Konu: Ganimet
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 3. August 2012, 11:21 PM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Galipyetkin Kardeşim!

Allah sizden razı olsun. Bilgilendiklerinizi bizlerle paylaşıma açıyorsunuz.

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
...
Bu yolla kazancın Allah ve Resule ait olduğunu, o nedenle Enfal suresi belirtmiştir. Bu resul kavramı arasında elbette ki selam ona Mikâil de dâhildir. Çünkü doğa ve onun yasaları denilen Allah kanunları ( Sünnetullah) insanlar anlasın diye o isimlendirme ile sıfatlanmıştır...
Galüp Yetkin.
Mik'al'in geçtiğe ayete birlikte bakalım inşaallah.
Bakara 97,98:"Kul men kâne adüvven liCibriyle feinnehu nezzelehu alâ kalbike biiznillahi musaddikan lima beyne yedeyhi ve hüden ve büşra lilmu'miniyn
Men kâne adüvven Lillahi ve Melaiketihi ve Rusulihi ve Cibriyle ve Miykâle feinnAllahe adüvvün lilkâfiriyn"
" De ki: “Kim cibrîl'e düşmansa, bilsin ki şüphesiz Allah, onu [cibrîl'i], Kendisinin bilgisi gereği, iki eli arasındakileri doğrulayıcı, inananlar için bir yol gösterme ve müjde olarak, senin kalbine indirmiştir. Kim ki, Allah'a, meleklerine, elçilerine, cibrîl'e, mîkâl'e düşman olursa bilsin ki, şüphesiz Allah da inkârcılara düşmandır.”

İlk Mushaflarda, ميكال [mîkâle] şeklinde yer alan bu sözcük, Arap diline İbrânice'den geçmiştir. Bunun, “Cibrîl” sözcüğü gibi, ميك [mîk] ve ئيل [îl] sözcüklerinden oluşmuş bir bileşik isim olması da söz konusu değildir. Zira Arapça'da م و ك [m-v-k] ve م ي ك [m-y-k] harflerinden oluşmuş kök sözcük yoktur. Sözcüğün ك ي ل [k-y-l], و ك ل [v-k-l] ve م ك ل [m-k-l] sözcüklerinden türediği de, hem kalıbı, hem de Mushafta “belgisiz” olarak yazılı olması nedeniyle iddia edilemez. Ayrıca, bu sözcüklerin anlamının konuyla ilgisi yoktur.
Kehf ve Enbiyâ sûrelerinde de, “Ye’cuc” ve “Me’cuc” kelimelerinin Arapça olmadığı, İbrânice'deki anlamının dikkate alınması gerektiği kanaatini belirtmiş ve sözcükleri buna göre değerlendirmiştik.
Burada ميكال [mîkâl] sözcüğünü, İbrânilerin anlayışı doğrultusunda anlamaya çalışacağız.
Âyette, Kim ki, Allah'a, meleklerine, elçilerine, cibrîl'e, mîkâl'e düşman olursa… buyurularak, geçmiştekilere değil yaşayanlara hitap edildiğine göre, “Mîkâl”in, İsrâîloğulları'nın binlerce sene evvelki Mîkâl'i olması mümkün değildir. Zira, binlerce sene evvele düşmanlık etmenin bir anlamı olmadığı gibi, Kur’ân'ın böyle bir mantığı söz konusu etmesi de mümkün değildir. O nedenle, yeni bir “büyük reis”, yeni bir “hâmi” tesbit etmek zorundayız. Öyleyse kim olabilir bu hâmi, bu büyük reis?

"Hiç kuşkusuz, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, sadece inananlara çok sevecen ve çok merhametli bir elçi gelmiştir." (Tevbe/128)

"Ve her nereden çıkarsan hemen yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Ve siz, her nerede olsanız, insanlardan, –onlardan zulmeden kimseler hariç– sizin aleyhinizde bir delil olmaması için, Benim size, içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitabı ve hikmeti [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri] öğreten ve size bilmediğiniz şeyleri öğreten bir elçi göndermemiz gibi, size olan nimetimi tamamlamam için ve doğru yolu bulabilmeniz için hemen yüzünüzü onun tarafına çevirin. Artık onlara haşyet duymayın, Bana haşyet duyun." (Bakara/150-151)

"Andolsun ki Allah, mü’minlere kendilerinden, onlara Kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitap ve hikmeti [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri] öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir iyilikte bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler." (Âl-i İmrân/164)

Burada 91. âyete tekrar göz atalım: Ve onlara, “Allah'ın indirdiğine iman edin” denildiği zaman, onlar, “Biz, kendimize indirilene iman ederiz” dediler. Ve onlar, o [Allah'ın indirdiği], kendilerinin beraberindekileri doğrulayan bir hakk olmasına rağmen, ondan [kendilerine indirilenlerden] ötesini inkâr ediyorlar. De ki: “Peki eğer mü’minler idiyseniz niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyorsunuz?”

Artık rahatlıkla burada zikredilen cibrîl ve mîkâl'in, İbrânilerin Cibrîl ve Mîkâl'i ile ilgisinin olmadığını, cibrîl'in,“Kur’ân”, mîkâl'in de –tıpkı Zülkarneyn'in “Rasûlullah Muhammed” olduğu gibi– “Rasûlullah Muhammed” olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca mîkâl'e yakıştırılan “abdullah, ubeydullah” manalarını kabul etsek bile, bununla “Rasûlullah Muhammed” kasdedilmiş olur. Çünkü Kur’ân'da abdullah ile “Rasûlullah Muhammed” kasdedilir, ki bu, A‘lâ, Cinn ve İsrâ sûrelerinde görülebilir.
Kaynak: İşte Kur'an


Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

...
Enfal suresi Ayet–3;
“Onlar namazı dosdoğru kılarlar; Kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan bol bol dağıtırlar”

Keremkarlık örneği. Daha doğrusu İhsan ve Muhsinlik idealist örneği budur. Daha da önemli bir çıkarım ise, Namazın dosdoğru ikame edilmesi çok bol bir şekilde çevre ile paylaşmaktır. Sadece seccade namazı şeklinde kalan ubudiyet noksan ve dosdoğru değildir. Onun toplumculukla tamamlanması gerekmektedir. İmanın ve mümin olmanın böyle davranmakla yerine geleceği yine Ayet 4 ile pekiştirilir. Şöyle ki;


Galüp Yetkin.
Değerli Kardeşim!
Enfal 3 de "namazı dosdoğru kılarlar" ifadesi açıklaması yeterli olmasına rağmen insanları yanılgıya götürebilir.
Ayet:
"Elleziyne yukıymunes Salate ve mimma razaknahüm yünfikun"

"Namazı dosdoğru kılarlar" yerine "salatı ikame eden(mali yönden ve zihinsel açıdan destek olma,toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturan ayakta tutan ) şeklinde olmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Bilgi (4. August 2012), galipyetkin (7. August 2012), khaos (5. August 2012)