Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15. August 2009, 01:32 PM   #9
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Bu ayetlerde Resulullah hem motive edilmiş, hem de kendisine asli görevi bir kez daha hatırlatılmıştır. Bu hatırlatmalar her ne kadar kalpleri mühürlü kimselere fayda vermese de, gerek o günkü müminler gerekse sonraki kuşaklardaki müminler bu hatırlatmalardan faydalanacak, iman ve amel konularında daha ileri seviyelere ulaşacaklardır.
O, kendi imanları ile birlikte, imanca fazlalaşsınlar diye müminlerin kalplerine sekine [güven- moral- mutluluk] indirendir. Göklerin ve yerin orduları da yalnızca Allah'ındır. Ve Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır. (Feth/4)
Ve bir sûre indirildiği zaman, içlerinden bir kimse, “o [indirilmiş sûre] hanginizin imanını arttırdı?” der. Fakat iman etmiş kimselere gelince, o [inen sûre], onların imanını arttırmıştır ve onlar sürekli olarak müjdelenip duruyorlar. (Tevbe/124)
Gerçekte inananlar, Allah anıldığında, kalpleri ürperen ve ayetleri onlara okunduğunda, bunun, inançlarını artırdığı ve sadece Rablerine güvenen kimselerdir. Onlar, salâtı ikame ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infakta bulunurlar. İşte bunlar, inananların ta kendisidir. Onlara Rableri katında dereceler, bağışlama ve saygın bir rızk vardır. (Enfal/2- 4)

56, 57- Ben, cinn ve insi [herkesi] yalnızca Bana ibadet/ kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan herhangi bir rızk istemiyorum. Ben, onların Beni yedirmelerini de istemiyorum.
58 - Şüphesiz Allah, çok rızk verenin ta kendisidir, çok çetin kuvvetin sahibidir.
Bu ayetlerde Rabbimiz kullarına kendi nezdindeki konumlarını bildirmektedir. İns ve cinn [herkes] birer kul olarak yalnızca Allah’a boyun eğip itaat etmeleri için yaratılmıştır. Bu nedenle, hadlerini aşarak ilahlık ve rablik taslamaya kalkmamalı, kesinlikle Yaratan’dan başkasına kul olmamalıdırlar. Allah Rezzak’tır, Kuvvet Sahibi’dir, Çok Sağlam’dır.
Pasajda aynı zamanda dolaylı olarak müşriklere de sadece kendilerini yarattığına inandıkları Allah’a kulluk etmeleri gerektiği mesajı verilmektedir. Allah bu müşriklerin nitelemelerinden de, takındıkları densizce tavırlardan da münezzehtir. Bu müşrikler hadlerini de, konumlarını da iyi bilmelidirler.
Onlar, Allah’ın astlarından bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı kendilerine Rabler edindiler. Oysa onlar sadece bir tek olan İlah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'tan başka ilâh diye bir şey yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir. (Tevbe/31)
Yine ant olsun ki, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, kesinlikle: “Allah” derler. O halde nasıl çevriliyorlar! (Zuhruf/87)
Ve hiç kuşkusuz eğer sen onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan kesinlikle: “Onları Azîz, Alîm yarattı” diyeceklerdir. (Zuhruf/9)
Yine ant olsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, kesin “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Allah'a hamd olsun!” Aslında onların çoğu bilmezler. (Lokman/25)
Ve sen gerçekten onlara: “O gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sormuş olsan kesinlikle “Allah!” diyeceklerdir. De ki: “Öyleyse gördünüz mü Allah’ın astlarından çağırdıklarınızı! Eğer Allah bana bir zarar vermek istediyse, onlar O’nun zararını giderebilenler midirler? Yahut bana bir rahmet dilediyse, onlar O’nun rahmetini tutanlar mıdırlar? De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edenler, yalnızca O’na tevekkül ederler.” (Zümer/38)
Ve gölgeler gibi bir dalga onları bürüdüğünde, O’nun için dini arındırarak Allah’a yalvarırlar. Ama ne zaman ki karaya çıkararak kurtardı, onlardan bir kısmı orta yolu tutar [iman küfür arasında bir yol tutar]. Ve bizim ayetlerimizi ancak, tam hain ve tam nankör bile bile inkâr eder. (Lokman/32)
(Onlar da) dediler ki: “Demek sen Allah'a; tek olarak [başkasını karıştırmadan] kulluk edelim ve atalarımızın kulluk ettiklerini bırakalım diye mi bize geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğin şeyi bize getir!” (A’raf/70)
“İbadet” sözcüğü zamanla ritüel yönleri de olan namaz, oruç, kurban, tesbih gibi dinî faaliyetler için kullanılan bir kavram haline gelmiştir. Bu nedenledir ki, birçokları “Ben, cinn ve insi [herkesi] yalnızca Bana ibadet/ kulluk etsinler diye yarattım” ayetini eksik yorumlayarak “cinn ve insin [bilinen, bilinmeyen akıllı varlıkların]” sadece namaz, oruç, tesbih gibi ameller için yaratılmış olduklarını sanmışlardır. “İbadet” kavramı hakkındaki bu yanlış algının mutlaka tashih edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, söz konusu kavram surenin sonunda “İbadet [Kulluk]” başlığı altında ayrıca ele alınmıştır.
59 – Artık şüphesiz, zulmeden kimseler için arkadaşlarının payı gibi, bir pay vardır. Artık acele etmesinler.
60 – Artık kendilerine vaat edilen günlerinden dolayı vay inkâr etmiş kişilere!
Zariyat Suresi, müşriklere azap tehdidi eşliğinde yapılan bu iki uyarı ayetiyle sona ermektedir. Yapılan bunca açıklamaya, önlerine serilen bunca ayet ve ibrete rağmen hala inat ediyorlarsa, nasıl geçmişteki yalanlayıcılar çeşitli cezalara maruz bırakılmışlarsa, artık onları da böyle yıkıcı bir azap beklemektedir. Geçmiş kıssalarda, tarihi belgelerde ve ören yerlerinde gözlemlediğimiz gibi, Rabbimiz bu zihniyete sahip olanları cezalandırmıştır. Onları bu dünyada rezil rüsva etmiş, ahırette de şiddetle cezalandıracaktır.
59. ayetteki “zulmeden kimseler” ifadesi, “şirk koşan kimseler” demektir. Kur’an’daki “zulüm” sözcüğünün “şirk” anlamında olduğunu daha evvel birçok kez dile getirmiştik. Zulmün “şirk” olduğuna dayanak olan Kur’an ayetlerinden bir kısmını yine hatırlatıyoruz:
Ve hani bir zaman Lokman, oğluna öğüt vererek, “Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma, hiç şüphesiz ki şirk [Allah’a ortak koşmak], kesinlikle büyük bir zulümdür” demişti. (Lokman/13)
Şu iman edenler ve imanlarına zulüm giydirmeyenler [şirk karıştırmayanlar]... İşte onlar; güven kendilerinin olanlardır. Doğru yolu bulanlar da onlardır. (En’am/82)
Konumuz olan 60. ayetin müşriklere bir kınama olduğunu yukarıda da ifade etmiştik. Rabbimiz bu dünyada onları kınadığı gibi, onlar da gerek Allah’ın uyarı azabıyla karşılaştıklarında, gerekse her şeyin açığa çıktığı mahşer gününde kendi kendilerini kınamak zorunda kalacaklardır. Aşağıdaki ayetler onların kendi kendilerini hangi gerekçelerle kınayacaklarını haber vermektedir:
Biz, zalim olan nice kentleri de kırıp geçirdik. Onlardan sonra da başka toplumları var ettik.
Öyle ki onlar azabımızın şiddetini hissettikleri zaman ondan topukluyorlardı [hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı].
- Topuklamayın! [Hızla uzaklaşıp kaçmayın]; sorgulanmanız için, içinde şımarıp azdığınız şeylere ve evlerinize dönün.-
Onlar: “Yazıklar olsun bizlere! Şüphesiz biz gerçekten zalimler imişiz” dediler.
İşte onların bu çağrıları, onları biçilmiş bir ekin ve sönmüş ocak [kül] haline getirinceye kadar son bulmadı.
Ve Biz göğü, yeryüzünü ve aralarındaki şeyleri, oyun oynayanlar olarak yaratmadık. (Enbiya/11- 16)Ve şüphesiz, Rabbinin azabından bir esinti onlara dokunursa, kesinlikle ‘Eyvah bizlere! Şüphesiz biz zalimler imişiz’ diyeceklerdir. (Enbiya/46)
Ve gerçek vaat yaklaştığı zaman o küfretmiş olan kişilerin gözleri dönüverir: “Eyvah bizlere! Kesinlikle biz bundan gaflet içindeydik. Aslında biz zalim kimseler idik." (Enbiya/97)
Onlar: “Eyvah başımıza gelenlere! Yatıp uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı/uyandırdı? Bu, Rahman’ın vaat ettiği şeydir. Gönderilen elçiler de doğru söylemişler dediler [derler]. (Ya Sin/52)
Artık o zorlu bir haykırıştan ibarettir. Bir de bakmışsın ki, onlar karşıda duruverirler. Ve “Eyvah bizlere! İşte bu, Din Günü’dür!” derler. (Saffat/19, 20)

Yazıklar olsun bizlere! Bizler gerçekten azgınlarmışız, [kendini firavun gibi gören küstahlarmışız.] (Kalem/31)
Allah doğrusunu en iyi bilendir.

İBÂDET [KULLUK]
Arapça bir sözcük olan “ عبادة ibadet ve “ عبوديّة ubudiyet” sözcüklerinin sözlük anlamı; “kulluk yapmak, kölelik etmek, kayıtsız şartsız teslim olmak, hudû ile itaat” demektir. (Lisanü’l Arab, c. 6 , s. 48-54 “abd” mad.) “Müfredat” sahibi İsfehani sözcüğü şöyle tanımlar: “Ubudiyet, kendini alçaltıp, alçak tutup veya kendi kibrini, gururunu kırıp bunu dışa vurmaktır” (el Müfredat; “abd” mad.)
İnsanların belirli kişilere, güçlere, ideolojilere, otoritelere gösterdikleri mutlak itaat ve teslimiyet bu kapsamdadır. Nitekim İsrailoğulları’nın Firavun’a bağlılıkları Kur’an’da kulluk olarak “ عبدabd” sözcüğüyle ifade edilmiştir.
Sonra da Musa ve kardeşi Harun’u ayetlerimizle ve apaçık bir güç ile Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik [elçi yaptık]. Bunun üzerine onlar kibire kapıldılar [kendilerinin büyüklüğüne inandılar] ve ululuk taslayan bir kavim oldular.
Sonra da dediler ki: "Bu ikisinin kavimleri bize kulluk ederken biz, bizim benzerimiz olan bu iki beşere inanacak mıyız?" (Mü’minun/45- 47)
Dinî açıdan ise; ibadet “kulun, sahibine, yaratanına [Allah’a] hudû ile itaat etmesi; sahibi, yaratanı tarafından verilen görevleri kayıtsız şartsız kabul edip yerine getirmesi” demektir.
Bir başka ifade ile ibadet, Allah'ın hoşnut ve razı olduğu eylem ve davranışları işlemek sûretiyle Allah'a gösterilen saygı ve içten bağlılıktır.
Allah Kur'ân adındaki talimatnameyle kullarına bir takım görevler bildirmiş ve bu görevlerin kayıtsız şartsız bir itaat ve teslimiyet içinde yerine getirilmesini istemiştir.
Ancak ibadet kelimesi dilimize Türkçe karşılığı verilmeden aynen alındığı için anlam derinliği geniş halk kesimlerince yeterince kavranamamış, bu nedenle de “ibadet”in Allah'a gösterilen bağlılıkla ilgili bir süreç ve tutum olduğu algısı yaygınlaşamamıştır. Bunun sonucu olarak da ibadet denilince –maalesef- namaz, oruç, hac gibi belirli bir kaç dinî davranış anlaşılır olmuştur. Kulluk [İbadet] belirli dinî davranışlarla sınırlı değildir. Allah'a ibadet etmek, insanın her adımında, her hareketinde, her sözünde O'nun koyduğu kurallara uyması, hükümlerini yerine getirmesi, gösterdiği yoldan severek ve isteyerek yürümesi demektir.
Allah’a kulluk ile ilgili Kur’an’da yüzlerce ayet mevcuttur. Bu ayetlerden sadece bir kısmını şu başlıklar altında sunuyoruz:
ALLAH’A KULLUK:
Ey insanlar! Takvalı davranasınız diye, sizi ve sizden öncekileri yaratan, yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yapan, gökten su indirip de onunla sizin için rızk olarak ürünlerden çıkaran Rabbinize kulluk edin. Öyleyse siz de, bile bile Allah’a ortaklar koşmayın. (Bakara/21, 22)
İşte Rabbiniz Allah! O’ndan başka ilâh yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır. Öyleyse, O’na kulluk edin. O, her şey üzerine vekildir [yönetendir]. (En’am/102)
Ve göklerin ve yerin gaybı sadece Allah’a aittir. Ve tüm iş/oluş yalnızca O’na döndürülür. O hâlde O’na kulluk et, O’na tevekkül et. Ve Rabbin, sizin yapmakta olduklarınızdan gafil [habersiz, duyarsız] değildir. (Hud/123)
O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Öyleyse, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmekte sabırlı ol. Hiç sen O’nun ismiyle isimlenen birini bilir misin? (Meryem/65)
Ve senin Rabbin kesin olarak şunları gerçekleştirdi [karar altına aldı]: Kendisinden başkasına kul olmayın, anne ve babaya iyi davranın. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererse, sakın onlara “öf” deme, onları azarlama. Ve ikisine de kerim [onurlu, tatlı ve güzel] söz söyle. Ve merhametinden dolayı onlar için alçak gönüllülük kanatlarını indir. Ve de ki: “Rabbim! Onların beni küçükten terbiye ettikleri gibi, onlara rahmet et.” (İsra/23)
Ben “Ey âdemoğulları! Şeytana kulluk etmeyin, kesinlikle o size apaçık bir düşmandır ve Bana kulluk edin, işte bu dosdoğru yoldur ve ant olsun ki o [şeytan] sizden birçok nesilleri saptırdı” diye size ahd vermedim mi? Hâlâ aklını kullananlar değil miydiniz? (Ya Sin/60- 62)
Haydin Allah'a secde edin ve kulluk edin! (Necm/62)
İsa apaçık delillerle geldiği zaman dedi ki: “Ben size hikmeti [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri] getirdim ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde Allah’a karşı takvalı olun ve bana itaat edin. Şüphesiz ki Allah; O, benim Rabbimdir ve sizin Rabbinizdir. Öyle ise O’na kulluk edin. İşte bu, doğru bir yoldur.” (Zuhruf/63, 64)
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla