hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > MAKALELER(DİNİ ve SİYASİ) > Makaleler

 
 
Seçenekler Stil
Alt 29. August 2011, 03:10 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Psiko-Sosyal Evrim

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim! Sizlerle paylaşmak istedim. Bu makaleyi okuduktan sonra Kur'an'daki "mustekar ve mustevdi" kavramlarına da okumamızda yarar olduğunu düşünüyorum.

1.1.Belleğin temel taşı (RNA)

1960 yıllarının ortasında Houston (Texas), Baylor üniversitesinde farmakolog olan Prof. GEORGES UNGAR ilginç bir seri deneme yapmıştır. Fanus içerisine kapatılan bir fare, belirli aralıklarla fanusun üzerindeki bir gongla rahatsız edilmekteydi. Fakat fare alışmaya yatkın bir hayvandır. Günler ve haftalarca devam eden bu gong sesine belirli bir süre sonra alışmaya başlamıştır. Buşekilde alıştırılmış yüzlerce farenin beyni dondurularak saklanmış ve içerisinde alışmayı sağlayan maddenin birikip birikmediği araştırılmaya başlanmıştır. UNGAR’ın savına göre, canlılarda alışma ve öğrenme RNA birikimişeklinde sağlanmaktaydı. Değişik amaç için kullanmak üzere yapabildiğince çok RNA izole etti. İkinci Dünya Savaşı sıralarında İsveç’li HOLGER HYDEN kalıtımın biyolojik yapısının belleğin ruhsal yapısıyla paralellik gösterdiğini kanıtlamıştı. Bir türün evrimsel gelişim süresi içinde öğrendikleri, kalıtımla daha sonraki döllere aktarılmaktaydı “Türün belleği”. HYDEN, DNA’nın, türün belleğinin, RNA’nın ise bireyin belleğinin oluşmasında rol oynadığınıta o zamanlar savunmaktaydı. Yaptığı çalışmalarda eğitilmiş hayvanların beynindeki RNA miktarının eğitilmeyenlere oranla çok daha fazla olması bu yaklaşımı doğrulamıştır.

Daha sonra ruhbilimci james mcconnell, yassısolucanlarla (özellikle Planaria) denemeler yapmıştır. Bir ışık uyarımının arkasından, yassısolucanın vücuduna zayıf elektrik şoku verilmiştir. Belirli sürelerle (bir iki dakikada bir) tekrarlanan bu denemenin sonucunda (bir iki hafta sonra), yassısolucan ışığın yandığım görünce büzülmeye başlamış, yani ışıktan sonra elektrik sokunun geleceğini öğrenmiştir. Eği*tilen bu yassı solucanları öldürerek, etlerini eğitilmemiş solucanlara yediren mccon*nell, eğitilmemiş solucanların, eğitilmişler gibi davrandığım hayretle gördü. Bu etler*le beslenen eğitilmemiş solucanlar da ışıktan sonra elektrik sokunun geleceğin! dav*ranışlarıyla göstermekteydiler. Bu akıl almaz bir sonuçtu: Bellek nakledilmişti. HYDEN'nın savma dayanarak, eğitilmiş yassısolucanlardan çıkardığı RNA özütünü (ekstrakt’ını), eğitilmemişlere enjekte ettiğinde, sonuç yine aynıydı. Eğitilmemişler ya kısa bir süre sonra ya da anında eğitilmişler gibi davranıyorlardı. 1950 yıllarında yapı*lan bu denemenin sonucuna inananların sayışı oldukça azdı. Amerika'da yayınlanan bir mizah dergisinde "Profesörünüzü Yiyiniz" başlığı altındaki bir yazı konuyu san*sasyonel bir şekilde tekrar gündeme getirmiştir. Bunun üzerine birçok laboratuarda yapılan denemeler, McCONNELL'in savının doğru olduğunu kanıtlamıştır. [...aktardığım metine burada bir parantez eklemek isterim; lise biyoloji derslerinden hatırlamışsınızdır; söz edilen yassı solucan örneğin ikiye bölündüğünde, her parça kendini yeniler, iki solucan olur. Parçalar çok küçükse rejenere olamaz. Ayrıca rejenerasyon elektrik şoku ve öğrenmeden bağımsızdır; her Planaria vücudundan kopan parçasını yeniler.] Elektrikşoku ve ışıkla eğitilmiş bir Planaria birkaç parçaya ayrılırsa; bir zaman sonra her parça kendini rejenere ederek yeni bir hayvan yapar, ilginç olanı beyni taşıyan baş kısmı eski alışkanlıkları hatırlamasının yanı sıra, beyinle ilgisi olmayan kuyruk kısmından meydana gelen (yeni bir beyin oluşturan) hayvan bu engram’mı, yani öğretileni hatır*layabilmektedir. Demek ki bir madde bağlanmasıyla açıklanan bellek, sadece beyin hücrelerinde değil, aynı zamanda vücut hücrelerinde de oluşmuştur.

Eğer bellek RNA şeklinde ya da RNA aracılığıyla bağlanıyorsa, ribonukleaz enzimi ile (yalnız RNA'yı temel taşlarına kadar parçalar, diğer bileşiklere etkisi yok*tur) bu engrammı bozmak mümkün olacaktır. Nitekim parçalanmış hayvanlar ribonukleazlı bir suda yetiştirilirse beyin kısmım taşıyan parçanın belleğini yitirmediği; diğer kısımdan gelişen hayvanların eski koşullanmayıhatırlayamadığı görülmüştür. Keza vücut içerisine enjekte edilen RN-az (ribonukleaz) da aynı etkiyi gösterir. Bu, belleğin RNA aracılığıyla saklandığın ı göstermekle beraber tam kanıtlayamaz. Çünkü RN-az sadece bellekle ilgili RNA'yı değil, tüm RNA'ları ve dolayısıyla protein sentezi için gerekli olanları da parçalar. Bu nedenle bellek silinmesini ya da zayıflamasınısadece RNA'ya bağlamak sakıncalı olabilir (bir protein bağı olmaması için de neden yoktur!). Bundan sonraki tartışmalar, nakledilen maddenin salt bir bellek nakli mi olduğu, yoksa var olan belleğin belirli bir doğrultuda kuvvetlendirilmesi ve düzeltil*mesi şeklinde mi olduğuydu? Bu tartışmalar sürerken, 1965yılında UNGAR'ın yaptığı denemeler gündeme geldi.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
11belleğin, bellek, beyin, canlı, evrim, fare, hücre, psikolojisi, psikososyal, rna, rna fanus, solucan, sosyal, taşı, temel, ışık

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:50 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam