Sayın Anadolu.
Yukarıda şöyle yazmışız: "Gerekli olan salatı ikame ve zakatı ita ile beraber Allah'a tam teslimiyet."
Daha önce de şurada:
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2634 şöyle demişiz(isterseniz bir göz atıverin):
"DİNin(Deyn'in), ödenmesi gereken bir borc olduğunun bilincinde olmaktır.
Bu anlamıyla din, insanın Vahiy’den anladığını, borcuna dâhil ettiği bir yol, bir kabuldür."
"İnsanın kapasitesi oranında ve önceki geleneklerinin kötülerinden arınıp yeni bir hayat seçmesine ve teklif edilene(konulan ilkelere) icabet ettiğini(uymayı) düşünerek ONDAN ANLADIĞINI İMANÎ VE AMELİ pratiğe geçirmesine DİN denilir."
ve
"DİN ise, Allah'ın emirnamesine/şeraitine icabet edip(uyup), gönderdiği Vahiy'den insanın KENDİ aklı, kavrayışı ve anlayışı nisbetinde algıladığını, ödenmesi gereken borç olarak yol edinmesi/Allah'a tam teslimiyet/dir. Onunla milletleşmektir."
Sayın
Dost1/Halil Ay da şöyle yazmış:
"Diyn, insanların davranışlarını,aralarındaki ilişkilerini, sorumluluklarını ve bunlarla ilgili seçimlerinin sonuçlarını belirleyen ilkeler bütünüdür. Bunların belirtildiği tüm ayetler/alametler/göstergeler diyndir.
Siz ise şöyle yazmışsınız:
"din kelimesi borç anlamındadır ve "islam dini" bireyin ALLAH'a ÖDEMESİ gereken VAROLUŞ BORCUnu anlatır."
İşte ayrıldığımız noktalardan birisi de burası: Biz doğuştan borçlu olduğumuzu kabul etmiyoruz.
Biz borcumuzun gerekli rüşde/bilince erişe erişe dinimiz, aklımız, vicdanımız ve onunların gösterdiklerinden diğer bireylere ve de topluma karşı sorumlu olduğumuzu zannediyoruz. Yani ana esas olarak "salatı ikâme-zekatı ita" yanında "Allah'a tam teslimiyet."
Saygılarımla.
Galip Yetkin