Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:43 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart 82.İnfitar Suresi

İNFİTAR SURESİ'NE GİRİŞ
İnfitar suresi Mekke’de 82. sırada inmiş olup adını birinci ayetteki “ انفطرت infatarat [çatladı]” fiilinden almıştır. Ancak surenin ismi bu fiilin mastarı olan “ الإنفطار İnfitar” şeklinde olup “çatlamak” anlamındadır.
Surede öncelikle insanın sorgulanacağına vurgu yapılmakta, sonra da Allah’ın insanlara verdiği en önemli nimetlere [beden mükemmelliğine] dikkat çekilmektedir. Ayrıca insanların ahirette “iyiler” ve “kötüler” diye ikiye ayrılacağı bildirilip nankörler kınanmakta ve verilen nimetlerin hesabının kendilerinden sorulacağı ihtar edilmektedir.
Bunların dışında, kıyamet gününün büyüklüğüne, dehşetine, insanların o gün hiçbir güç ve kuvvetlerinin olmayacağına, o gün egemenliğin sadece Allah'a ait olacağına değinilerek ahirete imanın gerekliliği iyice pekiştirilmektedir.
Suredeki konu bütünlüğü, surenin bir defada bütün olarak indiğini göstermektedir.
MEAL
RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA
1 - 5- Gök çatladığı zaman, yıldızlar dökülüp dağıldığı zaman, denizler yarılıp akıtıldığı zaman, kabirler altüst edildiği zaman; kişi, önünden gönderdiği ve geri bıraktığı şeyleri öğrenmiştir.
6- 8- Ey insan! Üstün kerem sahibi olan, seni yaratan sonra da sana bir düzen içinde biçim veren, sonra da seni dengeleyen, dilediği bir surette seni tertip eden Rabbine karşı seni aldatan şey nedir?
9- 12- Hayır… Hayır… Aslında siz, şüphesiz üzerinizde, yaptığınız şeyleri ezberleyen, saygın yazıcılar olmasına rağmen, Din’i yalanlıyorsunuz.
13- Şüphesiz ki “Ebrar”, elbette naîmin [mutluluk cennetinin] içindedirler,
14 – 16- “Facirler” de kesinlikle cahimdedirler [cehennemdedirler]. Din Günü ondan kaybolmamak üzere oraya yaslanacaklardır.
17- 19- Din Günü’nün ne olduğunu sana ne bildirdi? Sonra bir kere daha, Din Günü’nün ne olduğunu sana ne bildirdi? O gün [din günü], kimse kimseye malik olmaz [efendilik yapamaz]. Ve o gün buyruk, Allah’a aittir.
TAHLİL:
1 -5- Gök çatladığı zaman, yıldızlar dökülüp dağıldığı zaman, denizler yarılıp akıtıldığı zaman, kabirler altüst edildiği zaman kişi, önünden gönderdiği ve geri bıraktığı şeyleri öğrenmiştir.
Bu ayet gurubunda, insanın kıyamet sonrasında, dünyada yaptıklarının, yapması gerekirken yapmadıklarının ve sonradan kendi adına yapılanların hepsini öğrendiği bildirilmektedir.
Pasajda evrenin kıyameti ile ilgili dört oluşum ortaya konmuştur: Bunlardan ikisi gökyüzüne, ikisi de yeryüzüne aittir.
Bütün evrenin değiştirileceği ve insanın mükellefiyetinin sona ereceği bu aşamalardan sonra artık iman etmek hiçbir işe yaramayacaktır:
Meleklerin gelmesinden yahut Rabbinin gelmesinden, ya da Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması bir fayda sağlamaz. De ki: “Bekleyiniz; şüphesiz biz de bekleyicileriz.” (En'am/158)
Bu konuya ait detay daha evvel “İman-ı Yeis” başlığı altında sunulmuştu. (Tebyinü’l Kur’an; c.1 , s.616, 617)
Kıyamet sahneleri açıklanırken daha evvel Tekvir suresinde “denizler kaynatıldığı zaman” ifadesi geçmişti. Burada ise denizlerin kıyamet günündeki durumu “denizler yarılıp akıtıldığı zaman” diye açıklanmaktadır. İki açıklamayı beraber değerlendirirsek, kıyamet anında oluşan depremler nedeniyle yerkabuğu altındaki magmanın denizleri kaynatacağı, denizlerin yarılıp yataklarından taşarak karaları kaplayacağı ve hayat diye bir şey bırakmayacağı anlaşılmaktadır.
Bu ayetlerde ifade edilen olaylar şu ayetlerde de bulunmaktadır:
Ve o gün gökyüzü bulutlar ile yarılır ve melekler ardı arkasına indirilir.
İşte o gün gerçek hükümranlık, Rahman’a özgüdür. Kâfirler için ise o, pek çetin bir gün olmuştur.
Ve o gün, o zalim kimse ellerini ısırarak; “Eyvah, keşke elçi ile beraber bir yol tutsaydım! Eyvah, keşke falancayı izdaş edinmeseydim. Hiç şüphesiz bana geldikten sonra, beni Zikir’den o saptırdı. Ve şeytan insan için bir rezil edenmiş!” der. (Furkan/25- 29)
Sûr'a bir tek üfleme üflendiği, yeryüzü ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir çarpışla birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, işte o gün, “o olay” olmuştur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o gün dayanaksızdır. Melekler onun [semanın] çevresindedirler. O gün Rabbinin Arşını da bunların fevkınde, Biten, [yok edilenlerin yerine getirilenler] taşır. (Hakka/16)
Sonra da gök yarılıp zeytinyağı gibi bir gül olduğu zaman... (Rahman/37)
Gökyüzü de açılıp kapı kapı oluvermiştir.
Dağlar da yürütülüp serap oluvermiştir. (Nebe/19)

Gök bile onunla [o günün şiddeti ile] parçalanır. O'nun vaadi gerçekleşmiştir. (Müzzemmil/18)
Denizler kaynatıldığında… (Tekvir/6)
Ayetlerdeki kıyamet sahnelerini anlatan fiiller “mutavaat” kalıbıyla verilmiştir. Buradan anlaşılan o ki, bu olaylar kendi kendine olmamakta, Allah’ın plan ve programı çerçevesinde gerçekleşmektedir. Evren tamamen Yüce Allah’ın yaptığı bu programa uymaktadır.
İnsanoğlu kıyamet günü diriltildiğinde dünyada iken yaptıklarını ve yapması gerekirken yapmadıklarını öğrendiği gibi, ölürken de bunlar ile haberdar edilmekteydi. Biz bunu En’am suresin sonunda “Vefat” adıyla özel olarak detaylandırmıştık.
O gün, o insan, önden yolladığı şeyler ve geriye bıraktığı şeyler ile haberlenir.
Aslında insan kendi aleyhine iyi bir gözetmendir.
Tüm mazeretlerini koysa da bile/ Tüm perdelerini koysa da bile.
Onu çabuklaştırman için dilini ona hareket ettirme!
Kuşkusuz onun [yaptıklarının-yapmadıklarının] birleştirilmesi ve toplanması yalnızca Bizim üzerimizedir.
O halde Biz onu [yaptıklarını - yapmadıklarını] topladığımız zaman sen onun toplanmasını izle!
Sonra, onun [yaptıklarının - yapmadıklarının] beyanı [kanıtlarıyla ortaya konması] da sadece Bizim üzerimizedir. (Kıyamet/13- 19)
Konumuz olan ayetlerdeki “kabirler altüst edildiği zaman” ifadesi, “kabirler altüst edilip içindekiler canlı olarak çıkarılacağı zaman” demektir. İçlerindeki ölüler diri olarak çıkartılmak suretiyle kabirlerin altı-üstüne getirilir.
Hâlâ o [insan], kabirlerde olanların dışa atıldığı [ölülerin diriltildiği], göğüslerde olanların derlenip toparlandığı zaman, hiç şüphesiz o gün, Rabblerinin onlara gerçekten haber verici olduğunu bilmez mi? (Adiyat/9 – 11)
Gökyüzünün yapısı ve düzeni bozulduğunda, yıldızlar da ister istemez yeryüzüne (doğru) düşecektir.
O gün, Allah’ın her benliği kazandığı ile karşılıklandırması için, yeryüzü bir başka yeryüzüyle değiştirilecek, gökler de. Ve onlar, Bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah için ortaya çıkacaklardır. O gün, suçluları zincire vurulmuş olarak görürsün. Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş kaplayacaktır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (İbrahim/48- 51)
Sana dağlardan soruyorlar, de ki: “Rabbim onları savurdukça savuracaktır. Böylece onları dümdüz boş bir hâlde bırakacak. Orada bir çukur ve bir tümsek görmeyeceksin.” (Ta Ha/105, 106)
Yeryüzü sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü, ağırlıklarını çıkardığızaman… (Zilzal/1, 2)
6- 8- Ey insan! Üstün kerem sahibi olan, seni yaratan sonra da sana bir düzen içinde biçim veren, sonra da seni dengeleyen, dilediği bir surette seni tertip eden Rabbine karşı seni aldatan şey nedir?
Kıyamette / ölürken insanın mutlaka aklını başına toplayacağı; yaptıklarını ve yapması gerekirken yapmadıklarını iyice bildiği açıklandıktan sonra, bu ayetlerde de insanoğluna nankörlüğünün, vurdumduymazlığının, münkirliğinin nedeni sorulmaktadır: “Ey insan! Üstün kerem sahibi olan, seni yaratan sonra da sana bir düzen içinde biçim veren sonra da seni dengeleyen, dilediği bir surette seni tertip eden Rabbine karşı seni aldatan şey nedir?
İnsana yöneltilen bu soru ondan açıklayıcı bir cevap almayı değil, zaten açıklanan bir sürü nimete rağmen ne denli nankörlük yaptığını göstermeye yöneliktir.
Ayetlerdeki ifadelerden anlaşılacağı üzere, ayette “Ey insan!” diye seslenilenler, “ölümden sonra diriliş” hakikatini inkâr edenlerdir.
“İbn Abbas dedi ki: Burada "insan" Velid b. Muğire'dir. İkrime ise Ubey b. Halef’tir, demiştir. Buyruğun Ebu'1-Esed b. Kelede el-Cumahî hak­kında indiği de söylenmiştir.” (Kurtubi; el Camiu li Ahkami’l Kur’an)
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla