Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25. April 2009, 10:26 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart 63.Zuhruf Suresi

ZUHRUF [ALTIN-ZİNET] SÛRESİNE GİRİŞ
GİRİŞ

Mekke’de 63. sırada inmiş olan sure, adını 35. ayetteki “ زخرفZuhruf [altın, mücevher]” sözcüğünden almıştır. 45. ayetinin Medenî olduğu da nakledilmiştir. (Süyuti; el-İtkan)
Bu surenin de temel konusu Kur’an ve tevhiddir. Allah’ın evrendeki yaygın mucizelerine sık sık dikkat çekilir. Müşriklerin körü körüne atalarını taklitleri, melek anlayışları kınanır. İbrahim, Musa ve İsa peygamberlerin tevhid mücadelesinden kısaca bahsedilir.
Necmleri arasındaki yakın ilişkiden, surenin bir kerede veyahut yakın aralıklarla indiği anlaşılmaktadır.

https://youtu.be/ngWk9qE36cs Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 369. Bölüm Zuhruf Suresi 1. Bölüm

https://youtu.be/F3Y5klzjLNI Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 370. Bölüm Zuhruf Suresi 2. Bölüm.

https://youtu.be/k0H18XCJuVI Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 371. Bölüm Zuhruf Suresi 3. Bölüm.
MEAL:

RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA

1 – Hâ [8], Mîm [40].
2- 3 – Apaçık/ açıklayan kitaba ant olsun ki, Biz onu aklınızı kullanasınız diye Arapça bir Kur'an [okuma] yaptık.
4 – Ve şüphesiz o [Kur’an], Bizim nezdimizdeki ana kitapta gerçekten çok yücedir ve hakîmdir [yasalar içermektedir, sağlamdır; bozulması engellenmiştir].
5 – Peki Biz, siz haddi aşan bir kavim oldunuz diye o Zikr’i [öğüt dolu Kur’an’ı] size göndermekten vaz mı geçelim?
60 – Ve eğer Biz dileseydik, sizden, yeryüzünde yerinize geçecek melekler kılardık.
6- 8- Ve Biz öncekilere de nice peygamberler göndermiştik. Onlar kendilerine gelen her peygamberi mutlaka alaya alıyorlardı da Biz, kuvvetçe onlardan daha güçlü olanları helâk ediverdik. Öncekilerin örneği de geçti.
9 – Ve hiç kuşkusuz eğer sen onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan kesinlikle: “Onları Azîz, Alîm yarattı” diyeceklerdir.
10 – O [Allah] ki, yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı. Orada doğru yolda gidesiniz diye birtakım yollar da kıldı.
11- Ve O [Allah] ki, suyu gökten belli bir ölçü ile indirdi. Sonra Biz, onunla ölü bir beldeyi canlandırdık. İşte siz, böyle çıkarılacaksınız.
12- 14 - Ve O, bütün çiftleri [eşleri] yarattı ve siz onların sırtına binip üzerlerine yerleşirsiniz. Sonra onun üzerine yerleştiğiniz zaman, Rabbinizin nimetini anarak: “Bunları bizim hizmetimize veren Allah eksikliklerden münezzehtir. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz de yalnızca Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri kıldı.
15- Ve onlar, O’nun için kendi kullarından bir parça kıldılar. Şüphesiz şu insan kesinlikle apaçık bir nankördür.
16 - Yoksa O, yarattıklarından kızlar edindi de oğulları size mi seçti?
17 - Onlardan biri, Rahman’a örnek vurduğu ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesilir. Ve o yutkunan biridir.
18 – Ve yoksa onlar, mücevherler içerisinde yetiştirilip de mücadelede apaçık olmayanı mı?
19 - Onlar Rahman’ın kullarının ta kendisi olan melekleri de dişi kıldılar. Onlar, onların yaratılışına tanık mı oldular? Onların tanıklıkları yazılacak ve onlar sorguya çekileceklerdir.
20 – Ve onlar: "Eğer Rahman dileseydi, biz onlara tapmazdık" dediler. Onların buna dair hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece uyduruyorlar.
21 - Yoksa Biz kendilerine bundan önce bir kitap verdik de şimdi onlar, ona mı tutunuyorlar?
22 - Aksine, onlar: “Şüphesiz biz babalarımızı bu ümmet üzerinde bulduk, biz de onların izleri üzerinde doğruya erdirilmiş kimseleriz” dediler.
23 – Ve işte böyle Biz, senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın şımarık varlıklı kimseleri: “Şüphesiz biz babalarımızı bir ümmet [önderli toplum] üzerinde bulduk. Biz de kesinlikle onların izlerine uyanlarız” demişlerdi.
24 – O [Gönderilen uyarıcı]; “Eğer size babalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmişsem de mi?" dedi. Onlar: “Şüphesiz biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edenleriz” dediler.
25 – Bunun üzerine Biz de onlardan intikam aldık [onları yakaladık, cezalandırmak suretiyle adaleti sağladık]. Hadi, yalanlayanların sonu nasıl oldu bir bak!
26, 27 – Ve hani bir zamanlar İbrahim babasına ve kavmine: “Şüphesiz ben sizin taptığınız şeylerden uzağım. -Beni yaratan ayrı.- Şüphesiz ki artık O, beni doğru yola iletecektir” dedi.
28 – O [İbrahim], bunu [bu sözü], onların dönmesi için ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir söz yaptı.
29 – Bilakis, Ben bunları da babalarını da kendilerine hakk/gerçek ve açıklayıcı bir elçi gelinceye kadar kazançlandırdım.
30 – Ve hakk/gerçek kendilerine geldiği zaman onlar: “Bu, bir büyüdür ve şüphesiz biz onu inkâr edenleriz” dediler.
31 - Yine onlar: “Bu Kur'an, şu iki şehirden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?” dediler.
32 - Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Şu basit hayatta [dünya hayatında] onların geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık Biz. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye Biz onların bir kısmını bir kısmının üzerine derecelerle yükselttik. Ve Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.
33 -35- Ve eğer insanlar bir tek ümmet olmayacak olsalardı, Biz, Rahman’ı inkâr eden kimselerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler, onların evleri için kapılar, üzerine yaslanacakları koltuklar ve altından süs eşyaları yapardık. Bunların hepsi basit hayatın kazanımından başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbinin katında takva sahipleri içindir.
36, 37 – Ve her kim Rahman’ın zikrinden körleşirse Biz ona bir şeytan musallat ederiz de artık o, onun için karindir [yaştaştır, yandaştır]; ve şüphesiz ki onlar [karinler], onları [körleşenleri] Yol’dan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
38 - Nihayet Bize gelince: “Keşke seninle benim aramda iki doğu [doğu ile batı] arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı.” der. -Öyleyse bu ne kötü bir karindir [yaştaştır, yandaştır!]. -
39 – Ve bugün o [pişmanlık duymanız] size hiçbir fayda sağlamayacak. Siz zulmettiğiniz zaman kesinlikle azapta ortaklarsınız.
40 - O halde sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körlere ve apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi kılavuzluk edeceksin?
41 – Artık eğer Biz, seni alıp götürsek bile şüphesiz Biz, onlardan intikam alanlarız [onları cezalandırarak adaleti sağlarız].
42 - Yahut da onlara vaad ettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü Biz, onların aleyhlerine güç yetirenleriz.
43 - Öyleyse sen, sana vahyedilene sarıl. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
44- Ve şüphesiz o [sana vahyedilen; Kur'an], senin için de, kavmin için de gerçekten bir öğüttür/ şan şereftir siz ondan sorgulanacaksınız.
61, 62 – Ve şüphesiz o [sana vahyedilen; Kur'an] o saat [kıyametin kopuşu] için kesinlikle bir bilgidir: “Sakın onda [kıyametin kopuşu hakkında] şüpheye düşmeyin ve bana uyun. Bu, doğru yoldur. Ve sakın şeytan sizi alıkoymasın. Şüphesiz o, sizin için apaçık bir düşmandır.”
45 – Ve sen, elçilerimizden senden önce gönderdiğimiz kişilere sor, “Biz Rahman’ın astlarından ibadet edilecek ilâhlar kılmış mıyız?"
46- Ve Hiç kuşkusuz Biz Musa’yı ayetlerimizle Firavun’a ve onun ileri gelenlerine elçi gönderdik de o: “gerçekten ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” demişti.
47 – Sonra da Musa mucizelerimizi onlara getirince onlar hemen onlara [mucizelere] gülüverdiler.
48 – Ve Bizim onlara gösterdiğimiz her bir mucize kardeşinden [önceki mucizeden] mutlaka daha büyüktür. Ve onlar dönerler diye Biz onları azapla yakaladık.
49 - Onlar da: “Ey sihirbaz! Sende olan ahdi hürmetine, bizim için Rabbine dua et. Şüphesiz biz kesinlikle doğru yola gireceğiz” dediler.
50 - Fakat ne zaman ki azabı kendilerinden kaldırdık, o zaman onlar sözlerinden dönüverirler.
51- 53 – Ve Firavun, kavminin içinde seslendi: “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hala görmüyor musunuz? Yahut ben, şu zavallının ta kendisi olan; nerede ise açıklayamayan [meramını anlatamayan], kişiden daha hayırlı değil miyim? Hem onun üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber sımsıkı saflar halinde melekler gelmeli değil miydi?” dedi.
54 - Firavun kendi kavmini hafifleştirdi [etkisizleştirdi] de onlar da ona itaat ettiler. Şüphesiz onlar, fâsıklar toplumu idiler.
55, 56 - Nihayet onlar, Bizi gazaplandırdıkları zaman onlardan intikam aldık [cezalandırarak adaleti sağladık]. Sonra da onları topluca suda boğduk. Sonra da onları sonradan gelecekler için selef ve örnek kıldık.
57 - Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca da, senin kavmin, ondan mesafelenip giderler.
58 – Ve onlar [senin kavmin]: “Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa o mu [Muhammed mi/ İsa mı]?” dediler. Bu örneği sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Aslında onlar, aşırı düşmanlık eden bir toplumdur.
59 - O [İsa], sadece Bizim kendisine nimet verdiğimiz ve kendisini İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.
60- 63, 64- İsa apaçık delillerle geldiği zaman dedi ki: “Ben size hikmeti [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri] getirdim ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde Allah’a karşı takvalı olun ve bana itaat edin. Şüphesiz ki Allah; O, benim Rabbimdir ve sizin Rabbinizdir. Öyle ise O’na kulluk edin. İşte bu, doğru bir yoldur.”
65 - Fakat gruplar, İsa hakkında kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Artık acı bir günün azabından dolayı zulmedenlerin vay hâline!
66 - Onlar kendileri farkına varmadan, ansızın, Saat’in kendilerine gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?
67 - O gün Muttakiler hariç tüm izdaşlar [birbirinin izinden gidenler], birbirlerine düşmandırlar.
68- 70 – “Ey ayetlerimize iman etmiş ve Müslümanlar olmuş olan kullarım! Bugün size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz. Siz ve eşleriniz ağırlanmış olanlar olarak girin cennete!
71- 73 - -Onların [muttakilerin] çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevkleneceği her şey vardır.- Ve siz orada sürekli kalacaksınız. Ve işte bu, yapagelmiş olduğunuz şeyler sebebiyle, kendisine varis edildiğiniz cennettir. Orada sizin için birçok meyveler vardır. Onlardan yiyeceksiniz.
74- 76- Şüphesiz ki günahkârlar cehennem azabında süreklidirler. Kendilerinden hafifletilmeyecektir. Onlar, orada da ümitsizlerdir. Ve Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar, zalim kimselerin ta kendileri idiler.
77- Ve onlar seslenirler: “Ey Malik! Rabbin bizim aleyhimize gerçekleştirsin [işimizi bitirsin].” O [Malik]: “Şüphesiz siz böyle kalacaksınız” dedi.
78 – Ant olsun ki Biz size hakkı getirdik. Velâkin sizin çoğunuz hakkı çirkin görüyorsunuz.
79 - Yoksa onlar işi sağlama mı almışlar [garantiye mi bağlamışlar]? İşte Biz, şüphesiz, sağlamcılarız.
80 - Yoksa onlar, şüphesiz Bizim, onların sırlarını ve fısıltılarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Evet! [İşitiriz], yanlarında bulunan elçilerimiz de yazıyorlar.
81 - De ki: “Eğer Rahman için bir çocuk olsaydı, o takdirde ibadet edenlerin ilki ben olurdum."
82- Göklerin ve yerin Rabbi; arşın Rabbi onların niteledikleri şeylerden münezzehtir.
83- Sen hemen bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar boşa uğraşsınlar ve oynayadursunlar.
84- Ve O, gökteki ilâh olandır ve yeryüzünde ilâh olandır. Ve O, Hakîm’dir, Alîm’dir.
85 – Ve göklerin, yeryüzünün ve her ikisi arasındakilerin mülkü sadece kendisine ait olan o Zat [Allah] ne cömerttir. Saat’in bilgisi de yalnızca onun yanındadır. Ve siz sadece O’na döndürüleceksiniz.
86- Ve onların, O’nun astlarından yalvarıp durdukları kimseler şefaate malik olamazlar. Ancak hakka şahit olan zat müstesnadır. Onlar da biliyorlar.
87- Yine ant olsun ki, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, kesinlikle: “Allah” derler. O halde nasıl çevriliyorlar!
88- Ve onun “Ey Rabbim! Bunlar şüphesiz imana gelmez bir kavimdir.” demesi kanıttır ki ...
89- Artık sen onlardan vazgeç ve “Selam!” de. Artık onlar yakında bileceklerdir.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
hiiic (9. June 2010)