Tekil Mesaj gösterimi
Alt 6. December 2009, 11:51 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Büyük Günahlar

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Büyük günahlar ile ilgili yapılan bir çalışmayısizlerle paylaşmak istiyorum.

Günah-ı kebair (Büyük günahlar):

Büyük günahların neler olduğu, bazı rivayetlere dayanılarak yapılan içtihatlar doğrultusunda aşağıdaki gibi belirlenmiştir:
- Haksız yere adam öldürmek
- Zina etmek
- İffetli bir bayana kötülük isnat etmek
- Savaşta, hücum anında cepheden kaçmak
- Sihirbazlık yapmak
- Yetim malını yemek
- Müslüman ana-babaya asi olmak
- Faiz yemek
- Hırsızlık yapmak
- Alkolik olmak, aklı işe yaramaz hale getirmek
- Emredileni yapmamak, yasakları yapmakla aileye karşı istikameti terk etmek
- Küçük sayılmasına rağmen ısrarla, devamla yapılan her türlü küçük günah
- Şirk

Yukarıdaki sıralamanın sonunda yer alan “şirk”, bir günah değil, kâfirliğin ta kendisidir. Günah, imanlı insanların yaptıkları hatalardır. Bu nedenle “şirk”in günahlar arasında sayılması yanlıştır.
Bize göre “büyük günah”; Rabbimizin Kur`an`da, önüne “büyük” sıfatı eklediği suçlardır. Bu suçlar, tespitlerimize göre şunlardır:

Haram Ay`da savaşmak.

Bakara; 217: Sana Kutsal Ay`dan; bu ayda savaşmaktan soruyorlar.
De ki: “Onda (o ayda) savaşmak büyüktür (büyük günahtır), …”

Haram aylar; Hacc yapılan, Arap geleneğine göre de savaşın yasak olduğu aylardır. Bu ayeti, “işaret”, “delâlet” ve “iktiza” anlamlarını dikkate alarak günümüze uyarlarsak “büyük günah”; uluslar arası eğitimin, öğretimin, bilim alış verişinin ve ticaretin yollarını güvensiz hâle getirmek ve engellemektir.

Yetim malı yemek.

Nisa; 2: Ve yetimlerinize mallarını verin. Temizi pise değişmeyin.Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin.Bunu yapmak kesinlikle büyük bir suçtur.

Bu ayetin günümüz şartlarındaki direktiflerinden birisi de “Kamu mallarının talan edilmemesi ve kamu geliri olan verginin kaçırılmaması”dır. Çünkü bugün yetimin velisi ve hamisi kamudur.

Rızık endişesiyle çocukların öldürülmesi.

İsra; 31: Ve yoksulluk kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları ve sizi biz rızıklandırırız (besleriz). Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.

Bu ayet, bugüne kadar, Arapların kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeleri ve erkek çocuklarını putlara kurban etmeleri şeklinde açıklanmıştır. Halbuki ne kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi, ne de erkek çocuklarının putlara kurban edilmesi, ayetin vurguladığı yoksulluk kaygısı ile yapılmış eylemler değildir. Bu ayetin “yoksulluk kaygısı” vurgusu göz önüne alındığında, günümüz için işaret ettiği “büyük günah” bize göre; yoksulluk bahanesiyle geç dönemde yaptırılan kürtajlar ve yine yoksulluk bahanesiyle erkek veya kız çocukların, öğretimden ve eğitimden mahrum bırakılması suretiyle geleceklerinin karartılmasıdır.

Kişinin yapmayacağı şeyi “yapacağım” demesi.

Saff; 2 - 3: Ey inananlar! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında gazap bakımından büyüdü (büyük bir suç; günah olarak belirlendi).

Bu ayetteki direktifler, her ne kadar ayetlerin iniş sebebi olarak gösterilen Uhud savaşındaki cepheden kaçanları muhatap alır gözükse de, tüm yalan taahhütte bulunanları; yapmayacağı halde “yapacağım” diyerek kendilerine inanan, güvenen insanları kandıranları, hayal kırıklığına uğratanları muhatap almaktadır. Bu tipler, hatırlanacağı üzere Nass suresinde “Neffasati fil ukadi (sözleşmelerine tükürenler)” olarak nitelenmişti.

Fevahiş:

“ فواحش Fevahiş”, “çirkin iş, yüz kızartıcı söz veya davranış, olması gereken sınırı aşmak, söz ve cevapta taşkınlık etmek” anlamına gelen “ فحشاء fahşa” sözcüğünün çoğuludur.
“Fuhş”, “fahşa” ve “fahişe” kelimeleri, Ragıb el-İsfehanî tarafından “el-Müfredat”ta; “son derece çirkin söz ve fiiller” olarak tanımlanmıştır (Fahşa mad.).
“Gerçeğe ve normal ölçülere uymayan her şey” demek olan “fahişe” sözcüğü, İbnu`l Cinni`ye göre cehaletin bir çeşidi olup, “ilim” sözcüğünün zıttıdır (İbn Menzur, Lisan ul Arab). Âl-i Imran suresinin 135. ayetinde “fena iş” olarak nitelenen “fahişe” sözcüğü Kur`an`da on üç yerde, çoğulu “fevahiş” sözcüğü ise dört yerde geçmektedir.

“Fahşa” sözcüğü Kur`an`da birden çok aşırılık için kullanılmıştır:

Nisa suresinin 19. ayetinde; zinadan kinaye olarak kullanılmıştır. Ama İmam Fahrûddin er-Râzi`ye göre bu ayette geçen “fahişe” kelimesi, kadının kocasına ve onun yakınlarına eziyette bulunması anlamına gelir (Mefâtihu`l-Gayb).

Nisa suresinin 22. ve Bakara suresinin 169. ayetlerinde; şeytanın emrettiği kötü davranış ve hayâsızlık anlamında kullanılmıştır.

Nisa; 22: Babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin; ancak (cahiliye devrinde) geçen geçmiştir. Şüphesiz o bir hayâsızlıktır (fahişedir), iğrenç bir iştir yol olarak da ne kadar kötüdür?

Nisa suresinin 25. ayetinde; evlilikten sonra zina yapmak anlamında kullanılmıştır.

Nisa; 25: … O halde fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen namuslu
kadınlar olmak üzere yakınlarının izniyle nikâhlayın ve örfe uygun bir şekilde mehirlerini verin. Evlendiklerinde fahişe işlerlerse (zina ederlerse) onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. …

A`râf suresinin 28. ayetinde; çıplak olarak Kâbe`yi tavaf etmek ve şirk koşmak anlamında kullanılmıştır.

A`râf suresinin 80, 81. ve Ankebut suresinin 28. ayetlerinde; Lût Kavmi`nin yaptığı çirkin fiil (homoseksüellik) anlamında kullanılmıştır.

A`râf; 80, 81: … Sizden hiç kimsenin yapmadığı hayâsızlığı (fahişeyi) mı
yapıyorsunuz? …
… Çünkü siz, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir kavimsiniz/ halksınız. …

İsra suresinin 32. ayetinde; zina fiili fahişe olarak nitelenmiştir.

İsra; 32: Zinaya yaklaşmayın; çünkü o fahişedir ve ne kötü bir yoldur.

Nur suresinin 19. ayetinde; insanlar arasında yayılan kötülük ve fuhşiyat anlamında kullanılmıştır.

Nur; 19: Şüphesiz müminler arasında fuhşiyatın yayılmasını sevenler için dünyada rezillik ve ahirette çok acıklı bir azap vardır. …

“Fahişe” sözcüğünün çoğulu olan “fevahiş” sözcüğünün ise, Kur`an`da had cezasını (ağır ceza) gerektiren hâller için kullanıldığını görüyoruz. (En`âm; 151, A`râf; 33, Şûra; 37, Necm; 32). Müminler bu suçlardan uzak durmalı ve kendileri arasında bu ahlaksızlığın yayılmasına fırsat vermemelidir. Zira düşmanları bu konuda sinsice çalışmaktadırlar:

Lemem:

Kur`an`da sadece burada ve bir tek kez geçen اللمم lemem” sözcüğünün aslı olan “lemme” fiili; “toplamak, biriktirmek, bir şeyi ısrarlı ve devamlı olmamak şartıyla yapmak ve düzeltmek” manasına gelir. Meselâ dağınık saçları düzeltmek “lemme” fiiliyle ifade edilir. Aynı kökten gelen “ الم eleme” sözcüğü de; “az miktarda, hafif tesir ve bir şeyin yanında az bir zaman durma” demektir.
Dolayısıyla “lemem” sözcüğü, bir kişinin bir işi yapmamakla birlikte yapacak noktaya kadar gelmesini, ve yaparsa da az bir şey yapmasını ifade eder.
Konumuz itibariyle ise, Allah`ın yasakladığını yapmaya yaklaşmak, günah işlere yakın olmak ama yapmamak veya yapıp hemen geri dönmek manasındadır. Bu sözcüğün kapsamına giren davranışlar; “kebair” ve “fevahiş” derecesinde olmayan ve özellikle de kişinin kendine yönelik işlediği kusurlardır. Hayatında bu tip kusurlardan başka kusur işlemeyenleri Rabbimiz “güzel davranıp, güzel düşünenler” olarak nitelemiş ve onlardan övgüyle bahsetmiştir.

32. ayette Rabbimizin bağışlamasının geniş olduğu vurgulanmaktadır. Müminler ve onların kusurlarına, bu ayetler ile ilk kez değinilmiştir. Burada öz olarak verilen mesajların detayları, ilerideki surelerde gelecektir. Biz bunlardan bir kaç ayeti örnek olarak veriyoruz:

Zümer; 53: De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü aşan kullarım. Allah`ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir.”

Nisa; 16-18: Sizlerden fuhuş yapanların (eşcinsel ilişkide bulunan erkeklerin), her ikisine eziyet edin. Eğer tövbe ederler de ıslah olurlarsa artık onlardan vazgeçin. Şüphesiz Allah, tövbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
Allah`ın (kabulünü) üzerine aldığı tövbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tövbe edenlerinkidir. İşte Allah, böylelerinin tövbelerini kabul eder.
Allah, bilendir, hüküm (hikmet) sahibidir.
Tövbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de, onlardan birine ölüm çatınca: `Ben şimdi gerçekten tövbe ettim` diyenler, ne de kâfir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.

Nisa; 31: Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi `onurlu-üstün` bir makama sokarız.

Nisa; 48:Gerçekten, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun aşağısında olanları ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah`a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günah uydurmuş olur.

Nisa; 116: Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz.
Bunun aşağısında kalanları ise, (onlardan) dilediğini bağışlar.
Kim Allah`a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır.

Âl-i Imran;133-136: Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan
cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir.
Allah, iyilik yapanları sever.Ve `çirkin bir hayâsızlık` işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah`ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah`tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar, yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.bunların karşılığı, Rabblerinden bağışlanma ve içinde ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) Yapıp edenlerin karşılığı (ödülü) ne güzeldir.

Yüce Allah kullarına bazen uyarı mahiyetinde belâlar, fitneler verir:

Secde; 20, 21: Ve fasıklara (yoldan çıkanlara) gelince, onların varacağı yer,
Ateş olacaktır. Her çıkmak istediklerinde oraya yeniden çevrilecekler ve onlara, “yalanlayıp durduğunuz Ateş`in azabını tadın” denilecektir.
Hiç kuşkusuz, onlara büyük cezanın astından en yakın cezadan tattıracağız; belki dönerler?

Rum; 41:İnsanların elleriyle kazandıkları yüzünden, yaptıklarının bir kısmını onlara tattırmak için karada ve denizde fesat (kargaşa) çıktı. Belki dönerler.

Tur; 47:Evet, zalimlik edenlere, bundan aşağı bir azap var; ama, onların çoğu bilmez.

Bu konuya verilebilecek diğer iki örnek de, A`râf suresinin 186., Ankebut suresinin 40. ve Zühruf suresinin 48. ayetleridir.

Sonuç olarak, yukarıda verdiğimiz bilgiler ve ayetler ışığı altında Rabbimizin, “kebair” ve “fevahiş” derecesinde olmayan ve kişinin sadece kendisine zarar veren kusurlarını bağışlayacağını, ama “kebair” ve “fevahiş” derecesinde olan ve kişinin büyüklük taslayarak Allah`a rağmen cüretle işlediği suçları affetmeyeceğini söylemek mümkündür.
Kaynak:İşte Kur'an (Hakkı Yılmaz)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Barış (7. December 2009), hiiic (9. May 2010)