Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19. March 2015, 06:07 AM   #26
ozkanates
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 20
ozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud ofozkanates has much to be proud of
Standart

Çift yarık deneyi:

Birbirine yakın iki yarığa doğru tek tek elektronlar gönderiyoruz. Yarıkların arkasındaki düzlemde girişim deseni oluşuyor. Bu durumda anlıyoruz ki elektron dalga yapısında her iki delikten de geçiyor. Şimdi yarıkların başına dedektör koyup elektronların geçişini gözlemlediğimizde, bu sefer arka düzlemde girişim deseni değil yarıkların şekli ortaya çıkıyor. Dedektör de elektronun tek bir tanecik olduğunu ve tek bir delikten geçtiğini doğruluyor. Dedektörü kaldırınca tekrar iki delikten geçen dalga yapısı, dedektörü koyunca tek delikten geçen tanecik yapısı.

Bu testi ışık fotonlarıyla, diğer atom altı parçacıklarla yapıyoruz, sonuç aynı. Dalga yapısında ilerleyen atom altı parçacık, konumunu belirlemek için gözlemlediğimizde konum sahibi bir tanecik oluyor. Yani o, bizim ona bakışımıza göre davranıyor.

Atomaltı parçacıklarla ilgili kurallar, atomüstü dünyada aynen geçerli. Ancak bunu gözlemleyemeyiz çünkü konu plank sabiti ile ilişkili ve bu sabit çok küçük olduğundan (10 üzeri -43) ancak atomaltı dünyada doğrudan gözlemleyebiliyoruz. Atomüstü dünyada ise, gözlemleyenin gözlemlenenin üzerindeki sürekli etkisi, uzun vadede gözlemlenenin gözlemleyenin bakış açısına, beklentisine, iradesine göre hareket etmesine sebep oluyor. Bu yüzden, gözlemlediğimiz/gördüğümüz şeyleri sadece görmekle kalmayız, elektron örneğine olduğu üzere onları yaratırız. Ve bu şekilde, çevremiz kuşatan her şey, evren, kendi yaratımımızdan ibaret.

Elektron örneği bu durumu güzel açıklıyor. Elektronun nerede olduğuna bakan yoksa, elektron hem her yerde hem hiç bir yerdedir ve bu yapıya dalga denir. Elektronun nerede olduğunu gözlemleyen biri varsa, elektron tek bir yerde olur ve bu yapıya parçacık denir.

Her yerde ve hiç bir yerde olan elektron, gözlemleyenin gözlemlemesi ile tek bir konuma inerek tanecik olur. O halde gözlemleyenin algısı sonucu tanecik olan elektron... dalga olan elektronun geçici bir tezahürü, geçici bir görünümü olarak ortaya çıkar. Gözlemleyenin gözlemlemesi bittiğinde, tanecik/konum sahibi olan elektron, yine aslına, dalga yapısına, yani her yerde ve hiç bir yerde olan elektron yapısına döner.

İşte Varlık da böyle. Bir gözlemleyen yokken Varlık, hem her yerde (sonsuzluk) hem hiç bir yerdedir (hiçlik). Her yerde olan ve hiç bir yerde olmayan Varlık, Bir gözlemleyen varken, gözlemleyenin gözlemlemesinden ibaret geçici bir konum, geçici bir görünüm kazanır ve buna da evren diyoruz. Gözlemleyenin gözlemlemesi bittiğinde Varlık yine aslına yani hem her yerde hem de hiç bir yerde yapısına döner.

Bu işin nasıl böyle yürüdüğüne gelirsek, çünkü hepsi ilüzyondan ibaret. Ben bilgim dahilinde zihnimde çeşitli görüntüler oluşturabilirim. O görüntüler ben onları kurguladığım sürece vardırlar, var olmanın, gerçekliğin tüm görünümlerini gerçeklerler. Onları görürüm, duyarım, tadarım, koklarım, dokunum. Ben onları kurgulamayı bırakınca onlar yok olur ve zihnim aslına, hem her şey olan hem de artık hiç bir şey olmayan kendine döner. Ta ki ben yeni bir kurgu başlatana kadar. Eğer bilgim sonsuz ise, kurgularım da sonsuz çeşitlilikte olur ve bu şekilde sonsuz bilgim, kurguladığım sonsuz çeşitlilikte ve sayıda sonlularda tezahür eder. Benim durumum ise, bu sonluların hem her birini yaratan olmak, hem de her birinin kendisi olan olmaktır.

Özetle evrenimiz sonsuz bilincin kurguladığı, tasavvur ettiği sonsuz sayıdaki sonlulardan biri ve evrenimizdeki her bir obje de, her bir elektron dahil olmak üzere yine aynı. Ancak hepimiz bu kurgunun kanunları ile sınırlandığımız/sonlu olduğumuz için, durumu, ancak kurgunun sınırlarına yani sonsuza (evrenimizin sınırlarına, big bange, kara deliklere) veya hiçe (atomaltı dünyaya) doğru ilerledikçe gözlemleyebilir hale geliyoruz.

Rüya görmekte olup rüyasında kendine "ben rüyada mıyım" acaba diyen kişi gibi, rüyanın rüya olduğunu kavradığında rüya kurgusunun sınırları kalkıyor, rüya bitiyor. Varlık yeniden hem her şey olan (sonsuzluk), hem de hiç bir şey olmayan (hiçlik) haline, kendine dönüyor.

.

Konu ozkanates tarafından (19. March 2015 Saat 07:09 AM ) değiştirilmiştir.
ozkanates isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla