Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28. September 2008, 02:09 AM   #10
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

65 – Ve onların sözü seni üzmesin. Kesinlikle izzet [hâkimiyet, şan ve şeref] bütünüyle Allah’a aittir. O, en iyi işiten, en iyi bilendir.

Peygamberimizi teselli eden bu ayette, hâkimiyetin, gücün, şan ve şerefin sadece Allah’a ait olduğu bildirilmektedir. İnançsızların davranışlarına üzülmemesi öğütlenerek peygamberimize yapılan teselli, aynı zamanda, Allah’a itaat edenlerin zafere ulaşacakları anlamına gelmesi sebebiyle onun karşıtlarına da bir gözdağı mahiyetindedir.
Peygamberimizi üzen sözlerin bir kısmı Furkan suresinde şöyle aktarılmaktadır:

Ve inkâr etmiş olanlar; “Bu [Kur’an], onun [Muhammed’in] uydurduğu yalandan başka bir şey değildir. Ona başka bir topluluk da bunun için yardım etmiştir.” dediler. Böylece onlar kesinlikle haksızlık ettiler ve asılsız bir iddia getirdiler.
Ve “O [Kur’an], yazılı hâle getirilmiş öncekilerin masallarıdır; şimdi de o, sabah akşam [sürekli] kendisine okunmaktadır.” dediler.
De ki: “Onu, göklerdeki ve yerdeki sırrı bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, merhamet edendir.”
Ve onlar [inkâr etmiş olanlar]; “Bu ne biçim elçi ki, yemek yiyor, sokaklarda yürüyor? Ona, bir melek indirilseydi ya! Böylece onunla beraber bir uyarıcı olur! Yahut kendisine bir hazine bırakılsaydı veya kendisinden yiyeceği bir bahçe olsaydı ya!” dediler. Bu zalimler, “Siz, yalnızca büyülenmiş bir kişiye uyuyorsunuz.” da dediler. (Furkan/4-8)

İnkârcıların bu tutumlarına karşı peygamberimiz pek çok ayette teselli edilmiş, Allah’a itaat edenlere de zaferler kazanacakları, şan ve şereflerinin artacağı müjdelenmiştir:

Her kim izzet istiyorsa, bilsin ki izzet tamamıyla yalnızca Allah’ındır. Hoş kelimeler yalnızca O’na yükselir. Ve düzgün iş onu yükseltir. Şu, kötülüklerin plânlarını yapan kişiler; onlar şiddetli azap kendileri için olanlardır. Onların plânları ise; o, darmadağın olur. (Fatır/10)

Derler ki: “Ant olsun, Medine’ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır.” Oysa izzet [güç, onur ve üstünlük] Allah`ın, O`nun Elçisinin ve müminlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar. (Münafikun/8)

İzzetin [güç, kuvvet, yenilmezlik, şan ve şerefin] Rabbi senin rabbin, onların nitelediği şeylerden münezzehtir. (Saffat/180)

O hâlde onların sözü seni üzmesin. Şüphesiz ki Biz, onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını da biliyoruz. (Ya Sin/76)

Biz onların söylediklerinin seni mutlaka üzdüğünü elbette biliyoruz. Ama onlar aslında seni yalanlamıyorlar; ama o zalimler Allah`ın ayetlerini bile bile inkâr ediyorlar.
Ve elbette ki senden önce de elçiler yalanlanmıştı da kendilerine yardımımız gelinceye kadar yalanlanmaya ve eziyet olunmaya sabretmişlerdi. Ve Allah’ın sözlerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. Hiç şüphesiz ki sana, gönderilmişlerin [elçilerin] haberlerinden bir kısmı gelmiştir de. (Enam/33, 34)

Şüphesiz Biz elçilerimize ve iman etmiş kişilere dünya hayatında ve şahitlerin kalktığı [şahitlik edecekleri] günde [kıyamette] kesinlikle yardım ederiz. (Mümin/51)

Allah, ”Elbette Ben ve elçilerim galip geleceğiz” yazmıştır. Şüphesiz Allah Kaviyy’dir, Aziz’dir. (Mücadile/21)

Ve ant olsun ki gönderilen kullarımız [elçilerimiz] hakkında bizim sözümüz geçmiştir: “Şüphesiz onlar, kesinlikle galip olanların ta kendisidir. Şüphesiz Bizim ordularımız kesinlikle galip gelenlerin ta kendisidir.” (Saffat/171-173)

66 - Gözünüzü açın! Göklerde olan kimseler ve yeryüzünde olan kimseler kesinlikle Allah’ındır. Ve Allah’ın astlarından istekte bulunan kimseler, eş tuttuklarına tâbi olmuyorlar. Onlar sadece zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.

Bu ayet de yine “ela [gözünüzü açın]!” anlamındaki bir uyarı edatı ile başlamaktadır. Yapılan uyarıda, göklerde ve yeryüzünde olan kimselerin rızklarının Allah’a ait olduğu, buna rağmen Allah’ın astlarından talepte bulunanların ise zanna uyup yalan söyledikleri bildirilmektedir. Böylece ayette zannın, hayalin İslâm dininde yeri olmadığı da vurgulanmış olmaktadır.
Ayetin genel mesajı şu şekilde takdir edilebilir: “Sizin sapmanızın gerçek sebebi, araştırmalarınızı zann ve şüphe üzerine dayandırmanızdır. Bu temelsiz davranışınız yüzünden en makul şeylere bile kulak vermek istemiyorsunuz. Sonuçta sadece hakikate ulaşamamakla kalmıyor, aynı zamanda elçiler tarafından bildirilmiş mesajları da doğru değerlendiremiyorsunuz.”
Daha evvel Necm/23, 28 ve Yunus/36’da yer almış olan “zanna itibar edilmemesi”ne yönelik ifadeler, ileride En’am/116 ve 148’de de karşımıza gelecektir.

67 – O [Allah], içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi, göresiniz diye de gündüzü kılandır. Şüphesiz bunda kulak verecek bir kavim için ayetler vardır.

Bir önceki ayette göklerin ve yerin Allah’a ait olduğu açıklanmış, bu ayette de evrendeki düzene dikkat çekilerek evrendeki tasarrufun Allah’a ait olduğu vurgulanmıştır. Ayetin son cümlesinde de vahye kulak verenlerin bu vurguda ibret alınacak kanıtlar bulacakları bildirilmiştir.

Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip de onunla size rızk olarak çeşitli meyveler çıkarandır. Ve O [Allah], emri gereğince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi, ırmakları da emrinize verdi.
Sürekli olarak dönüş halinde olan Güneş’i ve Ay’ı emrinize verdi. Geceyi ve gündüzü de sizin emrinize verdi. (İbrahim/32, 33)

Onlar görmediler mi ki, dinlensinler diye geceyi kıldık, gündüzü de gördürücü. Şüphesiz ki bunda iman eden bir kavim için kesinlikle ayetler vardır. (Neml/86)

68 - Dediler ki: “Allah, çocuk edindi.” O, bundan münezzehtir. O, Ğaniyy’dir [zengindir; hiçbir şeye muhtaç değildir]. Göklerde ve yerde olan şeyler O`nundur. Buna dair yanınızda hiç bir delil yoktur. Allah`a karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
Bu ayette müşriklerin “Allah çocuk edindi” şeklindeki sapık inançlarına gönderme yapılarak bu asılsız iddia kesin bir dille reddedilmektedir. Bu meyanda, Allah’ın bundan uzak olduğu ve böyle bir şeye ihtiyaç duymadığı ifade edilerek tevhid inancı pekiştirilmektedir.
Müşriklerin Yüce Allah’a yakıştırdıkları iftiralarından biri de O’na kimi zaman “oğul”, kimi zaman da “kızlar” isnat etmeleridir:

Ve Yahudiler; “Uzeyr Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar da; “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözler olup, güya bununla, daha önce yaşayan inkârcıların sözlerini taklit ediyorlar. … (Tövbe/30)

Şüphesiz ki, “Allah ancak Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kâfir olmuşlardır. (Maide/17)

Ve onlar O’nun [Allah] ile cinnler arasında bir nesep [hısımlık bağı] kıldılar. Oysa ant olsun cinnler kendilerinin mutlaka hazır edilenler [mahşerde toplananlar] olduklarını bilirler.
Allah, onların nitelediği şeylerden münezzehtir. (Saffat/158, 159)

Ve onlar; “Allah, çocuk edindi.” dediler. –O, arınıktır- Aksine göklerde ve yeryüzünde ne varsa yalnızca O’nundur. Hepsi O’nun için boyun bükenlerdir. (Bakara/116)

Ve onlar; “Rahman, çocuk edindi” dediler.
Ant olsun ki, siz çok çirkin bir şey söylediniz.
Az kalsın bundan; Rahman’a çocuk isnat ettiler diye gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı.
Hâlbuki Rahman için çocuk edinmek yaraşmaz.
Göklerde ve yerde bulunan kimse Rahman’a, yalnızca kul olarak gelecektir.
Ant olsun ki O [Rahman], onların hepsini kuşatmıştır ve kendilerini bir bir saymıştır.
Hepsi de kıyamet günü O’na [Rahman’a] tek başlarına gelirler. (Meryem/88-95)

O, gökleri ve yeri yoktan var edendir. O’nun sahibesi [eşi] olmadığı hâlde, nasıl olur da O’nun çocuğu olur? Ve O, her şeyi yaratmıştır. Ve O, her şeyi en iyi bilendir. (En’am/101)

De ki: “O, bir tek olan Allah`tır,
Samed olan Allah`tır,
doğurmamış ve doğurulmamıştır.
Ve hiçbir şey O`na; sadece O`na denk olmamıştır.” (İhlas/1-4)

69 - De ki: “Şu, Allah’a yalan uyduran kimseler kesinlikle kurtulamazlar.”
70 – [O şeyler] Dünyada bir kazanımdır. Sonra dönüşleri yalnızca Bizedir. Daha sonra da inkâr ettikleri şeyler nedeniyle kendilerine o çetin azabı tattıracağız.

Bu ayetlerde, delilsiz iftira eden ve kendi saçma görüşlerini Allah’a mal edenlerin bu tür yalanlarla dünyada ancak biraz sefa sürebilecekleri, ahirette ise çok fena bir akıbetle karşılaşacakları bildirilmektedir. Bu fena akıbet, tadacakları çetin azaptır.


71, 72 - Bir de onlara Nuh`un önemli haberlerini oku: Hani o kavmine; “Ey kavmim, eğer benim aranızda duruşum/ size karşı çıkışım ve Allah`ın ayetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa, şunu bilin ki, ben yalnızca Allah`a tevekkül etmişimdir. Artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız toplanıp bütün gücünüzle karar veriniz. Sonra bu işiniz size dert olmasın. Sonra bana gerçekleştirin, bana mühlet de vermeyin. Sonra da eğer yüz çevirirseniz; zaten ben sizden bir ücret istemedim! Benim ücretim sadece Allah’ın üzerinedir. Ve ben müslümanlardan olmakla emrolundum” demişti.
73 - Buna rağmen yine de onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık. Ve onları halifeler yaptık. Ayetlerimizi inkâr edenleri de suda boğduk. O uyarılanların akıbetinin nasıl olduğuna bir bakıver.

Bu ayetlerde, çok kısa ve veciz bir şekilde Nuh peygamber ile kavmi arasında cereyan eden olaylara değinilip bir hatırlatma yapılmıştır. Bu olaylara daha önceki surelerde de değinilmiş, özellikle Şuara suresinde konu detaylı olarak aktarılmıştı. Söz konusu olayların kısa bir özet şeklinde bu surede de aktarılmış olması, bize göre, Nuh peygamber ve kavmi arasındaki mücadele ile peygamberimiz ve Mekkeli müşrikler arasındaki mücadelenin birbirine çok benzemesinden dolayıdır.

Onlar dediler ki: “Ey Hud! Bize bir açık kanıt ile gelmedin. Ve biz Senin sözünle ilâhlarımızı terk edecek değiliz. Biz sana inananlar değiliz de. Ancak ‘Tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış’ diyebiliriz.” O [Hud] dedi ki: “Şüphesiz ben Allah’ı şahit tutuyorum, siz de şahit olun ki ben, Allah’ın astlarından O’na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Hadi öyleyse hepiniz bana tuzak kurun, sonra beni hiç bekletmeyin. Şüphesiz ben gerçekten, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. Onun, perçeminden yakalayıp denetlemediği hiçbir dabbeh [hareket eden canlı] yoktur. Şüphesiz ki benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir. Buna rağmen yine de sırt çevirirseniz, ben size ne ile gönderilmişsem, işte onu tebliğ ettim. Ve benim Rabbim, sizin yerinize başka bir kavmi halife yapar. Ve siz O’na hiçbir şeyce zarar veremezsiniz. Hiç şüphesiz Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir.” (Hud/53-57)

Sana da kendisinden öncekilerini doğrulayan ve onları kollayıp koruyan olarak hakk ile Kitap’ı [Kur`an’ı] indirdik. Öyleyse onların aralarında Allah`ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen haktan saparak onların arzu ve heveslerine uyma. Ve Biz, sizden hepiniz için bir şeriat ve yol kıldık. Ve eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi belâlandırmak [denemek] için [böyle yapmadı]. Öyleyse iyiliklere yarışın. Hepinizin dönüşü yalnızca Allah’adır. Sonra O, kendisi hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir. (Maide/48)

“Ben ancak her şeyin sahibi olan ve burayı haram [dokunulmaz] kılan bu şehrin [Mekke’nin] Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Ve ben Müslüman olmamla ve Kur’an’ı okumamla emrolundum. Artık kim doğru yolu bulursa, yalnız kendisi için bulmuş olur; kim de saparsa hemen ‘Ben sadece uyarıcılardanım’” de! (Neml/91, 92)

Rabbi ona, “İslâm ol!” dediği zaman o [İbrahim]; “Ben âlemlerin Rabbi için İslâm oldum.” dedi.
Ve İbrahim, kendi oğullarına vasiyet etti: “Ey oğullarım! Şüphesiz ki, bu dini size Allah seçti. Onun için uzak durun, yalnızca müslümanlar olarak can verin!” Yakub da [oğullarına vasiyet etti]. (Bakara/131, 132)

-“Rabbim! Sen bana mülk verdin ve bana ehadisin [olacakların/ sözlerin] tevilinden öğrettin. Gökleri ve yeri yoktan var eden! Sen benim velimsin Sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni dünya ve ahrette salihler arasına kat!”- (Yusuf/101)

Ve Musa: “Ey kavmim! Siz Allah`a iman ettinizse, sadece O’na teslim olan müslümanlardan oldunuzsa, artık sadece O’na tevekkül edin” dedi. (Yunus/84)

Firavun dedi ki: “Ben size izin vermeden önce ona iman mı ettiniz? Şüphesiz bu halkını şehirden çıkarmak için, şehirde kurduğunuz gizli bir tuzaktır. Yakında bileceksiniz.
Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi mutlaka asacağım.”
Onlar [sihirbazlar] da dediler ki: “Hiç şüphesiz biz sadece Rabbimize dönenleriz.
Senin bizden intikam alman [cezalandırman] da sırf Rabbimizin ayetleri gelince onlara iman etmemizden dolayıdır.” -“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır dök [yağdır] ve canımızı Müslümanlar olarak al!”- (A`râf/123-126)

Ona “köşke gir!” denildi. Sonra o, onu görünce derin bir su sandı ve eteğini çekti. O [Süleyman], “Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir” dedi. O [Melike]: “Rabbim! Ben gerçekten kendime zulüm etmiştim. Süleyman ile beraber, âlemlerin Rabbi olan Allah`a teslim oldum” dedi. (Neml/44)

İçinde hidayet ve nûr bulunan Tevrat`ı, Şüphesiz Biz indirdik. Teslim olmuş kişiler olan peygamberler onunla yahudilere hükmederler, Rabbaniler [kendilerini Allah’a adamış kişiler] ve Ahbar [âlimler] da, Allah`ın kitabından kendilerinden korumaları istenilen ve kendilerinin de üzerine tanıklık ettikleri şeylerle hükmederler. İnsanlara saygı duyup ürpermeyin Bana saygı duyup ürperin. Benim âyetlerimi de az bir paraya satmayın. Ve kim Allah`ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir. (Maide/44)

Ve hani havarilere: “Bana ve elçime inanın” diye vahyetmiştim de onlar, “inandık, ve bizim gerçekten teslim olduğumuza tanık ol” demişlerdi. (Maide/111)

De ki: Benim salatım, ibadetim, hayatım ve ölümüm sadece kendisinin ortağı olmayan âlemlerin Rabbi Allah içindir. Ve ben böyle emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.” (En’am/162-163)

74 - Sonra onun ardından kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlar, onlara apaçık belgeler getirdiler. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar. İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle damgalarız/ mühürleriz.

Rabbimiz, rahmeti gereği, Nuh peygamberden sonra da toplumlara elçiler göndermiş, kendilerine apaçık belgeler getirmelerine rağmen bu elçiler o toplumlarca yalanlanmıştır. Rabbimizin bu konudaki yasası [Sünnetullah], haddi aşarak yalanlayanların kalplerinin mühürlenmesidir. Ayetin sonunda yer alan “kalplerini böyle damgalarız/ mühürleriz” ifadesi, inançsızların kalplerinin mal-mülk, makam-mevki hırsıyla katılaştığı, duygusuz, düşüncesiz, anlayışsız bir hâle gelerek inanma yeteneğini kaybettikleri anlamına gelmektedir. “Kalplerin Mühürlenmesi” konusu daha önce Tin suresinin tahlilinde açıklandığından, daha fazla bilgi için o bölümün (Tebyinü’l-Kur’an; c: 1, s: 560-572) tekrar okunmasını öneriyor, konu ile ilgili iki ayetin mealini vermekle yetiniyoruz:

Ve Biz onların kalplerini ve gözlerini ilkin iman etmedikleri durumdaki gibi ters çeviririz. Ve Biz de onları taşkınlıkları içerisinde kör ve şaşkın olarak bırakırız. (En’am/110)

Ve Biz Nuh`tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik. Ve kullarının günahlarını hakkıyla haberdar olan ve en iyi gören olarak Rabbin yeter. (İsra/17)

Kur’an’dan anlaşıldığına göre, Nuh peygamberden sonra gönderilen elçiler Hud, Salih, İbrahim, Lut ve Şuayb peygamberlerdir.


75 - Sonra bunların arkasından Musa ve Harun`u ayetlerimizle Firavun`a ve ileri gelenlerine gönderdik. Fakat onlar büyüklendiler ve günahkâr bir kavim oldular.
76 - Kendilerine tarafımızdan gerçek gelince, “Hiç şüphesiz bu, kesinlikle apaçık bir sihirdir” dediler.
77 - Musa dedi ki: “Siz hakk için, o, size gelince, ‘Bu, sihir midir?’ mi diyorsunuz? Hâlbuki sihirbazlar iflâh olmazlar [umduklarına eremezler].”
78 – Onlar “Sen atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin ve yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmayız!" dediler.
79 – Ve Firavun “Bana en bilgili sihirbazların tümünü getirin!” dedi.
80 - Nihayet sihirbazlar gelince, Musa onlara “Ne atacaksanız atın!” dedi.
81, 82 - Onlar ortaya atınca da Musa: “Sizin getirdiğiniz şey sihirdir. Şüphesiz, Allah onu iptal edecektir [boş ve asılsızlığını ortaya çıkaracaktır]. Şüphe yok ki, Allah fesatçıların işini düzeltmez. Ve Allah, günahkârların hoşuna gitmese de hakkı kelimeleriyle ortaya koyup gerçekleştirir” dedi.
83 – Sonra Firavun ve adamlarının kendilerini ateşe atacağı korkusundan dolayı Musa`ya kendi kavminden bir soydan başka kimse iman etmedi. Ve şüphesiz Firavun yeryüzünde çok üstün idi ve o kesinlikle haddi aşanlardandı.
84 – Ve Musa: “Ey kavmim! Siz Allah`a iman ettinizse, sadece O’na teslim olan müslümanlardan oldunuzsa, artık sadece O’na tevekkül edin!” dedi.
85, 86 - Onlar da: “Biz Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavim için fitne kılma ve bizi rahmetinle o kâfirler kavminden kurtar!” dediler.
87 - Ve Biz Musa ile kardeşine, “Kavminiz için Mısır’da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıble kılın ve salatı ikame edin ve müminlere müjde verin!” diye vahyettik.
88 – Ve Musa “Rabbimiz! Şüphesiz Sen Firavun’a ve ileri gelenlerine basit hayatta ziynet ve mallar verdin. -Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye- Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalplerine sıkıntı düşür! Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler” dedi.
89 – O [Allah]: “Her ikinizin de duası kesinlikle kabul olundu. Öyleyse ikiniz doğru yolda devam edin! Ve bilmeyen kişilerin yolunu sakın izlemeyin!” dedi.
90-92 - Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri azgınlık ve düşmanlıkla onları hemen takip etti. Nihayet boğulma ona yetişince, “Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı`dan başka tanrı olmadığına ben de inandım, ben de teslim olanlardanım!” dedi. -Şimdi mi? Hâlbuki daha önce isyan etmiştin ve de bozgunculardan olmuştun.- Artık Biz senden sonra geleceklere ibret olasın diye, bugün seni zırhınla birlikte kurtaracağız. Ve şüphesiz insanlardan birçoğu kesinlikle Bizim ayetlerimizden gafildirler.
93 – Ve ant olsun; İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onları hoş nimetlerden rızklandırdık da kendilerine ilim gelene kadar ihtilâfa düşmediler. Şüphesiz Rabbin, o anlaşmazlığa düştükleri konularda, kıyamet günü, aralarında gerçekleştirecektir.

Daha evvel birçok surede anlatılmış olan Musa, Musa-Firavun, Musa-İsrailoğulları kıssalarından derlenmiş bir özetin verildiği bu ayet grubunda, diğer surelerdeki kıssalarda bulunmayan bazı ayrıntılar mevcuttur. Farklı bilgilerin verildiği ayetler şunlardır:

Onlar; “Sen atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin ve yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmayız." dediler. (Yunus/78)

Bu ayette, Musa ve Harun’un Firavun ve kavmini atalarının yolundan çevireceği ve iktidarı bunların ellerinden alacağı konu edilmektedir.

Sonra Firavun ve adamlarının kendilerini ateşe atacağı korkusundan dolayı Musa`ya kendi kavminden bir soydan başka kimse iman etmedi. Ve şüphesiz Firavun yeryüzünde çok üstün idi ve o kesinlikle haddi aşanlardandı. (Yunus/83)

Bu ayetten anlaşıldığına göre, Musa’ya kendi kavminin tamamı değil, kavminden sadece bir soy inanmıştır. Ayette soy olarak geçen bu inanmış kimseler muhtemelen o günkü gençlerden bir gruptur.

Onlar da: “Biz Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavim için fitne kılma ve bizi rahmetinle o kâfirler kavminden kurtar!” dediler. (Yunus/85, 86)
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla