Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20. April 2011, 11:56 PM   #2
FEDAKARADAM
Uzman Üye
 
FEDAKARADAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
FEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud of
Standart

Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bakara 243
Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi (öldüler). Sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkardır. Lakin insanların çoğu şükretmez.



Bu ayeti birisi açıklayabilir mi? Ölüp dirilmek nasıl olur?
ÖMER NASUHİ BİLMEN-KUR'AN-I KERİM MEAL VE TFSİRİ

BAKARA SURESİ
243. Görmedin mi o kimseleri ki, onlar binlerce kişi oldukları halde ölümden sakınarak yurtlarından çıktılar. Allah Teâlâ ise onlara ölünüz diye emretti. Sonra da onları diriltti. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ insanlar hakkında lütuf sahibidir. Fakat insanların pek çokları şükretmezler.


Bu âyeti kerime, insanları tahammüle sevketmektedir, ve takdir edilen şeylere aykırı hareketlerin, sahiplerine fâide vermeyeceğine işarette bulunmaktadır. Rivayete göre israiloğullarından bir gurup ki, sayıları on bin veya otuz bin veya daha fazla idi, taun hastalığından korkarak yurtlarını terketmişlerdi veyahut bunları hükümdarları cihada davet etmişti, bunlar ise öleceklerinden korkarak firar etmişlerdi. Cenabı Hak ise bunları öldürdü, seksen gün veya daha ziyâde ölü olarak kaldılar, sonra peygamberleri, Hızkıl aleyhisselâm'ın duasiyle bunlar yeniden hayat buldular. İşte Cenab-ı Hak buyuruyor ki: (Görmedin mi) yani görmüş gibi şu garip hâdiseden haberdar olmadın mı (o kimseleri ki, onlar binlerce kişi oldukları halde ölümden kaçınarak) bulaşıcı bir hastalıktan veya savaşa iştirakten korkup (yurtlarından çıktılar) başka bir yere can attılar. (Allah Teâlâ ise onlara ölünüz diye emretti) onların ölmelerini irade buyurdu, onlar da derhal öldüler. Firarları kendilerine fâide vermedi. Fakat Cenab-ı Hak, kudret ve hikmetini bütün insanlığa göstermek için (sonra da onları diriltti) onlara ilâhî kudretinin yüceliğini anlattı, onlara bir ibret dersi verdi, Allah'ın kazasından kaçınmaya imkân bulunmadığını anlattı. (Şüphe yok ki. Allah Teâlâ insanlar hakkında ikram) ve kerem (sahibidir). Bütün emirleri ve yasakları onların hakkında sırf hayırdır. Artık onlar bunun şükrünü yerine getirmeye çalışmalı değil midirler?. (Fakat insanların pek çokları şükretmezler.) Bu şükür görevini ifaya koşmazlar. Böyle bir durum ise bir nankörlük alametidir. Velhâsıl: Bu hâdise, öldükten sonra dirilmenin vukuuna dair bir ilâhî delildir, insanları uyanmaya davete bir vesiledir. Yapılması gereken bir cihada iştiraktan kaçınmanın uygun olamıyacağına dâir bir delildir.

ELMALILI HAMDİ YAZIR'IN KURAN-I KERİM TEFSİRİ

BAKARA SURESİ
243. Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenlerigörmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi (öldüler). Sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır. Lâkin insanların çoğu şükretmez.

Çoğunlukla taaccüb ve takrir için kullanılır ki dilimizde "görmedin mi" ifadesi de böyledir. Rü'yet (görme) de gözle veya kalble olur. İkisi de ile sılalanmaz (ulanıp bağlanmaz). Bundan dolayı denildiği zaman bakmak veya ulaşmak mânâsını ifade eder ki, "Bakıp görmedin mi? Görmüş gibi bilmedin mi? İlmin, bu bilinen şeye daha yetişmedi mi? Ne garip. Hayır, sen onu bilirsin." yahut "Haberin yok mu baksana ne acayip!" demek olur.

Görmedin mi? Haberin yok mu? Ne acayip, baksana şunlara ki, binlerce kişi oldukları halde ölümden kaçınmak için yurtlarından çıktılar. Allah da onlara "ölün!" dedi sonra bunlara yeniden hayat verdi. Öldükten sora dirilmeye erdiler. Ölmeyelim diye kaçtıkları zaman korktukları başlarına geldi, öldüler fakat ölüm içine düşüp âdete göre "öldük!" dedikleri b i r anda akla ve hayale gelmez bir şekilde tekrar hayat buldular. Demek ki Allah'ın hükmünden kaçılmaz ve hiç bir zaman Allah'tan ümit de kesilmez. Rivayet olunmuş ki vaktiyle Irak'ta Vasıt tarafında (Dâverdân) denilen bir kasaba varmış. Orada veba hasta l ığı ortaya çıkmış, halk bundan kaçmak için memleketlerinden çıkmışlar fakat hep telef olmuşlar, sonra Allah yine hayat vermiş. Bir de İsrail oğullarından, kendilerine cihad emredilmiş olan bir kavim savaştan korkup vatanlarından çıkmışlar, kaçmışlar. Faka t yine ölmüşler, perişan olmuşlar. Nihayet Allah, onlara tekrar hayat vermiş, Allah yolunda savaşmalarını emretmiş. Bir gün Hz. Ömer namaz kılarken geride iki yahudi varmış. Hz. Ömer rükûa varırken hava yapar, yani rükûda kollarını bögürlerine kısmayıp ser b est ve aralıklı tutarak dizlerine kor ve karnını çekkin tutar ve bu şekilde rükûda mertçe ve güçlü bir vaziyet alırmış. Bunu gören yahudilerin biri, diğerine "Bu o mu?" der. Hz. Ömer, namazı bitirince birisinin "Bu o mu?" dediğini söylemiş. Yahudiler: "Biz kitabımızda Allah'ın izniyle ölüleri dirilten Hazkil'in verdiğini verecek demirden bir boynuz (karn) buluyoruz demişler. Ömer'in: "Biz kitabımızda Hazkil ve İsa'dan başka Allah'ın izniyle ölüleri dirilten bulmuyoruz." demesi üzerine, "Biz, Allah'ın kitabında sana nakletmediği peygamberler buluyoruz demişler. Ömer de "evet" der. Bunun üzerine Yahudiler, ölüleri diriltmeye gelince, "Sana şunu söyleyeceğiz ki İsrail oğullarında veba meydana gelmişti. Bunlardan bir kavim çıktılar, bir mil gider gitmez A l lah, bunları öldürdü. Bunlara bir duvar çevirdiler. Kemikleri çürüdüğünde Cenab-ı Allah, Hazkil'i gönderdi, üzerlerinde bir müddet durdu, Allah da bunları bu yüzden ölümden sonra tekrar hayata kavuşturdu." dediler diye de rivayet edilmiştir.

İşte bu âyet, bu kıssaların biri veya hepsi dolayısıyla inmiştir. Ve deniliyor ki Hazkil, Zülkifl (A.S.)dır. Âyetin gelişi, savaş kıssasına daha münasip gibi görünürse de âyette ölüm korkusu mutlak olduğu için gerek taun ve veba, gerekse savaş, her hangi sebeple o l ursa olsun, ölüm korkusuyla Allah'ın hükmünden kaçmak isteyenlerin hepsini içine almaktadır. Taun ve veba gibi salgınlarda herkes bulunduğu yerden kaçmaya kalkışmamalı, savaş gerektiği zaman da binlerle halk korkup vatanlarından kaçmamalıdırlar. Ölüm kork u suyla vatanlarını müdafaa ve Allah'ın emrini yerine getirmekten kaçınarak, sürü sürü yurtlarını terk eden binlerce kavimlerin, çok geçmeyip mahvoldukları, perişan oldukları ve sonradan Allah'ın izniyle yine hayat buldukları hakkında insanlık tarihi örnekl e rle doludur. Burada Cenâb-ı Allah, bütün bunları hatırlatırken ölümden, Allah'ın hükmü olan vazifeden kaçıp kurtulmanın imkanı bulunmadığını ve böyle yapanların, korktuklarına daha çabuk ve daha feci bir şekilde uğrayacaklarını ve hatta Allah'ın, dileyinc e hükmünü yerine getirmek için ölüleri bile dirilteceğini ve dolayısıyla, ölmekle kurtulacaklarını zannedenlerin de kurtulamayacaklarını anlatmış kısaca Allah'ın hükmünden kurtulmak için, ne ölümden kaçmanın, ne de ölüme koşmanın akıl işi olmadığını bildir miştir.

Şüphe yok ki Allah'ın insanlara lütuf ve ikramı çoktur. Böyle her türlü sebeplerin kesilmiş, artık hayata imkan kalmamış zannedildiği bir sırada bile yeniden hayat verir. Fakat insanların pek çoğu şükretmezler. O'nun emirlerine karşı gelir ve kaçmakla kurtulacağız zannına düşerler. Ne budalalık! Ey müminler! Siz böyle olmayın...

Hiiç kardeş, sen ne diyorsun bu tefsirler için? İkna oldun mu?..
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK)

Konu FEDAKARADAM tarafından (21. April 2011 Saat 12:06 AM ) değiştirilmiştir.
FEDAKARADAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla