Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. February 2013, 07:17 PM   #3
sevginur
Uzman Üye
 
sevginur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
sevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud of
Standart

Müminlerin tek VELİSİ, tek HALİLİ, tek DOSTU, tek YARDIMCISI Allah’tır.



Allah Hz. İbrahim’i dost oldugunu niçin söylüyor

nisa 122. Ve iman eden ve sâlihâtı işleyen kimseler de; Biz onları, Allah'ın gerçek bir vaadi olmak üzere, içinde ebedî olarak kalıcılar olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Ve sözce Allah'tan daha doğru kim olabilir?

123. O [bu iş], sizin kuruntularınızla ve Ehl-i Kitabın kuruntularıyla değildir. Kim kötülük yaparsa onunla cezalandırılır. Ve o, kendisi için Allah'ın astlarından bir veli ve iyi bir yardımcı bulamaz.

124. Ve erkekten veya kadından, kim mü'min olarak sâlihâtı işlerse, artık işte onlar, cennete girerler. Ve hurma çekirdeğinin sırtındaki çukur [zerre] kadar zulme uğratılmazlar.

125. Ve din bakımından, iyilik-güzellik üreten biri olarak yüzünü [kendisini] Allah için İslâmlaştırandan ve hanîfçe İbrâhîm'in dinine tâbi olan kimseden daha iyi-güzel kim olabilir? Ve Allah, İbrâhîm'i "halîl" [imam/önder] edindi.
Yahudiler ve Hristiyanlar kendilerinin Allah’ın oğlu ve Sevgilisi olduklarını savunuyorlardı saptırılan düşünceye Rabbimiz itirazını ayetlerde bildiriyor. Dinlerini şirk ve yozlaşmayla bozan ehli kitaba bu düşüncelerinin yanlış olduğunu anlatıyor. Ve Allah’ın sevgisini, dostluğunu kazanmanın tek yolu olan bu yolun İbrahimin yolu olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.
maide18. Ve Yahudiler, Hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğullarıyız ve O'nun sevgilileriyiz" dediler. De ki: "Madem öyle niçin günahlarınız sebebiyle O [Allah] size azap ediyor?" Bilakis, siz O'nun yaratıklarından birer beşersiniz. O dilediği kişiyi bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü de Allah'ındır. Dönüş de yalnızca O'nadır.



Hristiyanlar ,Yahudiler ve İbrahim’i kendi taraflarında düşünüyorlar. Onun için buna kendilerini layık görüyorlar. İbrahim’in yolunda oldukları için Allah’ın sevgilisiolarak kendilerini ilan ediyorlar oysa tam tersi olduğunu Allah
açıklıyor
65. Ey Kitap Ehli! Tevrât ve İncîl kendisinden sonra indirildiği hâlde İbrâhîm hakkında niçin tartışıyorsunuz? Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

Doğru yol klavuzu kendi dinlerinde arayarak ulaşabileceklerini düşünen bu zümreler için
Allahın dostluğunu kazanmanın tek yolu, tek şartı hanif olmak şirki kesinkez red etmektir
bakara 135. Ve onlar, "Yahudi veya Hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız" dediler. Sen de ki: "Bilakis, hanif [dönen biri] olarak şirk koşmamış olan İbrâhîm'in milletine!"

“Velî” kelimesinin kökü “velâ”; bunun masdarı da ‘velâyet’tir. Velâ ve velâyet, sözlükte, arada bir şey bulunmadan bitişiklik, yan yana olma ve yaklaşma mânâsına gelir. Bu anlamdan hareketle ‘velâyet’ kavramına; arkadaşlık, yardımda, inançta tam bir yakınlık anlamları verilmektedir.

