Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25. April 2009, 10:13 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart 61.Fussilet Suresi

FUSSILET [DETAYLANDIRILMIŞ/AYIRILMIŞ] SÛRESİNE GİRİŞ
GİRİŞ:

Mekke’de Mü’min suresinden sonra 61. sırada inmiş olan bu sure adını 3. ayette geçen “ فصّلت Fussılet” sözcüğünden almıştır. Ayrıca bu sure 37. ayetin mesajına göre “Secde”, 12. ayette geçen “المصابيح mesabih” sözcüğüne göre “Mesabih [lambalar]” ve 10. ayette geçen “ اقواتهاakvâteha” sözcüğüne göre “Akvât [nimetler]” isimleriyle de anılır.
Mümin suresinde olduğu gibi bu surede de Kur’an; vahy ve onun benimsenmesi üzerinde durulmuştur. Kısaca sure, müşriklerin “Sen ne dersen de, seni dinlemeyiz. Söylediklerine karşı kalbimizi kapattığımız gibi, sana kulak da vermeyiz. Aramızda beraber olmamızı engelleyen bir duvar bulunmaktadır”
şeklindeki direnişlerine bir karşılık mahiyetindedir. Surede onlara Kur’an ile ilgili detaylar sunulmakta, ikna edici kantlar gösterilmektedir. Ayrıca geçmişe dair kısa örnekler de verilmiştir.
Konularının birbiriyle olan bağı itibariyle surenin bir kerede bütün olarak veya yakın aralıklar ile indiği anlaşılmaktadır.

https://youtu.be/itGxkud0krc Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 363. Bölüm. Fussilet Suresi 1. Bölüm

https://youtu.be/pJxqjVBM1tU Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 364. Bölüm Fussilet Suresi 2. Bölüm.

https://youtu.be/-mEQY8WKwEU Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 365. Bölüm Fussilet suresi 3. Bölüm.

MEAL:



RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA



1 – Hâ [8], Mîm [40].
2 – 4- Arapça bir Kur'an [okuma], müjdeleyici ve uyarıcı olarak, bilen bir kavim için ayetleri detaylandırılmış/ayırılmış, Rahmân Rahîm Allah’tan indirilmiş bir kitap! Buna rağmen onların çoğu yüz çevirmişlerdir. Artık onlar kulak vermezler.
5- Ve onlar: “Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü/ zırh içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda da bir perde vardır. Artık sen, [yapabileceğini] yap, biz de gerçekten yapıyoruz” dediler
6, 7 - De ki: “Ben sadece sizin gibi bir beşerim. Bana, ‘Sizin ilâhınızın bir tek ilâh olduğu’ vahyediliyor. O nedenle O’na dosdoğru yönelin ve O'ndan bağışlanma dileyin.” Ve şu zekâtı vermeyen ve ahireti inkâr edenlerin ta kendileri olan müşriklerin vay haline!
8 - -Şüphesiz ki, iman eden ve salihatı işleyenler, kendileri için bitmez tükenmez/ başa kakılmaz ecir olanlardır.-
9 - De ki: "Siz yeryüzünü iki günde [evrede] yaratanı gerçekten inkâr edip duracak mısınız? Bir de O'na eşler koşuyorsunuz! O, âlemlerin Rabbidir."
10 – Ve O, onun [yeryüzünün] içinde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi. Orada araştırıp isteyenler için eşit olarak [ayırım yapılmadan] rızıkları dört günde ayarladı.
11- Sonra duman halinde bulunan göğe yerleşti/egemenlik kurdu da ona ve yeryüzüne “İsteyerek veya istemeyerek gelin!” dedi. İkisi de “Biz isteyerek geldik” dediler.
12 - Böylece O [Allah], onları iki günde yedi gök olmak üzere gerçekleştirdi ve her göğe kendi işini vahyetti [içine yükledi]. Biz en yakın göğü kandillerle ve korumayla süsledik. İşte bu, Azîz, Alîm’in ayarlamasıdır.
13 – Artık eğer onlar, yine yüz çevirirlerse hemen de ki: “Ben sizi Âd ve Semud'un yıldırımının benzeri bir yıldırıma karşı uyardım.”
14- Hani onlara, “Allah’tan başkasına ibadet/ kulluk etmeyin!” diye önlerinden-arkalarından [her yanlarından] elçiler gelmişti. Onlar: “Eğer Rabbimiz isteseydi, kesinlikle melekler indirirdi. Bu yüzden biz kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyleri kesinlikle inkâr ediyoruz” dediler.
15 – Âd’a gelince de onlar, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve: “Güççe bizden daha çetin kim vardır?” dediler. Onlar şüphesiz kendilerini yaratan Allah’ın güçce kendilerinden daha çetin olduğunu görmediler mi? Ve onlar bizim âyetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.
16 - Bu yüzden Biz de onlara bu en basit hayatta rezillik azabını tattırmak için o uğursuz günlerde dondurucu bir kasırga gönderdik. Ahiret azabı ise elbette daha çok rezil edicidir. Onlar yardım da olunmazlar.
17 – Semûd’a gelince; işte, Biz onlara doğru yolu gösterdik. Fakat onlar körlüğü doğru yol üzerine sevdiler [tercih ettiler]. Bunun üzerine kazandıkları şeyler sebebiyle alçaltıcı azabın yıldırımı onları yakalayıverdi.
18 - Ve Biz iman etmiş kimseleri ve takvalı davranmış olan kimseleri kurtardık.
19- Ve Allah’ın düşmanlarının bir araya getirilip toplandıkları gün artık onlar, ateşe dağıtılırlar.
20- Sonunda oraya geldiklerinde, onların işitme, görme duyuları ve derileri yaptıkları şeyler ile ilgili kendi aleyhlerinde şahitlik ederler.
21- 23- Ve onlar kendi derilerine, “Niye aleyhimize şahitlik ettiniz?” dediler. Onlar dediler ki. “Her şeyi konuşturan Allah, bizi konuşturdu ve sizi ilk defa O yarattı ve O’na döndürülmektesiniz. Siz, işitme, görme duyularınız ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye gizlenmiyordunuz. Velâkin yapmakta olduklarınızdan birçoğunu Allah’ın bilmeyeceğine inandınız. İşte sizin bu inancınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz inancınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayanlardan oldunuz.”
24- Şimdi eğer onlar sabrederlerse [şirki, yalanlamayı sürdürürlerse], artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer özür bildirmeye çalışsalar, onlar, özrü kabul edilecek kimseler değildirler.
25- Ve Biz onlara bir takım karînleri [yakınları, İblislerini] kabuk gibi üzerlerine kaplattık, onlar da, önlerinde ve arkalarında [tüm çevrelerinde] olanları kendilerine süslü gösterdiler. Cinn ve insten [herkesten], kendilerinden önce gelip-geçmiş ümmetlerde yürürlükte olan “Söz” onların üzerine hak oldu. Şüphesiz onlar, hüsrana uğrayanlar idiler.
26 – Ve inkâr eden kimseler: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin, üstün gelmeniz için onda anlamsız şeyler çıkarın [gürültüye getirin]” dediler.
27 – Artık Biz, mutlaka, inkâr etmiş kimselere şiddetli bir azap tattıracağız. Ve mutlaka onlara yaptıkları amellerin en kötüsünü karşılık olarak vereceğiz.
28 - İşte bu, Allah'ın düşmanlarının cezasıdır; ateştir. Âyetlerimizi bile bile inkâr eden kimseler olduklarına ceza olarak, onlar için orada ebedîlik yurdu vardır.
29 – Ve o küfretmiş olan kişiler: “Rabbimiz! Cinn ve insten [bildiğimiz, bilmediğimiz herkesten] bizi doğru yoldan saptıranları bize göster. Onlar en aşağıdakilerden olsunlar diye biz onları ayaklarımızın altında kılalım” dediler.
30- 32- Şüphesiz, “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru olanlar; onların üzerine, melekler sürekli iner; “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle sevinin. Biz, dünya hayatında ve âhirette sizin Yakınlarınızız. Cennette, Gafûr ve Rahîm Allah’tan bir ikram olarak sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada istediğiniz şeyler de sizin içindir.
33, 34- Ve Allah’a çağırıp/yakarıp salihi işleyen ve “Ben müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir Yakın’dır.
35 – Buna [olgun davranışa] ancak sabredenler kavuşturulur, buna ancak büyük bir pay sahibi olan kavuşturulur.
36 – Ve eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa hemen Allah’a sığın. Şüphesiz ki O, en iyi duyanın ve en çok bilenin ta kendisidir.
37 – Ve gece, gündüz, Güneş ve Ay O’nun ayetlerindendir. Güneş’e ve Ay’a secde etmeyin. Ve eğer sadece Allah’a kulluk yapıyorsanız, onları yaratmış olan Allah’a secde edin.
38 – Buna rağmen onlar eğer büyüklük taslarlarsa bilsinler ki, Rabbinin yanındaki kişiler gece gündüz [her zaman] O'nun için tesbih ederler ve onlar hiç usanmazlar.
39 – Şüphesiz senin yeryüzünü boynu bükük görüp de Bizim onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman onun titreşmesi ve kabarması da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki ona hayat veren kesinlikle ölüleri de diriltir. Şüphesiz O, her şeye gücü yetendir.
40 – Şüphesiz ayetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapan kimseler Bize gizli kalmazlar. O halde ateşe atılacak olan kişi mi daha hayırlıdır, yoksa kıyamet günü güven içinde gelecek kişi mi? İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki O [Allah], yaptığınız şeyleri en iyi görendir.
41, 42 – Şüphesiz zikir kendilerine geldiğinde onu inkâr eden kimseler... Ve şüphesiz o [zikir], Hakîm ve Hamîd tarafından indirilmedir. Önünden ve ardından [hiçbir tarafından] kendisine batılın gelmediği aziz bir kitaptır.
43 – Senin için senden önceki elçilere söylenenden başka bir şey söylenmiyor. Şüphesiz senin Rabbin kesinlikle mağfiret sahibidir ve acı veren bir azabın sahibidir.
44- Ve eğer Biz onu [zikri] yabancı dilde bir “Kur’ân [okuma]” yapsaydık, elbette onlar: “Âyetleri detaylandırılmalı değil miydi ?’ Yabancı dil mi, Arapça mı!” diyeceklerdi. De ki: “O, iman eden kimseler için bir kılavuz ve bir şifadır.” İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve o [zikir; Kur’ân], onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekândan seslenilmektedir.
45 – Ve Ant olsun ki Biz Musa'ya Kitab’ı vermiştik de onda ihtilaf edildi. Eğer Rabbin tarafından geçmiş Söz olmasaydı kesinlikle aralarında gerçekleştirilmişti. Ve şüphesiz onlar, bundan [Kur’an’dan] kesinlikle şüpheci bir şekk [yetersiz bilgi] içindedirler.
46 - Her kim salihi işlerse artık kendi için yapmış olur. Kim de bir kötülük yaparsa, artık kendi aleyhinedir. Ve senin Rabbin kullara çok zalim biri değildir.
47 – O saatin bilgisi sadece O’na [Allah’a] bırakılır. Onun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve bırakmaz [doğurmaz, düşük yapmaz]. Ve O [Allah], onlara: “Benim ortaklarım nerede?" diye seslendiği gün, onlar: “Bizden hiçbir şahit olmadığını Sana arz ederiz” derler.
48 - Önceden tapmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kayboldu. Onlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını da iyice anladılar.
49 - İnsan hayır istemekten usanmaz, kendisine bir kötülük dokununca da hemen, üzgündür, ümitsizdir.
50- Ve eğer kendisine dokunan sıkıntıdan sonra, kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak, hiç kuşkusuz “Bu benim hakkımdır. Ve Saat’ın geleceğini sanmıyorum. Ve eğer Rabbime döndürülürsem, O’nun katında hiç şüphesiz, benim için en güzeli vardır” der. Bu nedenle inkâr eden kimselere, yaptıklarını kesin bildireceğiz ve onlara, kesinlikle kaba bir cezadan tattıracağız.
51 – Ve Biz insana nimet verdiğimiz zaman o yüz çevirir, yan çizer. Kendisine bir kötülük dokunduğu zaman da geniş geniş dua sahibidir.
52 - De ki: “Gördünüz mü [hiç düşündünüz mü]? Eğer o [Kur’ân], Allah katından olup da sonra siz onu inkâr etmişseniz, kendisi uzak bir ayrılığın içinde bulunan kimseden daha sapık kim olabilir?”
53- Onun hakk olduğu ortaya çıkıncaya kadar, hem afakta [dış dünyada], hem enfüslerinde [kendi içlerinde] ayetlerimizi onlara göstereceğiz. Rabbinin şüphesiz her şeye tanık olmuş olması da yetmedi mi?
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla