Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15. August 2009, 01:57 PM   #4
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Bu ayetlerde Mekkeli müşriklerin tutumları, yanlış inançları bir kez daha ortaya konarak onlara geçmişteki toplumlardan kendilerine benzeyen kavimlerin başlarına gelenler hatırlatılmaktadır. “Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür! Şüphesiz onlardan önceki kimseler tuzak kurdular da Allah onların duvarlarına temellerinden geldi. Sonra da çatı tepelerinden üzerlerine çöktü. Ve onlara azap akledemedikleri bir yönden geldi” şeklindeki bu hatırlatmayla bu nankör inkârcılara akıllarını başlarına almaları mesajı verilmektedir. Ayetin ifadesinde müşriklere yönelik ileri derecede bir tehdit söz konusudur.
Gerçekten de Kur’an’da nakledilen kıssalar, arkeolojik kazılar, dünya üzerindeki binlerce ören yerleri ve tarihi bilgiler geçmiş kavimlerin başına gelen korkunç felaketleri göstermektedir. Rabbimiz bu uyarıyı önemine binaen birçok kez yapmıştır:
İşte hepsini günahları sebebiyle yakaladık: onlardan kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, onlardan kimini korkunç bir ses yakaladı, onlardan kimini yerin dibine geçirdik, onlardan kimini de suda boğduk. Ve Allah onlara zulmetmiyordu velâkin onlar kendilerine zulmediyorlardı. (Ankebut/40)
Fakat onlar yüz çevirdiler [karşılığını vermediler]. Biz de üzerlerine Arim [barajların] selini salıverdik ve o onlara iki bahçelerini buruk yemişli, ılgınlık ve içinde biraz da sidir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik. (Sebe/16)
İnsanlardan kimi de vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence edinmek için laf eğlencesi satın alır. İşte onlar, kendileri için aşağılayıcı bir azap olanlardır. (Lokman/6)
Konumuz olan ayetler, Allah ile savaş yapmaya yeltenenlerin, etkiledikleri kişilerin günahlarını da yüklenecekleri mesajını vermektedir. Bilinmelidir ki, bu tür insanlar yoldan çıkardıklarının günahlarının da bir kısmını yüklenirken, onların günahlarından da bir eksilme olmayacaktır.
Onlar elbette kendi yüklerini ve kendi yükleriyle birlikte nice yükleri de taşıyacaklar. Ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorgulanacaklardır. (Ankebut/13)
Kim güzel bir işte aracılık ederse, onun için bundan [aracılıktan] bir pay vardır. Kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, onun için de bundan bir pay vardır. Ve Allah her şeyin karşılığını verendir. (Nisa/85)
24. ayette Allah’ın ayetleri için “öncekilerin efsaneleri” diyen bir kişiden bahsedilmektedir. “Esbab-ı Nüzul” kayıtlarında bu sözleri söyleyen kimsenin Nadr b. el-Haris olduğu nakledilmektedir:
Nadr bin el-Haris Hire'ye gitmiş ve orada Kelile ve Dimne ile ilgili anlatılan hikâyeleri satın almıştı. Sonra Kureyşlilere bu hikâyeleri okur ve şöyle dermiş: “Muhammed de arkadaşlarına ancak öncekilerin masallarını okumaktadır. Yani onun okuduğu şey, Rabbimizin indirdikleri değildir.” (Kurtubi; el Camiu li Ahkami’l Kur’an)
Bu konu daha evvel Furkan suresinde de yer almıştı.
Ve “O [Kur’an], yazılı hâle getirilmiş öncekilerin masallarıdır; şimdi de o, sabah akşam [sürekli] kendisine okunmaktadır” dediler. (Furkan/5)
Rabbimiz, Kendisiyle savaşma cüretinde bulunanları uyararak onlara tuzaklarının boş olduğunu bildirmiştir. Nitekim İbrahim suresinde onların tuzakları ile ilgili şu ayet yer almaktadır:
Ve gerçekten onlar, tuzaklarını kurdular. Onların tuzakları, dağları yerinden oynatacak olsa da, onların tuzakları, Allah katındadır. (İbrahim/46)
26. ayette “Allah, onların duvarlarına temellerinden geldi” denilmektedir. “Gelmek”, “gitmek”, “inmek”, “çıkmak” gibi kavramların Allah hakkında hakiki anlamlarıyla kullanılması mümkün değildir. O halde bu kavramları mecazî olarak anlamlandırmak gerekir. Burada kast edilen de, “Onlar inkâr edince Allah onlara binalarını temellerinden ve direklerinden söküp çıkaran bir zelzeleyi getirdi” şeklinde bir anlamdır. Allah hakkında az çok bilgisi olanlar bu ifadelerin mecaz olduğunu bilirler. Ayette anlatılmak istenen, Allah’ın onları tabiat olayları ile cezalandırdığıdır. Bunu ifade eden birçok ayet vardır:
Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Bak bakalım günahkârların sonu nasıl oldu! (A’raf/84)
Bunun üzerine o müthiş sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. Şu‘ayb'ı yalanlayanlar, sanki orada hiç oturmamış/zenginlik sürmemiş gibi oldular. Şu‘ayb'ı yalanlayanlar var ya, işte ziyana uğrayanlar, kendileri oldular. (A’raf/91, 92)
Görmedin mi nasıl etti Rabbin Ashab-ı Fil’e!
Onların kötü plânlarını boşa çıkarmadı mı?
Onların üzerlerine öbek öbek uçanlar [bulutlar, boran] göndermedi mi?
Ki onlara pişmiş taşlar ile birlikte büyük taneli yağmur yağdırıyorlardı.
Sonunda onları bir yenik bitki yaprağı gibi yapıverdi. (Fil/1-5)
Bu yüzden Biz de onlara bu en basit hayatta rezillik azabını tattırmak için o uğursuz günlerde dondurucu bir kasırga gönderdik. Ahiret azabı ise elbette daha çok rezil edicidir. Onlar yardım da olunmazlar.
Semûd’a gelince; işte, Biz onlara doğru yolu gösterdik. Fakat onlar körlüğü doğru yol üzerine sevdiler [tercih ettiler]. Bunun üzerine kazandıkları şeyler sebebiyle alçaltıcı azabın yıldırımı onları yakalayıverdi. (Fussilet/16, 17)
Nihayet onu, vadilerine doğru gelen geniş bir bulut halinde gördüklerinde: “Ha işte! Bu, bize yağmur getirecek bir bulut!” dediler, Hayır, aksine o, çabuklaştırmaya çalıştığınız şeyin ta kendisi; Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eden, içinde acıklı bir azap olan rüzgâr... Sonunda o hale geldiler ki, konutlarından başka hiçbir şey görünmüyordu. Biz, günahkârlar topluluğunu işte böyle cezalandırırız. (Ahkaf/24-25)
27 - Sonra kıyamet günü O [Allah], onları rezil rüsva edecek ve “Hani uğrunda düşmanlık ettiğiniz ortaklarım nerede?” diyecektir. Kendilerine ilim verilmiş olan kimseler: “Şüphesiz ki bugün rezillik-rüsvalık ve kötülük kâfirler üzerinedir” diyecekler.
28 – (O kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, vefat ettirdikleri kimselerdir. Artık teslimiyeti koyarlar: "Biz, hiç bir kötülükten yapmıyorduk." Bilakis, şüphesiz Allah, sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilendir.
29 – “O halde içinde sürekli kalanlar olarak cehennemin kapılarına girin!” denir. İşte, büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!
Bu ayet gurubunda, Elçi’nin tebliğ ettiği vahiy için “eskilerin masalları” diyen müşriklerin kıyamet ve mahşer günündeki durumları sergilenmiştir.
Onlar, kıyamet gününde rezil-rüsva edilecek ve ortak koştukları sözde ilahlarının nerede olduğu sorulacaktır. Aklı başında olan bilgili kişiler ise kâfirlerin rezilliğinin hak edilmiş bir ceza olduğunu zaten kabullenmektedirler:
Ve kendilerine ilim verilmiş olan kimseler ise; “Yazıklar olsun size! İman eden ve salihi işleyen kimseler için Allah’ın mükâfatı daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir” dediler. (Kasas/80)
Müşriklerle ilgili kıyamet ve mahşer sahnelerinin yer aldığı ayetlerden birkaçı şunlardır:
Ve o gün hepsini toplayacağız. Sonra Biz, ortak koşan kimselere: “Hani nerede o batılca inandığınız ortaklarınız?” diyeceğiz. (En’am/22)
Ve hepsini toplayacağımız, sonra da o şirk koşanlar için “Yerlerinize! Siz ve ortaklarınız!” diyeceğimiz gün, artık aralarını iyice açtık [açacağız] ve onların ortakları, “Siz sadece bize tapmıyordunuz ki! Şimdi bizim aramızda ve sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Biz sizin ibadetinizden kesinlikle gafildik [duyarsızdık]” dediler [diyecekler]. (Yunus/28, 29)

Ve onlara: “Allah’ın astlarından taptığınız şeyler nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?” denilmiştir. (Şuara/93)
Artık onun için ne herhangi bir güç vardır, ne de herhangi bir yardımcı. (Tarık/10)
Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vurarak “Tadın bakalım kızgın ateşin azabını- diye onları vefat ettirirken bir görseydin.” (Enfal/50)

Bu ayetlerde şu noktalara değinilmiştir:
* Kâfirler ölüm anlarında vefat ettirilirken çok sıkıntı çekerler, pişmanlık duyarlar ama iş işten geçmiş olur. Ümitsizlik ve çaresizlik anında iman işe yaramaz.
Ne zaman ki elçileri onlara, açık delillerle geldi, kendilerinde bulunan bilgiden dolayı şımarıklık etmişlerdi. Hâlbuki o, alay ettikleri şey onları kuşatmıştı.
Sonra da ne zaman hışmımızı gördüler: “Allah’ın birliğine inandık ve O’na şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik” dediler.
Ama hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. -Allah’ın kulları hakkındaki sürüp giden tutumu [kanunu]... - İşte o kâfirler burada hüsrana düştüler [kaybettiler, zarara uğradılar]. (Mü’min/83-85)
* Müşrikler orada da yalan söylerler: Ayette müşriklerin “Biz, hiç bir kötülükten yapmıyorduk” dedikleri nakledilmektedir. Onların bu ifadeleri, o şartlar altında bile yalan söylediklerini göstermektedir. Nitekim En’am suresinde şu pasaj yer almıştı:
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla