektedir.
Ayetteki “sizi inşa eden [yaratan], size kulak, gözler ve gönüller kılandır” ifadesiyle, insanların hayvanlardan farklı, üstün niteliklerle donanmış olarak yaratıldıkları, dolayısıyla bu lütufların hakkını vermeleri, hayvanlar gibi hareket etmemeleri gerektiği mesajı verilmektedir.
Ve and olsun ki, cinnden ve insten [tanıdığınız-tanımadığınız] birçoğunu cehennem için yarattık; onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Gözleri vardır, onlarla görmezler. Kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar gafillerin [duyarsızların] ta kendileridir. (A’raf/179)
Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten [vahye] kulak vereceğini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar ancak hayvanlar gibidir. Aslında yol bakımından daha sapıktırlar / şaşkındırlar [aşağıdırlar]. (Furkan/44)
25 - Bir de onlar: “Eğer doğru kimselerden iseniz bu söz verilen [tehdit] ne zaman?” diyorlar.
26 - De ki: “Kesinlikle bilgi [onun bilgisi], Allah’ın yanındadır. Ben ise yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.”
27 – Artık onlar, onu yakınlaşmış görünce, inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte bu, çağırıp durduğunuz şeydir!" dendi.
Bu ayetlerde, inkârcıların müminlere yönelttikleri “Eğer doğru kimselerden iseniz bu söz verilen [tehdit] ne zaman?” sorusu nakledilerek Resulullah’a onların bu alaycı sorularına nasıl cevap vermesi gerektiği bildirilmektedir.
İnkârcıların samimiyetsizce sordukları bu soru daha evvel Yunus/48, Ya Sin/48, Neml/71, Enbiya/38 ve Sebe/29’da da nakledilmiş ve kendilerine verilen cevaplar aynı surelerde yer almıştır.
Burada da Rabbimiz kıyametin vaktinin belirli bir amaç için kimseye bildirilmediğini açıklamıştır:
Sonra onun yanına geldiğinde seslenildi: “Musa! Ben, senin Rabbin olan Ben’im. Hemen iki nalınını çıkar, şüphesiz sen temizlenmiş vadide, Tuva’dasın / iki kere temizlenmiş bir vadidesin. Ve Ben seni seçtim; O hâlde vahyedilecek olan şeye kulak ver. Hiç şüphesiz ki Ben, Allah’ın ta kendisiyim. İlâh diye bir şey yoktur Benden başka. O hâlde Bana kulluk et ve Beni anmak için salâtı ikame et. Şüphesiz ki o saat [kıyamet] gelecektir. Onu Ben herkes emeğinin karşılığını alsın diye neredeyse gizleyeceğim.” (Ta Ha/11, 15)
İnsanlar sana saatten [kıyametin kopuş vaktinden] soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi, Allahın, münafık erkekleri, münafık kadınları, müşrik erkekleri, müşrik kadınları azap etmesi; Ve Allah’ın, mümin erkeklerin ve mümin kadınların tövbelerini kabul etmesi için ancak Allah'ın nezdindedir. Ne bilirsin belki saat [kıyametin kopuş vakti] yakında olur. Ve Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Ahzab/63,73)
Sana, Saat'ten soruyorlar: “Ne zaman gelip çatacak?” De ki: “Onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun vaktini Kendisinden başkası açıklayamaz. Göklerde ve yerde ağır basmıştır. O size ansızın gelir.” Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi onu sana soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (A’raf/187)
O gün kimi yüzler ağaracak, kimi yüzler de kararacaktır. Yüzleri kararanlara şöyle denecektir: “Siz inandıktan sonra yeniden kâfir mi oldunuz? Öyleyse, kâfirliğinizden dolayı tadın cezayı! Ve yüzleri ağaranlar ise, Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada temelli kalacaklardır.” (Âl-i İmran/106)
Bir vakit de, “Ey Allah’ım, eğer bu Senin katından gelmiş bir hak/gerçek ise, hiç durma, üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize çok acı veren bir azap ver” demişlerdi. (Enfâl/32)
28 - De ki: "Gördünüz mü? Eğer Allah beni ve benimle beraber olanları helak etse yahut bize merhamet etse, peki, bu kâfirleri acıklı bir azaptan kim koruyacak?
29 - De ki: “O, Rahman’dır. Biz, O’na inandık ve sadece O’na tevekkül ettik. Artık kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz.”
30 - De ki: “Gördünüz mü? Eğer suyunuz yerin dibine geçiriliverse, size kim bir pınar suyu getirebilir?”
Rabbimiz bu ayetlerde elçisi aracılığı ile seslenerek inkârcıları düşünmeye davet etmektedir. Bu davet biraz da tehdit içermektedir.
Hatırlanacağı üzere, bundan evvelki surede [Tur/30’da] müşriklerin Resulullah’ın ölümünü dört gözle bekledikleri nakledilmişti. (İleride, Fetih/12, Tevbe/50 ve Al-i Imran/120’de de Medine’deki inkârcıların aynı şeyi bekledikleri ifade edilecektir.) Pasajın 28. ayetinde inkârcıların bu beklentisine gönderme yapılıp onlara kendilerinin de ölecekleri, inanmadan ölmeleri halinde acıklı bir azaptan kurtulamayacakları ihtar edilmektedir. Dünyada iken kuraklık ve susuz bırakılarak sıkıntıya boğulmaları da ihtimal dâhilindedir. Böyle bir durumda kimsenin kendilerine yardım edemeyeceğini bilmeli ve akıllarını başlarına toplamalıdırlar.
O dönemde Mekke’deki su kaynakları kıttı. Mekkeliler Zemzem ve Meymun kuyuları olmak üzere sadece iki kaynaktan yararlanabilmekteydiler. Rabbimiz onlara bu kaynaklardaki suların çekilivermesi durumunda hallerinin nice olacağını hatırlatmaktadır. Bu tehditler uyarı amaçlıdır; yani sahip oldukları nimetlerin Allah’tan olduğuna inanmalarını sağlamaktır. Rabbimiz suyun büyük bir nimet olduğunu insanlara birçok kez hatırlatmıştır:
Peki, içip durduğunuz suyu gördünüz mü?
Siz mi buluttan indirdiniz onu, yoksa Biz mi indirenleriz?
Dileseydik onu tuzlu yapardık. O hâlde şükretmeniz [karşılığını ödemeniz] gerekmez mi? (Vakıa/68, 69)

Surenin son ayetteki “Eğer suyunuz yerin dibine geçiriliverse, size kim bir pınar suyu getirebilir?” sorusunun cevabı hiç şüphesiz “Allah!” şeklinde olmalıdır.
Allah, doğrusunu en iyi bilendir.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla