Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26. December 2009, 08:32 PM   #2
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Rabbimiz bu ayetlerde “önemli, büyük haber” hakkında ihtilaf edip bir türlü inanamayanlara, öldükten sonra diriltileceklerine inanmalarına vesile olacak bazı nimetlerini ve yaratmasındaki incelikleri hatırlatmaktadır. Böylece tabiat kanunlarının işleyişi hakkında bilgi vererek kâfirlere içinde yaşadıkları tabiatı ve hatta bizzat kendi hayatlarını iyi incelemeleri gerektiği mesajını vermektedir.
Rabbimiz yaptığı işleri sayıp dökerken muhataplara “yapmadık mı?”, “kılmadık mı?” şeklinde hitap etmektedir. Bundan anlaşılan, bu konuda araştırma ve gözlem yapan herkesin, kâinattaki hiçbir şeyin kör tesadüf eseri olmayıp akıllı bir tasarımın sonucu olduğunu anlayacağı, kâinattaki her oluşumun canlıların yararına olduğunu fark edeceği, sonunda da bütün bunların Allah tarafından yaratıldığını kabul etmek durumunda kalacağı gerçeğidir.
Pasajda dikkat çekilen ayetlerin [alamet, delil ve işaretlerin] her biri, daha evvel birçok surede detaylı olarak yer almıştı. Hepsinde de “bunları yapan, bunları yapmaya güç yetiren [Allah], yeniden diriltmeye kadir olmaz mı” denilmek istenmiştir.
Ve kendi yaratılışını dikkate almayarak Bize bir örnekleme yaptı: Dedi ki: “Kim diriltecekmiş o kemikleri? Onlar çürümüş iken!”
De ki: “Onları ilk defa yaratan, onları diriltecektir. Ve O her yaratmayı çok iyi bilendir. O, size o yemyeşil ağaçtan bir ateş yapandır. Şimdi de siz ondan yakıp duruyorsunuz.
Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibilerini de yaratmaya kadir değil midir? Evet [elbette kadirdir]! Ve O çok mükemmel yaratandır, çok iyi bilendir.
Şüphesiz ki O bir şeyi dilediğinde, O’nun buyruğu / işi o şeye “Ol!” demektir; o da hemen oluverir. (Ya Sin/78-82)
O insan kendisinin kemiklerini asla bir araya toplamayacağımızı mı sanıyor?
Evet, Biz onun parmak uçlarını / tüm organlarını düzenlemeye gücü yetenleriz.
Aslında o insan, önünü fücurla geçirmek istiyor:
Soruyor: “Kıyamet günü ne zamanmış?” (Kıyamet/3-6)
O, ayarlanmış meniden bir nutfe değil miydi?
Sonra bir alak [embriyon] idi de sonra onu yaratmış sonra da düzene koymuştur; ki ondan da iki eşi; erkek ve dişiyi var etmiştir.
Peki, bu [bütün bunları yapan] ölüleri diriltmeye kadir [güç yetiren] değil midir? (Kıyamet/37- 40)
9. ayetteki “Ve Biz, sizin uykunuzu bir dinlenme kıldık” ifadesi ile uykumuzun yaşamımızdaki önemine değinilmiştir. Uyku, hayatımızı sağlıklı olarak geçirebilmemizin en temel şartlarından birisidir. Modern bilim bugün uykunun vücudu dinlendirdiğini, küçük yaştakilerin sağlıklı büyümesini sağladığını, büyüme hormonlarını geliştirdiğini, bağışıklık sistemi için gerekli olan kimyasalların uyku halinde iken salgılandığını; insana kaslarını ve diğer dokularını onarma, yaşlanan veya ölen hücrelerini yenileme, hafızadaki bilgileri düzenleme, gereksizleri unutma ve arşivleme şansı verdiğini; bütün gün çalışan beynin bir şarj süresi olduğunu, diğer organlardaki enerji harcamasını kısarak beyin hücre aktiviteleri için gerekli olan enerjiyi artırdığını ve daha birçok yararının bulunduğunu artık keşfetmiş bulunmaktadır.
Nitekim Al-i Imran suresinde müminlere uyku ile birçok yarar sağlatıldığı bildirilmiştir:
Sonra O [Allah], o kederin ardından üzerinize bir güven, sizden bir gurubu örtüp bürüyen bir uyku indirdi. (Ali Imran/154)
10. ayetteki “Ve Biz, geceyi bir elbise yaptık” ifadesiyle de gecenin nimetliğine değinilmiştir. Şöyle ki: Gece, düşmandan saklanmak, bazı şeyleri gizlemek için uygun bir ortamdır. Ayrıca yukarıda yararlarını saydığımız uyku için de en uygun zaman dilimidir.
Rabbimiz insanlara sunduğu nimetlerini birçok ayetinde açıklamıştır. Bu açıklamalardaki maksat, hepsinin de Allah tarafından tanzim edilmiş olduğunu vurgulamaktır:
Yine O’nun ayetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda tefekkür edecek bir kavim için nice ayetler vardır. (Rum/21)
Ve O, sizin için geceyi elbise, uykuyu da rahatlık kılandır. Ve O, gündüzü yayılış kılandır. (Furkan/47)
Bürüyüp örttüğü zaman geceye, parıldadığı zaman gündüze ve erkeği, dişiyi yaratan şeye ant olsun ki, sizin emek ve gayretiniz kesinlikle dağınık ve parça parçadır. (Leyl/1)
Allah, rüzgârları gönderendir. Sonra bunlar, bir bulutu savururlar. Sonra O [Allah], onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle yayar ve onu parça parça kılar. Sonra da sen, onun derinliklerinde yağmur çıkar görürsün. İşte O [Allah], onu kullarından dilediği kimselere isabet ettirdiği vakit, onlar, müjdelenirler [mutlu olurlar]. (Rûm/48)
Ve yeryüzünde bir tek su ile sulanan birbirine komşu kıtalar var, üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır. Ve Biz meyvelerinde onların bazısını bazısı üzerine fazlalıklı kılıyoruz. Şüphesiz aklını kullanan bir kavim için bunda bir takım deliller vardır. (Râd/4)
17- Kuşkusuz Ayırma Günü, kararlaştırılmış bir buluşma vakti olmuştur.
18- O gün Sûr’a üflenir; siz de hemen bölükler halinde gelirsiniz.
19 – Gökyüzü de açılıp kapı kapı oluvermiştir.
20- Dağlar da yürütülüp serap oluvermiştir.
Bu ayetlerde, “Ayırma Günü”nün [mahşerin] kesinliği bildirilerek o güne uzanan süreçte dünyanın yok oluşuyla ilgili ana olaylar tasvir edilmektedir. Ahiretin çeşitli safhalarını içeren o gün, “Yevmü’l-Fasl [Ayırma günü]” olarak nitelenmiştir. Mahşerin “Ayırma Günü” olarak nitelendiği başka ayetler de vardır:
Hani o yıldızlar silindiği/imha edildiği/uzaklaştırıldığı zaman, gök aralandığı zaman, dağlar savrulduğu zaman, elçiler vakitlendirildikleri zaman, bunlar hangi gün için ertelendiler ise! Ayırt etme günü için… Ayırt etme gününün ne olduğunu sana ne bildirdi! O gün, yalanlayanların vay hâline!(Mürselat/8-15)
Kıyâmet gününde evrenin durumunu anlatan bu ve buna benzer sahneler Kur’ân'ın çeşitli sûrelerinde dile getirilmiştir. Bütün bu sahnelerdeki ortak görüntü şudur: O gün evrenin düzeni bozulacak ve bu düzensizliğe korkunç gürültüler, patlamalar ve sarsıntılar eşlik edecektir. Ancak, dehşet veren bu olaylar, insanların öteden beri bildiği yıldırım, deprem, volkanik patlama gibi küçük çaplı doğal olaylara hiç benzemeyecek, dünyadaki hiçbir olayla mukayese edilemez şiddette ve büyüklükte olacaktır. Dolayısıyla o günkü dehşetin insanın zihinsel yapısına sığması mümkün değildir. Bu gerçeğe rağmen kıyâmet anlatımlarının değişik sahnelerle tekrarlanması, bu olayın gerçekleşeceğini insanların aklına yatırma maksadına yöneliktir.
YEVMÜ'L-FASL: “Ayırt etme günü” anlamına gelen bu ifade bir isim tamlamasıdır. el-Yevm, Arapça'da “gün” demektir. El-Fasl sözcüğü ise isim olarak “iki şey arasındaki mesafe”, fiil olarak da “iki şey arasına mesafe koymak, bitişik hâle gelmiş iki ayrı şeyi birbirinden ayırmak” anlamlarına gelir. el-Fasl sözcüğünün fiil anlamının “bir bütünü yarmak, ikiye ayırmak” demek olan şakk sözcüğü ile karıştırılmaması gerekir. Çünkü kıyâmet gününde bir bütün ikiye ayrılmayacak, zaten birbirinden ayrı olan şeylerin ayrımı yapılacaktır. Yani, o gün, hakk ile bâtıl, mümin ile kâfir birbirinden ayrılacaktır. Kıyâmet gününe “Yevmü'l-Fasl [ayırt etme günü]” denmesinin sebebi budur. Bazılarının, “karar günü”, “hüküm günü” olarak çevirdikleri bu ifadenin yorumsuz olarak sözcük anlamıyla çevrilmesi, bize göre en isabetli olanıdır.
Çünkü o zorlu bir haykırıştan ibarettir ki, derhal onlar karşıda duruverirler. “Eyvah bizlere! İşte bu Din Günü'dür” derler. –“İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz Ayırt Etme Günüdür”– Toplayın o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'ın astlarından tapmış oldukları şeyleri. [Toplayın da] iletin onları cahîmin [cehennemin] yoluna doğru. (Sâffat/19-23)
Şüphesiz ki Ayırt Etme Günü onların hepsinin buluşma yeridir/kararlaştırılmış buluşma vaktidir. O gün dostun dosta hiçbir şeyce faydası olmaz. Onlar yardım da olunmaz. (Duhân/40-41)
Kuşkusuz Ayırt Etme Günü kararlaştırılmış bir buluşma vakti olmuştur. O gün Sûr'a üflenir, artık siz de bölük bölük gelirsiniz. (Nebe/17-18)
“Fasl günü [Ayırma günü]” ile ilgili olarak Mürselat suresinin tahlilinde (Tebyinü’l-Kur’an; c: 2, s: 40) geniş açıklama yaptığımızdan, detayın oradan okunmasını öneriyoruz.
O gün kesinlikle haksızlık söz konusu olmayacaktır:
O gün Biz bütün insanları önderleriyle çağıracağız. Ki o gün, kimin kitabı sağ eline verilirse, işte onlar kendi kitaplarını okuyacaklar ve onlar kandil fitili/ çekirdeğin iplikçiği kadar [en küçük] bir haksızlığa uğratılmayacaklar. (İsra/71)
Ayette göğün açılarak kapı kapı, yani bir anlamda delik deşik olduğu beyan edilmiştir. Bilindiği üzere Rabbimiz birçok ayette göğün bir tavan olduğundan bahsetmiştir. Gök gerçekten de bir tavan işlevindedir. Bu özelliği ile gökyüzü, uzaydan bize gelebilecek her türlü felaketi engellemektedir.
Ve Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise, onun [gökyüzünün] ayetlerinden yüz çevirenlerdirler. (Enbiya/32)
Kıyamet esnasında gökyüzünün bu özelliği ortadan kaldırılacak, gökyüzü delik deşik olacak, gökten meteorlar, zararlı ışınlar yeryüzüne inecektir. Bu konuya ait bir çalışmayı aşağıda naklediyoruz:
GÖĞÜN GERİ ÇEVİRDİKLERİ
Ve O geri çeviren gök… (Tarık Suresi/11)
Ayetin Arapçasında geçen "rec" kelimesi geri çevirmek, döndürmek anlamlarını vermektedir. Dünya'mızdaki yaşamın oluşması için olmazsa olmaz şartlardan biri yağmurun yağmasıdır. Güneş'in ışınlarının yeryüzündeki sulara vurmasıyla buharlaşan su ne oluyor da Uzay'ın uçsuz bucaksız boşluğunda kaybolmuyor? Peygamberimiz döneminde de yağmurun sürekli yağdığını, yeryüzüne suyun sürekli döndüğünü söylemek mümkündü. Fakat suyun yeryüzüne dönüşünün sebebini gökyüzündeki çevirici özelliğe bağlayacak bilgi Peygamberimiz döneminde mevcut değildi. Atmosfer'deki ayrı tabakaların varlığı öğrenildikten sonra, bu tabakalardan biri olan Troposfer'in, su buharının uzaya kaçmasını, yeryüzündeki canlılığının yok olmasını önlediği ortaya çıktı. Bu tabaka geri döndürücü özelliğiyle su buharının yağış olarak geri dönmesine sebep olmaktadır.
Daha önceki bölümde, gökyüzünün korunmuş olduğunu söyleyen ayeti incelerken gördüklerimizin çoğu da, gökyüzünün geri döndürücü özelliği sayesinde olmaktadır. Gökyüzü Uzay'dan gelen radyoaktif parçacıkları, radyasyonu ve zararlı ultraviyole ışınlarını Uzay'a geri yansıtarak Dünya'mızı korumaktadır. Gökyüzü böylece bir yandan Uzay'dan gelen zararlıları Uzay'a geri çevirerek, bir yandan ise Dünyamızdaki hayat için gerekli olan su buharını Dünya'ya geri çevirerek yaşamımızı devam ettirmektedir. Son asırda keşfedilen gökyüzünün bu özelliğine Kuran'da dikkat çekilmesi ne Peygamberimiz dönemindeki insanların bilgileriyle, ne de tesadüfle açıklanabilir.
KIRILMAZ, BOZULMAZ ŞEMSİYE
Atmosfer'in geri döndürücü özelliği olmasaydı, Dünya'daki ısının yaşam için gerekli olan aralıkta bulunması da mümkün olmazdı. Yaşam ancak çok sınırlı bir ısı aralığında mümkündür; Güneşin ısısı ve mutlak sıfır aralığındaki ısıların oluşturduğu spektrumda sadece % 1'den ufak bir aralıkta yaşam var olabilmektedir. Bu % 1'den küçük aralığın tutturulması kadar, devam ettirilmesi de önemlidir. Sıcaklıktaki ani iniş ve çıkışlar da hayatı yok edebilirdi. örneğin Dünya'da bulunduğumuz yerde sıcaklık 20° C iken bir anda ısı 100° C ye çıksaydı veya –100° C inseydi, yaşamamız imkansız olurdu. Atmosfer, geri döndürücü özellikleriyle sıcaklıktaki istikrarı sağlamakta ve insanlığa, canlılığa hizmet için yaratıldığını göstermektedir.
Atmosfer'in % 77'si azottan, % 21'i oksijenden, % 1'i ise karbondioksit ve diğer gazlardan oluşmaktadır. Bu oranlar yeryüzündeki yaşam için mükemmel ayarlanmış oranlardır. Örneğin Dünya'mızdaki oksijenin oranı % 21'den % 22'ye çıksaydı bir yıldırımın orman yangını başlatma olasılığı % 70 artacaktı. Atmosfer'deki oksijen ve azot oranları daha fazla olsaydı yaşamsal fonksiyonlar zararlı şekilde hızlanacaktı. Eğer bu oranlar daha az olsaydı yaşamsal fonksiyonlar zararlı şekilde yavaşlardı. Tüm bu oranların tutturulması Dünya'daki gerekli oluşumların arka arkaya yaratılmasıyla mümkün olmuştur. Atmosfer'deki geri döndürücü özellik bu zorunlu oluşumlardan sadece biridir. Fakat sırf bu özellik dahi olmasaydı hiçbirimiz var olamayacaktık. Elindeki şemsiyenin tesadüfen oluştuğuna kim ihtimal vermektedir? Peki, gökyüzü bizi mükemmel bir şemsiye gibi korurken, aynı zamanda yeryüzündeki suyun ve havanın uzaya kaçmasını engellerken, yerine getirdiği görevleri acaba kimler tesadüflerle açıklamaktadır? Yaratıcımız var olabilmemiz için gerekli tüm şartları mükemmel bir şekilde planlamış ve bizi yaratmıştır. Daha sonra ise gönderdiği kitabı Kuran'la bu mükemmel yaratılışlara gözlerimizi çevirmiştir.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla