Tekil Mesaj gösterimi
Alt 9. August 2011, 01:24 AM   #2
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selam,

Savm ile ilgili çalışmalardan dikkatimi çekenleri paylaşmaya devam ediyorum arkadaşlar. Kendi okumalarımıza faydası olur inşallah.
Aleykum selam! Değerli Barış Kardeşim! Allah sizden razı olsun. Ramazanın gelişi ile başlayan “şehr,ramazan, savm” kavramları ile ilgili yaşanan bilgi kirliliğinin önlenmesine ve giderilmesine yönelik müzakerelerin başlamasına vesile olacak Ali Polat kardeşimizin bu yazısını bizlerle paylaşıma açtınız.


Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
KURAN’DA Kİ ORUÇ

Dini kuralları “esas” kabul etsekte etmesekte halkının % 90’ının oruç tuttuğu bir ülkede yaşamaktayız.Bu durumda konuya kayıtsız kalmamız düşünülemez.

Halkının %90 ın oruç tuttuğu ülke sözünün abartılı bir cümle olduğunu düşünüyorum.
Kur’an’a baktığımızda Kur’an’daki SAVMI tutanların sayısının çok az olduğunu düşünüyorum.

Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

”Dini otorite”mizin 2003 yılında “keyfi” çıkarımları sonucu üzerimize bir 30 gün daha oruç bindirmesi sonucu kafamda oluşan soruları Kuran da aramaya karar verdim..

SAVM ya da Farsçası ile ORUÇ dini otoritemizin 2003 yılındaki keyfi çıkarımları sonucu üzerimize bir 30 gün daha eklenmiş olan değil Bakara Suresinin inzal olunan ayetlerinin tebliğ edilişinden bugüne Allah’a iman eden/güvenen insanları TAKVA ya ulaştırmak için istenilen bir eylemdir. Allah’a kul olan Adı ne olursa olsun Allah’tan başka otorite kabul etmez. Allah’a secde eden her insan Kur’an’da kendisinden istenilenleri yaşamalıdır.
Allah’ın Kur’an’ında belirttiği “Hak dininde” olan ne ise onu arar bulur ve yaşar.




Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Aşağıda detaylarını vereceğim bilgilere göre bugün uygulanan oruç,hac ve salat tamamen Kuran dışı bilgiler sonucu oluşturulmuş anlamsız ritüellerdir.Aslında sadece bu kavramlar değil neredeyse Kuranda ki tüm kavramlar asıl mecrasından çıkarılmış ve içleri yeniden doldurulmuş kavramlardır.. Kuranda ki iradenin maksadını anlamaya çalıştığımızda onun amacının; işleyen sosyal hayatın yeniden tanımlanmasını yapmak olduğu açıkça anlaşılacaktır...


Bu anlamda örneğin Salat; belli bir amaç doğrultusunda günlük mesai ve bu doğrultuda kazanımların paylaşımı...
Kur’an Arabiyyendir. Salat’ın türediği kök harflere baktığımızda - detayları bu sitenin salat bölümünde bulunmaktadır.- salatın “destek olmak, yardım etmek, sorunları sırtlamak; sorunların çözümünü üzerine almak” şeklinde özetlenebilir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, buradaki sorunlar, sadece bireysel sorunları değil, aynı zamanda toplumsal sorunları da kapsamaktadır. الصّلوة “salât” sözcüğünün anlamını, “yakın çevrede bulunan muhtaçlara yardım” boyutuna indirgemek doğru olmayıp, “topluma destek olmak, toplumu aydınlatmak, toplumun sorunlarını sırtlamak, üstlenmek ve gidermek” boyutunu da içine alacak şekilde geniş düşünmek gerekir. Yapılacak yardımın, sağlanacak desteğin gerçekleştirilme şeklinin ise “zihnî” ve “mâlî” olmak üzere iki yönü bulunmaktadır:
Zihnî yönü ile salât; eğitim ve öğretimle bireyleri, dolayısıyla da toplumu aydınlatmak, rüşde erdirmek; en sağlam yola iletmek;
Mâlî yönü ile salât; iş imkânları ve güvence sistemleri ile ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, onları zor günlerinde sırtlamak, böylece de toplumun sıkıntılarını gidermektir.
Salâtsız bir dinin amacına ulaşması asla sözkonusu değildir.Salâtın; dini temsil ettiği, dinin vitrini olduğu hususu en açık biçimde, Şu‘ayb peygamberin salâtı ile ilgili âyette belirtilmiştir:

Onlar dediler ki: “Ey Şu‘ayb! Atalarımızın taptıklarını veya mallarımızda dilediğimizi yapmayı terk etmeyi sana senin salâtın mı [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı içeren dinin mi] emrediyor? Şüphesiz sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın.” (Hûd/87)

Rabbimiz salâtın, dini temsil ettiğini, değişik ifadelerle (meselâ, salâtı mü’minlerin, muttakilerin, uyarıyı kabul edebilecek kişilerin özelliklerinden göstererek, rahmet olunmak için gerekli olduğunu söyleyerek, imanın belirtisi sayarak, salâtın “birr” sayılan davranışlardan olduğunu bildirerek) başka âyetlerde de dile getirmiştir:

İşte bu kitap; kendisinde hiç kuşku yoktur, ıssız yerlerde iman eden, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma kurumlarını oluşturan-ayakta tutan], kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden Allah yolunda harcama yapan, sana indirilene ve senden önce indirilene iman eden Allah'ın koruması altına girmiş kişiler –ki bunlar, âhirete de kesinlikle inanırlar– için bir kılavuzdur.
İşte bunlar, Rablerinden bir kılavuz üzerindedirler. Yine işte bunlar, kurtulanların, kazançlı çıkanların ta kendileridir. (Bakara/2-5)



Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Hac; Kuran bildirgelerinin halklara arzı noktasında bulunulan bölgede yapılan toplantı/mitinglerdir.Örnek: Veda haccı...
“HACC” sözcüğün isim olarak anlamı; “KABE’DE YÜKSEK İLAHİYAT ÖĞRETİM VE EĞİTİMİNİ KAFAYA KOYUP ORAYA GİTME, ORADA İBRAHİMÎ EĞİTİM VE ÖĞRETİMLE İBRAHİMLEŞME; BİR KURMAY TEVHİD ERİ OLMAYA GİTME” demektir. (Detayları Hacc başlığı altında bulunmaktadır.




Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

.Ramazan ve Oruç (Savm-Siyam); Hac döneminde toplantılarda tüm cinsel tutkulardan ve toplantı insicamını bozacak kötü davranışlardan uzak durarak söylenenleri yüklenme eylemidir.Şehru ramazan; aç kalmak değildir.Bilakis ramazan ve hac da sunulan kurban ve diğer hediyelerden bol bol yiyip içmek ilahi emirdir,kurana göre..
Ramazan ve Oruç (Savm-Siyam) hacc döneminde toplantılarda tüm cinsel tutkulardan ve toplantı insicamını bozacak kötü davranışlardan uzak durarak söylenenleri yüklenme eylemi değildir. Hacc ile Ramazan Orucunun hiçbir ilgi ve bağlantısı yoktur. Şehru Ramazan; aç kalmak değildir. Bilakis ramazan ve haccda sunulan kurban ve diğer hediyelerden bol bol yiyip içmek ilahi emri değildir. Aksine Kur’an’ a tezat oluşturan bir söylemdir.
"SAVM" ; günün belli bir zaman diliminde yemeden, içmeden, konuşmadan, refesten/cinsellikten el çekmektir. Ramazan ayında istenilen de SAVM halinde Kur'an'a odaklanmak, Kur'an'ı kendsine yaşam kılavuzu edinmek , doğru ve yanlışı ayırdetme bilincine erişmek, kulu olmaktan onur duyduğu Allah'ı yüceltme etkinliklerinde bulunmak, bunun AKİFİ/öğretmeni olmak ve Allah'ın kendisine verdiği hertürden nimetin ŞÜKRÜNÜ/KARŞILIĞINI vererek kul olma onuruna erişmektir.


Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster


Bu açıdan baktığımızda:



Hac,Şehru Ramazan ve savm (Oruç) aynı anda yapılacak eylemlerdir.Savm (oruç); hac'da uyulması gereken kurallar bütünüdür..Şehru Ramazan ise Hac ve oruç'un doğal sonucudur...
“Hacc, Şehru Ramazan ve savm (Oruç) aynı anda yapılacak eylemlerdir.” Şeklindeki Bu söylem Kur’an’dan onay alan bir söylem değildir.
Savm (oruç); hac'da uyulması gereken kurallar bütünü değildir. Ramazan ayında uygulanması gereken kurallar bütünüdür...Şehru Ramazan ise Hac ve oruç'un doğal sonucu değil Orucun uygulanması gereken bir ayın adıdır.
Bakara;185: Ramazân ayı ki, Kur’ân, bir kılavuz olarak ve furkândan, yol göstermeden açık açık açıklamalar olarak kendisinde indirilmiştir. Bu nedenle sizden her kim bu aya şâhit olursa hemen onda oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise diğer günlerden sayısıncadır. Allah, size kolaylık diler, size zorluk dilemez. (Bu kolaylık, takvâlı davranmanız) ve sayıyı tamamlamanız, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyüklemeniz ve şükretmeniz içindir.


Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Şimdi konu ile ilgili ayetleri tek tek inceleyelim ve değerlendirelim:



Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım."



فَكُلِي وَاشْرَب 16;ي وَقَرِّي عَيْنًا فَإِمَّا تَرَيِنّ 14; مِنَ الْبَشَر 16; أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْ 05;َنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّم 14; الْيَوْم 14; إِنْسِيّ 11;ا



-Hem yiyecek hem içecek hem "oruç" tutacak! ...
Hem yiyecek hem içecek hem “oruç” tutacak değil, Yiyecek içecek ve Rahman’a oruç adadığını söyleyecek.

Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

-Yeni doğum yapmış bir kadın sabahtan akşama kadar nasıl olurda "yemez içmez"!...
Loğusa bir kadının yemeden ve içmeden kesilmesinin istenmesi zulümdür ki Allah zalim değildir. Yeme içme ve Rahman'a oruç adama işini söyleyen Allah değildir.


Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

O halde burada yapılmaması istenen somut eylem nedir?



Burada yapılması istenen meryem'in çocuğu nasıl yaptığı konusuna girmemesidir.Çünkü toplumu meryemin anlatacaklarına hazır değildir ve bu konu zamana bırakılmalıdır.."
Rabbımız Bu olayın anlatıldığı ayet grubunda Meryem; 16–33,36,34:

"Kitap'ta Meryem'i de an! Hani o, ehlinden [ailesinden, yakınlarından] ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. Sonra ehliyle kendisi arasına bir perde edinmişti de Biz ona ruhumuzu gönderdik. O [ruhu getiren Elçi] ona [Meryem'e] mükemmel bir beşeri örnek verdi. O, [Meryem] "Ben senden Rahmân'a sığınırım. Eğer sen takiyy [takva sahibi birisi/Takiyy] isen..." dedi. O, [Elçi, Zekeriyyâ peygamber] "Ben sadece, sana tertemiz bir delikanlı bağışlamam /bağışlamak için, Rabbinin Elçisiyim" dedi. O, [Meryem] "Benim nasıl delikanlım olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamıştır. Ben bir bağıyy [iffetsiz biri] de değilim" dedi. O, [Elçi] "Öyledir! Rabbin buyurdu ki: Bu, [babasız çocuk vermek] Bana pek kolaydır. Hem Biz onu nezdimizden insanlara bir mu’cize ve rahmet kılacağız." Ve o gerçekleştirilmiş bir iş oldu. Sonunda o [Meryem] ona [delikanlıya] gebe kaldı. Sonra da onunla uzak bir yere çekildi. Sonra doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya zorladı. "Keşke bundan önce ölseydim ve büsbütün unutulan biri olsaydım!" dedi. Sonra ona aşağısından/aşağısındaki kişi seslendi: "Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir su arkı akıttı. Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgunlaşmış taze hurmalar düşsün. Sonra ye, iç, gözün aydın olsun. Sonra eğer beşerden birini görürsen ‘Ben Rahmân'a bir oruç adadım, onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım' de!" diyor.

Evet! Burada yapılması istenen: Babasız bir çocuk doğuran Meryem Validenin kendisine bu durumdan hesap soracaklar ile ilgili olarak Rahmana Oruç adadığını ve bu yüzden konuşamayacağının belirtilmesidir. Bunu söyleyen kimdir? Allah mı böyle emretmiş? Ayet grubunu lütfen dikkatlice okuyalım. Meryem validenin üzülüp rahatsız edilmesini istemeyen Fenadaha min tahtiha ella tahzeniy kad ceale Rabbüki tahteki seriyya/ Sonra ona aşağısından/aşağısındaki kişi seslendi: "Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir su arkı akıttı. Ve hüzziy ileyki bi ciz'ın nahleti tüsakıt aleyki rutaben ceniyya/ Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgunlaşmış taze hurmalar düşsün. Feküliy veşrabiy ve karriy ‘ayna* feimma tereyinne minel beşeri ehaden fekuliy inniy nezertü lirRahmani savmen felen ükellimel yevme insiyya / Sonra ye, iç, gözün aydın olsun. Sonra eğer beşerden birini görürsen ‘Ben Rahmân'a bir oruç adadım, onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım' de!" diyor.

"SAVM" ın günün belli bir zaman diliminde yemeden, içmeden, konuşmadan, refesten/cinsellikten el çekmek olduğunu bilen insanlar Meryem validenin konuşmayacağını bilerek gereksiz sataşmalarda bulunamayacaklardır. Burada Cenabı Allah Meryem valideye “ORUÇ TUT” demiyor. Meryem Valideye seslenen ALLAH değildir.Ayette belirtildiği gibi Meryem Validenin aşağısındaki kişidir.


Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Şimdi gelelim Mucadile suresinde ki "Zıhar orucuna"...

1. Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah işitendir, bilendir.

2. İçinizden zıhar yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin bir laf ve yalan söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır.

3. Kadınlardan zıhar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

4. (Buna imkan) bulamayan kimse, hanımıyla temas etmeden önce ardarda iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu (hafifletme), Allah'a ve Resulüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah'ın hükümleridir. Kafirler için acı bir azap vardır.

Burada da kocasının yaptığı aşağılamayı Allah'a ve resule kadar götüren bir kadın söz konusudur.

Şimdi bunu yapan bir koca sabahtan akşama kadar aç durarak ne kaybedecek?Üstelik aç durduğunun tanığı da olmayacak.Yani bir köşede yese içse kimse bunu farketmeyecek.

Oysa Allah'ın(sistem) koyduğu müeyyide bu değil.Şöyle:

1-Bir köleyi hürriyetine kavuşturacak.Bir ihtiyaç sahibine nefes aldıracak bedel ödeyecek.

2-Buna güç yetiremeyebilirse o zaman devreye savm (oruç) cinsellik yasağı,eşinden uzaklaştırılma cezası girecek.

3-İkinci maddeyi denedi ama bir yerde başaramama durumu belirdi.O zaman zina tehlikesine karşılık tuttuğu oruçları (eşinden uzaklaştırılma) hesaptan düşmeden 60 fakırı doyuracak.Somalıli fakirleri için 60 sms gönderebilir.

Daha önce Kuran'da ki bütün kavramların müteşabihlerinin/benzerlerinin bir şekilde yaşandığını bu sebeple Kuranın yaşanan hayata yeni kostüm giydirmeyi amaçladığını söylemiştik.Kuran kavramlarına bu açıdan bakarsak önemli açılımlar elde edebiliriz.. .."
Mücadele suresinin ilgili ayetlerine birlikte bakalım.

1. Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan (kadın)ın sözünü Allah kesinlikle işitmiştir. Allah, ikinizin konuşmasını da işitir. Şüphesiz Allah en iyi işitendir, en iyi bilendir.
2. Sizden, kadınlarınıza zıhâr yapan kimseler; onlar [zıhâr yapılan kadınlar], kendilerinin anaları değildir. Onların anaları, ancak kendilerini doğuran (kadın)lardır. Ve şüphesiz onlar, sözden çirkin olanı ve yalanı söylüyorlar. Ve şüphesiz Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır.
3. Ve kadınlarına zıhâr yapıp sonra da söylediklerinden dönenlerin, birbiriyle temastan [ilişkiden] evvel bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. İşte siz, bununla öğütleniyorsunuz. Allah, yaptıklarınızdan çok iyi haberi olandır.
4. Artık, kim ki bulamazsa, temaslaşmalarından önce, hemen, aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Artık kim ki güç yetiremedi, altmış miskini doyurmalıdır. Bu, Allah'a ve Elçisi'ne inanmanız içindir. Ve bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kâfirler için de çok acıklı bir azap vardır.

Bu âyet grubunda, –Ahzâb/4'te, Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız [zıhârda bulunduğunuz] eşlerinizi de sizin anneleriniz kılmadı ifadeleriyle yerilmiş olan– câhiliye adetlerinden zıhâr konusu, mü’min bir kadının şikâyeti sebebiyle hükme bağlanmıştır:
• Zıhâr yapılan kadınlar, zıhâr yapanların anaları değildir. Onların anaları, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Ve şüphesiz onlar, çirkin bir söz ve yalan söylüyorlar.
• Kadınlarına zıhâr yapıp sonra da söylediklerinden dönenlerin, birbiriyle temastan [ilişkiden] evvel bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir.
• Özgürlüğe kavuşturacak bir köle bulamayan kimse, temaslaşmalarından önce, aralıksız olarak iki ay oruç tutmalı; buna güç yetiremeyen de altmış miskini doyurmalıdır.
Bu âyetlerde, hem Arapların câhiliye dönemindeki uygulamaları ortadan kaldırılmakta, hem de zıhâr yapanların zıhârın zararını tam anlayabilmeleri için eğitimden geçmeleri öngörülmektedir.

ظهار [zıhâr], “bir sırtın diğer bir sırta benzetilmesi”dir. Terim olarak ise, “helâl olan bir sırtı, haram olan bir sırta benzetmek”tir. Meselâ, bir kimsenin hanımına, “Sen benim için annemin sırtı gibisin” demesi, bir zıhâr olup karıyı kocaya haram kılar. Erkeğin hanımına, “Sen benim için kızımın, kız kardeşimin, halamın, teyzemin… sırtı gibisin” demesi, hatta sırt dışındaki uzuvlar ile bir benzetme yapması da zıhâr sayılır.
Orucun emredilmesi, kişileri takvâya ulaştırması nedeniyledir. Çünkü, Kur’ân'ın öngördüğü oruç, sabrı ve tefekkürü celbeder. Zira, tefekkürün en büyük engeli, tokluk ve konuşmaktır. İnsan tok iken ve konuşurken düşünemez. Sabır ve tefekkür, dinin iyi anlaşılmasını ve yaşanmasını temin eder. Oruç sayesinde gelişen sabır ve kararlılık, hayatın her alanında başarı getirir.

Alıntı:
Barış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Konumuza devam edelim :

BAKARA SURESİ 196.AYET

"Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, esir veya köle âzatlamak, Kâbe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak şeklinde bağışta bulunmanın kolayınıza geleni yeterlidir. Bağış, kendi yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak yahut sadaka vererek veya kurban keserek/Allah'a yakınlık için Kâbe'ye bir şey bağışlayarak fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, esir veya köle âzatlamak, Kâbe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak türünden kolayına gelen bir bağışta bulunsun! Bunu bulamayan oruç tutsun: Bu, üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir. Allah'tan sakının ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir."Bakara 196Aşağıdan yukarıya doğru gidersek "üç gün hacda yedi gün döndüğünüzde"

1-Bilinen hac üç gündür.

2-Haccın yapılacağı mekanda oturanlar sadece üç gün gündüzleri hem argo/düzen bozucu davranış ve konuşmalardan hem de cinsel ilişkiden kesin olarak uzak duracaklar.

3-Haccın yapıldığı kentin dışında oturanlar bu tempoyu ve miting heyecanını (fikre kızışma) durumunu çabuk yitirmemek için gündüzleri cinsellikten uzak durmaya yedi gün daha devam edecekler.

4-Haccın yapılacağı miting alanı ve civarı Mescidi Haramdır.

5-Kabe, miting için kurulan büyük yükseltilmiş kürsü ve yönetim merkezi.Seçim otobüsü gibi.

Şimdi başa geçelim:

1-Miting alanına giremiyenler, başlarını tıraş edemiyenler, hasta olanlar heran mitinge iştirak edeceklermiş gibi tayakkuzda olup oruç tutmayı sadaka vermeyi sürdürecekler.

2-Tıraş önemli çünkü Müminleri ayıran bir özellik olarak karşımıza çıkıyor.Takım işareti forma gibi.Bu sadece hacda olan bir uygulama. ."
Bu anlatımların eksikliği ve yanlış yönlendirmeleri Hacc ile ilgili Kur’an’ın anlatımlarından sonra belirginleşerek zihinlerde oluşan soruları giderecektir.

Hacc olayı ile doyurucu bilgilere sitemizin ilgili başlığından ve İşte Kur’an sitesinden bakılabilir. Ancak biz yine de Kardeşimizin verdiği ayeti ayet grubunun içinde vererek gereken açıklamaları yapalım. İnşaAllah.

İlgili ayetler: Bakara/196-198, 200-203, 199, 201-202, 204-207


Ve hac/programlı ilâhiyat eğitimi ve umre'yi/seminer, sempozyum gibi kısa süreli eğitimleri Allah için tamamlayın. Buna rağmen, eğer siz alıkonursanız/ engellenirseniz, o zaman ilâhiyat eğitimi görenlere kolayınıza gelen şeylerle destek olun! Bununla beraber bu ilâhiyat eğitimi görenlere hediye/vereceğiniz destek, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden hasta olana veya başından tıraşa bir rahatsızlığı bulunana oruç veya sadaka yahut da ibadetten bir fidye/karşılık! Artık emin olduğunuz zaman da her kim umrede/kısa süreli eğitimde hacca/programlı ilâhiyat eğitimine kadar kazanç sağladıysa, artık hediyeden/eğitime destekten kolayına geleni! Fakat kim bulamazsa artık üç gün hacda/programlı ilâhiyat eğitimi süresi içinde, yedi de döndüğünüzde oruç tutması! Bu, tam ondur. Bu hüküm, ailesi Mescid-i Harâm'da/dokunulmaz ilâhiyat eğitim merkezinde hazır olmayanlar içindir. Allah'ın koruması altına girin ve şüphesiz Allah'ın cezasının çok şiddetli olduğunu bilin.
Hac/programlı ilâhiyat eğitimi, bilinen aylardır. Artık her kim o aylarda haccı/programlı ilâhiyat eğitimini, başlayıp kendisine farz ederse/mutlaka yapacağım derse, artık hac/programlı ilâhiyat eğitimi süresince kadına yaklaşmak, çirkin söz söylemek, günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Siz hayırdan ne işlerseniz de Allah onu bilir. Ve azık edinin. Şüphesiz ki azıkların en hayırlısı Allah'ın koruması altına girmedir. Ve ey kavrama yetenekleri olanlar! Benim korumam altına girin!
Rabbinizden bir armağan istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Artık Arafat'tan/ eğitim birimlerinden ayrılıp akın ettiğinizde, Meş’ar-i Harâm'da/ dokunulmaz bilinçlenme merkezinde hemen Allah'ı anın. Ve O'nu, O'nun size gösterdiği gibi anın. Ve siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.
Sonra da Allah'a karşı görevlerinizi gerçekleştirdiğinizde, tıpkı babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. Ve Allah'ı sayılı günlerde anın. Artık kim iki gün içinde acele ederse ona günah yoktur. Kim de ertelerse ona da günah yoktur. Bu, Allah'ın koruması altına girmiş kimseler içindir. Allah'ın koruması altına girin ve şüphesiz kendinizin O'na toplanacağınızı bilin. Sonra da insanların akıp geldiği yerden siz de akıp gelin ve Allah'tan bağışlanma isteyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. İşte insanlardan bazısı, “Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!” diyen kimselerdir. Onun için de âhirette hak edilmiş bir pay yoktur.
Yine onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik-iyilik ve âhirette de bir güzellik-iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru!” diyenler vardır.
İşte onlar, kendileri için kazandıklarından hak edilmiş bir pay olanlardır. Ve Allah, hesabı çok çabuk görendir.
İnsanlardan kimi de vardır ki, onun basit dünya yaşamı hakkındaki sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Allah'ı şâhit tutar. Ve o, düşmanlığı en yaman olanıdır.
O, dönüp gitti mi/yetkilendi mi de yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini/kültürü/kadınları ve nesli değişime/yıkıma uğratmak için çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.
Ona, “Allah'ın koruması altına gir!” dendiği zaman da büyüklük, güç, kendisini günah işlemeye sürükler. İşte öylesine cehennem yeter. O, ne kötü bir döşektir!
İnsanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini satar [Allah yolunda malını-mülkünü harcar, canını ortaya koyar]. Ve Allah, kullarına çok şefkatlidir."


Bu ayetlerde haccın, kıble rüknünden sonraki unsurları açıklanmaktadır. 203. ayet, 200. ayetteki Allah’ın zikri konusunun açılımı olduğu için, 203. ayet ile 200. ayetin meali bir bütün olarak, tek paragraf halinde verilmiştir.
Bu ayetlerde haccın ikinci aşaması anlatılmaktadır. Ayetlerden anlaşılacağı üzere hac ve umre görevi sadece Mescid-i Haram’da yapılıp bitirilmemektedir. Bu ibadetin bir de ordugâh safhası söz konusudur. Rabbimizin “Ve Hac ve umreyi Allah için tamamlayın” ifadesi, ikinci aşamanın da yapılmasını emretmektedir.

Hacc, bilinen aylarda yapılacaktır.
Bilinen aylar
Geleneksel açıklamalarda, ayetteki “bilinen aylar” ifadesi hakkında; “Şevval, Zülkade ve Zülhicce” aylarıdır, “Şevval, Zülkade ve Zülhicce'nin ilk on günüdür.” tarzında farklı anlayışlar ortaya konmuştur. Bu anlayışlar, bir bakıma Kur’an inmeden önceki anlayışın devamıdır. Uzun yıllardan beri de hacc, maalesef sadece “zilhicce” ayında uygulanmaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da; Rabbimizin, Bakara/ 197. ayetten açık olarak anlaşıldığı gibi, hacc için ayları kapsayan bir süreç öngörmüş olmasına karşılık, Umre için herhangi bir süreden söz etmemiş olmasıdır.


Ayette Rabbimiz “Hacc, bilinen aylardır” buyurarak; haccın ne zaman, hangi aylarda yapılması lazım geldiğinin belirlenmesini ve bunun İslam alemine duyurulmasını, Müslümanların da bilinen ve bildirilen bu aylarda, tertip tertip askere gider gibi hacca gitmesini istemektedir. Ayette kullanılan “eşhür” sözcüğü çoğul olduğundan haccdaki bir dönem (tertip; eğitim süreci), en az üç ay olmalıdır. Ayetteki “eşhürün malumat” ifadesi nekre bir ifadedir. İslam öncesi kabul tasvip görseydi bu ifade nekre gelmeyip marife gelirdi. Bu demektir ki, Müslümanlar bir “Hacc organize komitesi veya Hacc emiri” oluşturacaklar, bu kurum Hacc dönemlerini belirleyerek ilan edip herkese bildirecek, herkes de ilan edilen dönemlerde gidip Komite’ye veya Emir’e teslim olacaktır. Hacc, 26-29’da altını çizip büyük harfle yazdığımız “SANA GELSİNLER!” ifadesi dikkatlerden kaçmamalıdır. Orada kesinlikle başıboş, plansız, programsız dolanılmayacak, komite tarafından belirlenen, planlanan eğitim ve öğretim programı uygulanacaktır.

Hacc; 26-29:
"Ve hani Biz, bir zamanlar, “Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; dolaşanlar, orada kıyam edenler (zulme baş kaldıranlar), rükû edenler, secde edenler için evimi tertemiz et, kendilerine ait bir takım menfaatlere tanık olmaları ve Allah’ın kendilerine rızk olarak verdiği hayvanlar üzerinde belli günlerde O’nun adını anmaları için insanlar arasında haccı duyur. Yürüyerek veya incelmiş (yorgun düşmüş) binekler üstünde her derin vadiyi aşarak SANA GELSİNLER! Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Eski evde/ özgür evde (Ka’be’de) dolaşsınlar.” diye, o evin (Ka’be’nin) yerini, İbrahim için hazırlamıştık. -Siz de onlardan yiyin ve zorluk çeken fakiri doyurun-

Bakara/ 196. ayetin ikinci kısmında (ayetin ilk ve son cümleleri arasında) detaylı olarak verilen; “Buna rağmen, eğer alıkonursanız, o zaman hediyeden kolayınıza gelen şey! Bununla beraber bu hediye, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden hasta olana veya başından ona (tıraşa) bir rahatsızlığı bulunana oruç veya sadaka yahut da ibadetten bir fidye! Artık emin olduğunuz zaman da her kim umrede hacca kadar kazanç sağladıysa, artık hediyeden kolayına geleni! Fakat kim bulamazsa artık üç gün hacda, yedi de döndüğünüzde oruç tutması! Bu, tam ondur. Bu (hüküm), ailesi Mescid-i Haram’da hazır olmayanlar içindir.” ifadeleri ile, haccın ikinci aşamasını gerçekleştiremeyecek olanların ne yapması gerektiği açıklanmıştır. Bu ifadelere göre onlar, yani haccın ikinci aşamasına katılmayanlardan ailesi Mescid-i haram’da bulunmayanlar, yani taşradan gelenler; kendileri oraya gidemeseler de, haccın ikinci kısmına Hedy yollamak ve sivilleşmemek durumundadırlar. Hedy yollamak zorunda olan bir diğer kesim de, haccın ilk aşaması sırasında Mekke’de iken kazanç sağlamış olanlardır.

Hedy, “hacc yapanların yiyeceğini karşılamak için Ka’be’ye sevk edilen (hediye olarak gönderilen) canlı hayvan” demektir. Genelde deve ve sığır cinsinden büyükbaş hayvanı içerir. Hedy konusunun ayrıntıları, Hacc suresinde 30-38 ayetlerde yer almaktadır:

Saçları tıraş etmeme:Hem Bakara/ 196. ayetinin ifadelerinden, hem de Maide suresinin aşağıdaki ayetlerinden anlaşıldığına göre; hacc yapan kimse, başını tıraş etmeyecek, refesten (kötü, çirkin söz, cinsel ilişki), küçük suç-büyük suç işlemek, kavga-düşmanlık gibi davranışlardan uzak duracak ve de avlanmayacaktır.

Maide; 1, 2:
1 - Ey iman etmiş kimseler! Sözleşmeleri yerine getirin. Siz dokunulmaz (hacc görevi sürdürür) iken avlanmayı helal görmeksizin, size okunacaklar hariç, çeşitli hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah dilediğini hükmeder (dilediği yasayı koyar).
“2 - Ey iman edenler! Allah’ın alâmetlerine, haram aya, hediylere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Beyt-ül haramı (Ka’be’yi) kastedenlere sakın saygısızlık etmeyin. Dokunulmazlığınız kalktığında (Hacc göreviniz bitince) da avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya da sevk etmesin. Ve iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’a takvalı davranın. Hiç şüphesiz Allah azabı çok çetin olandır.

Maide; 95, 96:
95- Ey iman etmiş kimseler! Siz dokunulmaz iken (hacc görevini sürdürürken) av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, Ka’be'ye ulaşacak bir hedy olmak üzere öldürdüğü hayvanın benzeri ona cezadır. -Buna içinizden iki adaletli kişi hükmeder.- yahut kefaret olarak miskinleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır (yakalayıp cezalandırarak adaleti sağlar). Ve Allah, Aziyz’dir, intikam sahibidir.
96– Kara avı ve onun yenilmesi, size ve yolculara yarar olmak üzere size helal kılındı. Kara avı ise, siz dokunulmaz (hacc görevi sürdürür) olduğunuz müddetçe size haram edilmiştir. Ve Kendisine toplanacağınız Allah'a takvalı davranın.

Sıra Bakara/187'de..ŞEHR-U RAMAZAN (FİKRE KIZIŞMA) kısmına daha sonra cevap verilecektir. İnşaallah.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
hiiic (9. August 2011), ilme muhtaç kul (26. May 2016), Miralay (9. August 2011)