Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24. February 2012, 05:19 PM   #5
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

SAFA; MERVE; SAY. -3

İslâm müstesna bir dindir. Ama şuuruna/bilincine hacc ile varılmış, salât-salavat kurumuyla/Mescid-el haram ile öyledir.

İslâm dini ''kimlik kartı dini'' değil, ''ben müslümanım'' demekle bitmeyen, ''aynası iştir kişinin lafa bakılmaz'' diye ifade edilebilecek ihsan, yani eylem dinidir. İhsan(varlıkla yükseldiğinde, aşağıdakilerin seviyesine eşitleninceye kadar kendi malından veren) 'Muhsinler Yurdunun(Beytin) dışında yerine getirilmesi mümkün olmayan Birru-Takva'dır(Bakara-177).

Orası(Beyt) ''Harem, Harim, Haram"dır (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2584). En belirgin özelliği dış etkilere kapalı olması ve iştirak içinde olmasıdır. Buradaki yaşama ''Haram Usulü'' yaşam denir.
Kur'an bize sosyal ve ekonomik yaşam tarzı olarak iki ana yoldan bahseder. Birincisi yukarıda bahsettiğimiz Haram usulü yaşam tarzı ile ikincisi de yine diğer pasajlarda anlatılan ''Helâl Usulü'' yaşam tarzı

Birincisi ve en makbulü, istisna getirmeden hafta boyu-7 gün- kamunun müşterek menfaati için, maişetle yetinme halis niyetiyle, amelleri ve işleri birleştirerek çalışmak(sa'y); hisse vermek yerine herkesin müşterek ürettiği mal ve mülkün her zerresinde müştereken ortak olmak üzere Beyt-ül mal'a terk edilmesi ve buradan tayin edilen ihtiyaç miktarıyla yetinilmesi ve bakiyenin muhtaçlara dağıtılması ve müşterek sair işlerin giderilmesi için beyt-ül malda bırakılması; ki bu bırakılan sadakadır. Safa tepesi bu yaşamı işaret eder ve Safa tepesini mekân tutanlar da bunlardır. Bu nedenle Haccın ikinci günü bu tepede toplanılır ve bu hayatın alıştırılması yapılır. Bu yaşam tarzı 'namazın dosdoğru kılınması'' olarak tercüme ettikleri ''salat-ı ikâme''dir. Hacca başlarken girilen ihramdan hiç çıkmamak, yani hayat boyu ''haram usulü''nde yaşamaktır.

İkinci yol ise ''Haram ve Harim'' mekânının dışına çıkıp da ekonomik ve sosyal yaşantının Beyt şartlarında fakat Beyt dışında sürdürülmesidir. Bu sahaya ''Helâl sahası'' denilir. Helâl sahası içinde ekonomik ve sosyal yaşantının sürdürüldüğü yaşama ''Helâl Usulü'' yaşam denilir.
"Helal Usulü"ne "Komşuluk Usulü" de denmekte ve "avluların veya bahçelerin ortak olması" benzetmesi yapılmakta, ya da "aynı avluya veya caddeye bakan evler" de denmektedir.

Merve'de yaşamak/Merve'de yerleşmek diye ifade edilen yaşam tarzı ise "kapitalist" yaşamdır. Bu Yahudilerin sonradan edindikleri ekonomi politikleridir ve Yahudiler "Mescidi Aksa" denilen yerde bulundukları için bunların bu Kapitalist yaşam tarzlarına Bakara-144. ayette "uzak toplum/kollektivist yaşam sürenlere uzak toplum" manasında "mescidi aksa" denmiştir.

Helâl usulü yaşam ise fidye/zekat karşılığı serbest kalmadır ki bu da Mu'minun:4,5 ve Nahl-71'e tâbi olmaktır; ama kapitalizme izin vermemek, yani kârı sermayeye eklememek zorunluluğu getirir. Bu yöntem her ne kazanırsa, bakmakla yükümlü olduklarının(iyalinin) zorunlu ihtiyacı dışında kalan her kuruşun anında Kamu'ya iade edilmesi yöntemidir ki buna ''Helâl Statüsü''-''Helal Yaşam'' denilir. (Buna bir nevi kısıtlı girişimcilik, sosyalizm veya sosyal devletçilik-karma ekonomi denilebilir.) Bu yaşam tarzında belirtilen şartlar dahilinde, Beyt/havra/mescit/manastır sahası içinde geceleme/yaşama mükellefiyeti kaldırılmıştır; yani kollektif yaşamdan ayrılıp bazı şartlar altında (zekât vermek ile) ferdi çalışma hayatına atılınmıştır. Bu yaşam tarzı ''zekatı ita''dır.

Haram usulü ile helal usulü arasını bir çizgi ile birleştirirsek bunun dışında kalanlar ise işleri tamamen girişimcilere-kapitalistlere bırakarak ,düşük vergiler toplayarak infak zorunluluğuna son vererek tam sömürü düzenini kurmuşlardır. Hak dinin has şeraiti terk edilerek dinin içerisi boşaltılmış ve mülkperest paganların din anlayışları topluma yerleştirilmiştir. Rekabet serbest bırakılıp ''develer istedikleri gibi otlasınlar'' diye salınarak(bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) kazancın ihtiyaçtan artanının infak edilmesi sona ermiş ve ''lüks'' ve ''refah'' içinde bir azınlık sevinçli/mutlu/memnun olarak(Bakara-219/1) ve devede kulak misali bağışlar yaparak, gıda paketleri dağıtarak, işi geçiştirme devreye girmiştir. Dinini bilmeyen kimlik müslümanları da bunları müslüman zanneder ve bu liberilizasyonu hızlandıranların(kamu mallarını babalar gibi satanların) ölenlerine rahmet, sağ olanlarını da iki paket makarna-mercimek-fasulye dağıttıkları için selametle anarlar, başımızdan eksik etmezler. Günaha batmış ve kaygan zemindeki 6 gün kendilerine say yapan bu Merve sakinleri içinde, inkar edenler, müşrikler,münafıklar vs. her türlüsü barınır.

Bunların içinde işin hilesini iyi bilen ve insanlık tarihinde ilk kez başka bir hileli yolu icat etmiş olan ve yine Merve ehlinden olan ama ''sa'y''ı 7'de değil de 6'da tutup, 7.yi kendilerinin istirahatine ayıran ''cumartesi ashabı'' var ki bunlar kazançlarını üleşmeye kıyamadıklarından, ''üretim yerlarini 6 işgünü kendi nam ve hesabımıza çalıştıralım, bir gün de infak etmemiz gerekenlere bırakalım onlar çalışıp kazansın da bizim infak mükellefiyetimiz kalksın'' diyen bencil cimrilerin 6 gün mesai yapanları da var.

Dikkat edilmesi gereken bir özellik vardır. Hacc ayetleri ''Kâbe'' diye bir şeyden hiç bahsetmez, ima dahi etmez. Hap din bozucuları onu ayetler arasına parantezli parantezsiz hep sokuşturmuştur. Bu yönde tarihi bir bilgi olarak Prof. Yaşar Nuri Öztürk'ün bir eserinden bir bilgi şöyledir:
''Resulullah namaz kılarken kendisi ile Kâbe cihetine gelen yüksek dağ arasındaki iki tepeyi karşısına aldı. (O iki tepeyi karşısına almakla) o yerde bina olunan mescidi(Kâbe'yi), taş tepenin(Safa) kenarındaki mescidin(kabenin) sol tarafına almış olurdu. Resulullah'ın namazgahı (taş tepe kenarindak) bu mescidin(Kabe'nin) alt başında ''kara taş'',Safa üstündedir. (Taş) tepe kenarındaki mescidden(Kabeden) on arşın yahut ona yakın ayrılır, sonra seninle (konuşulan kişiyle) Kabe arasına düşen uzun dağın o iki tepesini karşısına alarak namaz kılardı''. (Sahih-i Müslim'deki hadis no:2209).
Bu tarihi bilgide de Peygamber'in kâbe denilen yapıyı hep hariç tutmuş olduğu kaale bile almadığı, din dışı tuttuğu görülür, aynı, Allah'ın da kendisini tanımayan Allahsızlar ve koyduğu şerait dışında kalanlarla hiç ilgilenmediği gibi.

Bu da, Kur'an'ın koyduğu hacc'da ''Al-Lat'' sembolü olan Kâbe'nin tavafının bulunmadığı, Kâbe'nin putperestliği sembolize ettiği ve bu sembolün-işaretin de bir şuurlanmaya sebep olduğu, bu nedenle yıktırılmadığını açıklar.

Ayette bahsedilen ve bunlarla şuurlu bir dine kavuşmamız istenen açık işaretler ise dinin tam içini sembolize eden Safa ile dinin kenerını işaret eden Merve ve islam'ın fiilen yaşandığı ''Beyt-il Atiyk''-''Eski Ev''i(İbrahim Peygamber'in Beyt'ini) sembolize-işaret eden ''Mescid-el haram''dır. Açıkça bildirilmeyen ise din dışılığı sembolize eden Kâbe olup, hepsi de şuurluca, künhüne varılarak algılanmalıdır.
(Saygı ve teşekkürlerimi sunduğum Av.İlhami Çetin'den alıntılarla ve esintilerle hazırlanmış bu yazı kendi şahsi görüşümdür.)

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (8. December 2019 Saat 01:25 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla