Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15. August 2009, 01:56 PM   #3
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Bu ayette Rabbimiz, insanı bir nutfeden [döllenmiş yumurtadan] yarattığını; böyle olmasına rağmen insanın bunu unutup Allah’a hasımlığa soyunduğunu açıklarken hem kendi varlığının delillerine hem de insanın nankör yapısına dikkat çekmektedir. İnsanı çok hakir, değersiz bir konumdan çok saygın bir duruma getirenin bizzat Allah olmasına rağmen insanoğlu kerameti kendisinden belleyerek ve geçici nimetlere bel bağlayarak şımarmakta, böylece Rabbine karşı nankörce bir tutum takınmaktadır. Bu durum daha evvel Ya Sin suresinde de dile getirilmişti:

Ve o insan [o kişi], kendisini bir nutfeden [bir damla sudan] yarattığımızı görmedi mi de şimdi o, apaçık bir hasımdır [düşmandır].
Ve kendi yaratılışını dikkate almayarak Bize bir örnekleme yaptı. Dedi ki: “Kim diriltecekmiş o kemikleri? Onlar çürümüş iken!”
De ki: “Onları ilk defa yaratan, onları diriltecektir. Ve O, her yaratmayı çok iyi bilendir. O, size o yemyeşil ağaçtan bir ateş yapandır. Şimdi de siz ondan yakıp duruyorsunuz.
Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibilerini de yaratmaya kadir değil midir? Evet [elbette kadirdir]! Ve O, çok mükemmel yaratandır, çok iyi bilendir.
Şüphesiz ki O bir şeyi dilediğinde, O’nun buyruğu / işi o şeye “Ol!” demektir; o da hemen oluverir. (Ya Sin/77–82)
İnsanın Rabbine hasım kesilmesi, Allah’ın gönderdiği elçileri ve bu elçilerin tebliğ ettiği mesajları kabul etmemesi, bunun sonucu olarak da öldükten sonra dirileceği gerçeğini inkâr ederek Allah’a karşı sorumlu olduğunu reddetmesidir. Bu tıynettekiler kıyameti ve haşri yalanlamaya çok istekli davranarak bu hasımlıklarını her fırsatta hareketleriyle ortaya koymaya çalışırlar. Bunu Resulullah döneminde açık açık yaparken günümüzdeki temsilcileri ise aynı düşmanlığı sinsi yöntemlerle, çoğu zaman da bilimsel jargon kullanarak yapmaya kalkışmaktadırlar:
Öldüğümüz ve toprak, kemik olduğumuz zaman mı, gerçekten mi biz tekrar dirilecekmişiz? (Saffat/16)
Öldüğümüz ve toprak, kemik olduğumuz zaman mı, gerçekten mi biz karşılık göreceğiz? (Saffat/53)
Ama kendilerine içlerinden uyarıcı geldiğine şaşırdılar da kâfirler, “Bu şaşılacak bir şeydir! Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi? Bu uzak bir dönüştür” dediler. (Kaf/2, 3)
Ve onlar: “Biz yeryüzünde kaybolduğumuzda mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışta olacağız?” dediler. Aksine onlar, Rabblerine kavuşmayı [O’nun huzuruna varacaklarını] inkâr ediyorlar. (Secde/10)
Ve onlar dediler ki: “Biz, bir kemik yığını olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz vakit mi, gerçekten biz, yeni bir yaratılışla diriltilecek miyiz?” (İsra/49)
Bu, ayetlerimizi inkâr etmiş olmaları ve: “Sahi bizler, bir yığın kemik ve ufalanmış toz olduğumuz zaman mı, yeni bir yaratılışla diriltilmiş olacağız?” demiş olmaları nedeniyle onların cezasıdır. (İsra/98)

Size, gerçekten siz öldüğünüz, toprak ve kemik olduğunuzda, mutlak surette sizin çıkarılacağınızı mı vaat ediyor? (Müminun/35)
İnsanın nutfeden yaratıldığı birçok kez [Kehf/37, Hacc/5, Mü’minun/13, 14, Fatır/11, Mü’min/67, Necm/46, Kıyamet/37, İnsan/2, Abese/19] vurgulanmıştır. Ayrıca aşağıdaki ayet, insana neden yaratıldığını hatırlatarak yaratıcısına hasım olması durumunda neyle karşılaşacağını veciz bir dille haber vermektedir:


Onun için insan neden yaratılmış olduğuna bir baksın; omurga ile göğüs kemikleri arasından çıkan, atıcı bir sudan başlanarak yaratıldı.
Şüphe yok ki, O, bütün sırların meydana çıkarıldığı gün onun geri döndürülmesine güç yetirendir. (Tarık/5-9)
5 – Hayvanları O yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Siz onlardan bir kısmını da yersiniz.
6 – Ve onlarda [hayvanlarda], akşam vakti getirdiğinizde ve sabahleyin saldığınızda sizin için bir güzellik vardır.
7 – Ve onlar [hayvanlar], ancak canınızın bir parçası tükenerek ulaşabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz, kesinlikle çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
8 – Ve O [Allah], kendilerine binesiniz, hem de ziynet olsun diye atları, katırları ve eşekleri yarattı. Ve O, bilmediğiniz şeyleri yaratıyor.
Bu ayetlerde Rabbimiz koyun, deve, keçi ve sığır gibi hayvanların önemine değinerek insanlığın bu hayvanlardan gıda, giyecek, ziynet, taşıma ve ulaşım alanlarında nasıl yararlandıklarını hatırlatmaktadır. Bu hayvanların olmaması durumunda insan hayatının ne tür yoksunluk ve sıkıntılarla iç içe olacağı herkesçe takdir edilebilir. Bu nedenle, bu nimetleri veren Allah unutulmamalıdır.


Ve Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme kıldı. Ve hayvanların derilerinden yolculuk ve konaklama günlerinizde evler ve yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar, döşeme eşyası ve kazanç kıldı. (Nahl/80)
Ve onlar görmediler mi ki: Biz şüphesiz onlar için ellerimizin [kudretimizin] meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yarattık da onlar, onlara sahip bulunuyorlar.
Ve onları, kendileri için zelil kıldık da. Bu yüzden binekleri onlardandır. Onlardan yiyip duruyorlar da.
Ve onlarda daha birçok menfaatler ve içecekler var. Hâlâ şükretmeyecekler mi? (Ya Sin/71-73)
En’amda da sizin için kesinlikle bir ibret vardır. Onların karınlarındaki şeylerden size içiririz. Onlarda sizin için birtakım yararlar daha vardır. Ve siz, onlardan yersiniz, onların üzerinde ve gemilerin üzerinde taşınırsınız yüklenirsiniz. (Mü'minun/21-22)
Allah, onlardan bir kısmına binesiniz diye sizin için hayvanları kılandır [yaratan, ayarlayandır]. Onların bir kısmından da yiyorsunuz. Ve sizin için onlarda daha nice menfaatler vardır. Ve [Allah] Onların üzerinde gönüllerinizdeki bir arzuya erersiniz diye [hayvanları kılandır [yaratandır, ayarlayandır]]. Ve siz, onlar üzerinde ve gemiler üzerinde taşınırsınız.
Ve Allah size ayetlerini gösteriyor. Peki, şimdi Allah’ın âyetlerinin hangisini inkâr edersiniz? (Ğâfir/79-81)
Ve O, bütün çiftleri [eşleri] yarattı ve siz onların sırtına binip üzerlerine yerleşirsiniz. Sonra onun üzerine yerleştiğiniz zaman, Rabbinizin nimetini anarak: “Bunları bizim hizmetimize veren Allah eksikliklerden münezzehtir. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz de yalnızca Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri kıldı. (Zuhruf/12-14)
9 – Yolun doğrusu yalnızca Allah üzerinedir [Allah’a borçtur]. Onun [Yolun] eğrisi de vardır. Ve eğer O [Allah] dileseydi, size topluca hidayet ederdi.


