Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24. February 2012, 05:12 PM   #3
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

C-''SAFA, MERVE, SAY.-1

Say, Mekke'de ''Safa ve Merve'' adlı iki tepe arasında 7 kere koşuşturma diye anlatılır.

İnsanlar deli mi? bir o tepe yönünde hurraa..., bir bu tepe yönünde hurraa... koşuştursunlar!

Efendim; Peygamber yapmıştı da..... Hadi canım sende... Ayet ''hayır yapmaktan'', ''iyilik etmekten'' bahsetmekte... İki tepe arasında bir o tarafa, bir bu tarafa koşuşturmakla kimseye iyilik edilemez. Hidayet yolundan saptıran bir putperest örfü.

Say emek vererek çalışma, emek harcama, üretme ve bundan kazanç sağlama demektir. Bu çalışma bedenen olabileceği gibi, düşünce yönünden, beyinsel de olabilir.

Kur'an'ın kendini, mesajını tebliğ edildiği insanlara kabul ettirebilmesi ve insanlarca anlaşılabilmesi ve kavranabilmesi için o zamanki toplum fertlerinin aralarında anlaşma vasıtaları olan sembolleri kullanması kaçınılmazdır. Safa ve Merve de, Kur'an'da Bakara-158. ayette geçen Mekke'deki iki ayrı tepenin ismi olup, ayetler bunların o topluma bir şeyleri işaret eden, o topluma sembol olan şuurlanma vesileleri olduğunu söyler.

Bu nedenle Safa'nın ve Merve'nin neyi işaret ettiğini, neyin sembolü olduğunu araştırmak gerekir. Yani bunları analiz edip ''arka planını'' araştırıp, burada ne anlatılmak isteniyor ona bakılmak gerekir. Eğer bu yapılmazsa, Allah'ın muradına ulaşılamaz; yüzeysel kalınır, ve o yerler kutsal ilan edilir ve putperestliğe kayılır. Çünkü Allah'tan başka hiçbir şey Kutsal değildir. Böylece ''kutsal topraklar'' düşüncesinde kilitlenen insanın müslümanlığı da göstermelik, kimlik müslümanlığı olur ve sapışlar ve saptırmalar başlar, zanlara uyularak dine karşı din yaratılır. İşte künhüne/aslına varmak da bu arka plana geçmektir, özünü anlamaktır. Çünkü Bakara-158. ayette kullanılmış ''işaret'' aynı zamanda şuurlanma anlamınadır. Bu nedenle Safa ve Merve'yi lügatlardan araştırmakla işe başlanmalıdır.
(Her şeyden önce müşrikler bu tepelerde kendi hacları için gelenlere süt ikram edip et pişiriyor, onları doyurup iyilik yapıyorlardı.Her ne kadar bunun altında başka maksatlar bulunuyor idi ise de İslam bu eylemi yalnızca iyilik yönünden almış ve bu hatırlanarak, bu maksatla yapılacak iyiliği teşvik etmiştir. Tavaftan maksat gidip o tepeleri dolaşmak değil, müşrikleri taklit değil de oralar hatırlanarak müşriklere de insan olduklarından dolayı iyilik yapmaktır.)

Safa ve Merve, Mekke'deki karşılıklı iki tepedir. İki tepe de taş olup iki tepenin oluşumu da değişiklik gösterir.

1- Safa tepesi yekpare- tek parça, kara renkte ve su geçirmaz, su tutmaz bir yapıda olup homojen, gözeneksiz ve masif/sıkı ve sert bir yapıdadır. Bu özellikleri nedeniyle üzerinde ve çevresinde bitki bitmez. Burada yaşayan, buradan ve çevreden bir fayda sağlayamaz. Her ihtiyacını kendi üretmek mecburiyetindedir. Su(rızık kaynakları) bulunmadığından ot(değersiz dünyevilikler) yetişmez, tarım yapılmaz; bekkedir/çoraktır. İbrahim Peygamberin beyt'i kurmak için konakladığı yer gibidir. Burada üretmek gereklidir. Yukaruıda verdiğimiz Ali İmran-96. ayetinin açıklaması da burasıdır.

Safa tepesi, idealistlerin saf halinde, tek sıra yani ne geride kalanı ne öne geçeni olmayan ve yek vücut olmalarını, dışarıdan değil içeriden bereketli olan yani üretime dayanan ekonomik ve ona bağlı sosyal yaşamı, beyt yaşamını sembolize eder. Burada çevre bereketli olmadığı, ''bekkede-çorakta'' olunduğu için her şey içeride, toplumsal birlik olarak/elbirliği ile üretilir. Böylece işler ve amaçlar birleşir, herkesin kendisine faydası, toplumun faydası ile örtüşür ve rekabet kalkar; kardeşlik ve dostluk kurulur; hepimiz birimiz-birimiz hepimiz için ideali içinde eşit ve benzer bireyler ile ideal sağlanır. Bu nedenle de bu tür ekonomik ve sosyal yaşama ''içeriden bereketli(kendi kendine yeterli)'' denilir, dışarıdan bereketlenmeyen/bekkede/kendi ihtiyacını kendi üreten(Ali İmran-96) denilir. Safa üzere say budur.
Dünyada ve ahırette de hayra ulaşmanın tek ve müstakil yolu budur. Onun için ''beyt'' (mescid, havra, manastır) dışarıdan gelecek etkilere kapalı, dışarıdan gelecek müdahelelere karşı korunmuş anlamında ''Harem''; ve mülkte iştirak üzere birleşmenin dışında başka hiçbir yöntem de adalet ve rahmet sağlayamayacağından ''Harim''dir(ortaklıktır). Şu halde yukarıda belirtilen usuller dahilinde kurulmuş bu ekonomik ve sosyal yaşam ''Haram Usulü'' yaşamdır; ''Salât-ı ikâmedir''. Karşılıklı yardımlaşmaya dayalı, örgütlü, dış etkilere kapalı bir toplum yaşamıdır.

Hacc'ın ikinci günü müslüman adayları, kadınlı erkekli, burada, Safa tepesinde toplanır; erkekler hiçbir gizli ve saklıları olmadığını sembolleştirmek için bir tek örtü ile ferclerini gizlerler; kadınlar da iki ayrı örtü ile ferclerini ve ziynet diye de ifade edilen göğüslerini örterler. Burada ''harem ve selamlık'' saçmalığı, saçlardan ayak tırnağına kadar kendini bohçalamak yoktur. Çünkü bu kişiler namuslu olmayı; ırzlarını korumayı, başkalarınkine saygılı olmayı burada öğrenmekte, bilseler bile pekiştirmeyi öğrenmektedirler. İnsanlar burada gündüz ve geceyi (yani zaman mevhumu olmadan) birbirlerine yardımı/kurban kesmeyi yani hem topluma hem Allah yoluna kurban/nezr olmayı öğrenir ve uygular(dikkat edin hayvan katliamı ve etrafı kan gölüne çevirmeyi değil) ve fikrî say yaparlar/birbirlerini aydınlatırlar. Dostluklar kurulur, insanlar aynı ideal yönünde kollektivist yaşam üzerinde anlaşır ve alıştırma yaparlar.

Bu iki günlük evre sonunda mescid-el haram'ı ziyaret etmek istemeyen yani yaşamını zaten Mekke'nin fethinden evvel de mescidi haram ailesi/toplumu içinde yaşıyor idi ise(yanlış olarak ailesi mascidi haramda yaşıyan olarak çevrilmiştir) yani o yaşamı zaten yaşıyor ise yani mescid'il haram istikametinde zaten yaşayıp da kendileriyle anlaşma yapılanlardan/himaye altına alınanlardan ise hac ziyareti onun için bitmiş olur ve isterse ayrılabilir. Diğer kesım, birlikte geçirilen gecenin ertesinde ''Beyt-el Atiyk''e, yani İbrahim Peygamber'in işaret ettiği beytinin/beyt yaşamının aynısı olan Mescid-el haram ekonomik ve sosyal kollektivist yaşamını ziyaret eder ve orada yaşanan "yaşamı" da, görerek de öğrenir(Mescid-el Haram yazımıza bakınız). İşte ziyaret denilen olgu buraya yapılır, başka yere değil.

Allah ayları 12, hafteyı 7 gün olarak bildirmiştir.. Safa tepesi üzere say(çabalayıp, çalışma) ise kişinin kendisine değil, iştirak halinde ortak olunan ''Beyt-ül mal''a 7 gün müddetince çalışılıp üretilip, ihtiyaçlar da bu ''Beyt-ül mal''dan günlük karşılanır. İhtiyac karşılandıktan sonra çalışıp ürettiği değerden arta kalan da istenmesine imkan bırakılmadan Beyt-ül Mal yetkililerince derhal muhtaca eşit olunabilecek miktarda verilir.
Eğer kişi kendine çalışıyorsa, yani kendi müstakil işi ise buradan kazandığını da eğer kazancı günlükse o gün, haftalık veya aylıksa kazancının eline geçtiği gün kendisinin ve iyalinin ihtiyacını/geçimliğini ayırıp arta kalanı derhal "beyt-ül mal'a" verecektir (Mu'minun:4,5-Nahl:71).

İşte ''Safa işareti'' ve bu işaret üzere ''şuurlanma''dan benim anladığım.
(Merve ile devam edecek)

Saygılarımla.

Konu galipyetkin tarafından (28. January 2019 Saat 11:44 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Asin (30. September 2017), dost1 (24. February 2012), pramid (29. February 2012)