Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30. November 2011, 04:47 PM   #10
yeşil
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Oct 2011
Mesajlar: 107
Tesekkür: 791
69 Mesajina 174 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
yeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud of
Standart

C - Şamanizm


Şamanist inanç ve ayinlerin tasavvufa geçişinde genelde İslâm`a geçen Türk kitlelerinin özellikle de Yesevilik; Bektaşilik, Mevlevilik, Kalenderilik vs. gibi tarikatların büyük payı vardır.[1]
Tarikat sisteminin temelini oluşturan şeyhle ilgili inançlar kadar şeyh-mürid ilişkisinin şekli ve anlamı, tarikat ayinlerinden bazıları şamanizmin tasavvuftaki unsurlarındandır.

Şeyhlerin duyular ötesi alemle ilişki kurabilmeleri, gaybdan haber vermesi(!), insan kılığından çıkıp hayvan kılığına girebildiği inancı, uçabilmesi, suda yürümesi, ateşte yanmaması vs. şeyhle ilgili inançlardan olan şamanist unsurlardır.[2]


Vecd haline geçerek duyular ötesi alemle irtibat kurmak, vecd haline geçmek için müzik aletleri çalmak, sema, raks, vucud hareketleri, müzik (ilahi) gibi şeylerden yararlanmak, muskalarla kötülüklerden korunmak, Kitabî bilgiye sahip olanları aşağılamak, şeyhe kayıtsız şartsız itaatin gerekliliği gibi inanç ve uygulamalar da şamanizmin tasavvuftaki etkileri arasında yer alır.[3]

Bunların yanısıra Acemlerin ve Türklerin İslâm'a girerken eski dinleriyle birlikte taşıdıkları tortuların, sûfi ekolün oluşmasında önemli rol oynadığı biliniyor. Özellikle Bektaşi kültürü, şamanist çizgiler taşımaktadır.

Türklerin yerleşmesinden çok önce, Anadolu medeniyetlerinde Tanrı ve Kainat birliği düşüncesinin yerleşik olduğu ve bu iddiaların Herakletius ve Permenides tarafından ileri sürüldüğü yine araştırmacılar tarafından iddia edilmektedir.[4]




D - Hristiyanlık

Çok erken dönemde müslümanların farklı dinlerden insanlarla karşılaşmaları bir çok etkilenmelere yol açmıştır. Bunlar inançda olduğu kadar yaşantıda da gerçekleşen etkilenmelerdir. Erken dönemde müslümanların karşılaştıkları diğer din mensupları arasında Hristiyanlar çoğunluğu teşkil ederler. Filistin ve Anadolu`ya yerleşmiş Hristiyan mistikler anımsanamayacak kadar çoktu.


Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki coğrafî yakınlaşma zamanla zühd eğilimli müslümanlarla, rahipler arasında inanç ve yaşantı yakınlaşmasına yol açar.

Sûfiler, rahiplerden sûfi adının türetildiği yün elbise ve daha başka unsurları benimseyip almışlardır. Bunların arasında kuşak bağlama, sûkût orucu, dünyadan el etek çekme, hûlûl, mehdi inanç ve uygulamaları yer alır.[5]


Hatta hristiyanların , sûfileri, dolayısıyla tasavvufu etkilemesini göstermesi açısından, ruhbanların barındıkları binaların işlevini üstlenen tekke`nin ilk defa bir hristiyan Emiri tarafından yapılarak sûfilere bağışlandığını tesbit etmekteyiz.[6]

Özellikle Hristiyan Anadolu`nun İslamileşmesi sırasında birçok Hristiyanlık inanç ve uygulamaları, müslüman halka geçtiği kadar, sûfilere de geçmistir.

En ücra ve ulaşılmaz mekanlarda manastırlar, kiliseler inşa ederek, dünyadan el-etek çekerek münzevi ve bekâr hayat yaşayan bir hıristiyan dervişle, sözde müslüman bir derviş'in ne büyük bir benzerlik arzettiğini görüp de şaşmamak mümkün değildir. [7]




E - Fars Kültürü

Zerdüşt dinini birçok özellikleri Islâm`a geçen kitleler aracılığıyla olduğu kadar, bir kısım zerdüşt geçmişe sahip sûfiler aracığıyla da tasavvufa geçmiştir.[8]


Özellikle Zerdüşt dinideki Üstün İnsan, Tanrının sıfatlarını kazanmış insan veya Tanrı`nın kendisine hûlul etmesiyle yücelmiş insan anlayışı sufiler tarafından beğenilip benimsenmiştir. Batınî , İsmâilî gibi fırkalar aracılığıyla bu inançların tasavvufa aktarımı kolayca sağlanmıştır. Tasavvuftaki Kutup, insan-ı Kamil inançlarının kökeni buradadır.[9]


Zaten ismen açıkca belirtilmese bile, Şeyh- mürid ilişkisi ve bunun anlamı, şeyhe itaatın şartları gibi konlarda zerdüşt dininin de, şamanlığın yanısıra etkileri sözkonusudur.
Fars kültürünun tasavvuf üzerindeki etkisi oldukça farklı noktalarda gerçekleşmiştir. Suhreverdî ve İbn Arabî, Zerdüştlüğün tasavvufa etkilerinin aracları durumundadırlar.


Suhreverdî, Zerdüşt inançlarını doğrudan tasavvufa taşırken, İbn Arabî, İsmâililer, Batınîler aracılığıyla aldığı unsurları taavvufa nakleder.[10]


Özellikle Suhreverdî`nin inanç ve düşüncelerinde Zerdüşt unsurlar gayet açıktır. Zerdüşt dininin kurucusu Zerdüşt, onun düşüncesinde, üstün ve örnek bir insandır. Bunun ifadesi olarak onu „hâkim ve kâmil İmam Zerdüşt“ olarak anar. Ayrıca Zerdüşt dininin iyilik ve kötülük tanrıları inancı, Suhreverdî`de Nûr-Zulmet inancı biçiminde açığa çıkar. [11]


Bunlardan ayrı olarak, tarikatlara kabul merasiminin esasları, Karamatîler aracılığıyla Fars kültüründen tasavvufa nakledilmiştir.[12]


F - Diğer Tesirler

Tasavvufun oluşumundaki unsurlar ve etkilerin kaynakları, sadece burada belirtilenlerden ibaret değildir. Burada genel hatlarıyla ve belirli başlıklarla değinilenlerin dışında daha çok farklı kaynaklar da sözkonusudur. Bunlar tasavvufun geliştiği coğrafyaya göre değişiklik gösterir.

Sadece bir örnek plması açısından, Afrika toplumlarının Animizminden geçen fetişleri, Zün Nûn aracılığıyla geçen eski Mısır dininin bazı özelliklerini, yine aynı toplumlardan ve inançlarından geçen sihir, büyü, afsun, harf ve sayıların sihrî anlamları gibi şeyleri ve özellikle Yahudilikten geçen battınî yorumları sayabiliriz.[13]


Eski Mısır'da da, bugünkü tasavvuf ve tarikatlarla tamamen benzerlik gösteren kurumsal ve akidevi bir yapının olduğu dikkat çekmektedir. Hermes Toth'un Mısır mistisizmi'nin banisi olduğu söylenmektedir.

Yine Yahudi topluluklarda, çile, riyazet, aşk gibi tasavvufi motiflerin temelleri görülmektedir.

Sufizmin karşılığı olarak kullanılan mistisizmin, ilk defa Piskopos Denys tarafından kullanıldığı söyleniyor. Denys, 'hakka ancak aşk sayesinde ve aşkla ulaşabileceği... Aşk'ın bilginin yolu olduğu...' şeklindeki sözlerini okurken, tasavvuf ulularının sözlerini dinler gibiyiz. Denys'in, 'mutlak varlığın saklandığı perde, akılla değil, ancak aşk ile kalkabilir.'[14] sözleri de ilgi çekicidir.


Tasavvufun oluşum ve gelişiminde Kur`an ve Sünnet`in etkisinin olmadığını söylemek doğru değildir. Kuşkusuz, isminin başına İslâm takısını almış olan bir tasavvufta İslâmî unsurlar da olacaktır. Tasavvufun, kendisini müslüman toplumda meşrulaştırmak için ileri sürdüğü delilleri önceki bölümde incelediğimiz için bu konuya burada tekrar değinilmemiştir.


[1] Islam, 206 ; Hitti, 2/674
-Akdağ, 1/47 [Prof.Dr. Mustafa Akdağ, Türkiye`nin İktisadi ve İctimai Tarihi, Tekin yy.1979]
-Vakıf, 22 [Türk Kültürü ve Hacı Bektaşi Veli, Türk Külürü ve Hacı Bektaşi Vakfı yy. 1988]
[2] Şamanizm, 79,83,84 [Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, TTK yy. Ank. 1986
-Yurdaydın , 76,77
-Mutasavvıflar, 204
[3] Yurdaydın 75-77 ; Şamanizm, 79 ; Akdağ, 1/47 ; Vakıf, 22
[4] E. Özkan, Tas. ve İslâm Sh. 2
[5] İslam 167,179 ; Cerrahoğlu 1/7-8 ; Nicholson, 8 ; Gölpınarlı, 123 , Mutasavvıflar, 16
[6] Sûlemi, 10
[7] N. Kazançakis Allah'ın Fukarası (Roman) Bir hıristiyan dervişin hayat hikayesi olan kitap, bir sofi'nin yaşayışıyla tamamen örtüşüyor.

[8] Hallac, 168 [Louis Massignon, Hallac, İA. 5/1. cilt]
-O`leary, 119
[9] Watt, 66 [Prof.Dr. W.Montgomery Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri, Çev: E.Ruhi Fığlalı, Umran yy. 1981]
-İnsan-ı Kamil, 1009 [Nicholson, Insan-ı Kamil, İA]
-Güngör, 102
-Nasr, 182 [Prof.Dr.S.Hüseyin Nasr, İslâm, Çev: Dr.Ahmet Özel, Akabe yy. 1985]
[10] Kozmoliji, 319 ; Gölpınarlı, 88 ; Diriliş, 149 [
[11] Hitti, 3/930 ; İslam Felsefesi, 192
[12] Massignon, 2
[13] İbn Haldun, 68 ; İslâm, 195, 203 ; Hittî, 669, 670 ; Gölpınarlı 144 ;
[14] Prof. Dr. C. Sunar Tasavvuf Felsefesi ve Gerçek Felsefe.

...

Konu yeşil tarafından (30. November 2011 Saat 05:43 PM ) değiştirilmiştir.
yeşil isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla