Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10. April 2013, 05:33 AM   #17
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Alıntı:
yüce Allah dileseydi iblis zaten Adem'e secde ederdi.
Sevgili Merdem,

Şimdi ben bir adam öldürsem,

Sonrasında bu Allahın takdiri diye suçu Rabbimize atsam,

Etik olur mu?

Rabbimizin emri içerisinde hamd yani program vardır. Sonuçta hamd onadır.

Alıntı:
http://vekuran.blogspot.com/2012/05/...gore-hamd.html

KURANA GÖRE HAMD

Nasıl Mülk Allahın ise, Hamd da Allahındır. (64/Teğabün 1) Onun lütfuna, ilmine yapılır. Kurandaki kullanımlarına baktığımızda Hüküm-Emir-Buyruk,Programlama anlamlarındadır. Bu programlama, yarttığı mülkü bir düzen içinde yürütmesidir. Kısacası Yarattıklarını, başlangıcından itibaren pragramlayıp yaptıklarından dolayı Hamd, Allahındır. Allahın yarattıkları da, Onun hamdi ile yani programlaması ile hareket(s-b-h) ederler. (17/İsrâ, 44)

Kur'an'da hamd, çoğul kullanım yapılmayıp hepsi Allah'a nisbet edilmiş olarak 43 yerde geçmektedir. Ayrıca, 17 âyette de esmaü'l-hüsnadan “hamîd” ismi yer almaktadır. Bir yerde de hamd edenler anlamında “hâmidûn” kelimesi kullanılır. Son nebinin ismi olan ve hamd kökünden türeyen “Muhammed” kelimesi, 4; “Ahmed” ise 1 yerde, “makam-ı mahmûd”, yine 1 yerde kullanılır. Dolayısıyla “hamd” kelimesi ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de toplam olarak 67 yerde geçmektedir. Kur'an’ın ilk âyeti olan "El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin" (Hamd, Kâinatın rabbi, yani yaratıcısı, programlayıcısı ve geliştiricisi olan Allah'ındır.) cümlesi Kur'an'da 7 yerde geçmektedir. "El-hamdü lillâh" cümlesi ise 23 yerde tekrarlanır. El-hamdü lillâh cümlesiyle başlayan 5 sûre vardır. (1/Fâtiha, 6/En'am, 18/Kehf, 34/Sebe' ve 35/Fâtır sûreleri.)

Mü’minlerin dâvâ, dâvet ve duâlarının sonu da şudur: Hamd âlemlerin Rabbi Allah'ındır (10/Yûnus, 10). Zaten ilkte de, sonda da hamd, Allah'ındır.(28/Kasas, 70). Her şey Rabbına devamlı hamd üzeredir. (17/İsrâ, 44). Bütün ins-cin yani her şey, kâfirler dışındaki tüm yaratıkların hamdı Allah’ındır (13/Ra'd, 13). "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu hamd ile, övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur." (17/İsrâ, 44). "Göklerde ve yerde hamd O'nundur." (30/Rûm, 18) "El-hamdü lillâh (hamd Allah'ındır.) de. Fakat onların çoğu düşünmezler." (29/Ankebut, 63) “Çocuk edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir velîye/dosta da ihtiyacı olmaya Allahındır hamd (el-hamdü lilâh) de ve tekbir getirerek O’nun şânını yücelt (‘Allahu Ekber’ de).” (17/İsrâ, 111) El-hamdü lillâh. Hamd, "Övgü" ve "Şükür" Kelimelerinden Daha Zengin Anlamlıdır.

Fatiha suresi de, özellikle Ehli Kitab’ın, aşırı Nebi yüceltmeleri, Allah’ı “öfkeli, azaba meraklı, nefret eden” bir Tanrı (haşa subhanAllah), Nebileri ise – özellikle isa nebiyi – “merhametli kral”, insanları yargılayacak “din gününün yargıcı” – kendini tasdik edenler ve “onu övüp yüceltenler için” kefaret ödedi ve onları cennete sokacak , “onu övüp ondan yardım istemeliyiz” tanımlamalı inançlarına ( Bkz. İlgili Kuran ayetleri ) ve tüm benzer inançlara, AYNI KAVRAMLARI KULLANARAK dev bir reddiye olarak Kuran’ın girişine yazılmıştır:

“Çok Merhametli ve Merhamet ile muamele eden Allah’ın adıyla

SON HÜKÜM ( el-Hamd) Allah’a aittir,
O, Çok Merhametli ve Merhamet ile muamele edendir,
Hesap Gününün YARGICI ( MELİKİ-HÜKÜMDARI) O’dur,
Yalnız Sana kulluk eder ve YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ,
Bizi dosdoğru yoluna ilet,
Kendilerine Vahiy verdiklerinin yoluna,
Gazaba uğramışların ve sapmışlarınkine uğratma. ”

Hamd kelimesi bilinenin aksine, sadece ÖVGÜ değil, HÜKÜM-EMİR-BUYRUK manalarında da ve tabi ki bunların mecmuası olan VAHİY manasıda da kullanılmıştır Kuran’da. “Rabbinin Hamdini Tesbih Et” demek, Rabbinin hükmünü emrini buyruğunu yani istediğ programı, VAHYİ, kesintisiz olarak anlat ve yaşa demektir.

“Melekler Rabbinin HAMDİNİ TESBİH EDERLER” demek, “Melekler Allah’ın emrini-buyruğunu-hükmünü KESİNTİSİZ OLARAK başlangıçlarından itibaren bir programa göre, yerine getirirler” demektir.

Fatiha Suresinde dikkat edilirse EL marife takısı ile gelmiş olup konudaki bilinen HÜKMÜ belirler. Yani kıyamette insanın SON HÜKMÜ SADECE ALLAH’INDIR der. Hamd yerine Oraya ÖVGÜLER yazmak gramer olarak da imkansızdır, çünkü kelime marife takısı olan EL ile birlikte gelmiştir. İlk dönemden beri müfessirler bu EL takısı yüzünden yaptıkları “tüm övgüler yüceltmeler” şeklindeki çevri anlamın GRAMER OLARAK YANLIŞ OLDUĞUNU GÖRDÜKLERİ HALDE çeşitli yorumlarla bu yanlışı aşmaya çalışmışlar, bazıları bu sıkıntıyı ifade de etmişlerdir. Hatta “HAMD” kelimesinin kökeni hakkında da tartışmalara girmişler ve arapçada tam bir köken de bulamamışlardır. Bunları kendi tefsir kitaplarında okumak mümkündür. Tabiki “SON DERECE ADİL HATTA MERHAMETLİ BİR HÜKÜM” içerisinde ÖVGÜYÜ barındırır ki buna da tek layık olan alemlerin Rabbi Allah’tır.

“Fesebbih bi hamdi rabbike” tam çeviride rabbini hamd ile tesbih et demek değil RABBİNİN HAMDİNİ (Buyruğunu/Vahyini) TESBİH ET ( sürekli anlat ve yaşa ) demektir.

Müteşabih yani benzeşmeli anlatımı, DUHA suresinin son ayetinde ” ….. bi nimeti rabbike fe haddis” şeklinde gelmiştir. Buradaki Bİ NİMETİ RABBİKE ile Bİ HAMDİ RABBİKE dikkat edilirse aynı gramer formundadır. Nedense ilkini RABBİNİN NİMETİNİ şeklinde doğru olarak çevirdikleri halde tıpkı gramer olan Bİ HAMDİ RABBİKE’yi ” rabbini hamd İLE” diye yanlış çevirmektedirler. Oysa ikisi de aynı formdadırlar ve iki ayet de Muhammed Nebi (selam ona) şahsında aynı şeyi emretmektedir.

bi nimeti rabbike fe haddis = RABBİNİN NİMETİNİ (Vahyini) DURMAKSIZIN ANLAT ,
fesebbih bi hamdi rabbike = RABBİNİN HAMDİNİ (Vahyini) SÜREKLİ ANLAT/YAŞA demektir.

Şimdi günlük kullandığımız ve yanlış anlaşılmış kelimeye gelelim.

Elhamdullilah sanilanin aksine, Allah'a hamd olsun değil, "Hamd Allah'ındır" manasina gelir. Hamd kelimesi Kuran'da çoğul halde gecmemektedir. "Hamd" övgü ise asagidaki ayetlerde, övgü Allah'adır, Allah'a hamdolsun, degil. Övgü Allah'ındır olarak çevrilmeli.

“Hamd olsun”, ibaresi Kuran da geçmiyor..! Zaten, Rasule selam olsun derken, bu selam kimden istiyoruz; Allah'tan.. Peki, Allah'a hamd ( övgü ) olsun ne manaya geliyor. Hiç düşündünüz mü ? Kimden isteniyor ? Türkçeye çevirirken neden bu kadar dikkatsiz davranılmış meallerde anlamış değiliz. Galiba ataları körü körüne taklit.

Rasul'e selam olsun, sofranız bereketli olsun, yüzünüz aydın olsun vs..

1. Sofraniz bereketli olsun diyen kişi,
2. Sofra sahibi
3. İstenilen, dua edilen, dualara icabet eden Allah ..!

Allah'a hamdı kimden istiyoruz.. Allah'tan kendisine hamd etmesini mi istiyoruz ?

"Rasul'e salat edin" i hatırlayalım, “salat edin” olmuş, Rasul'e salat olsun.. Nekadar trajikomik.. Allah'in ve meleklerin zaten yaptigi "salatı", müminler niye, Rasul'e salat olsunla tekrar Allah'a havale ediyorlar ! Üzerlerine düşen görevleri.. Allah zaten yaptığını ayetlerde söylüyor ve bizlere “müminler siz de salat edin” diyor, Güya Müminler ne yapıyor, “Allah'ım sen salat et” demek ile Allahın Rasulüne olan sorumluluklarından sıyrıldıklarını zannediyorlar..

Hamd, övgü manasında ise eğer, çoğulu kullanılmadığı için, "Övgü Allah'ındır" olur. Eğer övgü demek ise HAMD, Bu övgüyü kim yapıyor, bu övgü neden övgüler değil, herkesin bildiği bir tane standart övgü mü var yoksa ?

Hamd Allah'adır, Allah'a hamd olsun vs. değil. Hamd Allahındır...

Aynı, Zikrullah' ta olduğu gibi.. “Allah'in zikri” gibi Allah'ın hamdi veya hamd Allah'ındır.. Şimdi, zikrullah'ı, Allah'a zikr olsun, olarak çevirebilirmiyiz ! Öyleyse..

Allah'ın duaya ihtiyaci yok.. Duaya ihtiyaci olanlar bizleriz, beşeriz.. O dualara icabet eden, karsılık veren, kabul eden..

Hamd, alemlerin Rabbi Allah'ındır. ( Fatiha 2 )

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'ındır. Sonra kafir olanlar (hala putları) Rab'leri ile denk tutuyorlar. ( E’nam 1 )

Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, alemlerin Rabbi Allah'ındır. ( E’nam 45 )

İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz. ( Kasas 70 )

Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: 'Hamd bizi buna ulaştıran Allah'indir. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimizin elçileri hak ile geldiler.' Onlara: ' Işte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir' diye seslenilecek. ( Araf 43 )

Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve "hamd alemlerin Rabbi olan Allah'indir" denilmiştir. ( Zumer 75 )

Araf 43 ile anlam yerine oturuyor..

Cennete girenler, Övgü Allah'ındır, Eğer O bize hidayet vermeseydi doğruya eremeyecektik mi diyorlar yoksa,

Buyruk/emir/karar Allah'ındır, Eğer O bize hidayet vermeseydi doğruya eremeyecektik.. mi diyorlar.. ?
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla