|
4. July 2012, 07:00 PM | #1 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
KUR'AN ve AKIL.
KUR’AN ÖĞRETİSİ: Eşitlik ve Sınıfsız Toplum
İslam dininin öğretisinin temelini oluşturan olgu, eşitlik ve sınıfsız toplum projesidir. Bu hakikattir, gerçeğin ta kendisidir, aklını kullananlar için elbet. “O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar.” Yunus 100 Kur’an ve Akıl: Bu hakikatleri anlayabilmenin birinci yolu metafizik yanılgı zindanlarını parçalayıp, ontolojik bataklıklardan çıkarak aklı özgür kılmaktır. Özgürleşmeyi beceremeyen zihin uydurma tarih ve din bataklıklarında çırpınacak, çırpındıkça da batmaya devam edecektir. Bazen sosyalizm eleştirisini kafasında tabulaştırdığı dogmalara dayandıracak, bazense yapacağı anarşizm savunusunu bu dogmalara yaslama çabası güdecektir. Ancak asıl mesele önce tüm dogmalardan arınarak hakikat gözlüğü takabilmektir. Kur’an-ın öğretisi de, tüm peygamberlerin tavsiyeleri de bu doğrultudadır. “Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar” Bakara 269 “Hala akıl erdiremiyor musunuz?” Enam 32 “Hala akıl erdiremiyor musunuz?” Yunus 16 “O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkarcı) kılar.” Yunus 100 “İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.”Rad 4 “Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, kör kimse (inkar eden) gibi olur mu? (Fakat bunu) ancak akıl sahipleri anlar.” Rad 19 “İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.”İbrahim 52 “Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah'ın kudretine) işaretler vardır.” Ta-ha 54 “Bunda, elbette ki akıl sahipleri için nice ibretler vardır” Ta-ha 128 “Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz? Yasin 62 “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür” Zümer 9 “İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır” Zümer 18 “Şüphesiz bunlarda akıl sahipleri için bir öğüt vardır”Zümer 21 “Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?” Tur 32 “Ey akıl sahipleri! İbret alın” Haşr 2 “Bunlarda akıl sahibi için elbette birer yemin (değeri) vardır” Fecr 5 “Şüphesiz, yeryüzündeki hareket eden canlıların Allah katında en kötüsü, aklını işletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” Enfal 22 Akıletme yetisi; insana; düşünmek, doğruyu, yanlışı kavrayabilmek ve asıl hedefte var olan özgürleşebilmenin yolunu açma görevinin aracısıdır. Aklı; dogmaların gölgesinde kabul etmek bu aracıyı asli vazifesinden uzaklaştırmak anlamına gelecektir ve aslına bakılırsa artık insan olmayacak, akli yetisini sınırlamış ön kabullere teslim olmuş varlık (makinemsi varlık) ortaya çıkacaktır. Aklı ikincil planda gören bir algı tevhidi algılama yeteğine sahip olamaz. Nitekim Tevhid( özgürlük ve eşitlik) ideolojisi aklederek ulaşılabilecek bir hakikattir. Aklını kullanmayanlar karanlığa mahkumdur. Allah Eşitliği Emreder: “Bakın Allah rızık bakımından kiminizi kiminizden zengin kıldı. Oysa zenginler mallarını “arada fark kalmaz, eşit hale geliriz” diye yanındakilerle paylaşmıyorlar. Allah’ın nimetinimi inkar ediyor bunlar” Nahl 71 Eşitlik; külli/bütüncül aklın kaçınılmaz yasasıdır. Bu yasa insanın reddettiğinde olumsuz sonuçlarından (cehennem) kurtulamayacağı hakikatine işaret etmektedir. Geleneksel din(emevi dini) bu ayeti zengin ve menfaat perestlerin leyhine yorumlamaya çabalamış ve cidden inanılması neredeyse imkansız bir zorlamaya imza atmıştır. Apaçık eşitliği emreden bu ayetten zenginliğin de, yoksulluğun da doğal olabileceği kaidesini çıkaracak kadar sapkınlaşmış ve ileri gitmiştir. Oysaki ayet apaçık doğal süreçte oluşması muhtemel eşitsizlerin ortadan kaldırılması vazifesini insana açıkça bildirmekte ve bu sorumluluğu dikkate almayanları imansızlıkla itham etmektedir. Yaşamakta olduğumuz hayat bir çok eşitsizliği barındırmaktadır. Bu realiteden yola çıkan geleneksel dinci akılsızlar: "e işte Allah hiç bir şeyi eşit yaratmamış, o halde eşitsizlik Allah’ın tercihidir" diyerek, eşitlik talebini imansızlık olarak okumaktadır. Bu okumanın temel yanılgısı yüzyıllardır olduğu gibi “gök tanrı” teizm algısının ortaya koyduğu yanlış Tanrı inanışından kaynaklanmaktadır. Varolan eşitsizlikler tercih değil ortaya çıkan sonuçlardır. Tercih ve amaç ise Yüce Allah’ın apaçık ("eşit hale geliriz” diye yanındakilerle paylaşmıyorlar) bildirdiği üzere EŞİTLİKTİR. Varoluşu itibarı ile varlıklar arasında eşit olmayan unsurların, artı özellik taşıyanlarının yapması gereken şey; bu yeteneğin Allah’tan olduğunu bilmesi ve tüm varoluşun birlikte inşa ettiği ancak kendisinde açığa çıkan bu yeteneği hak sahipleriyle eşit şekilde bölüşmesidir. Kur’an böyle emreder. İslamda eşitlik yoktur gibi safsataları dinin hakikatiymiş gibi sunup da, hakikati zorlama diyerek mahkum etme çabaları artık boşa çıkmaktadır, hakikat yankılanmakta, kalbi hastalıklı olan üç beş din tüccarı hokkabazın dışında her insan için görünür olmaktadır... Sınıfsız Toplum, Kur’an-ın İdealidir: Sınıfsız ve eşit bir toplumu oluşturmayı esas alan Tevhid mücadelesi insanlığın tarihiyle birlikte var olmuştur. Sınıflı (müşrik) toplumlarda var olan eşitsizliklerin ortadan kaldırılması hedefini ifade eden Tevhid mücadelesinin önderliğini yüzyıllarca peygamberler yapmıştır (yada bu mücadeleyi gösterenler uzun yıllar bu sıfatla anılmıştır). Her topluluk kendi içerisinde ortaya çıkan sınıflaşmalar sonucunda huzursuzluk ve adaletsizliklere gark olmuştur. Bu tür toplumlarda huzuru ve sınıfsız toplumu yeniden inşa vazifesini üstlenen nebiler/önderler halkın içerisinde büyüklenerek halkın bir kısmını zulme boğanlara karşı Tevhid mücadelesi vermişlerdir. Bu sınıflaşmayı ortaya çıkaran etken, yeryüzü nimetlerinin birileri tarafından tekelleştirilerek diğer insanların yeryüzü nimetlerinden mahrum bırakılmasıdır. Nitekim yeryüzü nimetleri üzerinde tahakküm kuran müşrikler zamanla tüm imkân ve olanakları dolayısıyla iktidarı ele geçirerek müşrik (sınıflı) toplumlar oluşturmuşlardır. Toplumları şirke (sınıflara) bulaştıran bu ihanetin temeli, mülkün sınırlandırılmaması, paranın birtakım kimselerin kontrolüne bırakılmasıdır. İlahi mesajlar bunun engellenmesi ve sonrasında da tevhidî (sınıfsız) toplumların oluşturulmasını salık vermektedir. Tevhid mücadelesi tamamıyla toplumların ve tüm doğanın zulümden arındırılarak cennete dönüştürülmesini amaçlar. Tevhid inancının gereği, pratik hayatta yaşanan toplumsal şirk (sınıf farklılığı) temeline dayanan sistemlere başkaldırı ve egemen sınıfa karşı siyasî, iktisadî, sosyal ve hukukî bir mücadeleyi hayata geçirmektir. Tevhid inancı ,metafizik konulara izah getiren ve ahlak ile ilgili konuları söz konusu eden bir inanç değil, şirk temeli üzerine kurulmuş sınıflı sistemleri ortadan kaldırmaya dayalı, eğitici, öğretici, yol gösterici ve devrimci bir başkaldırının ifadesidir. Bu mücadelenin daha iyi anlaşılması, metafizik bir kavram haline getirilen Tevhid (sınıfsız toplum) kavramının geçmişte olduğu gibi hayatın can damarlarına müdahale eden ve toplumları özgürleştirerek sınıfsız toplumu hedefleyen, ezen-ezilen, mustazaf-müstekbir, işçi-patron, zengin-fakir yöneten- yönetilen vb. sınıfları ortadan kaldıracak çığlığın temel çağrısı olarak anlaşılmasıyla mümkün olur. Nitekim tüm resuller içi boşaltılarak anlaşılması engellenen bu devrimci kavramı yeniden canlandırarak toplumlara eşitlik ve adaletin yolunu göstermişlerdir. Müşrik (sınıflı) toplumların oluşması, yaratılışta doğal olan sınıfsız (tevhidi) toplumların birtakım bencil ve çıkarcı müdahaleler sonucu zedelenmesiyle ortaya çıkmıştır. Nitekim Kur’an, bu toplumsal çöküşü (sınıflı toplumu) cehennem olarak tanımlamaktadır, “İnsanlar tek (sınıfsız) bir toplumdu. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola iletir.”Bakara, 213 “İnsanlar, aslında bir tek sınıfsız ümmet idiler, sonra ihtilafa düşüp ayrı ayrı(sınıf sınıf) oldular. Eğer Rabbinden bir karar çıkmamış olsa idi, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında şimdiye kadar aralarında çoktan hüküm verilmiş olurdu.” Yunus-19 M. Nur DENEK'in kaleminden ************************* Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (15. January 2021 Saat 09:29 AM ) değiştirilmiştir. |
5. July 2012, 07:28 AM | #2 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26 |
EY Allah'ın halifesi, ruhundan ruh üfürdüğü, seçip yaratıp şekil verdiği, Allah'ın kendi suretindeki kulu, Allah'ın Halifesi Galip Bey...
Astığınız yazı için teşekkür ederim. Sınıfsız toplum ancak insanların birbirlerine (en fakire, en yoksula, en kimsesize) saygı duymasıyla mümkündür. İnsanlara saygısı olmayanlar sınıf oluşturup diğerlerini alt sınıfta kabul edeceklerdir. Bence bütün insanlar önce kendilerinin (kendine saygının hükmüdür) sonra diğer insanların, Allah'ın dilediği gibi seçip yarattığı ve şekil verdiği halifesi olduğunu bilmesi, bu şuura erişmesi lazım gerektir. Yazılarımızı dahi okuyan Yüce Allah biz günahkar cahil kullarını bağışlasın... |
5. July 2012, 09:20 AM | #3 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Saygın hiiic
Bu Allah'ın bütün kullarına vaad ettiği bir lûtuf. Keşke diğer insanlar ile ben de ''BEN''den kurtulup o lutfa, o olması gerekene, o ideale erişebilsek.... de hem dünyada hem ahırette cenneti yaşayabilsek Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (6. July 2012 Saat 06:06 PM ) değiştirilmiştir. |
5. July 2012, 10:49 PM | #4 |
Guest
Mesajlar: n/a
|
İki deniz biri BENLİK DENİZİ
İki deniz diğeri YOKLUK DENİZİ Birinin sesi ego Digerininki vicdan Egonuzu vicdana secde ettirin Secde etmeyene secde ettirtmektir sözünüz Rabbinize verdiginiz sözü tutun Hani evet demistiniz ya. Vicdanınızla surekli irtibatta kalın. Yüzün yörüngesinde onun. Ona itaat edin, ona uyun. Tartışın insanlarla, toplanıp anlatın birbirinize, bilmeyeninize Siyah ipliği beyazdan ayırın artık. Tan yeri ağarıyor. Karanlıklar bir bir dağılacak, yakın olana yaklaşıyor yaklaşan. Kendine yönel ve fıtratını keşfet. Başka halifeyle mümkün değil cennet. |
9. July 2012, 10:04 PM | #6 |
Guest
Mesajlar: n/a
|
Su soruya yanit ariyorum.
Hersey ama hersey isteristemez Allaha secdede iken, iblis Allah in buyuklugu ve yuceligi konusunda Allah buyuk ve yucedir diyerek benimle hemfikirken nasil olurda iblis Rahmanin Ademe secde emrine karsi gelir? |
10. July 2012, 11:26 AM | #7 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Alıntı:
İblis kime secde etmemiştir? Ademe, yani Allah'a değil. İblis, kurandan benim çıkarımıma göre insanın içindeki "hırs,şehvet, umutsuzluk vb." tutkuların meleksidir. İnsan kendine hangi konumda hakim olamıyorsa İBLİS yani nefsini kontrol altına alamıyordur. Kısacası İnsana secde etmeme olayı, Kendimizin nefsimize hakim olmadığı ve içimizden gelen sestir. Bu ses, nedense hep kötülüğe çağırmaktadır. Örneğin; Bir yüklü parasal hayır yapacak olsan hemen dürter. |
|
9. April 2013, 09:36 PM | #8 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Alıntı:
Cünkü insan secimlerinde özgürdür, kendi yaptiklari ile sorumlulugunu kendi üstlenir, bu yüzden iyilik ve kötülük hususunda özgür secme hakki insana verilmistir. Insanoglu Rabbine karsi nankörlügünü daha ilk anda ortaya koymus oluyor. Ve yüce Allah Celle ve Celaluhu buna ragmen Adem'i cennetine koyuyor. Ikinci nankörlük YASAK AGAC ile ortaya cikiyor. Seytanla isbirligi yapildimi sonucun ne olacagindan güzel bir örnek almamiz gerekir. Allah'a verdigi sözüne sadik kalan seytan vazifesini en mükemmel sekilde her zaman icin yerine getiriyor. Peygamberleri daha yollarindan sasirtmaya calismistir, Allah'in, Resüllerini desteklemesi sayesinde seytan galip olma imkani bulamamistir.. |
|
10. April 2013, 05:33 AM | #9 | ||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Alıntı:
Şimdi ben bir adam öldürsem, Sonrasında bu Allahın takdiri diye suçu Rabbimize atsam, Etik olur mu? Rabbimizin emri içerisinde hamd yani program vardır. Sonuçta hamd onadır. Alıntı:
|
||
10. April 2013, 09:40 AM | #10 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Degerli Kardesim Pramid,
"Yüce Allah dileseydi" demek ile kastettigim; Alemlerin Efendisi insana özgür iradeyi yolunu saglamis oldugundan dolayi degilmidir ki, Adem'in melekesi seytanin isyani? Hasa, ben Rabbimize yüklemiyorum "Emre karsi gelinmenin" sonucunu, özgür iradenin verdigi eylemlerden kaynaklaniyor. Yani secim hakkimiz, özgür irade insanoglunun kendisine birakilmis oldugundan dolayi ortaya cikan eylemlerden insanoglunun kendisi sorumludur. Insanlarin yarattigi olaylar, düsünüsleri, kararlari vb. Dagin tasin yüklenmedigini bir kolaylik zanneden Insan yüklenmistir. Bu bir nevi büyüklük, bir kibir olmuyormu? Ben hallederim, ben yaparim, ben üstünden gelirim! Bü büyüklük taslamasinin neticesidir, Insanin bu emaneti yüklenmeyi kabul etmesiyle Iblis daha bastan girmiyormu isin icine? Selam ve dua ile. |
Bookmarks |
Etiketler |
akil, kuran |
|
|