Bu ayette Rabbimiz, merhameti gereği elçi göndererek, kitap indirerek insanlara yolun doğrusunu bildirdiğini, yolun eğrisi de bulunduğu için onları eğri yoldan korumak istediğini, ama insanları özgür bıraktığını, kimseyi doğru yol için zorlamadığını, isteyenin sonucuna katlanmayı göze alarak eğri yola da gidebileceğini beyan etmektedir. Bu konu onlarca ayet ile insanlara açıklanmıştır:
Onları doğru yola getirmek senin boynuna borç değildir, ancak Allah dilediği kimseyi doğru yola getirir. Ve hayırdan infak ettiğiniz şeyler sırf kendiniz içindir. Ve siz yalnızca Allah rızasını gözetmenin dışında infak etmezsiniz. Ve hayırdan ne infak ederseniz o size tastamam ödenecektir. Ve siz zulmedilmeyeceksiniz. (Bakara/272)
De ki: “Geliniz, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, imlak haşyetiyle [fakirlik endişesiyle / fakirleştiriliriz korkusuyla] çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi ve onları Biz rızklandırıyoruz. Ve kötülüklerin açığına ve gizlisine yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmeyin. İşte bunlar, aklınızı kullanasınız diye O’nun size vasiyet ettikleridir.
Yetimin malına da yaklaşmayın; yalnız erginlik çağına erişinceye kadar [malına] en güzel biçimde hariç [bu şekilde yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz]. Ve ölçüyü, tartıyı hakkaniyetle tastamam yapın. Biz kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Söylediğiniz zaman da, yakınınız da olsa adil olun ve Allah'a verdiğiniz sözü tastamam tutun. İşte bunlar öğüt alıp düşünesiniz diye O’nun [Allah’ın] size vasiyet ettikleridir.
Ve şüphesiz ki, bu, dosdoğru olarak Benim yolumdur. Hemen ona uyun. Ve yollara uymayın da sizi O’nun yolundan ayırmasın. İşte bunlar, takvalı davranırsınız diye O’nun [Allah’ın] size vasiyet ettikleridir.
Sonra Biz, Rablerine kavuşacaklarına inansınlar diye iyilik, güzellik üretenlere tamam olarak, her şeyi genişçe açıklamak ve kılavuz ve rahmet olmak üzere Musa’ya Kitap’ı verdik.
Ve bu [Kur'an], “Kitap, sadece bizden önceki iki topluluğa [Yahudi ve Hıristiyanlara] indirildi; biz ise, onların ders yapışlarından habersizdik [o kitapları okuyamıyor ve dillerini anlayamıyorduk]” veya “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz diye Bizim indirdiğimiz bereketli bir kitaptır. O nedenle, rahmet olunmanız için ona uyun ve takvalı davranın. İşte size de Rabbinizden açık delil, kılavuz ve rahmet gelmiştir. Öyleyse Allah’ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmeleri sebebiyle azabın kötüsüyle cezalandıracağız. (En’am/151-157)
De ki: “İşte, en kesin ve üstün delil, Allah’ındır. O nedenle eğer O [Allah] dileseydi, elbette hepinize kılavuz olurdu.” (En’am/149)
Oysa Rabbin dileseydi elbette yeryüzündekilerin hepsi topluca inanırdı. Artık, inananlar olmaları için, insanları sen mi zorlayacaksın? (Yunus/99)
Ve de ki: “O hak [gerçek], Rabbinizdendir. O nedenle dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Şüphesiz Biz zalimler için duvarları, çepeçevre onları içine almış bir ateş hazırladık. Ve eğer yağmur yağsın isterseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su yağdırılır. O ne kötü bir içecektir! Dayanma/sığınma yeri olarak da ne kadar kötüdür! (Kehf/29)
Her nefis [kimliği olan varlık] ölümü tadıcıdır. Ve fitne olmak üzere, sizi Biz, şer ve hayır ile belalandırırız. Ve siz yalnız Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya/35)
O [Allah] dedi ki: “İşte bu Benim üzerime aldığım dosdoğru bir yoldur. Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün yoktur. Şüphesiz ki onların hepsine vaat edilen yer de cehennemdir. Onun için yedi kapı vardır. O kapıların her biri için onlardan bir parça ayrılmıştır.” (Hıcr/41)
Eğer Rabbin dileseydi, insanları elbette tek bir ümmet [önderli topluluk] kılardı. Oysa Rabbinin rahmet ettiği kişiler hariç onlar anlaşmazlığı sürdürmektedirler. Onları işte bunun için yarattı. Ve Rabbinin “Ant olsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan, onların tümünden dolduracağım” Söz’ü tamamlanmıştır. (Hud/118,119)
10, 11- O, sizin için gökten bir su indirdi. İçecekleriniz ondandır. Hayvanları otlattığınız ağaçlar-bitkiler de ondandır. O [Allah], onunla [su ile] sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve tüm meyvelerden bitiriyor. Şüphesiz bunda tefekkür eden bir toplum için kesinlikle birer ayet vardır.
12 – Ve O [Allah], geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ayetler vardır.
13 - Yeryüzünde sizin için renkleri değişik olarak yarattığı şeyleri de [sizin hizmetinize sunmuştur]. Şüphesiz bunda öğüt alan bir toplum için kesinlikle bir ayet vardır.
14 – Ve O, denizden taze et yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye lütfundan rızk aramanız için ve şükredesiniz için denizi sizin emrinize verendir. -Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun.-
Rabbimiz bu ayetlerde her gün iç içe bulunduğumuz, onlar olmadan olamayacağımız nimetlerini hatırlatmıştır. Yiyeceklerimizin, içeceklerimizin temel kaynağı olan su, birinci planda verilmiştir. Sonra bunların oluşabilmesini sağlayan gece-gündüzün dönüşümden ve diğer nimetlerden söz edilmiştir.
Ve O’nun [Allah’ın] rahmetindendir ki O, geceyi ve gündüzü; onda [gecede] dinlenesiniz ve [gündüzün] O’nun lütuf ve kereminden arayasınız ve şükredesiniz diye kıldı. (Kasas/73)
O, yeryüzünü sizin için bir döşek yapan, oradan sizin için yollar açan ve gökten bir su indirendir.” dedi. -İşte Biz o su ile türlü türlü bitkilerden çiftler çıkardık. Yiyiniz ve hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz akıl sahipleri için bunda nice ayetler vardır! Biz sizi ondan [yeryüzünden] yarattık, sizi ona döndüreceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.- (Ta Ha/53)
Konumuz olan paragrafta sayılan nimetler ile ilgili olarak Kur’an’da daha yüzlerce ayet mevcuttur. Nimetlerin burada sayılma nedeni, onlardan dolayı Allah’a şükredilmesi, bedellerinin ödenmesi gerektiği mesajını vermektir.
15, 16- Ve O [Allah] sarsıntıya uğratır diye yeryüzünün içinde sabit- sağlam dağlar, ırmaklar ve siz doğru yolu bulasınız diye yollar Ve daha nice alâmetler bıraktı. Ve Onlar yıldızlarla/Kur’an ayetleri öbekleriyle yollarını bulurlar.
Bu ayetlerde Rabbimiz dağların fonksiyonuna değinmiş, dağların insanlar için çok büyük bir nimet olduğuna dikkat çekmiştir.
Ayetlerden anlaşılan odur ki, dağların yaratılmasındaki hikmet insanların sarsılmamasını sağlamaktır. Sabit dağlar olmasaydı, insanlar yeryüzünde çalkalanıp sallanacak, ayaklarını sağlamca yere basıp ayakta dura­mayacak, deprem oluyormuş gibi sürekli sallantı halinde olacaktı. Rabbimiz yeryüzünü oluştururken, yani yerkabuğu jeolojik süreç içinde şekillenirken, Rabbimiz, dengeyi sağlamak için sağlam kazıklar denen dağları var etmiştir. Bu dağlar yeryüzünü ve yeryüzündekileri olumsuz etki­leyecek yer sarsıntılarına engel olmak suretiyle stabiliteyi [dengeyi] sağlamaktadır.
Dağların fonksiyonu ile ilgili Kur’an’da birçok ayet vardır:
Ve Biz, Yeryüzünün içinde, onlar sarsılmasın diye sağlam kazıklar kıldık. Ve orada yollarını bulsunlar diye bol bol yollar kıldık. (Enbiya/31)
Bunların dışında, Ra’d/3, Hıcr/19, Neml/61, Lokman/10, Fussılet/10, Sebe/13, Kaf/7, Mürselat/27, Nebe’/7 ve Naziat32’ye de bakılmalıdır.
Dağların fonksiyonuna ilişkin daha evvel Mürselat suresinin tahlilinde geniş açıklama yapıldığından, konunun oradan (Tebyinü’l Kur’an; c. 2, s. 51) tekrar okunmasını öneriyoruz.

17 – Öyleyse yaratan [Allah], yaratmayan [putlar] gibi olur mu? Hala düşünmeyecek misiniz?
18- Ve eğer Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız, onları sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah Gafur’dur, Rahîm’dir
19 – Ve Allah, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilir.
20, 21- Ve onların Allah’ın astlarından yakardıkları şeyler herhangi bir şey yaratmazlar, kendileri yaratılmışlardır, ölülerdirler, diri değildirler. Ne zaman dirileceklerine de bilinçleri olmaz.
22- Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. Artık şu, ahirete inanmayan kimseler; onların kalpleri inkârcıdır ve onlar, kendilerinin büyük olduğuna inanan kimselerdir.
23 – Allah’ın, onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bildiğine hiç şüphe yoktur. Şüphesiz O [Allah], kendilerinin büyük olduğuna inananları sevmez.
Rabbimiz, gerçek ilahlığını, her şeyin yaratıcısı olduğunu ve her şeyi Kendisinin idare ettiğini açık kanıtlarla ortaya koyduktan sonra, “Öyleyse yaratan [Allah], yaratmayan [putlar] gibi olur mu? Hala düşünmeyecek misiniz?” buyurarak Kendisini gereği gibi takdir edemeyen inkârcıları kınamakta, akılsızlıklarını ve nankörlüklerini eleştirmektedir.
Sahte ilahlar ile “Tek Gerçek İlah”ın farkını ortaya koyan ve “Gerçek İlah”ın doğru olarak tanınması gerektiği mesajını veren onlarca ayet vardır:

Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah’ın astlarından şu yakardıklarınız bir araya gelseler, bir sineği bile asla yaratamazlar. Ve sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen ve istenen güçsüzdür.
Allah’ı gereği gibi ölçemediler [değerlendirip bilemediler]. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye üstündür. (Hacc/73, 74)
De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm [esenlik, güvenlik] de seçip arı duru hâle getirdiği kullarınadır. Allah mı hayırlıdır, yoksa onların ortak koştuğu şeyler mi?”
(Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, gökleri ve yeryüzünü yaratan, gökten sizin için su indiren mi? Sonra da Biz onunla, bir ağacını bile bitirmenizin söz konusu olmadığı güzel güzel bahçeler bitirmişizdir. Allah’la beraber başka bir ilâh mı var! Aksine onlar zulümde devam eden bir kavimdir.
(Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, yeryüzünü barınak kılan, aralarında nehirler kılan, onun için sabit dağlar kılan ve iki deniz arasına engel kılan mı? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Bilakis onların çoğu bilmiyorlar.
(Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, kendine yalvardığı zaman bunalmışa karşılık veren ve kötülüğü gideren, sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı? Allah’ın yanında başka bir ilâh mı var? Çok az düşünüyorsunuz!
(Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, karanın ve denizin karanlıkları içinde size kılavuz olan, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Allah onların koştukları ortaklardan çok yücedir.
(Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, önce yaratan, sonra onu iade edecek olan ve sizi hem gökten, hem yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilâh mı var? De ki: Eğer doğru kimseler iseniz, kesin delilinizi getiriniz!
De ki: “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilmez. Ve onlar, ne zaman diriltileceklerinin bilincine varmazlar. (Neml/59-65)
Onların kendileriyle yürüyecek ayakları, tutacak elleri, görecek gözleri veya işitecek kulakları mı var? De ki: “Çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun ve bana mühlet vermeyin.” (A’raf/195)
İşte bu, Allah'ın yaratmasıdır. Haydi, gösterin Bana! O'nun astlarından olan kimseler ne yaratmıştır? Aslında o zalimler, apaçık bir sapıklık içindedirler. (Lokman/11)
De ki: “Allah’ın astlarından yakarıp durduğunuz ortak koştuğunuz kimseleri gördünüz mü? Gösterin bana, yeryüzünden neyi yaratmışlardır? Ya da onlar için göklerde bir ortaklık mı var? Ya da Biz kendilerine bir kitap vermişiz de onlar, ondan bir delil üzerinde midirler?” Bilakis o zalimler, birbirlerine aldatmadan başka bir vaatte bulunmuyorlar. (Fatır/40)
24, 25 – Ve onlara: “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, onlar, kıyamet günü, kendi günahlarını tam olarak yüklenmek ve bilgisizlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yüklenmeleri için, “Öncekilerin efsanelerini” dediler. Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!
26 - Şüphesiz onlardan önceki kimseler tuzak kurdular da Allah, onların duvarlarına temellerinden geldi. Sonra da çatı tepelerinden üzerlerine çöktü. Ve onlara azap akledemedikleri bir yönden geldi.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla