Tekil Mesaj gösterimi
Alt 6. December 2021, 08:13 PM   #2
Serdar102
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2021
Mesajlar: 66
Tesekkür: 2
31 Mesajina 31 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 14
Serdar102 has much to be proud ofSerdar102 has much to be proud ofSerdar102 has much to be proud ofSerdar102 has much to be proud ofSerdar102 has much to be proud ofSerdar102 has much to be proud ofSerdar102 has much to be proud ofSerdar102 has much to be proud of
Standart

KELOĞLAN BEBEK DEV
Bir varmış, bir yokmuş. Bir Keloğlan varmış. Bol bol yemek yer, bel bel bakınır, yan gelip yatarmış. Anası bir gün kızmış Keloğlan'a: " A benim kel oğlum. Bütün gün yatmasan, bir işe yarasan, bak önümüz kış, dağdan odun kır getir, benden sana alkış. " demiş. Bunun üzerine Keloğlan, anasını daha fazla üzmemek için, baltayı kaptığı gibi dağa çıkmış. Keloğlan dağda kesilecek ağaç aramış, durmuş. Onurlu, kişilik sahibi insan yaş ağaca balta vurmazmış ya, Keloğlan da dağda boşu boşuna kuru ağaç aramış. Keloğlan ağaçlara acıya dursun ilerden bir yerlerden bebek ağlaması, ınga sesi duymuş. Keloğlan sesin geldiği yöne doğru gitmiş ve sonunda büyük bir mağarada ağlayan kocaman bir bebek devle karşılaşmış. Bebek dev mağara duvarına tutunup ayağa kalktığında boyu dört metreyi buluyormuş.

Bebek dev, mama, mama, der dururmuş. Keloğlan onun acıktığını anlamış. Hani anne, baba, demiş.
Bebek dev: " Anne, baba yok, gitti. " demiş.
Keloğlan, ne istersin, deyince bebek dev, süt, süt, demiş. Keloğlan, iki saat bekleyebilir misin ? Ben bir koşu köye inip sana süt getireyim, deyince, bebek dev, olur, demiş. Keloğlan fırlamış, köye inmiş, köylüleri olaydan haberdar etmiş. Güğümlerle, bidonlarla süt köylüler tarafından taşınıp, bebek dev beslenmiş.

Ertesi gün bebek dev, yanında köylüler olduğu halde, emekleyerek dağdan düze inmiş, köye gelmiş. Köydeki çiftlikler ve mandıralar bebek deve süt yetiştirmişler. Bebek dev birkaç ayda emeklemeyi bırakıp, ayağa kalkmış. Bebek devin köyde gezerken, köylülere iştahla baktığını kimse fark etmemiş. Sonraki günlerde adamlar ve kadınlar kaybolmaya başlamış. Keloğlan bebek dev geldikten sonra bu böyle oldu, diye düşünmüş. Bebek devi takip etmeye başlamış. Sonunda onu bir köylüyü yakalayıp ağzına götürürken görmüş.

Keloğlan: " Hey bebek dev, bırak o köylüyü, yeme. " demiş. Bebek dev köylüyü bırakmış, köylü kaçıp gitmiş. " Ey bebek dev, ben seni mağarada bulduğumda çaresizdin. Sana yardım etmesem, hayatla mücadeleni kaybederdin. Köylülerin de sana yardımı büyük oldu. Neden onları yiyorsun? "
" Şey! Ama köylüler çok tatlı. Çıtır çıtır yedim onları. "

Sözün bittiği yer burasıymış. Keloğlan bebek devle konuşmasına devam etse ne olacakmış? Şöyle bir düşünmüş. " Bebek devi köylülerin başına bela eden benim. O zaman bu belayı ben defetmeliyim. " Keloğlan köylülerle birlikte bir sal yapmış. Bu sala bebek devi oturtmuşlar ve eline bir kürek verip denize uğurlamışlar. Bebek dev bol bol kürek çekmiş ve bir adaya ayak basmış. Bu adada insan yokmuş, hayvan yokmuş. Bebek dev et yiyememiş ama ot ve yaprak yemiş. Yıllar geçmiş, boyu on metreye ulaşmış. O, bir bebekken Keloğlan'ın ve köylülerin ettiği yardımları unutmamış. Köylülere yaptığı haksızlığı utanarak anımsamış.

SON

---------------------------------------------------

KELOĞLAN DEV FARE
Bir varmış, bir yokmuş. Bir dev fare varmış. Aha manda kadarmış.
Fare, fare, dev fare, nasıl geldin bu hale?
Ne yedin de böyle oldun, bir göründün, bir kayboldun.

" Dağda, bayırda gezerim, ne bulursam onu yerim.
Kedilerin düşmanıyım, yakalarsam kedi de yerim. "

Aman fare, yaman fare, başı büyük, kocaman fare.
Sakın kasabaya gitmeyesin, insanları üzmeyesin.

" Aman insan, yaman insan, başı küçük, kösemen insan.
Kasabaya gidiyorum, insanları üzüyorum. "

Dev fare arkasında yüzlerce normal fare olduğu halde kasabaya giriş yapmış. Şarkılar söyleyerek sokaklarda gezmişler. Ortalıkta ne bir insan, ne bir kedi görünmüyormuş. Dev fare ve arkadaşları, bu kasabada günlerce kalmışlar. Kilerlerde, ambarlarda ne varsa yiyip bitirmişler.

Bir gün kasaba dışındaki yolda nöbet bekleyen fareler, ilerden gelen kel kafalı bir genci görmüşler. Durumu dev fareye bildirmişler.

Dev fare: " Sakın bu Keloğlan olmasın? Adını çok duydum ama kendisini hiç görmedim. Gidin sorun bakalım kimmiş, neyin nesiymiş? Eğer bu Keloğlan ise, yandığımızın resmidir. Bizi bir dakika bu kasabada tutmaz, bilmiş olasınız. "

Bunun üzerine oradaki farelerden biri: " Aman efendim, siz neler söylüyorsunuz? Gelen Keloğlan olsa ne olacak? Bize ne yapabilir ki? İzin verin onu geldiği yere kadar kovalayalım. "

Dev fare: " Kimi kovalıyorsun? Keloğlan senden, benden kaçar mı sanıyorsun? O korkmaz, korkutur. Yenilmez, yener, ezilmez, ezer. Kaybettiği görülmemiştir. "
Farelerden biri gitmiş ve az sonra geri dönmüş. Gelen genç Keloğlan'mış. Dev fare Keloğlan'ın karşısına çıkmış. Onu saygıyla selamlamış. Hoş geldiniz, demiş.

Dev fareyi görünce Keloğlan'ın aklı başından gitmiş. Çok korkmuş, bir ağacın arkasına saklanmış: " Uy anam, o neydi öyle? Kocaman, öküz kadar! Etraf fare dolu. Bu onların babası olsa gerek. Öküz faresi mi desem, fare öküzü mü desem? Beni yakalarsa yer bu ya. Yandım ki hem ne yandım. " diye söylenirken, dev farenin sesini duymuş: " Keloğlan Bey, saygıdeğer Keloğlan Bey, nasılsınız, iyi misiniz? "

Bunun üzerine Keloğlan önce saklandığı ağacın arkasından başını çıkarmış, durum vaziyetini kontrol etmiş, ortamın müsait olduğunu görünce ortaya çıkmış. Bakmış dev fare karşısında el pençe, divan duruyor: " Seni gidi minik, beni niye korkuttun bakayım? Gel buraya kulaklarını çekeyim. "

" Aman efendim, ben kim, sizi korkutmak kim? Asıl ben sizden çok korkuyorum. "
" Yapma ya..! Minik, benden niye korkuyorsun çabuk söyle bakalım? "
" Sizi tanımayan, Keloğlan adını bilmeyen yoktur. Ben dağdan geldim. Oralarda herkes sizin başınızdan geçen olayları anlatıyor. İnanın sizin hikayelerinizi dinleyerek büyüdüm. "
" Büyümüşsün ama fazla büyümüşsün. Bundan sonra benim hikayelerimi az dinle. "
" Hani siz iyisiniz ama rakipleriniz kötüdür. Ben sizin tarafınızdan olmak istiyorum. Bugün burada olanları duyanlar beni kötü bilmesinler. Kasabalıların biraz yiyeceğini yediydik. Şu iki çuval altın zararı karşılar. Ben bu altınları dağda sebze, meyve satarak kazandım. Ayrıca kasabalılardan özür diliyorum. Şimdi dağlara dönüyorum ve bir daha dağdan inmem. "
" Yolun açık olsun, güle güle git. Kimse seni kötü bilmez, merak etme. "
Daha sonra dev fare ve öbür fareler şarkılar söyleyerek kasabayı terk etmişler. Altınlar kasabalının zararını karşılamış. Kasabalılar, Keloğlan için, eğlenceler düzenlemişler, ziyafetler vermişler. Böylece Keloğlan kasabalıları farelerden kurtarmış olmuş.

SON

--------------------------------------------------------

KELOĞLAN SITMA SAVAŞI
Eski zamanlarda bir ülkenin padişahının yüz tane çocuğu varmış. Bu çocukların ellisi oğlan, ellisi kızmış. Padişah oğlanlar büyüdükçe onları değişik şehirlere sancak beyi olarak göndermiş. Kızlarını ise, sevdikleri gençlerle evlendirmiş. Sadece biri, evlenmeye yanaşmamış. Bu da padişahın kızlarının en güzeli olan en küçük kızıymış. Bütün taliplerini geri çevirmiş. Çünkü hiç birinde aradığı özellikler yokmuş. Benim evleneceğim erkek mütevazi, cesur, bilgili ve atılgan olmalı diyormuş.*

Günün birinde bu ülkede ateşli bir hastalık olan sıtma baş göstermiş. Hastalık kısa sürede yayılmış. Pek çok insan yataklara düşmüş. Ülkenin hekimleri, bilginleri hastalığın çaresini bulamamışlar. Padişah, hastalığı önleyip, hastaları iyileştirene on eşek yükü altın vereceğini bildirmiş. Ayrıca en küçük kızını bu kişiyle evlendireceğini ilan etmiş. Olanlardan haberdar olan Keloğlan anasından izin alıp başkente gitmiş.

Saray bahçesinde padişahın en küçük kızını gören ve onunla konuşan Keloğlan ata binerek dağlarda, ovalarda günlerce yol almış. *Şehirlere, köylere giderek hastalarla ve hasta yakını çocuklarla konuşmuş. Hastalar, sivrisinek soktuktan sonra bu hastalığa yakalandıklarını ve sivrisineklerin bataklıkta çoğalıp etrafa yayıldığını anlatmışlar. Birkaç hasta yakını çocuk, Keloğlan'a bataklığı ve buraya suyunu akıtan dereyi göstermiş. Keloğlan derenin akış yönünü değiştirip denize yönlendirerek, bataklığı kurutmayı planlamış. Böylece sivrisineklerin yaşam alanı yok olacakmış. Keloğlan'ın yanındaki çocuklar, komşu şehir ve köylere giderek olaydan diğer çocukların haberdar olmasını sağlamışlar. Keloğlan çağırıyor, gelmelisiniz, demişler. Birkaç gün sonra derenin kenarındaki ovada binlerce çocuk toplanmış. Bu çocuklar, Keloğlan'ın söylediklerini yaparak toprağı kazıp kanal açmışlar ve dereyi denize akıtmışlar.*

Suyu kesilen bataklık, sıcak havanın etkisiyle on günde kurumuş. Oralardaki sivrisinek nesli yok olmuş. Keloğlan sivrisinek sokmasıyla ortaya çıkan sıtmanın önünü almış. Sıtmalı hastalara kına kına kabuklarından hazırladığı ilacı içirerek iyileşmelerini sağlamış. Padişahın verdiği on eşek yükü altının, bir eşek yükü bana yeter, diyerek dokuzunu çocuklara dağıtmış. Padişahın en küçük kızıyla evlenmiş. Düğün hediyesi olarak verilen sarayda yaşamaya başlamış. Anasını yanına almış. Üçü birlikte gelecek güzel günlere gülümseyerek bakmışlar. Masalımız da burada bitmiş.*

SON

Yazan: Serdar Yıldırım
Serdar102 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla