Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18. November 2014, 12:31 PM   #3
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart Iktidar ve yandaşlık asabiyeti

Bölüm-1.

Hak dinde mülk emanettir ve ancak kendisine gönül rızası ile teslim edilene helaldir. Emanetin asıl sahibi Allah, onu kullanan da halife olan insanın(bireyin) kendisidir. Emanetin geri verilmesi zamanında ise emanet kimde olursa olsun onu iade etmek zorunluluğu vardır. Bunun için hak din asla hükümranlıkta verasete ve seçimlerin iptal edilmesine izin vermez. Bir validen ötede bir sıfatı bulunmayan Muaviye ve onun iktidarında mülkleşme imkânı bulmayı uman hizbi hak dinin veraset yasağını ihlal etme yoluna sapınca Ali oğlu Hasan, kendisine ümmetin yarısının verdiği halifelik unvanını geri iade etti. Çünkü ümmet bir valinin kendisini halife ilan etmesiyle iki başlı hale gelmiş ve araya iktidar kavgası cinayetler ve zorbalık girmişti.

Burada; yine, halife Ali’den sonra bir gurup tarafından ısrarla Halife yapılan, ancak Mülkleşip saltanata (Büyük Sultan) dönüşen yönetim karşısında “hizmet için” görevde bulunma anlamına gelen “Meryemiyet” yani, halkın efendiliğine değil hizmetçiliğine soyunmak, toplumu birer kardeş olarak gören Manastır-Medine-tül Fazıla statüsüne döndürme çabasını, babası gibi sürdürme şansını bir daha deneme niyetiyle, bu anlamdaki Halifeliği kabul eden halife Hasan Rahmetullah, daha ilk karşılaşmada halkın Mülkleşen iktidardan yana olduğunu, dalkavukluk yaparak Mülk şehvetlerini tatmin etmek isteyenlerin çoğunlukta olup, kırılmanın artık dönüşü olmayan bir noktaya vardığını görerek, Halifeliği bıraktı. Bu isabetli bir karardı. Gerisi halka kalmıştır. Hak Teâlâ, insanın kendisine halife dediğine göre, Halifeliğe lâyık görülen insanların mülke sahip çıkıp onun iştirak halinde kullanılmasını ve Kuran’da belirtilen “Halife sensin ey birey” sözünü iyi algılayıp aristokrasiye bütün biçimleri ile son verip Mülkte iştirak halinde yardımlaşmayı uygulayan Ensariyete geçme safhasını başlatması gerekir.

Ama halk bunu yapmadı ve mülk devlete razı oldu. Çünkü milletleşememiş, aristokrasinin kuyrukçuluğundan kurtulamamıştı. Ganimet sonuçlu savaşlardan da memnundu. Böylece de Kuran’dan çıkartılacak doğru sonuçları ve herkesi bağlayıp, Aristokrasiyi tasfiye edecek hukuk devletinin kurulması için gerekli hukuksal dokümanın kaynağı olan vahiy’nin üzeri kapatılarak, din dışı geleneklere “dinidir” damgası vurularak yürürlüğe konulmuştur. Bu ise, dinin yıkmak istediği sosyo ekonomi politiğin, din kılıfına sarılarak yutturulması idi. Çünkü Hasan kendisi de babası gibi vera sahibi mütedeyyin bir insandı.
Vera terk edilmiş ve toplum, birliği değil, ayrılığını tercih etmiş, ferdiyetçi benciller olarak dünya hayatında epik ve dini hayatta lirik mizaca bürünmüştü. Bu toplum mülk devlet harislerinin eline düşmekle layığını bulmuştu. Artık onları Allah’tan başkası adil ve rahim bir hidayet yoluna çeviremezdi. Bilhassa mülk şehvetine kul olmayı tutku ile istemiş, Allah da o toplumu istediklerine ulaştırmıştı. Yani yularlarını üzerlerine atmıştı. Zaten dünyayı istemek de bundan başkası değildir.

Bu bazı yorumcuların yüzeysel değerlendirmeleri gibi, mesele Muaviye’nin sadece meşru bir yönetime baş kaldırışı değil, Kuran’ın "Siyasi, Sosyal ve Ekonomik sitemine" baş kaldırmak, Kuran sosyo–Ekonomi-politiğine itiraz ve isyandı. Onu bu isyana sevk eden sebeplerde tüm tarihçiler müttefiktirler. Hâkim Ali’nin mücadelesi de Kur'an yorumlarının bozulup, takva dininin fetva dinine çevrilmesine karşı durmaktı. Karşısındakiler ise tulu(geniş ve yüzeysel) emel sahiplerinden oluşmuş nefsin isteğine uygun çokça şeyler ihtiva eden başka bir dindendi, dense hata edilmiş olmaz. Çünkü her din ekonomi politiğiyle hak veya batıl niteliği kazanır. Bunu tayin edecek olan da, adil mi, yoksa imtiyaz ve iltimaslara açık mı diye bakılır. Ayrıca ortada savaşacak Kur'ansal şartlar yoksa savaşı günlük olaymış gibi yaşam biçimi ve hatta geçim biçimi ve hatta iktidara yakın olanların semirme yolu yapmak, değil hak dinle, insanlıkla bile kolayca bağdaşamaz. Mülke gark olmak azmanın sebebi mi, sonucu mudur diye bir alt ayrıma girmeden konuya girersek;

Sebep:
Fetihlerin artmasıyla Mal ve Mülke gark olmak. Buna Kuran ”servetle şımarmış Meleler, Terefler” dediği de sabittir. Hatta bunlara(Fazla varlıkla kibre kapılanlar) uğursuz anlamında solcu denildiğinden vakıa süresinin 45. ayetinden bahsetmiştik. Yani servete gark olmak ve haraçla, ganimetle, feyle,(az emekle çok kazanmak) geçimi iktisadi model kabul etmek ve getirisinden de itidalin çok üzerinde bir birikim yapmaktır. Bu şom (Uğursuz) bir ekonomi modelidir. "Allah'ın kitabı" bu komprador burjuvaya uğursuzlar anlamında solcular der. Yani feodalizm, liberalizm, oligarşi ve benzeri ferdiyetçi sistemleri şom sayan dini yorumlar Kuran dini ve Resulullah zühd hayatıyla bağdaşan dini yorum, bin dereden bin su getirerek bu yozlaşmaya bir kılıf bulmak Kuran’ı nefsin hevasına göre yorumlamaktır. İşte ihtilafın asıl nedeni de budur. Ali, hakkı hâkim kılmaya çalışırken, diğerleri nefsin arzularını ve kişisel menfaatlerini hâkim kılmak istemektedirler. Bunu görüp bilmek gerekir. Yani Ali'nin mücadelesi ne şahsidir ve ne de maddidir. Diğerlerinin mücadelesinden ve çarpık yorumlarından farkı buradadır.

İşte, Ekonomik alt yapının(bencilliğin), kültürel üst yapıyı(dini) paramparça etmesinin açık bir örneği yaşanmışken, bu ekonomik gerçekler anlatıldığında, bazı Muaviye mezhebinden olan kimseler düşünüp kendilerine çeki düzen vereceklerine, çok defa tepkileri şu olmaktadır:
”Sen getirip dini ekonomiye oturtturdun” derler.
Bu tepkileriyle hak dindeki cehaletlerini ortaya koyarlar. Çünkü ekonomik bakış açısını ihmal ettiğinizde adalet ve zulümat arasında tercihinizi kullanmamış olursunuz. Oysa Allah adaleti ayağa kaldırmak ve öylece tutmak için resuller ve kitaplar gönderir(bkz. Hadid–25). Eğer minhaç(sistem) düzeyinde bir halkçı ve toplumcu ekonomi politiğiniz yoksa zulme onay vermiş olursunuz. Hak din toplumsal bazda yaşanmak ve ilişkilerde adil olmak için indirilmiş bir vahi dinidir. Bunu yorumda çarpıtmak bir yana, bunu örtmek bile Kur'an’a karşı O'nu kullanarak mücadele etmektir. "Ağacı içinden çürüten kurtluk yapmak" da bundur zaten.

İşte tarihçiler ittifakla, bozulmanın servet ve üne kavuştuktan sonra olduğunu gözler önüne sermişken, hâlâ bilgisizlikte ve “söz dinlememekte, öğüt almamakta direnmek” hidayetsizlik değildir de, nedir? Bunları görmemek körlük değil de nedir?
Zuhruf 66 ayet de bunu söylemekte iken niçin akıl yürütülmez. Sebep aslında açıktır. Faziletten uzak olmak, erdemi içine sindirememektir. Riyâkârın cömertliği göstermeliktir. Çünkü makam ve mevkiyi önemser, farklı olma tutkusunu bırakamaz. Bunun için de “ihtiyaç fazlasını infak et” ayetlerini tercih etmez de, onların ya üzerlerini kapayarak bilinmesini önler, ya da aldırmazlık ederler. Sonra da Kur'an’da geçen “artanı zekata ver” hükümlerini çarpıtır, hiçbir dinde bu kadar az ve eksik olmayan "en az miktarı" da “zekât “ diye etiketleyerek yutturduğunu zannederler.
-Peki, onu emlak ve varlık vergisi olarak zekât olarak kabul ettik.
-Peki, "ihtiyaç fazlasını infak et" diyen emirlere uydun mu?
-Peki, "eşitlenene kadar ver" diyen ayeti niçin dikkate almadın?
İşte bu taife Kuran’ın indirilişine karşı mücadeleyi kaybetseler de, onun yorumla etkisinin azaltılmasını bir “tüccar dini-mezhebi” haline gelmesini ne yazık ki büyük ölçüde gerçekleştirmiştir. Zamanımızda tâğutu hakem yapacak kadar işi ileri götüren yeşil kuşak mensuplarının böyle bir dini anlayışa sahip olmasının bu eski yorumların etkisi altında kalmaktan doğan sonuçları da vardır. Ama Allah kitabını korumuştur; bir ayet bunların aykırı yorumlarıyla haber veremez hale getirilmişse, Allah’ın bir başka ayeti onları ele verir.

Değerlendirmemize biraz ara verip, yine yukarda bahsettiğimiz sayfalardan alıntı ile tarihi kanıtları sunmaya devam edelim.

Sagılarımla.
Galip Yetkin

Konu galipyetkin tarafından (21. September 2015 Saat 12:28 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (19. November 2014)