Böylece “velâyet”e nusret (yardım) ve işi üzerine alma mânâları da eklenmiştir. Aynı kökten gelen ‘vilâyet’, yardım; ‘velâyet’ ise, bir işi yüklenme, emirlik, riyâset (yönetim ve yetki) manasındadır. ‘Velâyet’ aynı zamanda yardım işini üzerine almak, destek olmak, yardım etmek, sevgi/dostluk ve muhabbet göstermek, yakınlık duymak, hükmü altına almak, tasarrufta bulunmak ve yönetmek anlamlarına da gelir.
Toplumda, halk arasında “velî” ve bu kelimenin çoğulu olan “evliyâ” kelimesi, ne lügat mânâsı, ne de Kur’an’da kullanıldığı anlam ile değil; daha çok bu kelimenin mânâsının tarihî süreç içerisinde kaydırılmasıyla oluşan şekliyle kullanılmaktadır. Geleneksel anlamda velî ve evliyâ; benliğini Allah’ta yok etmek sûretiyle birtakım üstün vasıflar kazanarak hârikulâde şeyler gösterebilen büyük insan anlamında kullanılmaktadır. Hatta daha da ileri gidilerek, Allah adına kâinatın idaresini düzenlemeye yetkili kişiler olarak algılanmaktadır.

Allah’ın Mevla ve Vâli Oluşu: “el-Vâlî” aynı zamanda Allah’ın güzel isimlerinden biridir. Bütün varlıklar üzerinde hükmü olan ve onları çekip çeviren anlamına gelir. Bazı tefsircilere göre veli demektir, onun taşıdığı manaları taşır. Vali olan Allah, hem bütün hükümranlığı (hükmetmeyi) elinde bulundurur, hem de kullarına devamlı nimet verir.

RAD 11. Onun [her kişi] için, iki elinin arasından ve arkasından –Allah'ın işinden olarak– onu gözetip koruyan izleyiciler vardır. Gerçekte, bir halk, kendi nefislerinde olanı değiştirmedikçe, Allah hiçbir şeyi değiştirmez. Ve Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onun geri çevrilmesi söz konusu değildir. Onlar için O'nun astlarından bir veli [yardım eden, koruyan, yol gösteren] de yoktur.

Kendilerine hakkı batıldan ayıran bir ilim, furkan hak bir davet geldikten sonra heva ve heveslerine uyanlar Allah’tan başka dost ve velî bulamazlar


Bakara120. Ve sen onların milletlerine uymadıkça Yahudiler ve Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar. De ki: "Şüphesiz Allah'ın kılavuzluğu, kılavuzluğun ta kendisidir." Ve eğer ilimden sana ulaşan şeyden sonra bunların hevalarına [boş ve iğreti arzularına] uyarsan, senin için Allah katından herhangi bir velî olmaz, herhangi bir yardımcı da olmaz."

Allah, iman nimetinden sonra inkara sapan ve dinde iki yüzlü davranan münafıkların dostu velisi değildir. Onlar yeryüzünde kendileri için bir yardımcı da bulamazlar

tevbe74. Onlar, söylemediklerine, Allah'a yemin ederler. Hâlbuki onlar, o küfür kelimesini kesinlikle söylediler. İslâmlaşmalarından sonra da kâfir oldular. Ve nail olamadıkları şeyleri çok istediler. Onlar, sadece, Allah'ın ve elçisinin onları [mü'minleri] O'nun [Allah'ın] lütfundan zenginleştirmiş olmasından kinlendiler. Artık, eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer geri dururlarsa da Allah, onları dünyada ve âhirette çok acıklı bir azap ile azaplandıracaktır. Yeryüzünde onlar için bir veli ve iyi bir yardımcı da yoktur.


Allah, inkar ederek ya da şirk koşarak hak dinden yüz çeviren, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen ve yeryüzünde haksızlık yapan zalimlerin velisi değildir. zalimler ancak birbirlerinin velisi/dostudurlar

şuara 8. Ve eğer Allah dileseydi kesinlikle onları bir tek ümmet kılardı. Fakat O, dileyeni rahmetinin içine girdirir. Zâlimler de, kendileri için bir velî ve bir yardımcı olmayanlardır.

hud 20. İşte onlar, yeryüzünde âciz bırakanlar değillerdir. Kendilerinin Allah'ın astlarından velileri [koruyan, yol gösteren, yardım edenleri] yoktur.Onlar için azap kat kat arttırılır. Onlar (vahyi) işitmeye tahammül edemiyorlardı ve de görmüyorlardı.
__________________
De ki: “Ey kâfirler!
Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
Kâfirûn Sûresi

Konu sevginur tarafından (1. February 2013 Saat 07:40 PM ) değiştirilmiştir.
sevginur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
sevginur Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Bilgi (1. February 2013), Miralay (2. February 2013)