Tekil Mesaj gösterimi
Alt 4. September 2017, 07:40 PM   #4
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli Abdullah Tanrıkulu kardeşim.

Alıntı:
Abdullah Tanrıkulu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Halil Hocam konu ve püf noktası tamamen başkaydı.

Konu ve püf noktasına vurgu yaptığınız yazı bu:
""Allah'ın dostu" ifadesi Kuran'dan çok öncesine dayanıyor. Kuran'daki ifadeleri daha doğru anlamak için sözlükler yetmez. Tevrat ve İncil üzerine de ciddi şekilde çalışılmalı. Zira o dönem bu kitapların inananları da Kuran'ın muhatapları arasındadır. Dolayısıyla o kitaplardan referanslar içerir. Allah'ın dostu ifadesi de böyle bir referans içeriyor. Latince "Amicus Dei" kavramına göz atabilirsiniz. Grekçesi "φίλος θεοῦ". İşin ilginci İbranicesinde geçen kelime "sevgi" olup Arapça karşılığı Habib olan kelime ile ilişkilidir. Kuran'da geçmemesine rağmen Muhammed peygambere yakıştırılan "Habibullah" ifadesi de buradan çalıntı galiba." [/quote]

Kur'an'da "Allah'ın dostu" ifadesi geçmez. Halilullah tamlaması Allah'ın dostu diye çevrilmiştir. Bu tamlamada kullanılan iki sözcük de Arapçadır. "Allah'ın dostu" tamlamasında geçen sözcüklerden "dost" sözcüğü, arkadaş, yar vb anlamlarda Farsça bir sözcüktür. Size cevabımda sadece Arapça "halil" sözcüğü ile ilgili bir değerlendirmede bulundum.

Alıntı:
Abdullah Tanrıkulu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yine de kelime tahlilinizin başı yazdığıma zıt bir ifade içermemekle birlikte önder kelimesinin "imam" olduğunu da söylemenize rağmen haill kelimesine verdiğiniz "önder" karşılığının ve dolayısıyla sondaki tüm ayet çevirilerinin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Bazı sözcüklerdeki anlam yakınlığı nedeniyle Türkçede kullandığımız ortak sözcüklerle değerlendirme yapılabiliyor. Aslında üşenmeden tam karşılıklarını yazmak gerekir.

Arapça olan ve Arabiyyen olduğu belirtilen Kur'an'da geçen “İmam” sözcüğü, “kastetmek, amaçlamak” anlamındaki “emm” sözcüğünden türemiştir. “Emm” sözcüğünün iftial ve tefe’ul bablarındaki kalıpları; “yol oluşturma” anlamını ifade ederler. Nitekim “temmene” ve “ı’temene” sözcüklerinin anlamı; “yol oluşturdu” demektir.
“Emmel kavme (toplumu amaçlandırdı)” ve “emme bihim (onları amaçlandırdı)” ifadeleri de; “kavmin, toplumun önüne geçti, onlara önderlik etti” anlamında olup, yapılan bu işe “imamet / imamlık, önderlik” denir. “İmam” sözcüğü ise, “me’mum (uyulan)” anlamında “isim”dir.

Buna göre, çoğulu “eimme” olan “imam” sözcüğü; “toplumu iyi ya da kötü bir amaç uğruna, söz ve eylemleriyle yönlendirip, arkasında birçok gönüldaş (ümmet) oluşturan kişi” demektir.

“İmam” sözcüğü Kur’an’da, tekil olarak sekiz yerde (Bakara; 124, Hud; 17, Hicr; 79, İsra; 71, Furkan; 74, Ya Sin; 12, Ahkaf; 12) ve çoğul olarak da beş yerde (Tövbe; 12, Enbiya; 73, Kasas; 5, 41, Secde; 24) geçmektedir. Bu ayetlerde sözcük, hem iyiliğe veya kötülüğe önder olanlar için, hem de insanların uyduğu kitap ve benzeri şeyler için kullanılmıştır:

Bakara; 124: Ve bir zamanlar İbrahim’i Rabbi, bir takım kelimeler ile belâlandırdı (imtihan etti). O da onları tam olarak yerine getirince, Rabbi ona, “Ben seni bütün insanlara imam yapacağım.” demişti. (İbrahim), “Zürriyetimden de (yap)!” dedi. (Rabbi ona) “Zalimler benim ahdime nail olmaz!” dedi.

Furkan; 74: (Onlar) “Bilakis biz atalarımızı böyle yapar bulduk.” derler.

Tövbe; 12: Ve eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, o küfür öncüleriyle hemen savaşın. Şüphesiz onlar için yeminler yoktur. Belki vazgeçerler.

(Görüldüğü gibi bu ayette, küfre öncülük yapanlara da “imam” denmektedir.)

Hud; 17: O dünyayı isteyenler hiç Rabbinden açık bir belge üzere olan ve kendisini Allah’tan bir şahidin takip ettiği ve de kendinden önce bir imam (önder) ve rahmet olarak Musa’nın kitabı bulunan kimse gibi midir? İşte onlar (böyle olanlar), ona (Kur’an’a) inanırlar. Hangi hizipten olursa olsun kim onu inkâr ederse, ona vaat edilen yer ateştir. İşte bütün bunlardan dolayı sen de bundan (Kur’an’dan) şüphe içinde olma. Kesinlikle o Rabbinden bir hakktır / gerçektir. Fakat insanların çoğu iman etmiyorlar.

(Bu ayette ise, insanların uyduğu kitap ve benzeri şeyler için “imam” ifadesi kullanılmıştır. Kur’an’daki bu kullanıma uygun olarak, Halife Osman döneminde oluşturulan ilk Mushaf’a da “İmam Mushaf” adı verilmiştir.)

Bilindiği gibi, İslâm dünyasında “imam” unvanı, fikirleriyle insanları etrafında toplamış olan; İmam Azam, İmam Şafiî, İmam Malik gibi büyük İslâm bilginlerine, müçtehitlere verilmiştir. Fakat sözcüklerin Kur’an’daki kullanımlarından hareketle denilebilir ki, küçük bir birlik komutanı da dâhil olmak üzere toplumun öncüsü durumunda olan; Lenin gibi bir devlet başkanı da, Buda, Konfüçyüs, Karl Marks gibi okul olmuş şahsiyetler de birer “imam”dır. Tabiî ki bunların yolundan giden, bunlara tâbi olmuş yandaşları da bunların “ümmet”idirler.

Halil ve imam sözcükleri ile ilgili yazılanların yanlış olduğunu düşünmez sizin zann ve takdirinizdir.

Alıntı:
Abdullah Tanrıkulu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Allah hakkında yaptığınız yorum da "Allah hakkında bilmediğini söylemek" kapsamında değerlendirilebilir pekala.
Bu yazılanlardan bu yargıya ulaşmak.
Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı
Bu sözcüğün içinde bulunduğu Âyet, sözcüğün إتّخاذ - ittihaz = edinme fiiliyle kullanıldığı ve Allah'ın yarattıklarına ihtiyaç duymaktan münezzeh olduğu dikkate alındığında, sözcüğün "çölde kum üzerinde yürüyerek iz bırakmak [kumun yüzeyini bozmak], çölde kum üzerinde yol açmak" anlamından hareketle, "en iyi iz bırakan, en iyi çığır açan" manasına geldiği anlaşılır. Bu durumda Âyetin meali şöyle olur: Ve din bakımından, iyilik-güzellik üreten biri olarak, yüzünü [kendisini] Allah için İslâmlaştırandan ve hafifçe, İbrâhîm'in dinine tâbi olan kimseden daha iyi-güzel kim olabilir? Ve Allah, İbrâhîm'i halîl [en iyi iz bırakan, çığır açan] edindi.
Bilindiği gibi toplumda, iz bırakanlara, çığır açanlara imam [önder] denir. Zaten Allah da İbrâhîm Peygamberi imam kıldığını, o'nun güzel örnek olduğunu, sonradan gelen elçilere o'nu izlemelerini emrettiğini beyan buyurmuştur:
(Bakara: 124) Ve hani Rabbi İbrâhîm'i, birtakım kelimeler ile belalandırmış [sınamış], o da onları tam olarak yerine getirmişti. O [Rabbi], "Ben seni insanlara imam [önder] yapacağım" demişti. O [İbrâhîm], "Zürriyetimden de (önderler yap!)" dedi. O [Rabbi], "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz!" dedi.
İlginç bir değerlendirme olur. Yine de her değerlendirme yazılanları tefekkür açısından güzel bir davranıştır.

Alıntı:
Abdullah Tanrıkulu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İyi bayramlar, Selamlar.
İyi bayramlar olsun kardeşim.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla