31. August 2012, 01:46 PM | #1 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Şer'de ittifak.
VAHİYLER VE RESULLER ARASI DİYALOG NEDİR?
Adalet ve merhametten eser kalmayan yer kürede eğer bir diyaloga gereksinim varsa, bunun türü vahiler, Resuller ve kavramlar arasındaki cinsten olmalıdır. Her vahiy ve her Resul hakkı getirmiştir. Cenab-ı Hak evreni hakk üzere yaratmış ve mizanı koymuştur. İmanda adalet ve insani ilişkilerde adalet vahilerin özü ve Resullerin işlerinin esasıdır. İnsanlar vahiyleri de, onların yorumlarından meydana çıkacak din ve mezhepleri de, kavramları bozarak adaletsizliğin bekçisi yapmışlardır. Bu yüzdende her devirde dünya batıl inanç ve onlara bağlı amellerle yaşanmaz hale gelmiştir. Zamanımızda ise bu hal en kötü hale gelip dayanmıştır. İmanla amel birbirinin tamamlayıcısıdır. Kalplerin katılaşması ve zulmün yeryüzünü koyu karanlıklar halinde doldurmasının yaşandığı bir zaman diliminde uyarılıp ikaz edilecek şey, imansızlık değil, amel bozukluğudur. Çünkü amel bozukluğu kargaşa, karmaşa, sulh ve barışın zıttı her türlü kaostur. Bütün ümmet ve milletler şu zamanın ahırında, kendilerine bildirilen gerçeklerin üzerinden uzun zaman geçmesiyle kalpleri katılaşmış ve bozuk amel sergilemekte de birbirine benzemişlerdir. Maide-51'e rağmen Birileri de tutmuş dinler arası diyalog masalını anlatmaktadır. Oysa mevcut dinler ve bilhassa “dindarlar” zaten amel yönünden bozulmuş ve hepsi birbirinin aynı olan gaflet, hatta dalalet yoluna girmişlerdir. Buna hak dinler nifak, sözde dindara da münafık der. Münafıkların dini sıfırdır. Çünkü bir iman taşısalar dahi amelde iflas etmişler, imanları da onlara bir hayır getirmeyecektir. Şimdi siz, dinler arası diyalog diyerek sıfırla sıfırı toplayarak sulh ve barış kurmaya çalışıyorsunuz öylemi? Kimi kandırıyorsunuz? Zaten böyleleri bir asırdır ateizmle mücadeleyi bahane ederek adaletsiz sistemlerin yanında yer alarak insanların büyük bir kısmını kendi elleriyle ateizme itmediler mi? Bireydeki iman tabiî ki çok güzeldir. Allah hakkını kıst üzerine veren insana kim saygı duymaz. Ama kıstas olarak, Allah'ın ''onları bana bırak'' dediği imansızlarla mücadele ve iman alındığında meydan münafıklara kalır. İmanın geçerliliğinin kanıtı ise ''hayırlı iş'' yapmaktır. Kalpte gizli olanı ölçemeyiz, göstermelik tavırları da. Ama güzel ahlak ve buna uygun davranışlar, imanın en sağlam delilidir. Biliyoruz ki, münafık cimri, benciller ve infak yerine koyarak ''vermeyi'' bahşişler, küçük oranlı zekâtlar ve hediyelerle geçiştirenler, ihsanı savunan toplumcuların ve toplumcu hak dinlerin önünü kesip “muavenete” engel olanlardır(Maun suresi). Birey bazında imansızlık ve birey bazında münafıklık kendine zarar verir. Ama Münafığın cimrilik ve verginin azaltılması yolundaki eylemleri, kurulmuş sistemin müstakim yolu üzerine konulmuş uçurumlardır. Dinler arası diyaloğun adını da siz koyun. Bu sebeplerden dolayı, şu zamanda yapılacak mücadele kuru bir imansızlık gösterenlerle değil(Alah'a kalmıştır), devleti ele geçirmiş imansızlarla savaş ve dalalete sapan münafıkların maskesini düşürmek olmalıdır. Nifak dünya çapındaysa, münafıklar arası diyalogdan ancak paragöz sistemlerin, yani kapitalizmin ve emperyalizmin zaferi ve zulmünün devamı çıkar. Zalimlerin yeri ise cehennemin en alt tabakasında olduğu için onların durumu ateistlerden de aşağıdadır. Çünkü tarih boyu hep zulmün devamı için münafık ve kâfirler arası diyalog peşinde olmuşlardır. Çünkü insanların düşmanlarını tanımamaları gerekir. Gündem ciddileşip, Allah ve insanlığın düşmanlarını insanlar bilinçlenip tam da tanıma aşamasına geldiğinde, bir ehem konuda insanların birliğini bozacak şey atarlar ortaya. Onların, dört kitapta sayılan kötü amellerini ortaya koyarak, yine Kuran öncesi kitap ve resullerden tanım örnekleri vererek bozuk sosyo ekonomi politiklerinin(Toplumsal amellerinin) bütüncül bir tanımını ve yine bütün kaynaklardan örneklemeler yaparak olması gerekeni ortaya koymak gerekir.... Zaten münafık ve münafıklık üzere düzen kurmuş olanların birbirlerine yardımcı olarak dalalette kalmalarına yönelik diyalog ise münafıkların dayanışması, şerde ittifaktır. Münafıkça yapılanlar Bakara-256/2 de emredilen Tâğutla mücadele etmemek ve aksine onun zulmünün sürmesine yardımcı olmak için ittifak yapmaktır. Münafıktan da ancak böylesi beklenir. Zulümle dolan dünyanın zulmünün devamına katkıda bulunmaktır. Münafık dört elle sarıldığı sınıflı toplumun devamını ısrarla istemektedir. Ne yazık ki, toplumun çoğunluğu da bundan hoşlanmaktadır. İşte zulmün devamı münafığın hak dini ele geçirip kullanmasıyla zulmü perdelemesidir. Bu akrepler yuvadan uzaklaşmadan, gerçek dindar ve vicdan sahipleri, ortalıkta dolaşan sahtesine asla girmez ve giremezler(Tevbe-108). Çünkü haklıyı güçle susturup, “adalet budur” diyerek kendilerini zorla kabul ettiriyorlar. Beklenen eşitlikçi adalettir. Zor olan ise, sofist münafıkların yerleştirdiği yanlış adalet tanımını insanlara anlatmak ve doğru kavrama inandırmaktır. Yapılacak doğru iş ise, Resullerin vaktiyle bildirdikleri hakk, adalet ve rahmetin ayağa dikilmesi için ortaya koydukları ve buna sabretmenin katlanabilir cinsten olduğunu bizzat yaşayarak isbat ettiklerini ortaya koymaktır. Üstelik dünya sulh ve barışının ve ahiret saadetinin tek ve hak yolunun bu olduğunu ortaya koyarken isbat için mutlaka kavramların çarpıtılmamış anlamlarına ihtiyaç vardır. Çünkü kavramlar münafıkların tezgâhına girmiş, eğriltilerek dışarı çıkmışlardır. Eğer diyalektik kavram analizi yapılmazsa, isbata değil, lafa inanan çoğunluğu, sofist münafıkların şerrinden korumak ve hakkı bulmalarına yeteri kadar yardımcı olmamış oluruz. Saygılarmla. Galip Yetkin. (İlhami Çetin'den.) |
Bookmarks |
Etiketler |
ittifak, şerde |
|
|