Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. October 2008, 04:50 PM   #4
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Freeman Dyson: “Dünyadaki enerji akışı evrendeki enerji akışının içinde saklıdır. Kütle çekimi, nükleer reaksiyonlar ve radyasyon arasındaki ince denge bu enerji akışının çok hızlı olmasının engellemiştir” der. Örneğin yıldızların enerji kaynağı helyumun oluşmasında hidrojen çekirdekleri bir araya gelir. İlk önce protonların yarısı zayıf kuvvetin etkisi altında nötrona dönüşür. Daha sonra bir protonlu ve iki nötronlu iki çekirdek güçlü kuvvetin etkisiyle çok hızlı bir şekilde helyumu oluşturur.

Şayet ilk aşamadaki zayıf kuvvet, yavaş bir reaksiyon olmasaydı güneş ısı ve ışık veren bir kaynak olmak yerine, bir hidrojen bombası deposu olurdu. Bu da yaşama izin vermezdi. Ayrıca güneşten gelen radyasyon da aşırı olsaydı dünya aşırı miktarda ısıya maruz kalır ve yaşam olmazdı. Astronom Micheal Papagiannis: “Doğa, sanki çocuğunun sıcaklığını koruyan bir anne gibi, bir örtüyle örtülmüştür. Eğer çekirdeğini kaplayan tabaka, saydam olsaydı; güneşin sıcaklığı 6000 derece değil de, çekirdeğindeki gibi on milyon derece olurdu.

Enerji, sıcaklık artışının dördüncü kuvveti şeklinde arttığı için, güneş tüm enerjisini bir gün içinde yayardı.” Ayrıca güneşin dışının 6000 derece olması fotosentez için de önemlidir. Zira ancak 6000 derecede ışıma yapan bir madde, enerjisinin çoğunu yeşil dalga boyunda yayar.

Bu da, bitkilerin fotosentezi en yüksek seviyede yaptığı dalga boyudur. Görülüyor ki güneş ışığının özellikleriyle, bitkisel yaşam arasında tam bir uyum vardır. Eğer elektronu çekirdeğe bağlayan elektromanyetik kuvvetler farklı olsaydı güneş ışığı ya daha zayıf ya da daha güçlü olurdu. Bu ise bitkilerin tüm moleküler yapısını bozardı. (R. Breuer, a.g.e., s. 224)

“Dünyamızdaki temel fiziksel sabitelerin değeri çok önemlidir. Çünkü bunlar akıllı organizmalar tarafından algılanabilen bir dünyayı oluşturmaktadır. Aynı şey bu dünyadaki “AKIL MADDE BAĞLANTISI KANUNU” için de doğrudur.” (Quentin Smith, The Anthropic Principle and Many-Worlds Cosmologies, (www.qsmithwmu.com)

“Fizikçiler fiziksel sabitelerin niçin belli değerler taşıdığını yıllarca, uzun uzun düşündüler. Onlar için belki de en büyük şaşırtıcı nokta, yerçekimi ve elektromanyetik güçlerin kuvvetleri arasındaki fark idi”. (Victor J. Stenger, The Anthropic Principle (www.colorado.edu), s. 2.)

“Antropik gözlemlerin varlığı, bir takım beklentileri cesaretlendirir ve ALLAH’ın varlığına inanmak başka çeşit beklentileri getirir. Carter’ın AP’ından şüphe ediyorsanız şu iki noktaya inanmaya daha hazır olabilirsiniz:

1.Çok sayıda evrenin varlığı,

2.Evrenlerin özelliklerinin rastgele oluştuğu ve kozmik şişme gibi bir mekanizmanın bizim teleskoplarımıza görünebilen bölgede bunların benzer şekilde yerleşmesine sebep olduğu.

ALLAH’a inanan bir kişi de bu iki görüşü kabul edebilir. Ancak bunları kabul etmesi için çok daha az baskı hisseder. Zira şayet tek bir evren varsa bile ALLAH bunu akıllı hayatı mümkün kılacak şekilde hassas bir dengeye oturtabilecek güçtedir.” (‘Cosmology and Theology’ a.g.e., s. 7.)

Barrow-Tipler’e göre evren Big Bang ile tek bir başlangıca sahiptir, sadece bizim evrendeki özel yerimiz değil, tüm yerler bu gezegende yaşamı ortaya çıkaracak doğru yapısal düzenlemelere sahiptir. Bütün temel sabitlerin ortak paydası, biyolojik yaşamı oluşturmak olmuştur. Bu görüş, “dünyamızda yaşam olmasının, evrenin diğer yerlerindeki yapısıyla ilgisi yoktur” tarzındaki anlayışı yıkmıştır. AP, bu devrimsel görüşü vermiştir. AP evrenin yapısını ve yaşamın varlığını, tek bir dinamik birim olarak görmüştür.

Kaynak. www.allah.gen.tr
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (9. October 2008 Saat 09:08 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla