|
12. July 2012, 04:27 PM | #1 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.023
Tesekkür: 3.573
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Cin sûresi
MEKKE DÖNEMİ
Necm: 89123 1-2De ki: Bana vahyedildi ki, şüphesiz yabancılardan bir grup Kur’ân dinleyip de: “Şüphesiz biz, rüşde kılavuzluk eden hayret verici bir Kur’ân dinledik. Bundan dolayı, biz ona iman ettik ve Rabbimize hiçbir şeyi asla ortak koşmayacağız. 3Gerçek şu ki, Rabbimizin şanı çok yücedir. O, bir dişi arkadaş ve de bir çocuk edinmemiştir. 4Ve hiç şüphesiz “bizim aklı ermez”, Allah üzerine saçma sapan şeyler söylüyormuş. 5Doğrusu biz, bildik-bilmedik her kişinin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceğine inanıyorduk. 6Gerçekten de insten; çok iyi tanıdığımız kimselerden bazı kimseler, cinden; tanımadığımız yabancı kimselerden bazı kişilere sığınırlar idi. Böylece de, o yabancı kimseler, onların azgınlıklarını, ahmaklıklarını artırırlardı. 7Gerçekten de onlar sizin inandığınız gibi, Allah'ın asla kimseyi peygamber göndermeyeceğine/ diriltmeyeceğine inanmışlardı. 8Ve gerçekten biz göğe dokunduk da onu kuvvetli bekçiler ve parlak alevlerle doldurulmuş bulduk. 9Ve hiç şüphesiz ki biz gökten duyum almak için oturulan yerlere oturur idik. Peki, şimdi her kim duyum almak için uğraşsa, kendine, gözetleyen parlak bir alev buluyor. 10Biz de, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir doğruluk mu diledi bilmiyoruz.124 11Şüphesiz bizler; bizlerden bir kısmı sâlihlerdendir, bizden bazıları da bunun aşağısındandır. Biz, çeşit çeşit yollarda idik. 12Ve kesinlikle, Allah'ı yeryüzünde asla âciz bırakamayacağımızı, kaçmakla da O'nu asla âciz bırakamayacağımızı iyice anladık. 13Ve biz o kılavuzu/ Kur’ân'ı dinlediğimizde ona iman ettik. Onun için kim Rabbine inanırsa, o hakkının eksik verilmesinden ve haksızlığa uğramaktan/ aptal yerine konmaktan, kendisine aşırı yük yüklenilmesinden korkmaz. 14Ve gerçekten bizim durumumuz ise; Müslümanlar bizdendir, yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar da bizdendir. Ama kimler Müslüman olduysa, işte onlar doğruya, güzele, iyiye, gerçeğe gitmeyi arayanlardır. 15Ama inanç konusunda yanlış; kendi zararlarına iş yapanlara gelince, onlar da cehennem için odun olmuşlardır” demişlerdir. (40/72, Cin/1-15) Necm: 90 16,17Ve eğer onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette onlara, kendilerini saf hâle getirmek için bol bir su verirdik. Kim Rabbinin anılmasından/ Rabbinin öğüdünden; Kur’ân'dan yüz çevirirse, O da onu gittikçe yükselen bir azaba sokar. 18Ve şüphesiz ki mescitler125 kuşkusuz Allah içindir. O nedenle Allah ile birlikte herhangi kimseye yalvarmayın. 19Ve şu bir gerçek ki Allah'ın kulu/ Peygamber O'na çağırarak ayaklandığı/ harekete geçtiği zaman o yabancılardan bir grup o'nun çevresinde neredeyse kenetlenecekler. 20De ki: “Ben kesinlikle Rabbime dua ederim ve hiçbir şeyi de O'na ortak koşmam.” 21De ki: “Şüphesiz ben, sizi bir zarara ve iyiliğe, kötülüğe, güzele, doğruya götürmeye güç yetiremem.” 22,23De ki: “Gerçek şu ki Allah'tan beni, Allah'tan tebliğler ve O'nun elçiliği görevleri dışında hiçbir kimse hiçbir zaman kurtaramaz. Ben O'nun astlarından bir sığınak da hiçbir zaman bulamam. Artık kim Allah'a ve O'nun Elçisi'ne karşı çıkarsa, onun için cehennem ateşi vardır. Onlar orada sonsuz olarak kalıcıdırlar. 24Sonunda tehdit edildikleri şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcı yönünden en zayıf ve sayıca da daha az olduğunu hemen bileceklerdir. 25-28De ki: “O tehdit olunduğunuz şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi tanıyacak ben bilmiyorum. Rabbim, bütün görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği bilendir. Ve de elçilerden seçip hoşnut olduğu kişi hariç, göstermediğine, duyurmadığına, sezdirmediğine, geçmişe, geleceğe hiçbir kimseyi bilgi sahibi yapmaz. Çünkü O, Rablerinin gönderdiklerini gereği gibi tebliğ ettiklerini bilsin diye onun her tarafından gözetleyiciler salar. O, onların yanında olan her şeyi kuşatmıştır, her şeyi de sayısı ile saymıştır.” (40/72, Cin/16-28) Dip not: 123 Allah Alçisi Mekke'de kendisine verilen mesajları tebliğ ederken bu durumu öğrenen Yesribliler [Medîneliler], bir heyet göndererek Mekke'de gizlice Allah Elçisi ile buluşurlar ve kendisinden Kur’ân dinlerler. Sûrenin girişinde bu buluşma ve bunun sonuçları bildirilir. Bu olay, Müslümanların tarihinde önemli bir nokta olan Akabe görüşmesidir. Âyette konu edilen cin'den bir grubun halk kültüründeki folklorik cin anlayışıyla alakası yoktur. Cin sözcüğü ile ilgili geniş açıklama daha evvel 49. notta yapılmıştır. 124 Bu âyetlerdeki ifadeden anlaşıldığına göre, geldikleri yerde insanları eğitme, rüşde erdirme faaliyeti gösterdiğini iddia eden gizli bir örgüt vardır. Kur’ân dinleyerek gerçekleri görmüş ve imana gelmiş olan yabancılar, öz eleştiri yaparak Kur’ân ile tanışmadan önceki durumlarını ve bu gizli örgütün saçma-sapan telkinlerini ve kendilerini oyalayıp aldattıklarını dile getirmektedirler. Çünkü konuşmacı olan cin, daha önce müneccimlik yaptıklarını, umutlarını yıldızlardan alacakları bilgilere bağladıklarını, bu amaçla sürekli rasathanelere oturup beklediklerini, ama göklerin yıldızlarla ve meteorlarla dolu olduğunu, bunlara bakarak istedikleri bilgileri elde edemediklerini, sonuç olarak da hiç kimse için yarının ne getireceğini öğrenemediklerini ifade etmektedir. Bu paragrafta deşifre edilen bilgiler, Dâvûd ve Süleymân peygambere kadar dayandırılan gizli örgüt, açıklanan bilgiler de onların “tekris/inisiye/erginleştirme/iykaf” törenleridir. 125 Mescid; secede, yescüdü fiilinin mimli mastarı [mekân ismi] olup, “secde edilen/ettirtilen yer” demektir ki bunun, bugün kılınan namazlardaki secde yeri ile alâkası yoktur. Bu; “aykırı düşünen, aykırı hareket eden kimselerin ikna edildikleri,gerçeğe boyun eğdirildikleri, onların da teslim olup gerçeğe boyun eğdikleri yer”; kısaca “eğitim-öğretim, ikna alanı” demektir.
__________________
Halil Ay |
Bookmarks |
Etiketler |
cin, suresi |
|
|