Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29. March 2009, 07:13 PM   #10
Umar
Uzman Üye
 
Umar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2008
Mesajlar: 157
Tesekkür: 33
17 Mesajina 28 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Umar will become famous soon enoughUmar will become famous soon enough
Standart

Öte yandan, Anayasal bir kuruluş olan Diyanet İşleri Başkanlığı, günümüz Türkiye’sinde, hâlâ hararetli tartışmalara sebep olmaktadır.(Bk. İştar B. Tarhanlı, Müslüman Toplum, “Laik” Devlet Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı, İst. 1993). Bu teşkilatın kaldırılması, cemaatlere bırakılması, burada Alevilere de bir masa verilmesi gibi, Türkiye’nin gerçekleri ile pek bağdaşmayan konuşmalar dikkat çekmektedir. Siyasîler Diyanet’ten ellerini çekmedikleri, Diyanet’in ilmî nitelikli bir din anlayışıyla görevini yapmadığı müddetçe bu tartışmaların sona ermesi pek mümkün değildir. Diyanet, daha özerk, İlâhiyat Fakülteleri ile koordineli bir biçimde, dinî tefekkürün rafine edilerek halka ulaştırıldığı bir kurum olmalıdır.


Bütün bunlar, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal eden dinî mirasın, sorunlarımızın ana kaynaklarından birisi olduğunu göstermektedir. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için, dinî tefekkürü üretecek aydınlara ihtiyaç vardır. Öyle zannediyoruz ki, başta Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi olmak üzere, İlahiyat Fakülteleri, önümüzdeki yıllarda, bu görevi üstlenmeye başlayacaktır.


Ancak, Türkiye’de, din alanındaki bilgi boşluğu, halen, din alanında eğitim görmemiş, dindarlar tarafından doldurulmaktadır. Bu durum, bir asra yaklaşan dinî tefekkür kısırlığının doğal sonucudur.


Dinî tefekkür birikimi, yeni projeksiyonlar yapabilecek kıvamı yeni yakalamıştır. Bundan sonra, dini bilen “aydın” insan tipinin yetişeceğini ümit ediyoruz.


ad. Hukukî Miras


Türkiye, Cumhuriyetle birlikte Batı çizgisinde bir hukuk anlayışına geçmiş, Batılı ülkelerinden kanunları esas alınarak hukuk alanında farklı bir yapılanma gerçekleştirilmiştir. Bu yapılırken, Osmanlı’dan devreden, toplumun dokularına işlemiş hukukî miras pek nazar-ı dikkate alınmamıştır. Buna rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en iyi işleyen kurumlarının başında hukuk kurumlarının gelmesi üzerinde düşünülmesi gerekli olan bir husustur.


Bugün gelinen noktada Türkiye’de çok hukukluluğun tartışılması (Bk. Taha Akyol, Medine’den Lozan’a, İst. 1996), Osmanlı’nın son dönemlerindeki tartışmaların sağladığı birikimin yeni nesillere aktarılamamasının bir sonucu olup, bu konuda fikir üretme iddiasında olan insanların ilmî derinlikten, Türkiye’nin ve dünyanın içinde bulunduğu sosyal gerçeklerden ne kadar yoksun olduklarının bir göstergesidir. Hukuk alanında hâlâ birtakım ciddi sorunlarımızın olduğu bilinmektedir. Bu durumun, Türk insanının adalet mekanizmasına ve hukukun üstünlüğüne güveninin sarsmasına izin verilmemeli, konunun üzerine ciddiyetle gidilmelidir. Hukukunu olmadığı yerde, anarşi kaçınılmaz olarak ortaya çıkar; insanlar, kendi sorunlarını kendileri çözme yoluna gider.


b. Türkiye’de Aydınlar Dinin -en azından- Bir Sosyal Realite Olduğunu Görememişlerdir


Türkiye’de, bugün bile bir aydın problemi vardır. Cumhuriyet döneminde, toplumun dinî yönden sağlıklı bilgi ihtiyacını üretecek dindar aydın, maalesef yetişmemiştir. Bu durum, din alanın, dinî bilmeyen dindarlarla, ya da din tacirlerine terk edilmesi anlamına gelmektedir. Bugün gelinen noktada başımızı ağrıtan laik-dindar geriliminin temelinde, dindar aydını yetiştiremeyişimiz yatmaktadır.


Türkiye’de, Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren aydınların dine ve dinî değerlere yönelik ilgisi, 1960’lara kadar gittikçe azalan bir grafik çizmiştir. Öyle ki, uzun müddet, aydın olmak, dinsiz, din karşıtı, en azından din konusunda nötr olmakla eş anlamlı hale gelmiştir. Dindar insan, horlanmış, aşağılanmıştır.


Bu durum, dinin en azından “sosyal bir realite” olduğunun anlaşılmasını engellemiştir. Oysa tarih boyunca, bütünüyle dinden uzak bir toplumun varolduğu bilinmemektedir. Nerede bir topluluk varsa, orada, niteliği farklı da olsa, mutlaka bir din olgusu vardır. Dinin birey ve toplum açısından arz ettiği önemi görmezlikten gelerek, dini yok farzederek herhangi bir konuda kalıcı başarılar elde etmek, toplumsal barışı sağlamak pek mümkün değildir.
Türkiye, uzun yıllar, aydınlarının din konusundaki duyarsızlığı ile karşı karşıya kalmıştır. Öyle zannediyoruz ki, bugünkü sorunlarımızda, bu durumun ciddi bir ölçüde katkısı olmalıdır.
__________________
Düşünüp, tutabilmek adına; 'oku'mak !
Umar isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla