Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27. September 2008, 11:53 PM   #6
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

GÜNEŞ’İN DOĞDUĞU YERLER

O, Evren’in ve yeryüzünün ve bu ikisi arasındakilerin Efendisi’dir, doğuların (Güneş’in doğduğu yerlerin) da Efendisi’dir O.
37-Saffat Suresi 5

Taşkın Tuna, Saffat suresi 5. ayetinin mucizevi işaretini şöyle açıklar: “Dünya’mızın da çok değişik hareketleri vardır. Uzay’ın bir noktasından bir daha geçmemek üzere bütün sistemle birlikte Dünya da hareket halindedir. Dünya’nın yuvarlak oluşu sebebiyle bir yerde doğan Güneş aynı anda bir başka yerde batıyor. Gece gündüzü, gündüz de geceyi kovalıyor. O halde Güneş’in doğduğu “yer” değil, “yerler” söz konusudur. Yerkürenin her noktası için sabah saatleri değişiktir. Her yer ayrı ayrı saniyelerde Güneş’in doğuşunu bekliyor... Güneş’i Uzay’ın bambaşka yerlerinden “doğarken” seyrediyoruz. Güneş aynı Güneş, Dünya aynı Dünya, ama Uzay’ın yeri değişik...” Taşkın Tuna, Kuran’ın, Güneş’in doğduğu yerleri çoğul bir ifadeyle değerlendirmesindeki inceliği bu şekilde açıklamaktadır.
Her sabah doğarken gördüğümüz Güneş’imiz dev bir nükleer reaktördür. Hidrojen atomlarını helyuma dönüştürerek çalışan bu reaktörümüz, çok mükemmel bir şekilde ayarlanmış olarak görevlerini yerine getirmektedir. Kuran’ın anlattığı şekilde karar noktasına; duracağı, son bulacağı yere doğru hareket halindeki hayat kaynağımızın, bu çok hızlı hareketinde, hassas dengelerin hiçbiri değişmeden Evren’de yolculuk etmekteyiz. Düşünen, araştıran ve samimi şekilde Kuran’ın ve Evren’in ayetlerini (delillerini) değerlendirenler Allah’ın kudretini ve Kuran’ın mucizelerini göreceklerdir.

İşte bunlar bizim insanlara verdiğimiz örneklerdir. Ancak bilgi sahiplerinden başkası bunlara akıl erdiremez.
29-Ankebut Suresi 43

39. ayet

Bizim kendisi için, eski kuru bir hurma dalı gibi dönünceye dek menziller takdir ettiğimiz Ay da (o duyarsızlaşmış kavim için bir delildir).

Ayette geçen “el Kamer” sözcüğü Kûfeliler tarafından “el Kamera” şeklinde nasb ile okunmuştur. Bu, Ebu Ubeyd mushafındaki kıraattir. Ama elimizdeki musahaflarda da bu kıraat söz konusu olmuştur. Başta el Ferra ve Ebu Hatim olmak üzere dil bilimcilerin tümü “el Kameru” şeklinde ötre ile okunmasını tercih etmişlerdir. (Kurtubî, 39. ayet ile ilgili açıklamalar)
Bizim tercihimiz de bu yönde olduğu için, “Ay’a gelince, Biz ona menziller ...” şeklindeki bir çeviriyi, ayetin içinde yer aldığı pasaja uygun görmedik ve pasaja bütünlük kazandıran yukarıdaki meali oluşturduk.

Bu ayette yine mucizeler gösterilmekte ve uyarı bu mucizelere dikkat çekilmek suretiyle yapılmaktadır:

Ay’ın menzilleri


Bilindiği gibi Ay’ın Dünya’dan görünüşü her gün değişmekte; “hilâl”den başlayarak 14. günde “dolunay” hâline gelen Ay, devam eden günlerde yavaş yavaş tekrar eski şekline dönmektedir. Ay’ın bu görünüm değişimi hiçbir farklılık arz etmeden süregeldiği için, çok eski çağlardan beri onu gözlemleyen insanoğlu, Ay’ın her gün değişik bir şekil alan görüntüsüne değişik isimler vermiştir. Meselâ, Araplar Ay’ın bu evrelerine şu isimleri vermişlerdir: Şertan, butayn, süreyya, deberan, hek’a, hen’a, zira’, nesre, tarf, cebhe, zübre, sarfe, avva, simâk, gafir, zubânâ, iklîl, kalb, şevle, neâim, belde, sa’düzzâbih, sa’dübüla’, sa’düssüud, sa’dül’ahbiye fer’uddelvil, muahhar ve reşa. İşte, Ay’ın menzilleri, onun her gün başka görüntü veren bu konumlarıdır. Bu konumların art arda gelmesi ile Ay’ın Dünya çevresinde oluşturduğu dolanım turu, ayetin ifadesi ile “eski, kuru bir hurma dalı gibi”dir. Ayetteki bu benzetme, Ana Britannica ansiklopedisinde ise şu cümle ile ifade edilmiştir:
“Güneş’ten bakıldığında ise, Ay, dolambaçlı bir eğri üzerinde devinir.”

Kuran Araştırmaları Grubu, “Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize” adlı kitabında bu konuya da yer vermiştir:

AY`IN YÖRÜNGESİ

Ay`a da bir takım evrelerle ölçü biçtik. Nitekim o eski ve eğri hurma dalı gibi döner.
36-Yasin Suresi 39

Ay, Güneş sisteminin diğer uydularıyla karşılaştırıldığında çok büyük bir uydudur. Ay`ın oluşumuyla ilgili farklı teoriler vardır. En yaygın teoriye göre Dünya`mız ile bir gökcismi çarpışmış, bu çarpışmanın etkisiyle Dünya`nın kabuğundan büyük bir parça kopmuş ve sonra bu parça Ay`a dönüşmüştür. Kesin olmasa da son zamanlarda Amerikan sonda aracı "Lunar Prospector"dan gelen bilgiler bu teoriyi desteklemektedir. Ay`ın küçük çekirdeği Dünya`nın dış kabuğuyla büyük benzerlik göstermektedir.
Kuran, Ay`a ve Ay`ın hareketlerine birçok ayetinde dikkat çekmiştir. Modern bilimin sağladığı verilerle Ay`ın varlığının Dünya`daki yaşam için ne kadar önemli olduğu anlaşılmıştır. Ay, bir uyduya göre oldukça büyük hacmi ve ayarlanmış uzaklığıyla Dünya`mızın dönme merkezini sabitleştirmektedir. Bu da gezegenimizin yaşam için elverişli iklim koşullarını milyarlarca yıldır korumasını sağlamaktadır. Bazı bilim adamları, Ay`ın çekim gücü sayesinde Dünya`nın merkez çekirdeğinin sıvı konumunu koruduğunu söylemektedirler. Bu da gezegenimizin manyetik alanını güvence altına almaktadır. (18. ve 19. bölümde de bu konuya değineceğiz.) Eğer bu manyetik alan olmasaydı kozmik radyasyonlar Dünya`ya doğrudan ulaşacaklardı. Bu da yeryüzünde yaşamı yok edecekti. Yine Ay olmasaydı Dünya`nın kendi çevresinde 10 saat içinde döneceği tahmin edilmektedir. Bu ise gece ve gündüzün tamamen değişmesi, yeryüzündeki yaşamın ciddi bir darbe yemesi demektir. Ay okyanusları kendisine çekerek, Dünya`nın dönüş hızını yavaşlatmış ve bugünkü şekline getirmiştir.

AY VE MATEMATİK

Tüm bu oluşumlar Ay`ın kütlesinden dönüş hızına kadar ince matematiksel hesapların yapılması, Allah`ın yaratışlarını bu matematiksel hesaplarla gerçekleştirmesi sayesindedir. Nitekim Allah, Evren`de kullandığı matematiğe "kader" kelimesiyle dikkat çekmiştir. Kader kelimesinin din adına uydurulanların etkisiyle yanlış yorumlanmasına burada değinmek istemiyoruz. "Kader" kelimesi Arapça`da ölçüyü, ölçü konulmasını, yani matematiksel düzenlemeyi ifade eder. "Kader" kelimesi Türkçemizde bu anlamın dışında kullanılsa da "Kader" kelimesinden türeyen "miktar" kelimesi dilimizde "ölçü" anlamında kullanılmaktadır. Bu bölümde incelediğimiz Yasin suresinin 35. ayetinde de Allah`ın matematiksel düzenlemesi "kader" kelimesiyle ifade edilmiştir. Ay`ın Dünya`ya uzaklığından, kütlesinden, dönüş hızına, Dünya ile karşılıklı çekimlerinden, Güneş`e karşı konumu ve çekimlerine kadar her şey matematiksel olarak ince bir şekilde hesaplanmıştır.(Kaderi belirlenmiştir.) Bu hesaplardaki ufak bir oynama bile yeryüzündeki yaşamın yok olmasına sebep olurdu. Ay ile ilgili verdiğimiz örneklerde de Allah`ın planlı yaratışının, matematiksel düzenlemelerinin örneklerini görüyoruz. Ay, yalnızca romantik gecelerin aktörü, şairlerin ilham kaynağı değil, yeryüzü yaşamının olmazsa olmaz dostu ve şartıdır da.
Ay, Dünya`nın çevresinde çok sayıda kuvvetlerin birbirini dengelemesi ile dolanır. Dünya`nın, Güneş`in çekimleri kadar, diğer gezegenlerin çekimleri de burada etkili olmaktadır. Ay`ın hareket denklemindeki ölçü yüzlerce ayrı parametre arasından ayarlanmıştır. Dünya`daki yaşam için ise binlerce gerekli parametrenin art arda gelmesi şarttır. Ay, bu parametrelerden sadece biridir. İşte Allah öyle bir sistem yaratmıştır ki Dünya`da yaşamın var olması için gerekli unsurlardan sadece biri olan Ay`ın, Dünya`daki yaşamı sağlayacak şekilde varlığı ve yörüngesinde dolaşımı yüzlerce parametreye büyük bir matematiksel incelikle bağlıdır. Bunun sonucundaki oluşum ise yaşamamız için gerekli binlerce unsurdan sadece biridir.


EĞRİ, ESKİ HURMA DALI


Ay, Dünya etrafındaki eliptik dolanımını 27 gün, 7 saat, 43 dakika, 11 saniyede tamamlar. Ay (Kamer) kelimesinin Kuran`da 27 kez geçmesi ise Kuran`ın ayrı bir mucizesidir (Kitabın matematiksel mucizeler ile ilgili kısmında bu konuya değineceğiz.) Ay, Dünya etrafında kıvrılan, sarılan bir yörüngede hareket eder. Dünya`nın Güneş etrafındaki dolaşımı gerçekleşirken Ay da Dünya`nın etrafında bazen önünde, bazen arkasında olmak üzere sarmal bir yol izler. Böylece Ay, Dünya`nın yörüngesi boyunca kıvrım kıvrım dönerek yol alan bir yörüngeye sahip olur. Tıpkı kıvrılan ve bükülen bir dal gibi. Bu bölümde incelediğimiz ayette, Ay`ın yörüngesine "urcun" kelimesiyle işaret edilir. "Urcun", "hurmanın eğri, salkım dalı"nı ifade eder. Ayette bu eğri salkım dalı, "eski" ifadesiyle de tasvir edilmiştir ki hurma çöpünün eskisi daha ince ve daha eğri olmaktadır. Bu çok hoş, çok güzel tasvir edici bir benzetmedir. Bu benzetmeyle Ay`ın evrelerindeki ilk ve son şekliyle beraber, Ay`ın Dünya etrafında katettiği yörüngenin şekline de işaret vardır. Ayetin matematiksel ölçülendirmeye dikkat çekmesi kadar, eğri ve eski hurma dalıyla yaptığı benzetme de mucizevi niteliktedir ve o dönemin bilgi seviyesiyle ne Ay`ın yörüngesindeki matematiksel inceliklerin, ne de Ay`ın Dünya`nın etrafında dolanırken çizdiği yörüngenin şeklinin bilinmesi mümkündür.
Ay Dünya`nın yörüngesi boyunca kıvrım kıvrım dönerek yol alan bir yörüngeye sahiptir. Bu yörünge aynen hurma dalı şekline sahiptir.

40. Ayet:

Güneş’in Ay’a erişip çatması uygun olmaz. Gece de gündüzü öne geçici değildir. Hepsi de bir yörüngede yüzerler.

Bu ayet, Güneş, Dünya ve Ay’ın hareketlerindeki düzenin bozulmayacağını, çünkü bunların Rabbanî bir hesapla ayarlandığını bildirmektedir.
Böyle bir ayet Enbiya suresinde de vardır:

Enbiya; 33: Ve O, geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratandır. Hepsi bir yörüngede yüzmektedir.

Ayetin sonundaki “Hepsi bir yörüngede yüzmektedir.” ifadesi, sadece Güneş ve Ay’da değil, tüm yıldızlarda da aynı nizam ve intizamın varlığını bildirmektedir.

Kuran Araştırmaları Grubu, “Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize” adlı kitabında bu ayet ile bilimin bugün ulaştığı gerçekler arasındaki uyumu çok güzel vurgularla açıklamıştır:

HER BİRİ BİR YÖRÜNGEDE

Geceyi, gündüzü, Güneş`i ve Ay`ı yaratan O`dur. Her biri bir yörüngede yüzüp giderler.
21-Enbiya Suresi 33

Ayette "her biri" diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça`sı "küllü"dür. Bu kelime "hepsi, her biri" anlamlarına gelmektedir. Arapça`da adedi iki olan nesneler için "tesniye" denilen ayrı kelimeler kullanılır. Ayette, Güneş ve Ay olmak üzere iki gök cisminin yörüngedeki hareketlerinden bahselir. Oysa ayette "tesniye" kullanılmaması en az üç tane gök cismine işaret edildiğini akla getirmektedir. Gece ve gündüzün oluştuğu yerin Dünya olduğu düşünülürse ayetin işaret ettiği diğer gök cisminin Dünya olduğu anlaşılır.
Ayette yörünge diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça`sı ise "felek"tir. Bu kelimeyle "yıldızların, gezegenlerin hareket ettiği yörünge" belirtilmektedir.

HER KELİMENİN KULLANILIŞINDAKİ MUCİZE

Görüldüğü gibi ayetlerde her kelimenin, her takının kullanılmasında büyük incelikler vardır. Aynı ayette "yüzüp gitmek" diye çevirdiğimiz kelimenin Arapçası "sebehe"dir. Bu kelimenin anlamı ve Güneş`in, Ay`ın, Dünya`nın hareketlerinin bu kelimeyle anlatılmasının uyumu şöyle açıklanmaktadır: "Kendi öz hareketiyle yer değiştirmeye işaret eden Arapça kelime "sebehe" fiilidir. Fiilin bütün anlamları bir yer değiştirmeyi içermekte ve bu yer değiştirme, yer değiştiren cismin kendi öz hareketiyle birlikte gerçekleşmektedir. Cismin yer değiştirmesi su içinde olursa buna "yüzmek" denir, yer değiştirme yerde meydana geldiğinde bu kendi bacaklarının hareketiyle olan yer değiştirmedir. Bu yer değiştirme Uzay`da olursa o takdirde bu kelimenin içerdiği anlamı yansıtabilmek ancak kelimeyi, kelimenin kökündeki esas anlamda kullanmakla mümkün olur. öyleyse ayetlerdeki "sebehe" kelimesini "kendi öz hareketiyle yer değiştirir" şeklinde anlamak doğru olacaktır. Böyle bir anlamın doğruluğu aşağıdaki nedenlere dayanır:
Ay kendi ekseni üzerinde kendi öz dönüş hareketini, Dünya etrafında icra ettiği tam bir devriyle aynı zamanda yapar, yani 29.5 gün kadar bir zamanda tamamlar. Öyle ki bize hep aynı yüzünü gösterir.
Güneş kendi ekseni üzerinde kendi öz hareketini yaklaşık 25 günde tamamlar. Yani ekseni üzerinde döner. Bu gök cismi bütün halinde bir dönüş hareketiyle akıntı içerisinde olduğundan ekvator bölgesinin kendi ekseni üzerinde dönme hızı, kutuplar bölgesinin kendi ekseni üzerinde dönüş hızından farklıdır.
Görülüyor ki Kuran`da "sebehe" fiilinden bir anlam inceliğiyle Güneş ve Ay`ın kendi öz hareketlerine işarette bulunulmaktadır. Bu hareketler ise çağdaş ilmin verileriyle doğrulanmıştır. Güneş ve Ay`ın bu kendi öz hareketlerini miladi 7. yüzyılda yaşamış bir insanın kendi zamanında ne kadar alim dahi olsaydı, ki Muhammed Peygamber için böyle bir durum söz konusu değildir hayal etmiş olabileceği düşünülemez.”

GÜNEŞ SİSTEMİMİZDEKİ DÜZENLEMELER

Güneş`in, Ay`ın, Dünya`mızın hareketleri çok ince bir düzenle, Dünya`daki hayatı olumsuz şekilde etkileyecek hiçbir oluşum olmadan devam etmektedir. Tam tersine bütün oluşumlar Dünya`daki hayatı ve çeşitliliği mümkün kılacak şekilde yaratılmaktadırlar. Dünya Güneş etrafında eğilmiş bir vaziyette dolanmaktadır. Bu eğim 23 derece 27 dakikadır. Bu eğim sayesinde Dünya`mızda mevsimleri yaşarız. Her mevsimin farklı tabloları, bitkilerin büyüme düzeni hep bu yaratılmış olan eğimle mümkün olmaktadır.
Dünya`mızın kendi ekseninde yaptığı dönüş ekvatorda saatte 1670 km hıza ulaşmaktadır. Oysa 20 km. hızla giden bir arabada bile yol aldığımızı fark ederiz. Dünya kendi ekseni boyunca dönmeseydi Güneş`e bakan yüz daima gündüz, bakmayan yüz ise daima gece olacaktı. Böyle bir Dünya`da ne bitkiler yaşayabilirdi, ne de canlılık oluşabilirdi.

Ne Güneş`in Ay`a erişmesi, ne de gecenin gündüzü geçmiş olması uygun değildir. Her biri bir yörüngede yüzüp giderler.
36-Yasin Suresi 40

Gerek Güneş`in, gerek Ay`ın, gerek Dünya`mızın tüm hareketleri hiçbir karışıklık olmadan, hiçbir aksama oluşmadan devam etmektedir. Güneş Sistemimizde her şey öyle güzel planlanmıştır ki Güneş Sistemimizin en büyük gezegeni olan Jüpiter bile varlığıyla Dünya`daki hayatın mümkün olmasına katkıda bulunmaktadır. Astronom George Wetherill "Jüpiter Ne Kadar özel" adlı makalesinde bunu şöyle açıklar: "Jüpiter`in bulunduğu yerde eğer bu büyüklükte bir gezegen var olmasaydı, Dünya gezegenler arası boşlukta gezinen meteorlara ve kuyruklu yıldızlara yaklaşık bin kat daha fazla hedef olurdu...Eğer Jüpiter olduğu yerde olmasaydı, şu anda biz de Güneş Sistemi`nin kökenini araştırmak için var olmazdık."
Başımızı Evren`in neresine çevirsek büyük bir ihtişama, çok ince hesaplara, harika sanatlara rastlarız. Yeter ki Allah`ın yaratışları üzerine düşünelim, aklımızı çalıştıralım, Yaratıcımızdan kaçmayalım. Yaratıcımız, aklını çalıştırmak isteyenler için kudretini, merhametini, sanatını gösteren delilleri Evren`in her yerinde sergilemektedir.

190 Şüphesiz Evren`in ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde aklını ve gönlünü işletenler için çok deliller vardır.
191 Onlar ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah`ı hatırlarlar, Evren`in ve yerin yaratılışı konusunda derin derin düşünürler "Efendi`miz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateş azabından koru."
3-Ali İmran Suresi 190–191
41–44. Ayetler:

Bizim, şüphesiz onların zürriyetini (soyunu) dopdolu bir gemide taşımamız ve şüphesiz kendileri için onun gibi binecekleri şeyleri yaratmamız da onlar (duyarsız kavim) için bir delildir.
Ve eğer Bizden bir rahmet ve bir zamana kadar yararlanma yoksa Biz, dilersek onları suda boğarız da o zaman onların feryadına hiç yetişen olmaz. Onlar kurtarılamazlar da.

Bu ayet grubunda, duyarsızlaşmış kavim için yeni bir delil gösterilmekte ve uyarı sürdürülmektedir.
Klâsik kaynaklarda buradaki “dopdolu gemi” ile Nuh’un gemisinin kastedildiği ileri sürülmüştür. Fakat ayette geçen “Onların (duyarsız kavmin) soyu” ifadesi bu anlayışa engel teşkil etmektedir. Bize göre ayette normal gemiler konu edilmiş ve Rabbimiz burada fizikî ayetlerinden biri olan “suyun kaldırma kuvveti”ne işaret etmiştir. Yani, gemilerin ilâhî bir kural sayesinde yüzdüğüne ve insanlığın da bundan birçok yarar sağladığına dikkat çekilmiştir. Gemilerin yüzebilmesindeki ilâhî kuralın delil olarak gösterilmesi, başka ayetlerde de yapılmıştır:

Lokman; 31: Ayetlerini size göstermek için, geminin denizde, Allah’ın nimetiyle kayıp gittiğini görmedin mi? İşte gerçekten bunda, tüm çok sabırlı ve çok şükreden için, ayetler vardır.

İsra; 71: O gün Biz bütün insanları önderleriyle çağıracağız. Ki o gün, kimin kitabı sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve en küçük bir haksızlığa uğratılmayacaklar.

Zühruf; 12: Ve O, bütün çiftleri (eşleri) yaratan ve sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri kılandır.

Fatır; 12: Ve iki deniz eşit olmuyor. Şu tatlı, hararet keser, içerken (boğazdan) kayar; şu da tuzlu, yakar kavurur. Bununla beraber her birinden taze bir et yersiniz ve bir ziynet çıkarır, giyinirsiniz. Allah’ın lütfundan nasip arayasınız diye suyu yara yara giden gemileri de görürsün. Gerek ki şükredeceksiniz.

Burada da, Rabbimizin kulların eylemlerini “taşıdık”, “yarattık” ifadeleriyle kendisine izafe etmesi, bu fiilleri Allah’ın yaratması sebebiyledir.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla