Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:55 PM   #6
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Ve o gün O [Rabbin], onları ve onların Allah’ın astlarından taptıkları şeyleri toplar da, “Siz mi saptırdınız şu kullarımı, yoksa kendileri mi o yolu kaybettiler?” der.
Onlar dediler ki: “Tespih ederiz Seni, Senin astlarından veliyler edinmek bize yaraşmaz. Ama Sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin ki, Zikr’i [Öğüt’ü] terk ettiler ve helâke giden bir topluluk oldular.” (Furkan/17, 18)
Allah’ın âyetleri üzerinde tartışanları görmedin mi? Nasıl da döndürülüyor­lar? Kitabı ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlar elbette ileride, boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülüp, sonra ateşte yakılırlarken bileceklerdir. Sonra onlara: “Allah’ın astlarından ortaklar koştuğunuz şeyler nerededir?” denir. Onlar: “Bizden kaybolup gittiler; aslında; biz zaten önceleri hiç bir şeye yakarmıyorduk” der­ler. İşte Allah inkârcıları böyle saptırır: “İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Orada sürekli kalmak üzere cehennem kapılarına girin!” -İşte, büyüklenenlerin durağı ne de kötüdür!- (Mü’min/73, 74)
O saatin bilgisi sadece O’na [Allah’a] bırakılır. Onun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve bırakmaz [doğurmaz, düşük yapmaz]. Ve O [Allah], onlara: “Benim ortaklarım nerede?" diye seslendiği gün, onlar: “Bizden hiçbir şahit olmadığını Sana arz ederiz” derler.
Önceden tapmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kayboldu. Onlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını da iyice anladılar. (Fussılet/47, 48)
14 – Ve Saat’in dikildiği günde de; işte o gün onlar, ayrılırlar.
15- Şimdi iman etmiş ve salihatı işlemiş kimselere gelince; artık onlar, bir bahçe içinde neşelendirilirler.
16 – Şu küfreden, ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlayan kimselere de gelince; işte onlar azap içinde hazır bulundurulurlar.
Bu ayetlerde, kaçışı mümkün olmayan o günde inananlar ile inanmayanların akıbetlerinin neler olduğu kısaca tasvir edilmiştir. O gün insanlar “inananlar” ve “küfredenler” olarak iki guruba ayrılırlar. İnanmış ve salihatı işlemiş olan grup cennette mutlu olarak yaşayacak; küfreden, ahireti ve Allah’ın ayetlerini yanlayan grup ise azap içinde bulundurulacaktır. Bu gerçek Kur’an’da defalarca hatırlatılmıştır:
Ve sizler üç eş [sınıf] olduğunuz zaman.
İşte sağın ashabı; sağın ashabı nedir?
Ve solun ashabı; solun ashabı nedir?
Öne geçenler de, öne geçenlerdir.
İşte onlar [öne geçenler], yaklaştırılanlardır.
İşte onlar [öne geçenler], Naim cennetlerindedirler.
Bir topluluk [çoğu] evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir. (Vakıa/7-10)
Ve ey günahkârlar! Bugün [şimdi] siz hadi ayrılın!
Ben; “Ey âdemoğulları! Şeytana kulluk etmeyin, kesinlikle o size apaçık bir düşmandır ve Bana kulluk edin, işte bu dosdoğru yoldur ve ant olsun ki o [şeytan] sizden birçok nesilleri saptırdı” diye size ahd vermedim mi? Hâlâ aklını kullananlar değil miydiniz?
İşte bu, sizin vaat olunmuş olduğunuz cehennemdir.
İnkâr edip durduğunuz şeyler nedeniyle hadi bugün [şu an] yaslanın ona! (Ya Sin/59-64)
Toplayın o zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ın astlarından tapmış oldukları şeyleri. Sonra da onları Cahim’in [cehennemin] yoluna kılavuzlayın. (Saffat/22, 23)
Ve her ümmeti, diz çökmüş görürsün. Her ümmet, kendi kitabına çağırılır: “Bugün, yapmış olduğunuz amellerin karşılığı size verilecektir. İşte bu, yüzünüze karşı hakkı konuşan kitabınızdır. Şüphesiz Biz, sizin yaptıklarınızı yazdırıyorduk.” (Casiye/28)
Ve hepsini toplayacağımız, sonra da o şirk koşanlar için “Yerlerinize! Siz ve ortaklarınız!” diyeceğimiz gün, artık aralarını iyice açtık [açacağız] ve onların ortakları, “Siz sadece bize tapmıyordunuz ki! Şimdi bizim aramızda ve sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Biz sizin ibadetinizden kesinlikle gafildik [duyarsızdık]” dediler [diyecekler]. (Yunus/28)
Ve inkâr etmiş olanlar bölük bölük cehenneme sevk olundu [olunacak]. Nihayet oraya vardıklarında kapıları açıldı [açılacak]. Ve onun bekçileri onlara: “İçinizden size Rabbinizin ayetlerini okuyan, bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi?” dediler [diyecekler]. Onlar: “Evet geldi” dediler [diyecekler]. -Velâkin kâfirler üzerine azap kelimesi hak oldu.-
“Sürekli olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından” denildi. -Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!-
Rablerine karşı takvalı olanlar da cennete bölük bölük sevk edildi. Nihayet oraya vardıkları, kapıları açıldığı ve bekçileri onlara: "Selâm sizlere, tertemiz geldiniz!” dediği zaman “Ebedî olarak içinde kalmak üzere haydi girin oraya!" dediler [denilecek].
Onlar da: "Bize vaadini doğru çıkaran ve bizi bu arza vâris kılan ve cennette bizi istediğimiz yerde konup göçürten o Allah’a hamdolsun” dediler. -İşte, çalışanların ödülü ne güzeldir!- (Zümer/71-74)
Şu ikisi, Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. Artık küfretmiş kimseler; kendileri için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür. Bununla karınlarındaki şeyler ve derileri eritilir. Ve onlar için demirden topuzlar vardır. Gamdan dolayı, oradan ne zaman çıkmak isteseler, oraya geri çevrilirler. Ve, “Yakıcı azabı tadın!” (Hacc/19- 22)
Şüphesiz ki günahkârlar cehennem azabında süreklidirler. Kendilerinden hafifletilmeyecektir. Onlar, orada da ümitsizlerdir. Ve Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar, zalim kimselerin ta kendileri idiler. (Zuhruf/75)
17, 18- O halde, Allah’ın arındırılması! Akşama erdiğinizde de sabaha erdiğinizde de... Gece sırasında da öğleye erdiğinizde de… Göklerde ve yerde hamd de sadece O’na aittir.
Bu ayetlerde, insanların akıllarını başlarına aldıkları takdirde ister istemez yapmak zorunda kalacakları iş ortaya konmaktadır. Bu, “Allah’ı tanımak, O’nu her türlü noksanlıktan arındırmak ve O’na hamd etmek”tir.
Daha önce de açıklandığı gibi, “tesbih”, “Yaratanı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmak” demektir. Dolayısıyla Yüce Allah’ı tesbih etmek, “O’nu müşriklerin, bilgisizlerin yakıştırdıkları noksanlıklardan, iftiralardan tenzih etmek ve sıfatları gereğince yüceltmek” demektir. Peygamberimizden istenen tesbih budur; yani Allah’ın gerektiği gibi tanıtılması eylemidir.
Dolayısıyla, bu ayetlere göre, bu gerçekleri bilenlerin Allah’ı gece gündüz sürekli tanıtmaları gerekmektedir.
Bu konuyla ilgili olarak A’la/1, Kaf/39, 40, Ta Ha/130, Ali Imran/41, Hıcr/98, Furkan/58, Mümin/55, Tur/48, Vakıa/74, Vakıa/96, Hakka/52 ve Nasr/3’e de bakılmalıdır.
Ey iman eden kişiler! Allah'ı çok çok olmak üzere anın.
Ve O'nu sabah akşam [her zaman] tesbih edin [arındırın]. (Ahzab/ 41, 42)
19- O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır ve yeryüzüne ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.
Bu ayette Rabbimiz insanlar üzerindeki mutlak tasarrufunu vurgulamaktadır. Asla unutulmaması gereken temel gerçek, yaratanın, diriltenin, öldürenin O olduğu; ölüden diri, diriden ölü çıkardığıdır. O, yeryü­zünü cansız iken bitkileri çıkartmak suretiyle canlandırdığı gibi, insanları da ölümlerinden sonra diriltecektir.
Ve ölü toprak onlara [duyarsız kavme] bir delildir. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar. (Ya Sin/33)
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda iseniz, [bilin ki] ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden sonra bir alekadan [embriyondan] sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en rezil zamanına ulaştırılır. Bir de yeryüzünü görürsün ki sönmüştür; fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir.
İşte bu [gösteriyor ki], şüphesiz ki Allah haktır [gerçektir]. Şüphesiz ölüleri sadece O diriltir ve şüphesiz sadece O her şeye kadirdir.
Kıyamet ise şüphesiz gelicidir. Kesinlikle onda şüphe yoktur. Ve şüphesiz ki Allah bütün kabirlerde olan kimseleri tekrar diriltecektir. ” (Hacc/5-7)
Ve O, hatırlarsınız/öğütlenirsiniz diye, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeciler/dağıtıcılar [yayıcılar] olmak üzere gönderir. O rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları yüklenince, onu kurak bir beldeye gönderir, sonra onunla suyu indiririz. Böylece onunla ürünün hepsinden çıkartırız. İşte Biz, ölüleri de böyle çıkaracağız. (A'râf/57)
Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah’ın semadan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesi ve onda, her dabbeden [deprenen canlılardan] yaymasında, rüzgârları evirip çevirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllarını çalıştıran bir kavim için elbette ayetler vardır. (Bakara/164)
Ve Allah gökten bir su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir kavim için kesinlikle bir ayet vardır. (Nahl/65)
Ve Ant olsun, eğer onlara sorsan: “Kim gökten suyu indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” Kesinlikle, “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Hamd Allah’a özgüdür”. Bilakis onların çoğu akıllarını kullanmazlar. (Ankebut/63)
Ve Allah rüzgârları gönderendir. Sonra onlar da bir bulutu harekete geçirip yukarılara kaldırır. Derken Biz onu ölmüş bir beldeye sevk etmişizdir. Böylece yeryüzüne ölümünden sonra onunla hayat veririz. İşte böyledir ölmüş çürümüş insanlara hayat vermek. (Fatır/9)

Şüphesiz senin yeryüzünü boynu bükük görüp de Bizim onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman onun titreşmesi ve kabarması da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki ona hayat veren kesinlikle ölüleri de diriltir. Şüphesiz O, her şeye gücü yetendir. (Fussılet/39)
Şüphesiz göklerde ve yeryüzünde müminler için ayetler vardır. Ve sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı dâbbelerde de [canlılarda da] kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. Ve gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde ve Allah’ın gökten bir rızıktan indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği şeyde ve rüzgârları evirip çevirmesinde aklını çalıştıran bir kavim için ayetler vardır. (Casiye/5)
20 – Sizi bir topraktan yaratması da Kendisinin ayetlerindendir. Sonra da siz, şimdi, dağılıp- yayılan bir beşersiniz.
21- Yine O’nun ayetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda tefekkür edecek bir kavim için nice ayetler vardır.
22 - Yine göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin değişikliği O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda bilginler için nice ayetler vardır.
23 - Yine gecede ve gündüzde uyumanız ve lütfundan rızık aramanız O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda kulak verecek bir toplum için nice ayetler vardır.
24- Yine O’nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem de umut vermek için şimşeği gösteriyor. Ve gökten bir su indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat veriyor. Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için nice ayetler vardır.
25 - Göğün ve yeryüzünün kendi emriyle durması yine O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi yeryüzünden bir tek çağırışla çağırdığı zaman bir de bakarsınız ki siz çıkarılıyorsunuz.
46 – Size rahmetinden tattırsın, emriyle gemiler akıp gitsin diye ve şükredersiniz diye lütfundan rızık aramanız için rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi de O’nun ayetlerindendir.
26 - Göklerde ve yerde kim varsa hepsi de O'nundur. Hepsi de O'na saygı duyanlardır.
27 – Ve O, yaratmayı başlatan, sonra onu çevirip yeniden yapandır. Ve bu O'na çok kolaydır. Ve göklerde ve yerde en yüce örnek O'nundur. Ve O, Azîz’dir, Hakîm’dir.
Bu ayetlerde Rabbimiz neden övgüye layık olduğunu beyan etmektedir. Bu beyanına göre Rabbimizin gerek kendi bünyemizde gerekse çevremizde, “İnsanın topraktan yaratılması, sonra da yeryüzüne yayılması, kendi cinslerinden mutlu olmaları için eşler sağlanması, eşler arasında sevgi merhamet bağı kurması, göklerin ve yerin yaratılışı, dillerin ve renklerin farklılığı, gecede ve gündüzde uyumak, O’nun lütfundan rızık aramak, hem korku hem umut vermek için şimşeğin görülmesi, gökten su indirip onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat vermesi, göğün ve yeryüzünün kendi emriyle durması” gibi binlerce ayeti mevcuttur.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla