Tekil Mesaj gösterimi
Alt 3. December 2013, 09:30 PM   #124
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Oruç/Savm hakkında dün biraz açıkılamalarda bulunmuştum. Oradan devam edeyim.

1- O yazımda da belirttim. Ramazan, ayet inzal olurken takvim denilen çizelge Arap toplumunda kullanılmadığından, ay adı olamaz. Ayette verilen tanıma göre bu ifade bir bunalımı anlatmaktadır. İyi de bu bunalım ne?

2-Şehr ifadesi burada meşhur, öne çıkmış, ön sırada, herkesi ilgilendiren zaman araliği anlamına geliyor.

3- Kitap ın bize sunduğu ekonomik, sosyal ve dini yaşantıyı anlatan bu iki anlamı birleştiremez isek, Oruç-Savm diye nitelendirdiğimiz olguyu anlayamayız ve saparız.

Bu nedenle Kıssaların anası/Yaratılış Kıssası/Adem in ikinci kısmına dikkat etmek gerekir. Burada yeryüzü cenneti Allah tan size doğuştan verilmiş yetilerinizle, aklınızla, Peygamberlerin getirdiği vahiylerle (artık benden size bir yol gösterici geldiğinde kim O na uyarsa, onun için korku ve hüzün olmayacaktır.) kendi kendinize, kendi cennetinizi kurmalısınız denmektedir. Ve orada doğuştan gelen hasletlerinize/fıtratınıza/Allah ın verdiği bilgilere yani dine uyarsanız NE ACIKIRSINIZ; NE ÇIPLAK KALIRSINIZ; orada NE SUSARSINIZ, NE DE GÜNEŞİN SICAĞINDA KALIRSINIZ (Ta-Ha:119). Yani orada aç ve açıkta kalınmaz, yeme-içme -giyinme-barınma gibi maddi ihtiyaçlarınızı karşılar, manevi ihtiyaçlarınızı da tatmin edersiniz; yeter ki bitmez tükenmez ihtiraslarınızı gemleyin ki aranızda -hırrr- çıkmasın. Güneşin sıcağında yanmak, barınmak, saldırı tehdidi ve güven sorununuz kalmaz. Orada her türlü olanak vardır. Orada yeni şeyler yaratabilir, icat da edebilirsiniz ve de paylaşabilirsiniz. Başkalarınınkine göz dikip almayın, çalmayın. İşte bu temel ihtiyaçların karşılandiği, fazlası paylaşılıp bölüşüldüğü, yağmanın, biriktirmenin olmadığı, hep birlikte(kollektif) kalkınılınan yer, bizim yeryüzü cennetimiz oluyor. Allah dünyamızın cennetinin ahıretteki cennetin aynısı olmasını istiyor.
Bu başlıktaki yazının 4. sahifesinde, ikinci sırada, şurada: http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1736&page=4 de, Sayın -hiiic-in bu konuda çok önemli bir yazısı var. Lütfen okur musunuz?

Şimdi de Bakara-58 ve Bakara-61. ayetlere bakalım. Burada iki ayrı vasıf taşıyan iki ayrı yerleşim yeri tarif edilip, burada yaşanılan ekonomik ve sosyal yönleri gösterilmiştir.

58. ayette Kariye den bahsedilir. Sözlükler köy diye çeviriyorlar. Yalnıştır. Medine Şehri denmez, Medine Kariyesi denir. Sebebi de her yönüyle eşitlikçi, ekonomik ve sosyal yönden kollektif bir yaşam, yani köy yaşantısı gibi imece yaşanır.

Bakara-58:-Hani şunu demiştik onlara: Şu Karyeye girin ve orada DİLEDİĞİNİZ ŞEKİLDE YİYİN... Kapısından da SECDE ederek girin ve mağfiret dileyin. Ki hatalarınızı mağfiret edelim. Kendisine bağışlananları başkalarıyla KARŞILIKSIZ PAYLAŞANLARA daha da artıracağız.


61. ayette, dikkat edin imece, kollektivist bir yaşam yok. Sebze- zerzevat-bakliyat çeşitliliği, bolluğu, kapitale ve ticarete, sömürüye dayalı, basit dünya hayatını, kişisel ihtirasları öne alan bireyci bir yaşantıyı, rekâbeti, aç gözlülüğü, kapitalizmi, ahreti değil, arz tutkusunu/bencilliği, ŞEHR i, şöhreti, torpille birinci olmayı öne çıkarmayı, bireysel başarıyı anlatır.

Bakara-61:-Ne demiştiniz Musa ya...Biz tek gıda ile yetinmeyiz ; bizim için Rabbine dua et de bize ARZ da yetişenlerden(Ahrete sevk edicilerden değil,aşağılık dünya hayatı ve alçak hayatı yaşatanlardan) , baklasından, hıyarından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından versin!. Musa sordu: Size verilmiş hayırlı ve üstün olanını, adi, değersiz şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz? ŞEHRE inin o zaman, istediğinize kavuşursunuz. Bundan sonra üzerlerine zillet ve meskenet vuruldu. Allah tan gadaba uğradılar. Çünkü Allah ın nefislerindeki işaretlerini örtüp, inkar edip; Hakk ın muradına karşı nebileri öldürüyorlardı. Kendilerinden açığa çıkan isyan sonucu, sınır tanımadan, çok ileri gittiler.

Bu gün 29 gün müddetle aç kalıyormuşuz gibi yapıp, başkalarını dine aykırılık arz eden bir şekilde buna teşvikle kendimiz azgınca beslendiğimiz, İslam prensiplerine aykırı olarak bir öğünün bağışlama amaç olarak gösterilerek dindar görünmeye çalışanların çabalarıyla sömürü amacı halini almiş Oruç/Savm ın bu şekli, Ragıp İsfahani denilen bir sömürücünün/kapitalistin/hırsızın Müfredat isimli eserindendir, ve savmın tanımı çarpıtalarak verilmiştir. Bizim Of li hocadan daha derin hoca olduğundan demiş ki: Savm, yemeyi, içmeyi, konuşmayı ve cinsel ilişkiyi, yani yaşamayı bırakmaktır. Demiş de yaptığı tanıma herkes balıklama atlamış.

Atlamış da niye atlamış?......

Bir tarafta Allah ın Aç, açıkta kalmazsınız vaadi, bunun karşısında Kitabı elle yazan İsfehani nin Müfredatı.

Zavallılık bundan sonra başlıyor....
Allah ı boşver!...
İsfahani tutulmaz!...

Savm kelimesine bakalım. Bu, mânâ olarak bizim lisanımızda-Türkçemizde de var: SAVMAK.

Savm Musa Peygamberin ekonomik ve sosyal kollektif hayatın, dış mihraklar tarafından tacizini önlemek için kurulmuş -beyt sistemi- olup, kapitalizmi/sömürü ve sömürücüleri savma amaçlı, birlik ve beraberlik içinde ekonomik ve sosyal kollektif yaşayarak savunmaya yarayan ekonomik, sosyal, siyasal ve dini tedbirlerdir. Geri durmak değil, bilakis saldırgan kapitalizmi alt etmeye dayalı dinamizmdir.

Bu dinamizm, 29 günlük aç kalma ile yapılan bir eylem değil, şahit olunduğu anda -Kim şahit olursa- derhal bireysel ve toplumsal olarak sömürülmeye karşı savaştır ve Hadid-25 de, Nisa-71 de, Enfal-60 da bu yönde talimat verir.

İşte Ramazan bu periyottur ve bu süreçte başarıya ulaşabilmek için gösterilen vahyi tutum-tavır, Es Siyam dır; Tedrib, yani tedbir almak, karşı koymak/savmak.

Ramazan, bir müminin, Allah ın gösterdiği ilkelerle, gerek kendisinin ve ailesinin ve gerekse de yoldaşlarının sömürülmesine karşı koymak için çektiği zorluk ve sergilediği meşekkattir, sıkıntıdır, zorluklardır. Bu sıkıntılara dayanabileceği kadar, ara vermeden dayanacak ve nihayet kendi gecesine yani dayanamayacak hal almasına kadar karşı koyacaktır. Dayanamayacak durumda ise artık bu durum o kişinin gecesidir ve oruç bozulmalıdır, savaşa kendi yönünden ara vermelidir ki kuvvet kazanılıp devam edebilsin ve Allah ın lutfuna erişsin. Görülüyor ki orucu açmanın zamanının belirleyici unsuru dayanabilenecek en son noktadır. Kıtal halinde ise mükâfatı Allah ındadır.

Mücadele şekli de -aman ben yemeyeyim de sen ye- değil:
SABIR İLEdir= şiddetle karşı koyarak olayın üstüne gitmektir,
ŞÜKR İLEdir= mihnet duymak, pısırıklık değil, tam karşılığını vermektir ve
TAAT İLEdir= Allah ın emirlerine,(İsfahani nin değil) uymaktır.

Devam edeceğimi zannederim. Etmesem de meramımı anlattım.
Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (27. April 2022 Saat 03:54 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla