Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10. February 2010, 09:47 AM   #10
müslümanlardan
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 207
Tesekkür: 30
72 Mesajina 144 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
müslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud of
Standart

Türkiye Cumhuriyetinin Kanunları önünde eşit sayılmayan sınıf,zümre ve kişi var mıdır?DEMİŞSİNİZ KARDEŞ,

MİLLET VEKİLLERİ VE HALK EŞİT DEĞİL.

BİRDE TCK KANUNLARINA GÖRE HZ MUHAMMED BU GÜN YAŞAMIŞ OLASAYDI
ANAYASAYI BOZMAK ,ŞERİAT PROPAAGANDASI YAPMAK VE DEVLET DÜZENİNİ YIKMAYA ÇALIŞMAKTAN DOLAYI TERORİST İLAN EDİLİR VE ASILIRDI....Birde şu yazıyı okursanız belki daha iyi anlaşılır.

SONUÇ


Yirminci yüzyıl deniien bir çağda yaşıyoruz.

Saadet dönemini ondört asır geride bırakmışız. Aydınlık ve aydınlık kaynağı dönem İle aramızda ondört asırlık bir tarih oluşmuş.

Ondört asır, bindörtyüz yıl!..

Neler olmamış ki bu ondört asırlık dönemde? Üzülünecek, sevinilecek, şaşırılacak, kızılacak neler olmamış ki?

Bölünmeler, parçalanmalar, iç savaşlar..

Hz. İbrahim (a.s.)'ın “Ya Rabbi zürriyetimden imamlar ve önderler kıl” duası üzerine Rabbimizin: “Zalimler Benim ahdime erişemez” buyruğu ile red*dedilen saltanat sisteminin, bu İlahi buyruğa rağmen teşekkülü ve sultanoğlu zalimlerin başa geçmesi..

Hz. Musa (a.s.) Rabbani görevi için kardeşi Ha*run (a.s.)'ı yardımcı olması için isterken, kardeşlerini katleden ve ellerindeki kardeş kanını değişik fetva*larla yıkamaya çalışan sultanlar..

Yaşamak için, sultanların zulmünü de yaşatan ve bu zulmü din adına onaylayan, meşru gösteren çanak yalayıcıları..

ResululLah (s.a.v.)'e ümmet ve halef olduklarını iddia eden sultanların, Resulullah (s.a.v.)'in sade ya*şantısına karşılık saraylarda ve yüksek tahtlarda hi*lafet görevini yürütmeye çalışmaları..

Kültür ve eğitim faaliyetleriyle insanları ve top*lumları değil, toprakları fethetmeyi amaçlayan sa*vaşlar. .

Batıda kral-papaz, doğuda sultan-şeyhülislam ilişkileri..

Müsbet ilme karşı takınılan menfi tavırlar..

Saraya ve ihtişamlı yaşantıya haklı bîr kızgınlık*la bakan binlerce göz..

Son dönemlerinde 'Hasta adam' olarak adlan*dırılan Osmanlının tabi bir ecel ile ölmesi..

Saltanat sisteminin kaldırılması..

Dinin istismarına şahit olan gözlerin, istismarcı*lara değil dine düşman edilmesi..

Cumhuriyetin kurulması..

Dinin istismarını önlemek için, dîn ile devlet iş*lerinin ayrılması ve laikliğin teşekkülü..

Dinin istismarını önlemek için Kur'an'ı Kerim'de beyan edilen kanunların yürürlükten kaldırıl*ması ve hayat şeklini belirleyecek olan kanunların meclislerden çıkarılması..

Dinin istismarını önlemek için yapılan bu çalış*malara karşı çıkan veya engel olan kimselerin, dinin istismarını önlemek için katledilmesi..

Dinin istismarını önlemek için, imam-hatip ve ilahiyat fakültelerinin kurulması ve din görevlilerinin devlet kof tölünde yetiştirilmesi..

Dinin istismarını önlemek için, cami ve benze*ri yerlerde dinin devlet tarafından öğretilmesi..

Dinin istismarını önlemek için, devletin belirle*diği müfredatın dışına çıkarak Kur'an'ı Kerim'deki bazı hükümleri gündeme getiren din görevlilerinin görevden alınması ve cezalandırılması..

Dinin istismarını önlemek için, devleti meşru gören zararsız gruplara müsamaha edilmesi ve dini asabiyete sahip olan kimselerin bu gibi gruplarda deşara edilmesi..

Ve istismar edilmesinden endişe duyulan dinin, bilinen sebeblerle ortadan kalkması..

İşte böyle geldik günümüze veya böyle getiril*dik.

Dünyanın birçok bölgesinde de durum bundan per farklı değil. Batı dünyasındaki toplumlar ise meydana getirdikleri Madeni dünyanın ağırlığı ve soğukluğu altmda ezilmektedirler. Uluslararası şir*ketler vasıtasıyla dünyaya tahakküm eden emperya*lizm, sömürdükleri ülke yönetimleri üzerinde mües*sir olabilmekte ve gerekirse bu yönetimleri bazı mü*dahaleler ile azledebilmektedirler. Halkın iradesi ile iş başına geldiklerini söyleyen ülke yöneticileri, hal*kın iradesinden, ziyade emperyalizmin iradesi ile iş başına gelmektedirler.

Müstekbir mantığı, aynı rengin değişik tonlarını sergileyerek dün*yanın birçok ülkesinde kendisini göstermektedir. Al*lah'ın hakimiyetini İnkar eden bu müstekbirler, “Hal*kın hakimiyeti' sloganı altında kendi hakimiyetlerini sürdürmek istemektedirler. Sömürdükleri insanları aldatmak için, “Biz de Allah'a inanıyoruz” diyen bu müstekbirler, gerekirse Kur'an'ı Kerim'in okunmasına ve okutulmasına izin vermektedirler.

Tabi ki sadece okunmasına ve okutulmasına!..

Kur'an'ı Kerim'in belli kıraatlere göre okunma*sından bu müstekbirler rahatsız olmamaktadırlar. Çünkü Allah'ın buyruğunu içeren Kitap okunmakta, bu müstekbirlerin buyruğunu içeren kitap ise yaşan*maktadır. Mesela Libya Lideri Kaddafi, ülkesindeki insanlar tarafından Kur'an'ı Kerim'in belli kıraatlerle okunmasından rahatsız olmamaktadır. Çünkü Lib*ya'da Kur'an'ı Kerim kıraatle okunmakta, Kaddafi'nin hazırladığı Yeşil Kitap ise yaşanmaktadır. Kaddafi'ye “Senin hazırladığın Yeşil kitabı kıraatle oku*yup, Kur'an'ı Kerim'i yaşayalım mı?” şeklinde bir tek*lif götürülse, Kaddafi'nin gerçek çehresi meydana çıkacaktır. Müslüman olduğunu iddia eden bu kim*senin, kendi kitabına reva görmediği bir durumu, Kur'an'ı Kerim'e reva gördüğü anlaşılacaktır.

“Kişi ile Allah arasına hiç kimse giremez” diyen bu müstekbirler, bu ifade ile beî'amları değil salih mü'minleri kastetmektedirler. Çünkü tağutu meşru gösteren bel'amlar, tağutun izniyie insanlar ile Allah arasına girmeye çalışmakta ve sapık fikirlerle insan*ları Allah'tan uzaklaştırmaktadırlar. Oysa ki şanı yü*ce Rabbimiz bunun aksini emretmektedir. İlahi emirlere göre söz konusu bel'amlann susturulması ve insanların salih kimseler vasıtasıyla Allah'a davet edilmesi gerekmektedir. Seçkin insanlar olan pey*gamberlerin ve bu peygamberlerin yolunu izleyen mü'minlerin yaptığı da bu değil midir?

Dünya emperyalizmine yön veren ve yürüten müstekbirler, bilerek veya bilmeyerek ilahlaşmaya çalışmaktadırlar. Allah'ın hukukunu iptal etmeye ça*lışarak insanlara ilahlık taslayan bu müstekbirler, dünya insanlarını kendilerine kul etmek istemektedirler. Allah'ın yarattığı ve Allah'ın yaşattığı mülk üzerinde, Allah'ın hükmüne zıd hükümlerle tasarruf sahibi olmak istemektedirler. Kendi nefisleri için is*temediklerini, alemlerin yaratıcısı olan Allah için is*temektedirler. Mesela herhagi bir devlet başkanı*na.

“Sen yine devlet başkanı ol, fakat!.. Ülkendeki insanların nasıl idare edileceğine, nasıl yaşayacağı*na karışmayacaksın. Üikendeki insanların nasıl ya*şayacaklarını belirleyen kanunları çıkarma, bu ka*nunları onaylama ve benimsemediğin kanunları ip*tal etme yetkin olmayacak. Savaşa ve barışa sen ka*rar vermeyeceksin. Hoşlandığın ve hoşlanmadığın şeylere müdahale etmeyeceksin. Sen sadece devlet başkanı olacak, ismin duvarlara yazılacak ve bayram törenlerinde halkın arasında gözükeceksin..” şeklin*de bir teklif götürsek.

“Bu ne biçim devlet başkanlığı” diyerek teklifi reddedeceklerdir. Oysa ki bu yaratıklar böyle bir devlet başkanlığına razı olmazlarken, alemlerin ye*gane yaratıcısı olan Allah (c.c.)'ı bu şekilde bir Rab olmaya razı etmek istemektedirler. Allah (c.c.) yega*ne yaratıcı ve alemlerin Rabbi olarak bilinecek, du*varlara ismi yazılacak, dini gün ve dini bayram tö*renlerinde insanların gündemine girecek, fakat!.. Yarattığı insanların yaşantısına müdahale etmeye*cek. İnsanların nasıl ve ne şekilde yaşamaları gerek*tiğine dair son peygamberi Resulullah (s.a.v.) tara*fından beyan ettiği hükümler dikkate alınmayacak ve iptal edilecek. Kendisine tabi olan mü'minîer ce*zalandırılırken, kendisine isyan eden kafirler müka*fatlandırılacak ve Allah (c.c.) buna da müdahale etmeyecek!

Allah (c.c.)'a inanan bütün dünya insanlarının kulaklarına, gözlerine, akıllarına, vicdanlarına ses*lenmek istiyoruz.

“Allah (c.c.) böyle bir Rab mıdır veya böyle bir Rab olmaya razı mıdır?”

“Razıdır veya bizim çıkarlarımız için razı olma*lıdır.” diyen dünya müstekbirlerine hiç hoşlanmaya*cakları bir haberimiz vardır.

Allah (c.c.) böyle bir Rab olmaya hiçbir zaman razı olmamış ve hiçbir zaman razı olmayacaktır. Yer, gök ve her ikisi arasındakiler Onundur. O Allah ki, bütün insanları ve cinleri sadece kendisine kulluk yapmaları için yaratmıştır. Siz ise şeytana kulluk yapmakta ve sadece Allah'a kulluk yapmaları gere*ken insanları aldatarak kendi çıkar ve menfaatlerini*ze kul yapmaktasınız.

Bu durumunuzu gören, bu durumunuzu bilen ve gerçek sabır sahibi olan Allah (c.c), Iutfu ile şuurlandırdığı mü'minler vasıtasıyla sizlere hitap etmekte ve sapık yollarınızın sonuna geldiğinizi beyan etmektedir. Şimdiye kadar suskunluğa mahkum etmeye çalıştığınız İlahi hitap, bundan sonra kulaklarınızda ve dünyanın dört bir tarafında yankılanacaktır.

“Bunu susturabilir misiniz?”

“Elbetteki hayır..”

Allah kelamını gündeme getiren mü'minleri katlederek bu İlahi kelamı susturabileceklerini zan*nedenler, bu İlahi kelamın sahibini tanımamaktadır*lar. Oysa ki bu İlahi kelamın sahibi Allah (c.c.)'dır. İlahi kelamı susturmaya çalışanlar, Allah (c.c.)'ı sus*turmaya çalışanlardır. Elbetteki ve elbetteki buna güçleri yetmeyecektir. Allah (c.c.) dilediği mesajı, di*lediği kulları ile dünya insanlarına ulaştıracaktır. İlahi mesajı gündeme getiren bir mümini katleden müstekbirler, aynı mesajın yüz mü'minden yükseldi*ğine şahit olabileceklerdir. İlahi takdir gerçekleşecek ve İlahi mesaj kıyametten önce bütün dünya insan*larına ulaşacaktır.

Ve siz, siz ey dünya müstekbirleri ve bu müstekbirlerin zulmünü destekleyen dünya mustazaflan..

Artık durun!

Şeytani yollardan, şeytani hükümlerden, şeyta*ni yaşantılardan vazgeçin.

Alemlerin Rabbi olan Allah (c.c.) bu sapıklıktan vazgeçmenizi, tevbe etmenizi ve Kur'an'ı Kerim'deki İlahi buyruklara teslim olmanızı emretmektedir. Şu*nu idrak edelim ki bizleri yaratan Allah'ın arzında bulunuyor, Allah'ın nimetlerinden faydalanıyor ve Allah'ın lutfu ile yaşıyoruz. İnsanları yaratan ve ya*şatan Rabbimiz, biz insanları başıboş bırakmamış ve Resuluîlah (s.a.v.) ile bizlere nasıl ve ne şekilde yaşa*mamız gerektiğini bildiren İlahi mesajını ulaştırmış*tır. Bu İlahi mesajı ilk günkü tazeliği ile bizlere sunan Kur'an'ı Kerim'de nasıl yaşayacağımız ve kimlere karşı nasıl davranacağımız açıklanmaktadır.

Allah'a inanan insanlar, inandıkları Allah'ın emir ve nehiylerine teslim olarak “Müslüman” sıfatına sahip olabilirler. Müslü*man, Allah'ın emirlerine gönülden itaat ederek sa*dece Allah'a kulluk yapan insandır. Ahirette zarar görmemek İçin Allah'a, dünyada zarar görmemek için firavunlara kulluk yapanlar müşrik durumunda*dırlar. Firavunların şeytani hükümlerine isteyerek itaat eden bu kimseler namaz da kılsa, hacca da git*se, cami de yaptırsa müşriktirler. Yaptıkları bu işler, kendilerinden kabul edilmeyecektir. Çünkü Allah'a kulluk, firavunların isteklerine göre şekillenecek ve sınırlandırılacak bir kulluk değildir. Cennet umudu ile Allah'a, hapis ve ölüm korkusu ile firavunlara kul*luk yapanlar, Allah'a değil firavunlara kulluk yap*maktadırlar. Bunlar hem dünyada ve hem de ahirette zelil olacaklardır.

Dünya hayatında içine düştüğünüz zillet ortada*dır fakat bunu görecek gözünüz var mı?

Göremiyorsunuz ve göremezsiniz de!..

Çünkü siz dünyayı, dünya emperyalizmine uşaklık eden gazetelerden görmeye ve bu gazeteler*den tanımaya çalışıyorsunuz. Hiç görebilir misiniz ve hiç gösterirler mi size dünyanın gerçek çehresi*ni!.. Hiç anlatırlar mı, hiç gösterirler mi size dünya*da hüküm süren emperyalizmin gerçek çehresini?

Göstermezler, çünkü kendileri aynı emperyalizmin birer uşağı*dırlar. Vazifeleri batıl görüşleri ve batıl yorumlan ağız birliği yaparak dünya insanlarına sunmaktır.

Ağız birliği yapmak!..

Bu gerekli mi?

Elbetteki gerekli!. Resulullah (s.a.v.) döneminde Velid b. Muğire'ye yol gösteren şeytan aleyhillane, aynı şeytani yolu zamanımızdaki müstekbirlere de göstermektedir. Bilindiği gibi Velid bin Muğire hac mevsimi yaklaştığı zaman Mekke müşriklerini topla*mış ve onlara şöyle demiştir:

“Ey Kureyş topluluğu; Hac mevsiminin vakti gelmiştir. Birçok arap heyet*leri size geleceklerdir. Onlar bu arkadaşınızın (Muhammed'in) durumunu da iş itmişlerdir. İşte bunun için onun hakkında bir görüşte toplanınız. İhtilafa düşüp de birbirinizi yalanlamayınız ve birbirinizin sözünü red etmeyiniz.”

Buna neden gerek duydular?

Çünkü Resulullah (s.a.v.)'e isnad edecekleri va*sıfların birer yalan olacağını kendileri de biliyordu. Herkes kendisine göre bir yalan uydursa, çevre ka*bilelerden gelen araplar birbirini tutmayan değişik isnatlarla karşılacaklar ve dolayısıyle söylenenlere inanmayacaklardı. Söylenen yalanın etkili olabilme*si ve doğru kabul edilmesi için birçok ağızdan aynı yalanın tekrarlanması gerekmektedir. Nitekim deği*şik tekliflerden sonra Velid b. Muğire'nin teklifi ka*bul edilir ve çevre kabilelerden Mekke'ye gelen araplara, Efendimiz (s.a.v.) hakkında ağız birliği ya*pılarak şu ifadeler kullanılır:

“O, sihir olan bir söz getirdi. Bu sözle kişi İle babasının arasını, kişi ile kardeşinin arasını, kişi ile karısının arasını, kişi ile kabilesinin arasını ayırıyor. Bundan dolayı ondan uzaklasın”

Dikkat edilirse kullandıkları ifadede bazı doğru*lar vardır. İlahi daveti kabul ettikten sonra kendileri*ni ısrarla küfre davet eden babasını, kardeşini, karı*sını ve kabilesini terkeden, onlardan ayrılan müslümanlar vardır. Mekke'li müşrikler yaşanan olayın sa*dece bu görüntüsünü almaktalar ve maksatlarına uy*gun olan bu görüntüyü şeytani bir yorumla empoze etmektedirler.

Tıpkı, evet tıpkı, zamanımızdaki uluslararası haber merkezleri*nin yaptığı gibi!.

Ne yapar bu haber merkezleri?

Dünyanın her tarafındaki adamları vasıtasıyla bütün haberleri toplarlar. Sonra ne yaparlar, bu haberleri olduğu gibi dünya kamuoyuna bildirirler mi?

Elbetteki değil..

Toplanan bu haberler merkezde değerlendirilir. Dünya insanlarının uyanışına vesile olabüecek ha*berler, tehlikeli haberlerdir. Bu tehlikeli haberler ba*sına yansıtılmadan gerekli görülen istihbarat mer*kezlerine ulaştırılır. Bu tehlikeli haberlerden değişik vesilelerle haberdar olan bazı toplumlardan bu ha*berler saklanamayacağı için, bu haberlerden maksa*da uygun görüntüler alınarak ve dünya emperyaliz*minin menfaatine göre yorumlanarak bu toplumla*ra sunulur.

Netice ise malumdur!.

Bu toplumlarda yaşayan insanlar değişik gaze-lerde aynı haberi ve aynı yorumu okudukları zaman, . ağız birliği yapan basın organlarının tesirinde kala*bilmekte ve meydana gelen olay hakkında dünya emperyalizminin istediği şekilde düşünmektedir.

İşte bunun için göremezsiniz ve göremiyorsu*nuz içinde bulunduğunuz zilleti. Mesela bir haber okuyorsunuz.

“Yaşadıkları ülkede bulunan devleti yıkmaya ça*lışan aşırı dinciler idama mahkum oldu.”

'Müslümanız' demenize rağmen, bu müslümanların idam kararına hiçbir tepkiniz yok değil mi?

Hem neden tepkiniz olsun ki? Size verilen ha*berlere göre bu kimseler devleti yıkmaya çalışan aşı*rı dincilermiş!

Halbuki sizler, Allah'a savaş açan bu küfür dev*letlerini destekleyen mülayim dincilersiniz. Şeytani propagandalar ile öyle mülayimleşmiş, öyle sulandı*rılmışsınız ki, Allah'ın düşmanlarını dost, dostlarını düşman görebiliyorsunuz.

Oysa ki kendilerine aşırı dinci denilen bu kim*seler, tevhîd ve şirkin farkına varan birer müslüman. İdamı gerektiren gerçek suçları ise Allah'a kul olmak ve içinde bulundukları toplumu sadece Allah'a kullu*ğa davet etmek. İşte cahili sistemlerin affetmediği ve cezalandırmak istediği suç bu!”

Size bu haber “Allah'a kulluk yapan ve içinde bulundukları toplumu Allah'a kulluğa davet eden ba*zı müslümanlar, hükümet tarafından idama mah*kum oldu' şeklinde verilseydi, biraz uyanırdınız değil mi?

Fakat beklemeyin!..

Bu gibi basın organlarından, bu gibi haberler hiç beklemeyin. Çünkü görevleri uyandırmak değil uyutmaktır. Firavunları Musa, Musaları Firavun gibi tanıtmaktır. Dolayısıyle bunları dinlediğiniz sürece uyanmayacak ve uyandırılmayacaksınız.

Ve siz bilmeyeceksiniz, ve siz görmeyeceksiniz içinde bulunduğunuz zil*leti.

“Ekmek pahalılandı” diyerek yine fırıncılara kıza*caksınız. Bankadan kredi alarak depolarını buğday*la dolduran un fabrikatörünü, sanayici ve iş adamı*nı görmeyeceksiniz.

Bilmeyeceksiniz, banka kredisi ile meydana ge*tirilen mamuilerin maliyeti tesbit edilirken, maliyete banka faizinin de ilave edileceğini. Anlamayacaksı*nız, o mamulü alırken, bankaya verilen faizin sizin cebinizden çıktığını..

Siz sadece pahalılıktan şikayet edeceksiniz.

Değişik partileri ve bu partileri destekleyen in*sanları suçlayacaksınız. Televizyon banka reklamla*rını izlerken spikerin: “Sizin güveninizle bu güce eriştik” şeklindeki dosdoğru ifadesini esneyerek din*leyeceksiniz.

Lütfen uyanın, uyanın ey dünya mustazafları..

Müstekb iri erin sömürüsü, sizin desteğiniz ile yürümektedir. Allah (c.c.) dünya müstekbirlerini ve siz dünya mustazaflarım kendisine itaate, kendisine kulluğa davet etmektedir. Bu İlahi davete icabet edenler elbetteki ve elbetteki kurtuluş bulacaklardır. İlahi davete icabet edenler ebedi cennet hayatı ile müjdelenmektedir.

Allah'ın ayetleriyle Allah'a davet edilmelerine rağmen Allah'ın ayetlerini yalanlayanlar ve inkar edenler ise Rabbimizin sünneti olan dünyevi helak ve ebedi cehennem azabı ile tehdit edilmektedirler.

Bu konuda muhayyersiniz, istediğiniz gibi karar verebilirsiniz. Sizleri yara*tan ve sizlere akıl veren Allah (c.c), sizleri iki yol ve iki tercihle karşı karşıya getirmektedir, “Allah'a inan*dık” diyerek kurtulamayacaksınız. İnandığınız Allah sizleri İlahi buyruğuna davet etmektedir. Müslüman ancak ve ancak bu İlahi davete teslim olan ve bu da*vetin gereğini yaşayan insandır. Sizleri gerçek müslümanlığa, Allah'a kulluğa davet etmekteyiz. Sizlere karşı elimizde silah değil, Kur'an'ı Kerim bulunmak*tadır. Sizleri biz değil Allah (c.c.) tehdit etmektedir. Çünkü sizleri kendi kişisel görüşlerimize değil, Al*lah'ın ayetleri ile Allah'a kulluğa davet etmekteyiz.

Sizlerden önce birçok ülke halklan bu İlahi buy*ruklara davet edilmişler ve davete icabet edenler fe*lah bulurken, daveti reddeden ülkeler topluca helak edilmişlerdir. Şimdi sizler de aynı davet ve benzer akibetlerle karşı karşıyasınız.

Allah'ın ayetlerini alaya alır, yalanlar veya inkar edersiniz şunu biliniz, iyi biliniz, kesinlikle biliniz ki sizler de helak olacaksınız.

Çünkü şanı yüce Rabbimiz Kur'an'ı Kerim'de, Allah'ın ayetlerini inkar eden kavimleri, toplumları, ülkeleri helak edeceğini buyurmakta ve o ülke aley*hine tecelli eden bu hükmün, kesin ve değişmeyen sünneti olduğunu beyan etmektedir.,

“Artık onlar, öncekilere uygulanan sünnetten başka bir şey mi bekliyorlar? Sen, Allah'ın sünne*tinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve Al*lah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bu*lamazsın.” [fatır.43]

Nitekim İlahi tebliğe muhatap olan her kavim veya her toplum bu Sünnetullah ile uyarılmış ve bu Sünnetullah ile tehdit edilmiştir. Yüce kitabımız Kur'an'ı Kerim'de bu Sünnetullah açıklanmakta ve bu Sünnetullah'in tecellisine ilişkin birçok Örnekler verilmektedir. Bu İlahi hükümlerle uyarılan toplum*lara: “Size bildirilen Allah'ın hükmüdür ve siz bu hükme karşı çıkıyor ve bu hükmü yalanlıyorsunuz. Oysa ki size bu konudaki Sünnetullah bildirilmiş ve Sünnetullah'ın değişmeyeceği beyan edilmiştir. Şimdi siz bu Sünnetullah'ın değişeceğini veya sizin başınıza gelmeyeceğini mî sanıyorsunuz?” denil*mektedir.

Tahrif edilmemiş tarihe ibretle bakıldığı zaman bu Sünnetullah'ın tecellisine ait birçok Örnekler gö*rülecektir. Bugünkü Lut gölü, Lut kavminin dehşetli akibetini hatırlatmaktadır. Firavun, Allah'ın ayetleri*ni yalanladığı ve Allah'ın hükümlerine karşı çıktığı için Sünnetullah gereği Kızıldeniz'de helak edilmiş*tir. Günümüzdeki dünya müstekbirleri ve bu müstekbirlerin zulmünü destekleyen dünya mustazafları da aynı davet ve aynı tehdit ile karşı karşıyadır.,

Andolsun ki Firavun hanedanına da uyanlar geldi. Onlar bizim ayetlerimizin hepsini yalanla*dılar. Biz de onları kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık.

“Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mı*dır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var? Yoksa onlar:”Biz birbirleriyle yardımlaşıp öcünü alan bir toplumuz” mu diyorlar?” [kamer.41,44]

Şanı yüce Rabbimiz bu soruyu çok açık bir şekîlde sormaktadır. İlahi hükümleri yalanlayarak, bu hükümlere karşı çıkarak Firavun'un yolunu izleyen günümüz müstekbirleri, Firavun'dan ve helak edilen o kafirlerden daha mı hayırlıdır? Ne fark vardır aralarında?

Hama celladı Hafız Esad ve yandaşları, mü'minleri ateşe atarak kendileri ateş ehli olan ashab-ı uhdud değil midir?

Kabe'ye tahakküm eden Suud hanedanının, dar'ün nedve eşrafından ne farkı vardır?

,beşeri sistem ve yasa kurucu olan gnk başkanları,başbakanlar,cumhurbaşkanları,buş, Gorbaçov, Saddam, Mübarek ve bun*ların halefleri birer Firavun değil midir?

Firavunların küfrü, firavunların isyanı, firavunların azgınlığı, firavunların zulmü bunlarda yok mudur?

Yoksa bu kafirler için kitaplarda bir beraat mi var?

Allah'ın arzında Allah'a isyan edecekler. Al*lah in kulu olan insanları kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kendilerine kul yapacaklar; şeytani hüküm ve görüşlerle, yeryüzünde fitne ve fesadı yaygınlaştıracaklar; ezdikleri ve sömürdükleri insanları açlığa ve yoksulluğa mahkum edecekler; İçki, kumar, zina ve her türlü rezaleti meşrulaştıracaklar; “Rabbimiz Allah” diyerek insanları Allah'a kulluk ya*pan ve “Rabbiniz Allah1 diyerek İnsanları Allah'a kulluğu davet eden mü'minleri cezalandıracaklar; Alah'ın ayetleri ile Allah'a kulluğa davet ediirnelerine rağmen dünyevi çıkar ve menfaatleri için bu İlahi daveti inkar edecekler; Resulullah (s.a.v.)'in sünneti*ne tabi olan dünya müslümanları tarafından Sünne*tullah ile uyarılıp-tehdit edilmelerine karşılık: “Bu eskilerin masallarıdır” diyecekler ve aynı küfürlerinde ısrar edecekler..

Ve bunlara, bütün bunlara rağmen bu isyankarlar beraat mi edecek?

Bu kafirler için kitaplarda bir beraat mi var?

Bahçelerinde besledikleri din görevlilerine, pa*pazlara, hahamlara sorsunlar; Allah'ın emirlerine is*yan eden kafirler için İlahi kitaplarda bir beraat var mı?

Yoksa onlar: “Biz birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan bir toplumuz” mu diyorlar?

Allah'ın emrine, Allah'ın azabına ve Sünnetullah'a karşı birbirlerine mi güveniyorlar?

Hemen birleşsinler..

Nato ve Varşova paktının gizli ilişkisini açığa vursunlar. Uluslararası şirketlerden maddi destek, al*dattıkları ve sömürdükleri ülkelerden asker toplasınlar. Füzelerini, tanklarını, savaş uçaklarını, savaş ge*milerini, atom bombalarını sıra sıra, bölük bölük ha*zırlasınlar.

Sonra, sonra da Kremlin veya Beyaz Saray'ın.ve faizin,içkinin,fuhuşun kumarın serbest bırakılıp bundan vergilenen millet meclislerinin balkonu*na çıkarak yıldızlara ve muhteşem kainata baksınlar. Kime karşı savaş açtıklarını anlamaya çalışsınlar ve ona göre bir savaş stratejisi düşünsünler!..

Böyle bir isyana, komik ve trajedik bir savaşa kalkıştıkları zaman basit insanlar olarak gördükleri biz gariplerin fikrini ve görüşünü soracak olurlarsa, bu sapık ve şaşkınlara: “Açık küfrünüz ve bu isyan*karlığınız ile sizleri helak olmuş görüyoruz” deriz. Nitekim geçmiş müstekbirler ve bu müstekbirleri destekleyen mustazaflar, Allah'ın ayetleriyle Allah'a kulluğa davet edilmelerine rağmen Allah'ın ayetleri*ni yalanladıkları için değişmeyen Sünnetullah ile he*lak edilmişler ve ebedi azap ile karşı karşıya gelmiş*lerdir.

Küfürlerinde ısrar eden dünya müstekbirleri ve bu müstekbirler in zulmünü destekleyen dünya muztazafları bütün güçlerini biraraya getirseler, bu akibetten kurtulamayacaklardır. Çünkü tehdit edildikle*ri sünnet, her şeye gücü yeten Allah (c.c.)'ın sünne*tidir. Bu sünneti ne iptal etmeye, ne değiştirmeye ve ne de ertelemeye güçleri yetecektir.

Dünya müslümanları idrak ve iman etmelidir ki,

bu Sünnetullah kıyamete kadar yürürlükte ola*cak ve kıyamet bu Sünnetullah'ın bir tecellisi olarak kopacaktır. Dünya müslümanlarına düşen görev, ne oturup kıyameti beklemek ve ne de gayri İslami yol*lar ile içinde bulundukları devleti ele geçirmeye ça*lışmaktır. Durmak bilmeden İlerleyen zaman, dünya insanlarını korkunç bir akibete yaklaştırmaktadır. Bu akıbet mücerret olan devletleri değil, müşahhas olan insanları tehdit etmektedir. Ebedi azaba kurumlar veya makamlar değil, bu makamlarda oturan insan*lar duçar olacaklardır. Bu nedenle öncelikle insanla*rın kurtarılması ve kurtuluşa çağrılması gerekmekte*dir.

Dünyanın süper ve gayrisüper devletlerinde ya*şayan tüm insanlar için, İlahi bir uyarı ile yeni bir dönem başlayacaktır.

Uzun yıllardır böyle gelmekte olan sömürü, böyle gelmekte olan zulüm, böyle devam etmeye*cektir.

Saat yaklaşmıştır.

Bu İlahi davet ve Sünnetullah ile uyarı dünya gündemine geldiği zaman, bütün dünya insanları bu Sünnetullah'ın hükmü çerçevesine gireceklerdir. Bu İlahi buyruğun mübelliğleri Allah'a kul olmuş ve sa*dece Allah'tan korkan dünya müslümanlarıdır. Bu kutlu müslümanların elinde, dilinde, kalbinde ve ya*şantılarında yüce bir Kitap, Kuranı Kerim bulun*maktadır.

Bu hak Kitap, bu İlahi mesaj dünya insanlarının ya kurtuluşla*rına veya helaklarına sebep olacaktır. Çeşitli cezai müeyyideler ile bu müslümanları korkutmaya çalı*şan dünya müstekbirlerinin bilmesi gerekir ki, dün*yadaki Hizbullahi müslümanlar kendileri gibi bir mahluk olan insanlardan ve onların şeytani hüküm*lerinden değil, yegane yaratıcı olan Allah (c.c.)'dan korkamaktadırlar. Allah'a inanan, Allah'ı severek ve Allah'a kul olmaya sevinerek sadece O'na yönelen ve O'na teslim olan bu kutlu müsİümaniar, yaklnen inandıkları Allah'ın rızasına erişebilmek İçin tağutu ve tağuti görüşleri inkar et*mektedirler. Bu izzetli tavırları ile inandığımız Al*lah'a ve Allah'ın Kitab'ına göre suçlu değildirler. Şey*tana, şeytanın dostlarına ve şeytani hükümlere göre suçlu kabul edilmeleri ise bu müslümanların Rabba*ni tavırlarını değiştirmemiş ve Allah'ın lutfuyla hiçbir zaman değiştirmeyecektir.

Böylesi kardeşlerimiz olduğu ve bizleri de böy*lesi müsİümaniar kardeş yaptığı için şanı yüce Rab-bimize hamdediyoruz. Elbetteki yaşamaya ve yansıt*maya çalıştığımız hak mesaj bu kitap çerçevesinde kalmayacak ve belki de her hücremizle talip olduğu*muz şehadet ile belirginleşerek kendilerine gıpta et*tiğimiz Hizbullahî kardeşlerimizin gür sedaları ile dünya müstekbirlerine ve müstezaflarına ulaşacaktır.

Bu bilinç, bu umud ve bu arzu ile ayağa kalkarak, dünya müstekbirlerini ve bu müstekbirlerin zulmüne iştirak eden dünya müstezatlarını Allah'a kulluğa ve ebedi kurtuluşa davet ediyoruz.

Dünya insanlarından istediklerimiz mal, ma*kam, para veya herhangi bir menfaat değil, sadece Allah'a kul olmaları ve bu şerefli kulluk ile kurtuluş bulmalarıdır.

Sadece bunu istiyor ve bu istek ile yürekten dua ediyoruz.

Selam, hidayete tabi olanlar üzerinedir.

said hakim[katkılarla]

Konu müslümanlardan tarafından (11. February 2010 Saat 08:41 AM ) değiştirilmiştir.
müslümanlardan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla