Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13. August 2013, 03:30 AM   #1
Barış
Uzman Üye
 
Barış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Barış is on a distinguished road
Standart Toplumların Helakı

TOPLUMLARIN HELAKI


Bu makalede toplumların helakını ele alacağız. Ancak toplumların helakına geçmeden önce bu konuyu anlamamıza yardımcı olacak bazı ifadeleri incelememiz gerekecek. Bunlar kulakları ve gözleri mühürlemek, iyilik de kötülük de Allah’tandır, Sekar’a yaslayacağım, ifadeleridir. Bu ifadelerdeki üslup, yaradılışın ilk programlanmasına ve bu programlamada yer alan kurallara yasalara/Sünnetullah’a işaret etmektedir. Allah ilk yaradılışla birlikte insanın imtihanında işleyecek kuralları ve yasaları da koymuş programı yapmıştır.


1. Kulakları ve Gözleri Mühürlemek:

Onlar, Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini damgaladığı/mühürlediği kimselerdir. İlgisiz, bilgisiz, duyarsız olanlar, onların ta kendileridir. (Nahl, 108)

Allah, onların kalpleri ve kulakları üzerine mühür vurmuştur; onların gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlar içindir. (Bakara, 7)

Peki, sen, kendi boş iğreti arzusunu ilâh edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağı ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü; hiç düşündün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim doğru yol kılavuzluğu yapaçaktır? Yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?” (Casiye, 23)

Bu ayetler yıllardan beri yanlış anlaşılmaktadır. Allah hiç kimseyi anlamaz, anlayamaz hale getirmez. Bunu kişi kendisine yapar. Casiye 23 yaradılışın bir bilgi üzerine olduğunu ve bilgi dışına çıkıp zanna saplananların kendi kendilerini kitlediklerini, mühürlediklerini anlatmaktadır. Yaradılış böyledir. “Allah’ın bir ilim üzerine kendisini saptırdığı” cümlesi yaradılışa ve Sünnetullah’a işaret etmektedir. Bu yaradılışta bilginin dışında kalıp zanna saplananlar (boş iğreti arzularının peşinden gidenler) kendi yaptıkları ile kendilerini kitlemekte, mühürlemektedir. Böyle olmakla, bilgi ile söylenen sözler onlara uzaktan bir sesleniş gibi gelmektedir. Kişinin anlayamaz ve kavrayamaz hale gelmesinde Allah etken değil edilgendir. O yaradılışı programlamış bu programda da boş iğreti arzularının peşinden gidenlerin anlayamaz ve kavrayamaz bir hale gelmesini sağlayacak bir yaradılışı sergilemiştir. Kuralları koymuştur. Ayetlerde geçen “Allah onların kalpleri ve gözlerine mühür vurmuştur” ifadeleri bu ilk yaradılışa ve yaradılış kanunlarına işaret etmektedir.


2. İyilik de Kötülük de Allah’tandır:


Şimdi aşağıdaki ayetlere bakalım:

…Onlara bir iyilik isabet ettiğinde, "Bu, Allah katındandır!" derler. Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda, "Bu senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi, Allah katındandır." (Nisa, 78)

Şu topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar! İyilik ve güzellikten sana her ne ererse Allah'tandır. Kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi nefsindendir. Biz seni insanlara bir resul olarak gönderdik. Tanık olarak Allah yeter. (Nisa, 79)

Nisa 78 ve Nisa 79 ilk bakışta çelişkili görünmektedir. Nisa 78’de “İyilik de kötülük de Allah’tandır” denmekte, Nisa 79’da “İyilik ve güzellik Allah’tan, kötülük ve çirkinlik insanın kendisindendir” denmektedir. Bu iki ayette çelişki yoktur. Nisa 78 yine ilk yaradılışa işaret etmektedir. Buna göre yaradılış ilk programlandığında bir insanın kendisine kötülük isabet etmesi onun kendi elinin ürettiklerine bağlanmıştır. İnsana isabet eden kötülük kendi elinin ürettikleri dolayısiyledir ancak bu husus da sonuç itibariyle Allah’ın bilgisi dahilindedir.

Ve iyilik olarak sahip olduğunuz ne varsa, işte Allah'tandır. Sonra size bir zarar dokunduğunda, hemen yalnız O'na sığınırsınız. (Nahl, 53)

Ve size musibetten isabet eden şeyler, işte kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. O da çoğunu affediyor. (Şura, 30)

Kendi ellerinin önden hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde hemen şöyle diyorlar: "Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de senin ayetlerine uyup müminlerden olsaydık ne olurdu!" (Kasas, 47)



3. Sekar’a Yaslayacağım:


Onu [Kur'ân beşer sözüdür diyeni] yakında Sekar'a yaslayacağım. (Müddesir, 26)

“Sekar” makalemizde Sekar’ın cehennemi anlatmakla birlikte dünyada yaşanacak bir olayı anlattığını da belirtmiştik. Bu ayetteki “Sekar’a yaslayacağım” cümlesinde Allah yine edilgendir. Allah’ın etkenliği ilk yaradılışı programlama ile ham düşünce arzu ve isteklerinin emrine girenlerin Allah’ın koruması dışında kalacağı yönündendir. Kişi kendisini Sekar’a maruz bırakacak olaylara kendisi neden olmaktadır, kendi elinin ürettikleri ve yaradılış/Sünnetullah gereği kişi Sekar’a maruz kalmaktadır.



Toplumların Helakı:


Şimdi aşağıdaki ayetlere bakalım:

Hiç kuşkusuz, daha önceden gelmiş olan Ad'ı helâk etti. Semûd'u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı. Daha önce de Nûh kavmini. Şüphesiz onlar, evet onlar en zalim, en azgın kimselerdi. Altı üstüne gelmiş kentleri de yere O geçirdi. Orayı kaplayan kaplayıverdi. (Necm, 50-54)

Onlardan önce Nûh’un kavmi, Âd, kazıklar sahibi Firavun, Semûd, Lût'un kavmi ve Eyke ashâbı [Şu'ayb'ın kavmi] da yalanladılar. İşte onlar, hiziplerdir. Onların hepsi, sadece elçileri yalanladılar. Bu sebeple azabım hakk oldu. (Sad,12-14)

Ve Biz nice kentleri helâk ettik. Hışmımız onlar gece uyurlarken yahut kaylule yaparlarken [gündüz dinlenirlerken] onlara gelivermişti. Hışmımız onlara geldiğinde de, "Biz gerçekten zalimlermişiz!" demelerinden başka yalvarışları olmamıştı. (Araf,4-5)

Bu ayetlerde Allah nice kentleri helak ettiklerini söylemektedir. Ad kavmi bugünkü kapitalist toplumlar benzeri bir toplumdu. Zorba bir yönetimleri vardı. Biriktirme istifleme ve zalimlik toplumun tüm katmanlarında yer etmiş ve toplumun kimliği haline gelmişti. Bu sebeplelerle helak oldular (Şuara, 124-135). Lut kavminde hem cinsler ile birliktelikler vardı (Şuara, 161-166). Eyke toplumunda hırsızlık toplumun tüm katmanlarına nüfuz etmişti (Şuara 177-184). Yine Semud toplumu da bozgunculardandı (Şuara, 142-152). Bu ayetlerde yer alan “helak ettik” ifadeleri, yaradılışın ilk programlanmasına, bu programlamada yer alan kurallara yasalara/Sünnetullah’a işaret etmektedir. Toplumların helak olmalarının sebebi bozukluğun toplumun tüm katmanlarına nüfuz ederek toplumun kimliği haline gelmesindendir. Böyle olmakla ilk yaradılışta Sünnetullah’a yazılı kurallar gereği bu toplumlar doğal afetler ile helak olmuşlardır. Aşağıdaki ayetler toplumların kendi kendilerine zulmettiklerini kendi kuşatılmışlıklarını yaşadıklarını belirterek işlemekte olan Sünnetullah’a işaret etmektedir.

Onlar kendilerine, meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Ve Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi. Bunun için, sonunda yaptıklarının kötülüğü [cezası] kendilerine isabet etti. Alay edip durdukları şey de kendilerini kuşattı. (Nahl, 33-34)

Onların bu basit hayatta harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir toplumun ekinlerine isabet edip de onları helâk eden, içinde kavurucu soğuğu olan rüzgârın durumu gibidir. Ve Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar, kendilerine zulmediyorlar. (Ali İmran, 117)

Yine aşağıdaki ayetler de toplumların helakına, toplumun en küçük yapı taşı olan bireylerin körleşmesinin neden olduğunu söylemektedir:

De ki: "Gördünüz mü; [düşündünüz mü] eğer Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alır ve kalplerinizi mühürlerse, onları size Allah'tan başka getirebilecek ilah kimdir?" Bak, Biz Âyetleri nasıl açıklıyoruz. Sonra da onlar sırt çevirip engelliyorlar? De ki: "Kendinizi gördünüz mü [düşündünüz mü], Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse, zâlimler kavminden başkası mı helake uğratılmış olur?" (Enam, 46-47)

Her toplumda bozukluklar görülür. Ancak helak olan toplumlarda bu bozukluklar istisna olmaktan çıkarak toplumun kimliği haline gelmektedir. Bunu da en güzel şekilde aşağıdaki ayet anlatmaktadır:

Bu, şüphesiz bir kavim [toplum], kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah'ın, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici olmayışı ve şüphesiz Allah'ın en iyi işiten, en iyi bilen olması nedeniyledir. (Enfal-53)

Bu ayet toplumların helak olmasının yine toplumun kendisine bağlı olduğunu belirtmektedir.

Toplumsal düzende bozuklukları gidermek bireylerin görevidir. Ancak bireyler görevlerini yapmaz ve bozukluk toplumun tüm katmanlarına yayılır ise Sünnetullah devreye girer ve toplum helak olur.

Elçiler toplumlarına geldiklerine ne söylemiştir?

Şuara Suresi’nde bu konuyla ilgili açık ayetler vardır. Nuh (106-110), Hud (124-135), Salih (142-152), Lut (161-166), Şuayb (177-184). Bu ayetlerde peygamberler geldikleri toplumlara sergiledikleri bozuklukları bırakmalarını istemişlerdir. Bu 5 peygamberin söylediklerinde de ortak olan bir nokta vardır. Şimdi ona bakalım:

Bir zamanlar kardeşleri Nûh onlara demişti ki: "Siz takvâlı olmaz mısınız/korunmaz mısınız? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık, ittekü Allahe/Allah’a sığının ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak âlemlerin Rabbi üzerinedir. Artık, ittekü Allahe/Allah’a sığının ve bana itaat edin!" (Şuara, 106-110)

Yukarıda Nuh’un söylediği bu sözleri diğer 4 peygamber de söylemişlerdir. O halde yukarıda yazılan sözlerin tüm peygamberlerin ortak sözleri olduğunu söyleyebiliriz. Ayette “takvalı olmaz mısınız/korunmaz mısınız” denerek ham düşünce arzu ve istekleriniz ile bozgunculuk etmeyin, kendinizi bunlardan koruyun denmektedir. Ayetin devamında ise kurtuluş için “ittekü Allahe” denerek Allah’a sığının denmektedir.

Helak olacak bir topluma söylenen bu sözlerden, kişinin korunup sakınması gerekenin Allah olmadığı anlaşılmaktadır. Kişi helak olmamak için ham düşünce arzu ve istekleri ile bozguculuk etmekten korunmalı ve sakınmalıdır. Bu yaradılışın ilk programlanmasına/ Sünnetullah’a ilişkin bir husustur. Bu anlamda peygamberler toplumlarına şunu söylemektedir: “Siz bozgunculuk yapıyorsunuz, yaradılıştaki kural ve yasalara programa göre/Sünnetullah’a göre bu bozgunculuğa devam ederseniz helak olacaksınız. Gelin bozgunculuğu bırakın Allah’a sığının ve kurtulun”.

Cezalandıran, asan kesen Allah anlayışı ülkemizde çok yaygın. Bu anlayış bireylerde seviyesiz ve abartılı bir korkuya neden olmakta, birçok insan için hayat cendereye dönmektedir. Allah’ın bizzat kişiyi anlayamaz kavrayamaz hale getirmesi başka bir şey, işleyen kurallar nedeniyle kişinin bu hale gelmesi başka birşeydir. Kötülüğün Allah’tan olması başka bir şey, kişinin kendi elinden olması başka bir şeydir. Toplumu Allah’ın helak etmesi başka bir şey, işleyen kurallar nedeniyle helak olunması başka birşeydir. Yaraları sarmak, gözyaşlarını dindirmek, kişinin kendine yaptığı zulme son vermek için sığınılacak tek liman Allah’tır.


Ş.Can Evin

Kuran Dini sitesinden alınmıştır.
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif.
Barış isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla