14. February 2012, 06:10 PM | #1 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Feb 2012
Mesajlar: 11
Tesekkür: 2
7 Mesajina 15 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
Haydi Cihâda!...
Haydi Cihâda!...
Okur okumaz başlık savaş çağrısı hatırlattı ve biraz korku verdi değil mi? Haklısınız. Ne acı ki bazı kavramlar düşünsel süreçte asli manasından farklı imajlara büründürüldüğünden tüylerinizin ürpermesi çok normal. Hangi kesime mensup olursa olsun geniş çoğunluk cihadı zihinsel bir refleksle savaş ve silahlı mücadele olarak anlıyor. Acaba öyle mi?.. Uzun yıllar cihadı savaş ve politik mücadele zannetmiş, ama “Bir yerlerde yanlış var, gönlüme sinmeyenler var” diye iç geçirmiş, çok sonra da ehlinin ilmi ile işin aslını bir nebze fark etmiş bir kardeşiniz olarak; cihadın hakikatini açmayı önce kendime sonra da sizlere karşı bir ödev sayarak klavye tuşlarına dokunuyorum. Bir kavramın aslı; kelime kökünde saklı olduğu için önce Cihad mastarının kökü Ce-He-De kelimesinin Arapça sözlüklerde nasıl yer aldığına bakalım: Ce- He- De: - Gayret etmek. - Takatinin azamisi ile çalışmak. - Yorulmak, meşakkat çekmek. - İmtihan etmek, sınamak - Malını fazlaca dağıtmak. - Bir şeyi yapabileceği en zirve kudretle yapmak. Dikkatinizden kaçmadığı üzere sözlük anlamı içinde SAVAŞ, SİLAH çağrıştıran bir mana yok!.. “Niçin bugün savaş anlamına çekildi?”, sorusunun cevabını biraz ileri bırakıp konuya Kur’anca ve de Asr- ı Saadet penceresinden bakalım. İçinde Cihad kelimesi geçen ilk ayetler Mekke’de inzal oldu. “Savaş” anlamına gelen “Kıtal” kelimesi içeren ayetlerse Medine’de. Mekke devrinde yoğun işkenceye rağmen savaşa izin çıkmadı. Savaş ve mücadeleye Medine devrinde izin verildi. Buradan ne anladık?.. Şayet bazı önder ve âlim geçinenlerin iddia ettiği gibi cihâd savaşla eş anlamlı olsaydı, Mekke devrinde de silaha başvurulurdu. Sayıları az da olsa müminler hiç olmazsa gerilla baskınları yapabilirlerdi, ama yapmadılar. Çünkü inzal olan Cihad ayetlerinde ilahi kasıt savaş değildi. Olayın iman noktasından seyri bu. Fiiliyata baktığımızda da Medine ile birlikte savaş ve seferlere izin çıktığını açıkça görüyoruz. İyi ama kardeşim, İslam Tarihi boyunca cihad savaş olarak algılanmış, buna ne diyorsun? Bu algı havadan gelmedi ya!.. Açalım… Cihadın uzun süre savaş olarak algılandığı doğru. Niçin böyle oldu konusunda şunları tespit ediyoruz: 1- Takatinin azamisini Allah yoluna harcamanın zirvesi can vermek (şehitlik) olduğundan, cihad ağırlıkla savaş olarak algılandı! 2- Ashab, içinde bulunduğu şartlar itibarı ile Nübüvvet sürecinin büyük çoğunluğunda savaşmak zorunda kaldığı için; Allah yolunda azami gayretin savaş olduğu kanaati doğdu. 3- Sonraki asırlarda fetih ve tebliğ seferlerinin adı da cihad olarak nitelendiği için bu algı ümmete yayıldı… 4- Hristiyan aleminde mevcut (holy war) kutsal savaş algısı; tercümelerle İslam’daki cihada yapıştırıldı. Pekiyi, Rasülullah’ın cihad ile işaret ettiği ne idi?.. Tebük savaşından dönüyorlar… Zorlu bir sefer olmuş ve hava korkunç sıcak. Efendimiz (sav) Medine’ye girerken buyuruyorlar: KÜÇÜK CİHADDAN BÜYÜK CİHADA DÖNÜYORUZ !.. Sonraki sohbetlerinde de Büyük Cihad; Nefisle Mücadele diye izah ediyorlar. Dikkat buyurun, zorlu bir seferden dönüyorlar ve BÜYÜK CİHAD olarak o savaş yürüyüşünü değil nefis mücadelesini zikrediyorlar. Cihadın anlamları yanında savaş manasının çok kısır kalacağına hiç delil olmasa sadece bu bile yeter, düşünenler için!.. ... Ayetlerle devam edelim: - O halde o kafirlere boyun eğme ve olanca gücünle büyük bir cihad ver! (Furkan- 52) Ayet Mekke’de nazil olmuş!.. Kafirlere boyun eğmemeden kasıt kalkıp savaşmak olsa, bunu Resulullah yapardı. Başta da söyledik, bu ayete rağmen Mekke devrinde savaş yok! Demek ki cihad = savaş değilmiş!.. - Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir!.. (Ankebut 69) Bu ayet de Mekke devrine ait. Ayetin birinci bölümündeki cihad kelimesiyle ne kastedildiğini ikinci bölüm açıklıyor: İYİ DAVRANMAK- SALİH AMEL… Yine savaş manası yok. *** Tamam kardeşim, cihadın ne olmadığını anlattın da, ne olduğunu söylemedin. Uzatma da onu söyle, dediğinizi duyar gibiyim. Yine sözlük anlamı, ayet ve hadisleri yoğurarak çözümleyelim birlikte. Önce Ayetler: - Gerek hafif ve gerek ağır olarak sefere / cihada çıkın... Mallarınızla (beden, kuvve), nefslerinizle (zatlarınızla) Allah yolunda (B sırrınca) mücahede edin... Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. (Tevbe-41) - Ey (takliden) iman edenler!... Allah’dan ittika edin; O’na (yaklaşmaya, ermeye; O’na yaklaştırıcı niteliği olan o ma’lum) VESİLE (yi) isteyin ve O’nun yolunda MÜCAHADE edin ki felaha eresiniz.(Maide-35) - İman eden, hicret (seyr-i sülük) eden ve Allah yolunda (B sırrıyla) mallarıyla canlarıyla mücahade edenler, derece itibarıyla Allah indinde daha azimdir... İşte bunlardır kurtuluşa erenlerin ta kendileri. (Tevbe-20) - Allah’da, O’nun cihadının (Zatının) hakkıyla mücahade edin... O, sizi seçti ve Din’de size bir zorluk/meşakkat kılmadı (arınma çalışmaları ve disiplinleri amaç değil, geçicidir) (Hac-78) Ayetlerden anladığımıza göre cihad; nefs basamaklarında ilerlemek için gayret, Rabbini tanımak üzere yapılan çalışmalar, Allah Haşyetinin kişiye açılması için vesile, kurtuluşa götüren yegâne yaşam biçimi olarak zikrediliyor. Şimdi de hadislere eğilelim: - Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla, dillerinizle cihad edin! - Gerçek mücâhid, nefsiyle cihad edendir. - "Size, insanların en hayırlısı ve en şerlisini haber vereyim mi! İnsanların en hayırlısı o kimsedir ki, kendi veya başkasının atı sırtında yada yaya olarak, ölünceye kadar Allah yolunda çalışır. İnsanların en şerlisine gelince o da, Allah 'ın Kitab 'ını okuyup (emir ve yasaklarına) riayet etmeyen kimsedir." - Allah yolunda tozlanan ayaklar, cehennem ateşine haramdır. Hadislerde açıkça görüldüğü üzere cihad sadece canla savaş değil; Allah yolunda mal ortaya koymak (Zekat- Sadaka- İnfak) dille çalışmak (Hakkı Tebliğ- İlim) anlamlarında da kullanılmış. Gerçek cihad ehlinin nefsiyle mücadele edenler olduğunu, hayırlı insanın her haliyle Allah yolunda çalışan kimse olduğunu, Allah yolunda ilim yada tebliğ seferinin cehennemden azat vesilesi olduğunu hadislerden öğreniyoruz. Sözlük anlamları da özetle; bir konuda takatinin azamisi ile gayret etmeyi işaret ediyor. Şimdi hepsini toparlayarak cihaddan ne anlamamız gerektiğini belirleyelim: 1- Cihadla kastedilen tek bir ibadet değil; tüm ibadetleri içine alan davranış modelidir. Ayet ve hadislerde cihad kapsamına malla, dille, canla, bedenle yapılan bir dizi çalışmanın girdiğini gördük. Cihad; tek bir ibadet değil, tüm ibadetlerde istenen ideal bir haldir. 2- Cihad; ibadetlere hakiki ruhunu veren bakış açısıdır. Takatinin son noktasına kadar gayret tanımı bütün çalışmalara şamil. Yani, İslam Dininin namaz-oruç-zikir-dua-hac vb ibadetleri haricinde bağımsız bir ibadet değildir cihad. Ancak bütün ibadetlere kemâl kazandıran bir haldir. Buna göre gerek zikir, gerek dua, gerek yardımlaşma, gerek bedeni ve fiili ibadetler olsun, hepsinin ruhuna ancak cihad perspektifinden bakıldığında erişilmekte, hakiki hedefe yaklaşılmaktadır. 3-Cihad; önce içteki mücadeleyi kazanma azmidir. İçine hakim olamayan dışına hükmedemez. Nefis mücadelesini kazanamayanın ilminden, yardımından, gayretinden ve ibadetlerinden kendisine taklidi bir imandan öte fayda gelmez. 4- Haşyetullahı hissettirecek- yaşatacak çalışmalar bütünüdür cihad. Ayet ve hadislerde cihadın Allah’a Yakin ve Hakiki Kurtuluş vesilesi olduğunu gördük. Nefs mücadelesinin zirvelerinde bulunan Haşyet haline, cihad ruhu ile erişilir. *** Buraya kadar ilmi ve Nebevi doneleri ortaya serdiniz. Davranışımız nasıl olursa cihad ruhu içinde olur, sıradan ibadet konumundan çıkıp Salih Amele dönüşür, misallerle açar mısınız? Açalım: - Birine yardım edeceksiniz. Cüzdan acımayacak şekilde, çay parası türünden para vermeniz sadaka, içiniz sızlayacak miktarda fazlaca vermeniz cihaddır. - Allah ilmi için günde 50 sayfa okuyor, biraz da tv dizilerine vakit ayırıyorsunuz. Günde 100 sayfa okumaya gücünüz yetiyorsa işte onu yapmanız cihaddır. - Gece nafileler için uykudan pek az çalıyorsunuz. Gecenin ekserisini nafilelere ayırmanız, uykuyu mezara ertelemeniz cihaddır. - Eşinin, çocuklarının rızkı ve huzuru için olanca gayreti ile didinip çalışan anne- babanın eylemi cihaddır. - Allah için seven, Allah için bir araya gelen, herkes keyif çatarken dinlenme vakitlerini insanlığın yararına işlerle değerlendirenler cihad etmektedir. - Allah rızası amacına yönelik her aktivite, her iş, her söz cihaddır. İnsanlığın mutluluğu için karşılık beklemeden koşmaktır! - Cihad; Öldürmek değil, hayat vermektir. Bir insanı öldürmeyi, bütün insanlığı öldürmek, bir insana hayat vermeyi bütün insanlığı diriltmek sayan (Maide-32) bir din; nasıl olur da ÖLDÜRME EYLEMİNİ İBADET SAYAR?!.. Aklınız alıyor mu? İnsanlığın sadece dünyasını değil, ebedi yaşamını da kurtaracak formüller öneren, dini zorlama değil sadece teklif olarak takdim eden bir Rasül; nasıl olur da öldürmeyi kutsal bir ibadet addeder?!.. ( Risaletin savaşa izin verilen 10 yıllık zaman diliminde yapılan savaş ve sefer sayısı 100’ e yakın!.. Bunlardan 9’u büyük çaplı… 100 savaşta İslam’a karşı direnenlerden ölen sayısı kaç biliyor musunuz? Sıkı durun; sadece 250 !.. Evet sadece 250… Bir de tarihin diğer dönemlerinde ve günümüzde akan kana bakın!.. Bu bile Rasülullahın amacının öldürmek değil; hayat vermek olduğunu ortaya koymuyor mu?..) Sanırız bu kadar yeterli. Son bir soru ile yaydığımız söz bohçasını düğümleyelim: - Tasavvuf yolunda olan bizler, nasıl inanır, nasıl yaşarsak cihadın hakkını vermiş oluruz? Yukarıda biraz açtık. Bir hadisle bitirip, ötesini sizlerin tefekkürüne bırakmak istiyorum. Hep dışa dönük değerlendirdiğim bu hadisin pek fark edilmeyen derin bir manası şimdi, şu an bu satırları yazarken gönlüme doğdu. Efendimiz (sav) buyuruyor:: |
Bookmarks |
Etiketler |
cihâda, haydi |
|
|