Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19. November 2014, 07:15 PM   #5
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Bölüm-3.-Son.

Diyalektik kavramının “Dia-Diya” kelimesine bu anlamı verdikten sonra "lektik" kısmına da bir anlam verelim. Zaten laktik asit de kızıl ötesi ışınları doksan derece kırarak geri çevirdiği için bu ismi almış olması düşünülebilir. Yine “ diyalekt” dil biliminde bir dilin lehçeleri demektir. Örneğin Arapça'da ki: Rahmet kavramının mânâsı bir diyalektde “acıma” anlamına gelirken, bir başka lehçede “Sevme” anlamına gelmektedir. Kuran hakkıyla açıklanacaksa, cümlenin gelişine göre bazen merhamet(acıma), bazen sevgi olarak açıklanması en uygunudur. Kavramın zıttı anlamının da göz önüne alınması, o kavramın ne olduğunun anlaşılmasında, ne olmadığının bilinmesi çok önemlidir. Böylece kavram iyice özümsenmiş olur. Zaten Arapça dil oluşumunda ve Kur'an’ın Arapça indirilişindeki kolaylık da buradadır. Ses değişimlerine gayet duyarlı olan bu dilde, bir fiilin bütün zamanlara göre çekilişinde, aynı ve zıttı anlamlarını fiil kökü ve bundan yapılan türetmeler sona erip başka bir kök kavrama geçene kadar hem aynı hem zıttı ile birçok tanımlamaya ulaşır, anlatımı iyice kavrarız. Hal ve hakikat bu iken, Kıraatleri dondurmak, bununla da yetinmeyerek araştırmacıya bile icazet saçmalığıyla kısıtlama getirmek Vahi maksadıyla uyuşabilir mi?

İşte, eski idealist Yunan ve belki de daha önceki kavimlerden beri bu dikkat edilen ve üzerinde en çok ihtilaf edilen bir husustu. Homeros ve diğer destanlar tek kıraat üzerine bestelendiği için, birçok dini bilgi tersine çevrilebiliyor veya önemli ilkeler hasıraltı edilebiliyordu. Bunun için, gerçeği arayanlar bunun farkında olup diyalektik bir analiz teklif ettiklerinde, buna yanaşmayan sofistlerdi. Yani, tek kıraate bağlayıp, metni anlaşılmaz hale getirme çok eskiden beri sorumluluktan kurtulma ve dini ayine hurafeye (Boş şeylere) ve dolayısıyla boş amellerle oyalanmaya bağlamak ve böylece şehvetlerine göre yaşam sürmek, paylaşmamak, şeyleri şahsileştirmek isteyen ferdiyetçi cimri bencillerin başvurdukları sıradan hilelerdendi.

Okunuşun tek bir kıraate hapsedilmesine sebep olarak ta güya, karma kabile ve kavimlerden oluşmuş orduda, farklı kıraatlerden dolayı fitne çıkmışmış da… Sanki Kuran, okunmak ve anlaşılmak için değil de, kıraat için gelmiş bir kitapmış gibi. Onun farklı kıraat edilmesi elbette ki onun anlaşılması için olumlu bir şeydir. Hem de, yönetime katılacak olanlar, onun her devirdeki daha güzel, yani tam isabetli anlamlarını meclise getirip müzakere ederler, böylece hem en güzel sosyal nizam kurulur, hem de din eskimekten kurtulurdu. Ta başından bu yapılmadığı için, epik ve epikürosçu anlayış mutedilliğin önüne geçti. Her alanda itidal gerekli iken, buna uyulmadı. Aristokrasiye devam etmeyi ve belli bir mezhebi(Yorumu) devam ettirmeyi yeğlediler. Çünkü sistem monarşi, oligarşi, aristokrasi olarak sürdürülmek isteniyordu. Oysa Kuran, ilim arttıkça meyve veren ve bunu devam ettiren bir güzellikte yaratılmıştır. Kalıba dökmek ve bunu derin düşünceye ve feraize kapatmak iyilik değildir. O din adamları sınıfına değil, bütün fertlere gelmiştir(Bkz.Zuhruf–44). Ama hiçbir şeyi, hiç kimse ile paylaşmak istemeyenler için bu çokta önemli değildi. Hatta mahsurlu idi. Çünkü her şey yalan yanlış yorumlarla hüküm haline getirilmişse, halkın katılımına ne lüzum vardı. Böylece Kur'an’ı By-Pass eden bir din anlayışı günümüze kadar çoğunluğun dini haline geldi. Çünkü Kur'an’ın kendisi bu ümmetin Kur'an dinini arkaya atacağını bildirmiştir. Orada yazılı olan gerçekleşti. Çokça kıraat ama anlamaya çalışmamak ve hatta uygulamamak üzere sadece göz gezdirmek veya ses çıkartarak orada kalmak(Bkz. Furkan–30)

Bu şartlarda ne bilim, ne hukuk ve ne de insanın kendi halifeliğini bizzat kendisinin kullanması nasıl gerçekleşebilir? İşte bir sultan, kanunlar da hazır, yasa yapılacak değil ya, ülkenin yasaları hazır ve dondurulduğuna göre, yönetimde bir kişi bile fazladır sonucunu çıkarmak için bu böyle yapılmıştır. Hele bu Monark’a bir de dini sıfat verir de eleştirilmezlik ve dokunulmazlık tanıyınca ortada vahyi dininden eser kalmaz. Ancak taklidi bir dinin hâkimiyeti hakikisinin yerini almıştır da adaletten eser kalmamıştır.

Hem de, ilkeler yeteri kadar çıkartılmadan yapılan yasalar, ancak kanun düzeyindedir. Hukuk olmadığı, anayasa bulunmadığı için derme çatma ve birbiri ile çelişen baştan savma hükümlerdir çoğunlukla. Oysa Allah’ın muradı, "Hukuk ve Adalet Devleti"dir. Bu ise, kanunla değil hukukla mümkündür. Hukuk ise kuralların dondurulmamasının ismidir.

Adalet ve Rahmet Sitesinden.
Saygılarımla.
Galip Yetkin

Konu galipyetkin tarafından (12. April 2015 Saat 05:18 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (19. November 2014)