Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13. March 2011, 04:12 PM   #3
kamer
Super Moderator
 
kamer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 283
Tesekkür: 457
131 Mesajina 293 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
kamer is on a distinguished road
Standart

Ayrıca aman dileyenler de koruma altına alınmıştır:

Ey iman etmiş kimseler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, hemen iyice araştırın. Ve size selâm veren kimseye, dünya hayatının menfaatini gözeterek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Artık Allah nezdinde çok ganimetler vardır. Önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınıza haberdardır. (Nisa; 94)

Rasülüllah zamanında yapılan savaşlar, tamamen bu âyetlere uygun olarak, Allah adına; Allaha savaş açmışlara karşı koymak, fitneyi kazımak için yapılmıştır. Örneğin:

Bedir savaşı, Medine’deki ikiyüzlüler ile Mekkeli müşriklerin Rasülüllah’ı yok etmek, İslam dinini söndürmek için işbirliği yapmaları nedeniyle yapılmıştır.

Uhud savaşı, bedir yenilgisinin öcünü almak isteyenlere karşı bir savunma savaşıdır.

Hendek savaşı, Yahudi, münafık ve müşriklerin Müslümanları yok etmek için toplu saldırılarına karşı, kendi yurtlarında, kendi kentlerinde savunmaya yönelik verilen bir savaştır.

Mekke’nin fethi de Kureyşin Hudeybiye’de yapılan barış antlaşmasını bozması nedeniyle Müslümanların kendilerini güvene almaları için yapılmıştır. Kimseyi dine sokma veya mal yağmalaması için yapılmamıştır. Konu Tövbe suresinde detaylı olarak verilir.

Tebük seferi, Suriyeli Hıristiyanlar, Bizans İmparatoru Heraklius'a bir mektup yazar; Muhammed'in öldüğünü, Müslümanların da kıtlık ve yokluk içinde perişan olduklarını, üzerlerine asker gönderilirse, onları dinden döndürmenin, kendi dinlerine katmanın, gerekirse yok etmenin tam zamanı olduğunu bildirirler.

Bunun üzerine Bizans kralı, Müslümanlara karşı 40.000 kişilik bir orduyu yola çıkarır. Bazı Arap kabileleri de Bizanslılarla işbirliği yaparlar.

Durum, Medine'ye; Rasûlullâh'a ulaşır. Mü'minler hazırlığa davet edilirler. Kadın-erkek, zengin-fakir herkes imkânları nispetinde katkıya koşar. Tebük seferi de işte böyle savunmaya yönelik bir seferdir.

Allah Yolunda Öldürme

Bilindiği üzere savaşın öldürmek ve ölmek olmak üzere iki yönü vardır. Öldürme yönünde Rabbimiz, haddin aşılmamasını emrederken bir noktayı daha açıkça ortaya koyuyor. Bu da öldürenlerin konumudur:

Artık, onları siz öldürmediniz, lâkin onları Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Ve mü’minleri bundan güzel bir bela ile belâlandırmak/ güzelce sınamak içindi. Şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir. (Enfal; 17)

Allah, “Artık, onları siz öldürmediniz, lâkin onları Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı” buyurmak suretiyle, öldürmeyi, atmayı Kendisine izafe ederek Müslüman askerlerin "katil", “câni” olarak nitelendirilemeyeceğine işaret etmiştir. Buradan anlaşıldığına göre meşru savaşlarda; Allah’ın öngördüğü ve izin verdiği savaşlarda ve yargı kararlarıyla adam öldürmek, Allah adına yapıldığı için öldüreni suçlu; katil, câni yapmaz.

Peygamberimiz ve ondan sonra gelen gerçek Müslüman idarecilerin hiçbiri insanları zorla dine sokmak, ganimet elde etmek için savaş yapmamışlardır. Savaşta kazanılan ganimetler, “enfal (bahşiş, bonus)” olarak nitelenerek gazilere değil kamuya tahsis edilmiştir. Bu, Enfal ve Haşr surelerinde detaylı olarak açıklanmıştır.

Bir kimseyi veya bir toplumu zorla dine sokmayı Rabbimiz yasaklamıştır. Herkes fikir ve inanç özgürlüğü tanımıştır. Bu konuya dair Kur’an’da onlarca âyet mevcuttur. Aşağıdaki âyetlerde de görüleceği üzere savaşın amacı Allahın rızasını kazanmak ve fitneyi ortadan kaldırmaktır.

Ey iman etmiş kişiler! Önleminizi alın, sonra da onlara karşı ya küçük birlikler hâlinde sefere çıkın veya topluca sefere çıkın.

Şüphesiz sizden bir kısmı da kesinlikle ağır davranır. Sonra size bir musibet isabet edince: “Kesinlikle Allah bana lütfetti de onlarla beraber tanık olarak bulunmadım” der.

Ve eğer size Allah'tan bir armağan isabet ederse, kesinlikle, sanki sizinle kendisi arasında hiç sevgi yokmuş gibi, şüphesiz: “Ah ne olurdu, onlarla beraber olaydım da çok büyük başarıya erseydim!” diyecektir.

O hâlde basit dünya hayatını, âhiret karşılığında satacak kimseler, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, artık Biz ona çok büyük bir ödül vereceğiz.

Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri bu halkı kendi benliklerine haksızlık eden kimseler olan memleketten çıkar, nezdinden bize bir koruyucu, yol gösterici yakın, nezdinden iyi bir yardımcı kıl” diyen zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?

İman etmiş kimseler, Allah yolunda savaşırlar. Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örtmüş kişiler de tâğut yolunda savaşırlar. O hâlde siz şeytanın yakınları, yardımcıları ile savaşın. Şüphesiz şeytanın tuzağı çok zayıftır. (Nisa 71- 76)

Mü’minler için ölüp öldürme; savaş değil, caydırıcı güce sahip olmak esastır:

Ve siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları hazırlayın ki, onlarla, Allah'ın düşmanlarını, kendi düşmanlarınızı ve Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz, bunlardan aşağı daha başkalarını korkutasınız. Ve Allah yolunda her ne harcarsanız o size eksiksiz ödenir ve siz hakksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal; 60)

Ey iman etmiş kişiler! Önleminizi alın, sonra da onlara karşı ya küçük birlikler hâlinde sefere çıkınız veya toptan sefere çıkınız. (Nisâ: 71)


Ve sen seferde olanların içinde bulunup da onlar için eğitim-öğretim verdiğin zaman içlerinden bir kısmı seninle beraber dikilsinler/eğitime katılsınlar. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar, yeterli bilgi alıp ikna olduklarında arka tarafınıza geçsinler. Sonra eğitim-öğretim almamış diğer bir kısmı gelsin seninle beraber eğitim-öğretim yapsınlar ve tedbirlerini ve silâhlarını alsınlar. Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örten kimseler, silâhlarınızdan ve eşyanızdan habersiz durumda olsanız da size ani bir baskın yapsınlar isterler. Eğer size yağmurdan bir eziyet erişir veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Tedbirinizi de alın. Şüphesiz Allah, Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini örten kimselere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. (Nisa; 102)

Enfal; 60’ta hitap, tüm mü'minlere ve tüm zamanlara yöneltilerek, Siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları hazırlayın ki, onlarla, Allah'ın düşmanlarını, kendi düşmanlarınızı ve Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz, bunlardan aşağı daha başkalarını korkutasınız. Ve Allah yolunda her ne harcarsanız o size eksiksiz ödenir ve siz haksızlığa uğratılmazsınız buyrulmuş ve böylece mü'minler için askerî strateji belirlenmiştir.

Âyette önce, gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin denilerek, her türlü askerî silah ve malzeme tedariki emredilmiş, sonra da savaş atları hazırlayın buyrularak, "savaş atlarına” vurgu yapılmıştır. Malumdur ki Kur'ân'ın indiği dönemde en iyi savaş aracı at idi. O nedenle âyetteki "at" ifadesi, bugün için, savaş uçağı, tank, denizaltı, güdümlü füze, hatta atom bombası gibi en ileri derecedeki savaş silahları anlaşılmalıdır.

Âyetteki, Allah'ın düşmanlarını, kendi düşmanlarınızı ifadesiyle, "müşrikler, Yahudiler ve tüm İslâm düşmanları"; Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz düşmanlar ile de, Tevbe; 101 ve Âl-i Imran; 118. âyetlerin delaletiyle "münafıklar ve uzaklardaki düşmanlar" kastedildiği anlaşılmaktadır.

Müslümanlar her türlü teçhizata sahip olup savaşı az kişiyle, az zayiatla atlatmalıdırlar. Bu konu Bakara suresinin 243- 253. âyetlerinde konu edilmiştir. Burada savaşın Davud’un Calut’u öldürüvermesi ile neticeye bağlandığı, zayiat verilmediği nakledilerek Müslümanların da bu yöntemle savaşmalarına işaret edilmiştir. Konu edilen savaşın ayrıntılı açıklaması Kitab-ı Mukaddes’in 1. Samuel, 17: 153 bölümündedir. Kur’an bu bölümü onamaktadır.

Buradan da anlaşılacağı üzere savaş, akıl ve eğitim ile kazanılıyor. Akıllı ve eğitimli tek kişi savaşın kaderini değiştirebiliyor. Allah'ın bu pasajda mü'minlere vermek istediği mesaj da budur. Kalabalık ve kaba güce güvenmeyip harp taktikleri geliştirilmeli ve Dâvûd örnek alınmalıdır. Bugün savaşı binlerce kilometreden kontrol eden ve bir tuşa basarak can ve mal zayiatı vermeden zafer elde edenler, kâfirler değil Müslümanlar olmalıydı!


Haram; dokunulmaz aylarda ve dokunulmaz bölgede savaş


İslam dininin en büyük değerlerinden biri de haram aylarda savaşı yasaklaması ve bunu günahların en büyüğünden saymasıdır.

Arap geleneğinde, hac dönemlerinde sağlıklı, güvenli bir ulaşım ve hac yapılabilsin diye dokunulmaz aylar ve dokunulmaz bölge belirlenmişti. Ve bu ayda ve bu bölgede kesinlikle savaş yapılmazdı. Bu âyetlerde bu aylarda ve bu bölgede mü’minlere bir savaş saldırısı söz konusu olursa bu geleneğe bağlı kalmamaları emredilmektedir.

O gün çevredeki Arap kabileleri eğitim ve öğretim için Mescidi harama gelirlerdi.

Bu âyetlerin bize mesajı ise, kesinlikle eğitim dönemlerinde, eğitim alanlarında okullarda eğitim ve öğretimi aksatacak, eğitim yerlerinin ve yollarının güvenliğini etkileyecek, öğretmen ve öğrencilerin işine engel olacak, öğretmen ve öğrencileri savaşa iştirak ettirtecek tarzda savaş yapılmamasıdır.

Ama eğitim sürecinde haram aylarda da müminler saldırıya uğrarlarsa savunmak durumunda olacaklardır.

Dokunulmazlık ayı, haram aya karşılıktır. Ve bütün dokunulmazlıklar/ bağlayıcı hükümler, birbirine karşılıktır. O hâlde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyla saldırın. Ve Allah'ın koruması altına girin. Ve bilin ki Allah, Kendi koruması altına girmiş kişiler ile beraberdir. (Bakara; 194)

Savaş iç hukuku ile ilgili bir hayli düzenleme de Bakara, Al-i Imran, Nisa, Enfal, Tevbe, Ahzab, Mümtehıne, Muhammed ve Haşr surelerinde ayrıntılı olarak yer almaktadır. İlgilenenlerin adı geçen surelerdeki âyetleri okumaları önerilir.

ALLAH YOLUNDA ÖLMEK

Allah yolunda ölmek, hem Allah'ın övgüsünü ve büyük kazanımlar elde ettirmektedir.

Allah yolunda öldürülenleri de sakın ölüler sanma. Tam tersi onlar diridirler, Allah'ın armağanlarından verdiği şeylerle sevinçli olarak Rableri katında rızıklanmaktadırlar. Arkalarından kendilerine henüz ulaşmayan kimselere, kendileri için hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler. Onlar, Allah'tan bir nimeti, armağanı ve Allah'ın şüphesiz, mü’minlerin ecrini kaybetmeyeceğini müjdelemek isterler. (Âl-i Imran; 169-171)

Ve Allah yolunda öldürülenlere, “Ölüler” demeyin. Aslında onlar diridirler. Fakat siz bilincine ermiyorsunuz. (Bakara; 154)

O hâlde basit dünya hayatını, âhiret karşılığında satacak kimseler, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, artık Biz ona çok büyük bir ödül vereceğiz. (Nisa; 74)

Artık Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimselerle karşılaştığınız/ savaştığınız zaman, hemen boyunları vuruş …/ölümüne savaşın. Sonra onlara üstün geldiğiniz zaman, hemen bağı sıkı bağlayın/sağlam kararlar alın. Sonra harp; bozum yapma işi ağırlıklarını atıp savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da kurtulmalık karşılığı salıverin. İşte! Eğer Allah dileseydi elbette onları cezalandırıp adaleti sağlardı. Fakat böyle olması, sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülen/öldüren/savaşan kimselere gelince; artık Allah, onların amellerini asla boşa çıkarmaz. Allah onları kılavuzlayacak, durumlarını düzeltecek ve onları, kendilerine tanıttığı cennete girdirecektir. (Muhammed 4-6)

Bunun üzerine Rableri onlara karşılık verdi: “Şüphesiz Ben, sizden erkek olsun, kadın olsun –ki hepiniz aynısınızdır– çalışanın amelini kaybetmem. O nedenle, göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, Benim yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler; elbette onlardan kötülüklerini örteceğim ve Allah katından bir sevap olarak, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ve Allah, sevabın güzeli Kendi katında olandır.” (Âl-i Imrân; 195)

Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz de, Allah'tan bir bağışlanma ve rahmet, kesinlikle onların topladıklarından daha hayırlıdır. And olsun, ölseniz veya öldürülseniz de kesinlikle Allah'a toplanacaksınız. (Al-i Imran; 157,158)

Şüphesiz Allah, tövbe eden, kulluk eden, övgüde bulunan, seyahat eden, Allah'ı birleyen, boyun eğip teslimiyet gösteren, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden, kötü olan her şeyden vazgeçiren, Allah'ın hududunu koruyan inananlardan canlarını ve mallarını şüphesiz cenneti onlara verme karşılığında satın almıştır: Onlar, Allah yolunda savaşırlar; sonra öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah'ın Tevrât, İncîl ve Kur’ân'daki gerçek bir vaadidir Ve sözünü, Allah'tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alış-verişle sevinin. Ve işte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir. Ve mü’minlere müjde ver! (Tevbe; 111, 112)

Ve Allah yolunda hicret eden, sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlar; kesinlikle Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Ve şüphesiz Allah, kesinlikle rızık verenlerin en hayırlısının ta kendisidir. Kesinlikle onları hoşnut olacakları bir yere girdirecektir. Ve şüphesiz Allah, kesinlikle çok iyi bilendir, çok yumuşak davranandır. ( Hacc; 58)

Netice, Rabbimizin Kendi yolunda izin verdiği şartlar dışında öldürmek de ölmek de suçtur, Müslümanların yapacağı şeylerden değildir.

(Devam edecek)
__________________
And olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen? Kamer/17-22-32-40
kamer isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
kamer Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dttatu (30. May 2011), Miralay (14. March 2011)