Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. January 2009, 12:48 PM   #40
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

D- Hayber'in Fethi:


18- Allah şu müzminlerden razı olmuştur ki onlar, ağacın altında sana biat ediyorlardı, Allah onların gönüllerinden geçeni bildiği için onların üzerine huzur ve güven indirdi ve onlara yakın bir fetih verdi. 19- Yine onlara alacakları birçok ganimetler bahşeyledi. Allah üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir. 20- Allah size elde edeceğiniz birçok ganimetler va'detti. Şimdilik size bu(Hudeybiye barışı)nı verdi. İnsanlara, bir ibret olsun ve (Allah), sizi dosdoğru bir yola iletsin. 21-(Size) Başka (ganimetler) de söz vermiştir ki henüz onları ele geçiremediniz, fakat Allah onları kuşatmıştır (ileride bunları size verecektir. Allah, ilerde sizlere birçok fetihler ve ganimetler verecektir.) Allah her şeye kadirdir. (Fetih: 109/18-21)

109/18-2l'nci âyetlerde Allah'ın, Hudeybiye'de Peygamber'e bey'at eden mü'minlerden razı olduğu, onların kalblerinde olanı, yani o güç durumda içlerinden geçen düşünceleri, kuşkuları bildiği, indirdiği huzur ile gönüllerini yatıştırdığı ve kendilerine yakın bir Fetih nasîbettiği, şimdilik elde ettikleri bu Fetih'ten ayrı olarak, daha birçok fetih ve ganîmet vereceği buyurulmaktadır.

18'nci âyette anılan feth-i karîb ile 19'ncu âyette müslümanların ele geçirecekleri bildirilen ganimetler hakkında iki tefsîr vardır: Birine göre feth-i karîb (yakın fetih) Hudeybiye Barışıdır. Alacakları ganimetler de ilerideki fetihlerde ellerine geçecek olan ganimetlerdir. Diğerine göre feth-i karîb, Hayber'in fethi, alacakları ganimetler de Hayber ganimetleridir.

Âyetlerin sözgeliminden anlaşıldığı üzere Allah'ın acilen, yani şim*dilik müslümanlara verdiği yakın fetih, Hudeybiye Barışıdır. Allah, inançsızların yüreklerine kuşku düşürerek onların müslümanlara saldırmalarını önlemiştir. Ayetlerde kâfirler saldırmış olsalardı dahi yenilmiş olacakları ve artık müslümanlara zafer yollarının açıldığı, bundan böyle çok zafere ulaşıp ganimetler alacakları müjdelenmektedir. Hudeybiye Barışından son*ra müslümanların elde ettikleri ilk zafer, Hayber zaferidir. Müslümanlar bu zaferde çok ganimet almışlar, verimli topraklar kazanmışlardır. Bu olayın geçişi şöyledir:

Hayber Seferi, sırt müslümanlara ganimet sağlamak için sebepsiz yere düzenlenmiş bir sefer değildir. Medine'den sürülmüş olan Yahûdî Nadîr Oğulları, Hayber'e gidip yerleştiler ve o bölge Yahudilerinin lideri olup onlara İslâm düşmanlığı aşıladılar. Bu adamlar, yalnız oradaki Yahû-dîleri kışkırtmakla kalmadılar. Gidip Mekke müşriklerini, Esed ve Gatafan kabilelerini de kışkırttılar ve Kureyşin bu kabilelerle birleşip büyük bir ordu ile müslümanların üzerine yürümesine sebeboldular. Sonuçta vuku-bulan Hendek Savaşında Medine'deki Yahûdî kabilesi Kurayza Oğullarını da kandırıp, onların, vaktiyle müslümanlarla yaptıkları ittifaklarını bozarak müşrik ordusunun yanında yer almalarına neden oldular. Müşriklerin bir sonuç alamadıkları bu savaştan sonra Medine, ittifaklarını bozarak müs*lümanlara hiyanet eden Kurayza Oğullarından temizlenmişti. Fakat Şam yolu üzerinde verimli toprakları olan Hayber, hâlâ müslümanların başına gaileler açmış bulunan Nadîr Oğulları Yahûdîlerinin barınağı idi. Onlar oralarda egemen oldukça da müslümanların güvenliği tehlikede bulunu*yordu.

İşte bu mıntıkayı güven altına almak için Allah'ın Elçisi (s.a.v.), Hayber'e bir sefer yapmayı düşünüyordu. Fakat tehlikeyi o kadar vahim görmediği için sadece müfreze gönderip liderleri Râfi' ibn Ebî'l-Hukayk'ı, daha sonra onun yerine geçen Useyr ibn Zârim'i öldürtmekle yetinmişti. Böylece onları, hareketlerine dikkat etmeleri için uyarmış, cezalandırma işini Ka'be'yi ziyaretten sonraya ertelemişti. Hudeybiye barışı ile Kureyşin herhangi bir saldırısı önlenmiş, sıra Hayber bölgesinin güvenlik altına alınmasına gelmişti.

Ashabına Hayber seferine hazırlanmalarını emretti. Medîne yöresinde oturan kabilelerden sadece gönüllü olanların gazaya katılmalarını istedi. Sibâğ ibn Arfaz el-Ğifârî'yi, Medîne'de yerine vekil bırakarak ve zevcesi Ümmü Seleme'yi de beraberine alarak Hayber üzerine yürüdü. Hudeybi-ye'ye giderken de yine bu zevcesini yanına almıştı. Bundan Ümmü Sele-me'nin, müşkil durumlarda Allah'ın Elçisi'ne danışmanlık yaptığı kanısı doğmaktadır.

Hudeybiye'den Zu'1-hicce ayında dönmüştü. Ondan bir ay sonra, Muharrem'in sonlarında, bir rivayete göre de beş ay sonra Cumâdâ el-Ûlâ ayında Hayber üzerine yürüdü.

Sabahleyin erkenden belleriyle, kürekleriyle tarlalarında çalışmak üzere evlerinden çıkan Hayberliler, birden bire karşılarında müslümanları görünce:

Muhammed ve ordusu! deyip kalelerine kaçtılar. Allah'ın Elçisi (s.a.v.):

Allahu ekber, Hayber yıkıldı! Biz bir kavmin alanına inersek "Uyarılanların sabahı kötü olur!" dedi.

Sonra Recî' denen yere vardı. Gatafanlılarla Hayber arasında karar*gâhını kurdu ki Gatafân'dan Haybere'e gelebilecek yardıma engel olsun. Gatafanlılar Hayber'e yardım için yola çıktılar, bir konaklık mesafe yürü-dülerse de korkup geriye döndüler.

Hayber nüfusça kalabalık bir yerdi. Kaleleri sağlam, ekonomileri iyi, silâhları çok idi. Müslümanlar Hayber'in fethinde hayli güçlük çektiler. Hayberlilerden birçok kimse öldüğü gibi müslümanlar da birkaç şehîd verdiler.

Birkaç kaleden oluşan Hayber'de önce Nâim, sonra Ebû'l-Hukayk Oğullarının kalesi olan el-Kamûs fethedildi. Birçok esîre alındı. Huyey ibn Ahtab'ın kızı ve Kinâne ibn er-Rabî' ibn Ebî'l-Hukayk'ın karısı olan Safıyye de esîreler arasında idi.

O günlerde Safıyye ru'yâsında Ayın, kendi koynuna girdiğini görmüş ve bunu kocası Kinâne'ye anlatmıştı. Kinâne:

Bu demektir ki sen, Hicaz kralı Muhammed'i istiyorsun, deyip yüzüne bir tokat vurmuş ve Safıyye'nin gözünü morartmış idi. İşte Allah'ın Elçisi'ne getirildiği zaman Safıyye'nin gözünün çevresindeki morartı duru*yordu. Allah'ın Elçisi ona, kendi ridâsını verip örttürünce herkes, onu kendisine seçtiğini anlamıştı.

Bir rivayete göre Dihye, alınan esîrelerden bir tanesini kendisine vermesini Allah'ın Elçisi'nden istemiş, o da esîrelerden bir tanesini almasını söylemiş. Dihye Safıyye'yi seçince bir adam:

Ey Allah'ın Peygamberi, sen Kurayza ve Nadîr Oğullarının başka*nının kızını Dihye'ye mi veriyorsun? O yalnız sana yaraşır, dedi.

Peygamber (s.a.v.), Safıyye'yi çağırttı, yüzüne bakınca Dihye'ye:

Sen başka bir câriye al, dedi ve Safiyye'yi âzâd edip onunla nikah*landı.

Daha sonra Allah'ın Elçisi, Hayber dönüşünde, yolda Enes'in anne*sinin bezediği Safıyye ile zifaf olmuştur.

Safıyye'nin kocası Kinâne ibn er-Rebî' getirildi. Nadîr Oğulları hazînesi bu adamın yanında idi. Hz. Peygamber ondan hazineyi istedi. Kinâne inkâr etti. Başka bir Yahûdî:

Ben Kinâne'nin, her sabah şu harabede dolaştığını görürdüm, deyince Peygamber (s.a.v.) Kinâne'ye:

Eğer hazîneyi bulursak seni öldüreyim mi? dedi. O da:

Evet, dedi.

Peygamber(s.a.v.)in emriyle harabe eşildi ve hazinenin bir kısmı ortaya çıkarıldı. Peygamber, Kinâne'ye, geri kalan hazineyi vermesini emretti. Kinâne yine vermeyince öldürüldü. [190]

Daha sonra müslümanlar, en son ve güçlü kaleler olan Vatîh ve Sülâlim kalelerine geldiler. Peygamber (s.a.v.) bu savaşta komutanlara bayrak verdi. Bayrak, ilk defa bu savaşta kullanılmıştır. Komuta bayrağını ilk önce Ebûbekir'e verdi, fetih nasib olmadı. Sonra Ömer'e verdi, yine fetih nasib olmadı. Sonra:

Yarın bayrağı öyle birine vereceğim ki o Allah'ı ve Elçisi'ni sever, Allah ve Elçisi de onu sever, Allah onun eliyle fetih nasibedecektir dedi ve bayrağı Alî'ye verdi. Alî'nin gözleri ağrıyordu. Gözüne tükürüp:

Bu bayrağı al, Allah fetih nasibedinceye kadar bayrağı taşı! dedi. Alî'nin eliyle bu kaleler de fethedildi.

Vatîh ve Sülâlim'dekiler, kuşatmanın kalkmayacağını anlayınca can*larına dokunulmaması, mallarını bırakıp gitmeleri şartıyla kaleyi teslîm etmeyi önerdiler. Peygamber (s.a.v.) bu öneriyi kabul etti. Silâhlan, malları, tarlaları, kadınları ve çocukları hep müslümanlara ganimet oldu. Allah'ın Elçisi, ganîmetin beşte birini Beytu'l-mâle ayırdıktan sonra gerisini Müslü*manlara paylaştırdı.

Hayberliler, kaleden indikten sonra: "Biz toprağı işlemesini, onar*masını biliriz" deyip yarıcılıkla toprağı işlemeyi önerdiler. Peygamber (s.a.v.) bunu: "Dilediğimiz zaman sizi çıkartmak" kaydıyla kabul etti, fakat tehlikeli olanları sürdü. Böylece barış yapıldı.

Hz. Ömer devrine kadar o toprakları Yahudiler işlediler. Ömer döne*minde artık müslümanlar, toprağı işleyecek insan gücüne ve beceriye ula*şınca Hz. Ömer Yahudileri Şam'a sürdü.

Peygamber (s.a.v.), daha sonra Hayber'den Vâdî'l-Kurâ'ya geldi. Çeşitli kalelerin bulunduğu Vâdî'l-Kurâ'da biraz dirençle karşılaştı ise de sonunda fetih nasib oldu. Halkından teslim olanların bir kısmını sürdü, kalmasında sakınca bulunmayanları da toprağı yarıya işlemek üzere orada bıraktı.

Olayları duyan Fedek Yahudileri korktular. Bahçeleri, tarlaları yarıya işlemek üzere anlaşmak için Peygamber(s.a.v.)e elçi gönderdiler. Böylece Fedek, savaş olmadan müslümanların eline geçtiği için burası sadece Allah'ın Elçisi'nin özel mülkü oldu.

Savaştan sonra Hayber'de Sellâm ibn Mişkem'in karısı Zeyneb, Al*lah'ın Elçisi'ne ikram etmek üzere pişirdiği koyunu zehirledi. Allah'ın Elçisi, koyundan bir lokma alıp çiğnedi ve yutmadan hemen tükürdü:

Bu kemik, bana zehirli olduğunu söylüyor! dedi. Fakat çiğnediği lokmayı yutmuş olan Bişr ibn Ma'rûr öldü. Sonra bu kadın suçunu itiraf ederek kendisini şöyle savundu:

Kavmime yaptıklarını görünce düşündüm ki eğer sen kral isen, senden kurtulurum. Peygamber isen zaten bu durum sana bildirilir.

Peygamber(s.a.v.)in, bu kadının suçunu bağışladığı rivayeti varsa da daha sağlam rivayete göre bu kadını öldürtmüştür. Peygamber (s.a.v.) ölüm hastalığı sırasında:

'Âişe, Hayber'de yediğim yemeğin acısını hâlâ duyuyorum! Şimdi o tehirin etkisiyle boyun damarımın kesildiğini hissediyorum!" dediği rivayet edilir. [191]

Peygamber (s.a.v.) ya Hayber'de veya yolda Safıyye ile zifaf olmuştur. Zifaf gecesi Ebû Eyyûb el-Ensârî, Peygamberin çadırının çevresinde dolaşarak onu beklemiş, sabahleyin Peygamber (s.a.v.), Ebû Eyyûb'a neden öyle yaptığını sorunca:

Yâ Resûlallah, bu kadının sana bir şey yapmasından korktum.

Babasını, kocasını, kavmini öldürdün. Henüz küfürden yeni ayrıldı. Sana bir şey yapmasından korktum, demiş. Allah'ın Elçisi de ona du'â ederek:

Allahım, Ebû Eyyûb nasıl geceleyin beni korudu ise sen de onu koru, dedi.

Hâlâ Habeşistan'da bulunan ilk muhacirler de Hayber'in fethi sırasında geldiler. Bir rivayete göre Peygamber (s.a.v.) 'Amr ibn Ümeyye ed-Da-mrî'yi Necâşî'ye gönderip oradaki miislümanları istetmiş, Necâşî de onları iki gemiye bindirerek göndermiş, Hz. Peygamber henüz Hayber'de iken Habeşistan'dakiler gelmişler. Peygamber (s.a.v.) Ca'fer'i görünce gözlerin*den öpmüş:

Hangisine sevineyim, Hayber'in fethine mi, Ca'fer'in gelmesine mi?! demiş. [192]

Hiç kuşkusuz Peygamber'in, Habeşistan'dakileri istemesi de, Hudey-biye Barışının yararlı sonuçlarındandır. Çünkü müslümanlar yeterli dere*cede güçlendikleri için artık uzun süreden beri vatanlarından ayrı yaşayan ilk muhacirlerin, daha fazla gurbette durmalarına gerek kalmamış ve Peygamber onların geri dönmelerini istemiştir.

Hz. Peygamber Hayber günü şöyle demiştir: "Allah'a ve âhir et gününe inanan, suyunu başkasının ekinine dökmesin (başkasının gebe karısıyla yatmasın). Allah'a ve âhiret gününe inanan, gebe olmadığı anlaşılıncaya kadar tutsak kadınla yatmasın. Allah'a ve âhiret gününe inanan, bölüş*türülmemiş ganimet malını satmasın. Allah'a ve âhiret gününe inanan, müslümanlann ganimet hayvanına binip de onu zayıflatıp müslümanların fey'ine (ganimetine) iade etmesin." [193]




--------------------------------------------------------------------------------

[1] En'âm: 55/92

[2] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/330

[3] İbn Hişâm, es-Sîretu'n-Nebeviyye, 3 ve 4. ciltler, Beyrut, 1356/1937; İbn Sa'd, et-Tabakatu'1-kubrâ: 3/135

[4] et-Tabakatu'1-kubrâ: 2/91, Dâru Sâdir, Beyrut

[5] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/331-333

[6] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/333

[7] Çıkış: 19/7-9

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/333-335

[8] Buhârîjcâre: 16

[9] Buhârî, Bed'u'1-halk: 10; Müslim, Zühd: 51; İbn Hanbel, Müsned: 5/205-209

[10] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/335-337

[11] Çıkış: 1/8-22

[12] Çıkış: 12/37

[13] Şu'arâ: 47/63

[14] A'râf: 39/140

[15] Kurtubî, el-Câmi': 1/386

[16] Buhârî, Savm: bâbu Sıyâmi Yevmi 'âşûrâ, h. 111; Müslim, Sıyâm: 127-130; Ebû Dâvûd, Savm: 63; Dârimî, Savm: 46; İbn Hanbel, Müsned: 1/291

[17] Buhârî, Savm: h. 109; Müslim, Sıyâm: Yevmu 'Âşûrâ

[18] Müslim, Sıyâm: 134; İbn Mâce, Sıyâm: 41; İbn Hanbel, Müsned: 1/225,236,345

[19] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/337-347

[20] Tâhâ: 45/78

[21] Kasas: 49/40

[22] Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakîm: 9/98-99

[23] Mâide: 110/21

[24] Al-iîmrân:94/112

[25] A'râf: 39/167

[26] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/348-351

[27] Çıkış: 11/2-3

[28] İbn Kesîr,Tefsir: 3/164

[29] et-Tefsîru'1-hadîs: 3/84-85

[30] Mefâtîhu'l-ğayb:22/lll

[31] Çıkış: 32/1-4,7-8, 19-24

[32] İbnKesîr,Tefsîr: 1/92

[33] Çıkış: 33/27-28

[34] Letaifu’ I-işarat: 1/104

[35] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/351-361

[36] Mefâtîhu'1-ğayb: 15/17

[37] Mefâtîhu'1-ğayb: 15/21

[38] Mefâtîhu'1-ğayb: 15/18

[39] Tefsîru'l-Kur'âni'l-Hakîm: 1/321

[40] Sayılar: 16/1-35'nci âyetlerin özeti.

[41] Bakara: 92/19

[42] Fussilet: 61/17

[43] Nisa: 98/153. âyette de Musa'dan, "Allah'ı bize açıkça göster" diyen Yahudileri, bu saygısızlıklarından ötürü sâ'ika'nın yakaladığı belirtilmektedir.

[44] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/361-364

[45] Kitabı Mukaddes, s. 197-198, İst. 1972

[46] el-Fethu'r-Rabbânî: 15/191

[47] Kurtubî,el-Câmi': 1/456

[48] Aynı eser: 1/457

[49] Aynı eser: 1/460

[50] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/365-368

[51] Âl-iİmrân: 94/187

[52] Bakara: 92/174

[53] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/368-370

[54] Çıkış Kitabının 19'ncu babında Allah'ın, İsrâiloğullarının gözü önünde, bulutlar arasında Sina Dağının tepesine inip Musa'ya konuştuğu anlatılıyor: "... Ve vaki oldu ki üçüncü günde sabah olunca gök gürlemesi ve şimşekler ve Dağ üzerinde koyu bir bulut ve çok kuvvetli boru sesi oldu. Ve ordugâhta olan bütün kavim titredi. Ve Sina Dağı hep titriyordu. Çünkü Rab, onun üzerine ateş içinde inmişti. Ve onun dumanı, ocak dumanı gibi çıkıyordu. Ve bütün Dağ titredi. Ve boru sesi git gide kuvvetlenince Mûsâ söyledi ve Allah ona sesle cevap verdi. Ve Rab Sina Dağı üzerine, Dağın tepesine indi ve Rab Musa'yı Dağın tepesine çağırdı, Mûsâ da çıktı..." (Çıkış: 19/16-20) Çıkış: 24/9-11, 13-14, 18. âyetler de şöyledir: "Ve Mûsâ ile Hârûn, Nadab ve Abihu ve İsrail'in ihtiyarlarından yetmiş kişi çıktılar ve İsrail'in Allah'ını gördüler; ve onun ayakları altında gök, yakuttan tuğla döşeme gibi, aydınlıkça asıl göke benzer bir şey vardı... Ve Mûsâ, Allah'ın dağına çıktı ve ihtiyarlara dedi: Size geri dönünceye kadar bizi burada bekleyin... Ve Mûsâ dağa çıktı ve bulut dağı örttü. Ve Rabbin izzeti Sina Dağı üzerinde durdu ve bulut onu altı gün örttü ve yedinci günde bulutun içinden Musa'yı çağırdı... Ve Mûsâ, bulutun içine girip dağa çıktı ve Mûsâ, kırk gün kırk gece dağda kaldı..."

[55] Nisa: 98/153

[56] Bakara: 92/55

[57] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/370-372

[58] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/372-374

[59] Kitabı Mukaddes,Çıkış: 16/13-14,31

[60] Buhârî,Tefsîr: 4; Müslim,Tefsîr: 1; Fethu'1-Bârî: 8/164,304

[61] Bkz. Oniki İmam ve Velî maddeleri

[62] Tirmizî,Tıbb:22

[63] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/374378

[64] el-Mu'cemu'l-Vasît: 2/715

[65] Aynı eser: 2/278,748,805

[66] el-Câmi' li Ahkâmi'l-Kur'ân: 1/414-415

[67] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/378-381

[68] Kitabı Mukaddes, Levililer: bab: 26, s. 127-128

[69] Yahûd Kutsal Kitabında İşaya olarak geçer. Dört büyük İsrail peygamberinden biridir. M. Ö. 8. asırda yaşamış, Kral Ahaz'a karşı koymuştur. Hizkiyâ'nın danışmanlarından idi. M. Ö. 701 tarihinde şehîdedildiği rivayet edilir (Müncid). Kitabı Mukaddes'in 673-723'ncü sayfaları onun öyküsünü ve sözlerini anlatır. Bakirenin çocuk doğuracağını haber vermiştir (İşaya: 7/14).

[70] M. Ö. 650-585 yılları arasında yaşamış bir İsrâîl peygamberidir. Kudüs'ün düşeceğini, Babil Kralına teslim olmayı önermiş, Kudüs'ün düşmesinden sonra Mısır'a kaçıp orada ölmüştür. Kutsal Kitapta adı Yeremya olarak geçer (Müncid).

[71] Luka İncîli: 3/18-20

[72] Fethu'l-Kadîr: 3/209-210

[73] et-Tefsîru'1-hadîs: 3/220

[74] İbn Kesir, Tevsir: 3/464

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/381-389



[75] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/389-391

[76] Allah ile meşgul olan, yani Allah'a ibâdet eden

[77] Tekvîn: 32/22-31

[78] Tirmizî, Libâs: 6; İbn Mâce, Afime: 60

[79] Tekvîn: 12/21-31

[80] Tesniye: 14/3-8

[81] Levililer: 11/9-12

[82] Tesniye: 14/1-19, Levililer: 11/9,13-19

[83] Levililer: 11/41-42

[84] Solam, hargol ve hagob İbrânîce çekirge türleridir.

[85] Levililer: 11/20-21

[86] Levililer: 11/26-31

[87] Mefâtîhu'1-ğayb: 13/223

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/391-395



[88] Tesniye: 23/19-20

[89] Çıkış: 23/9

[90] Mezmurlar: 15/5

[91] Hezekiel: 18/8

[92] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/395-397

[93] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/397-398

[94] Fâtır: 43/43; Ahzâb: 97/62; Fetih: 109/23

[95] İhyâ'uUlûmi'd-dîn: 3/499; Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakîm: 1/341-342

[96] Tâhâ: 45/132

[97] Buhârî, Nefekat: 1, Edeb: 25, 26; Müslim, Zühd: 41; Tirmizî, Birr: 44; Nesâ'î, Zekât: 78; İbn Mâce, Ticârât: 1; İbn Hanbel, MUsned: 2/361,4/382

[98] Tâhâ: 45/44

[99] Kurtubî,el-Câmi':2/16

[100] İsrâ: 50/4-6

[101] İsrâ:50/7

[102] Mefâtîhu'1-ğayb: 12/57-58

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/398408

[103] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/408-409

[104] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/409-410

[105] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/410-411

[106] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/411-413

[107] Bakara: 92/111

[108] Bakara: 92/81-82

[109] İbnKesîr.Tefsîr: 1/378

[110] R. Rıza,Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakîm: 3/32

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/413-418

[111] R. Rıza,Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakîm: 3/32

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 10/418-420

[112] Tevbe: 113/6

[113] Buhârî, Edeb: 35, 38, Cihâd: 98; Müslim, Selâm: 10, 11, 13; Tirmizî, Siyer: 40, İsti'zân: 12,143; Dârimî, İsti'zân: 7; İbn Hanbel, Müsned: 2/114

[114] Râzî, Mefâtîhu'1-ğayb: 8/107; Reşîd Rızâ,Tefsîru'l-Kur'âni'l-Hakîm:, 3/344

[115] Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakîm: 1/360-361

[116] Kurtubî,el-Câmi': 2/6; Fethu'l-Kadîr: 1/104

[117] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/420-426

[118] Tefsîr: 2/261

[119] İbn Kesîr,Tefsîr: 2/261-262

[120] İbnKesîr,Tefsîr: 1/106

[121] Mefatihu’I-ğayb: 15/40; İbn Kesir, Tevsir: 1/105-106

[122] Cum'a: 96/5

[123] Mefâtîhu'l-ğayb: 12/36

[124] Enbiyâ: 73/105

[125] Mefâtîhu'1-ğayb: 12/39-40

[126] İbn Kesîr, Tefsîr: 2/74

[127] Ebû Dâvûd. Mclâhim: 17

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/426-434

[128] Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakîm: 3/339-340

[129] Kurtubî, el-Câmi': 4/119-120

[130] Müslim, İmân: b. 46, h. 171; İbn Kesîr, Tcfsîr: 1/375

[131] Buhârî, Şürb: 4, Husûmât: 4, Rehn: 6, Şehâdât: 19, 20, 23, Tefsîr, sûre: 3, Eymân: 11,17, Ahkâm: 30, Tcvhîd: 24; Müslim, İmân: b. 61, h. 220-222, 224; Ebû Dâvûd, îmân: 1; Tirmizî, Büyü': 42,Tefsîr, sûre: 3; İbn Mâce, Ahkâm: 8; İbn Hanbel, Müsned: 1/377, 379,432,442,460,2/118,4/192,317,5/25,211-212; İbn Kesîr, Tefsîr: 1/375

[132] Müslim, İmân: b. 46, h. 173; Ebû Dâvûd, Buyu': 6'da benzeri bir hadîs vardır. Ayrıca hadîsi İbn Kesîr, tefsîrinin 1/376. sayfasında zikretmiştir.

[133] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/434-440

[134] Sayılar: 13-14. bablann özeti

[135] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/440-443

[136] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/443

[137] Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 1/129

[138] Birinci Krallar: bab: 18, sayfa: 361

[139] Haşr: 95/14

[140] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/443-451

[141] Vâkı'a: 46/8-11

[142] Vâkra: 46/8-10

[143] Cum'a: 99/5

[144] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/451-458

[145] Kurtubî, el-Câmi' li Ahkâmi'l-Kur'ân: 13/296; İbn Kesîr, Tefsîr: 3/395

[146] Anılan eserler.

[147] Cum'a: 99/5

[148] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/458-468

[149] Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 1/196

[150] Luka: 6/27-36

[151] Matta: 5/38-42

[152] Matta: 5/43-48

[153] Hadîd: 112/27



[154] Bakara: 92/6-12

[155] Âl-Ümrân: 94/23-25

[156] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/462-468

[157] Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakîm: 5/141

[158] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/468-470

[159] Câmi'u'l-beyân: 2/286-288; Hâzin: 1/250-251; İbn Kesîr, Tefsîr: 1/298

[160] Kitabı Mukaddes: s. 825-826

[161] Nisa: 98/77-78

[162] Câmi'u'l-beyân: 3/28-29

[163] Mefâtîhu'1-ğayb: 2/486

[164] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/470-474

[165] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/474-476

[166] Mefâtîhu'l-ğayb: 3/341

[167] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/476-477

[168] îbnHişâm,Sîret: 2/119-123

[169] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/477-480

[170] İbn Kesîr.Tefsîr: 4/334

[171] İbn Kesîr, Tefsir: 4/333

[172] İbn Sa'd. Tabakat: 3/70-72; İbn Hişâm, Sîret: 2/231; Taberî, Târîhu'l-umemi ve'l-mulûk: 2/495

[173] et-Teshîl: 4/107

[174] Câmiu’l-beyân: 28/48

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/480-487

[175] Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 1/196-206; öazavâtu'r-Rasûl ve Serâyâhu, s. 65-74; et-Tefsîru'l-hadîs: 8/252

[176] Sîretu İbn Hişâm: 2/5-6

[177] Sîretu İbn Hişâm: 2/6

[178] Müslim, Cihâd: b. 22, h. 64-67; Ahkâmu'l-Kur'ân: 3/1502; İbn Kesîr, Tefsir: 3/478-479

[179] Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 2/8

[180] Usdu'l-ğâbe: 4/242

[181] Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 2/7-8; Kurtubî, el-Câmi': 14/140-141

[182] Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 2/8; Kurtubî, el-Câmi':14/140-141

[183] İbn Hişâm, Sîret, 3/264-265

[184] Tesniye:20/10-14

[185] İbn Kesîr, Tefsîr: 3/479-480

[186] et-Tefsîru'1-hadîs: 8/256

[187] et-Tefsîru'1-hadîs: 8/256

[188] Enfâl: 93/41

[189] Kurtubî.el-Câmi': 14/142

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/487-494



[190] Buhârî, Meğâzî: 64; Sîretu İbn Hişâm: 3/388-389

[191] Buhârî, Mağâzî: 83; Dârimî. Mukaddime: 11; İbn Hanbel, Müsned: 6/18

[192] Tehzîbu Sîreti İbn Hişâm: 2/36-42; Ğazavâtu'r-Rasûl: 106-117; et-Tefsîru'l-hadîs: 10/203-204

[193] Ğazavâtu'r-Rasûl: 115

Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları :10/494-499
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla