hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kur’an > Kuranla ilgili kavramlar

 
 
Seçenekler Stil
Alt 14. October 2008, 06:52 PM   #1
snobyx
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 62
Tesekkür: 201
49 Mesajina 158 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
snobyx is on a distinguished road
Standart Naziat Suresi ve Yemindeki Mucize

Not:Kuran meail ve tefsiri ile ilgili bir bölüm göremedim,belki ben fark edemedim özür dilerim bu yüzden yazıyı bu konu başlığının altına astım.Daha uygun bir yer var ise o kısma taşnımasını moderatör arkadaşlardan rica ederim.

Değerli arkadaşlar,

Sizler ile Naziat suresinin kasem(yemin) bölümü ile alakalı ve kanımca Kuran’ın bir başka büyük mucizesine ait bu çalışmayı paylaşmak istedim.Bu çalışmadaki yorumlar benim kişisel yorumlarımdır ve elbetteki en doğrusunu Alemlerin Rabbi olan Allah bilir.

Önce Naziat Suresinin kasem bölümünü orijinal metinden yazarak,kelime köklerinin anlamlarını inceleyerek en mantıklı meali yapmaya çalışacağım.Ayetleri tek tek sıralayarak ve merhum Elmalılı Hamdi tefsirinden yararlanarak bu meali yapmaya çalışacağım

1-وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا
1-Vennazi'ati ğarken.

ĞARK, iğrak mânâsına mastar ismidir. İğrak, suya daldırıp boğmak, bir kabı doldurmak, dolmuş hale getirmek ve yayı şiddet ve aşırılıkla doldura doldura çekmek demektir. Bu mânâlardan hareketle, herhangi bir şeyde aşırı gitmek, uzağa gitmek mânâlarında kullanılır.

NÂZİÂT, nâzi'ler demektir. Bu kelime müteaddi (geçişli) veya lâzım (geçişsiz) olmasına göre, nezi' kökünden de nüzû kökünden de türetilmiş olabilir.
Nezi', bizim çekmek, çekip almak ve soymak kelimelerimiz gibi çeşitli mânâlara gelir:

1- Nezi', intiza' kelimesi gibi bir şeyi yerinden koparıp çekmek mânâsına gelir. Bundan, hayatı çekip almak, can almak ve can çekiştirmek mânâsına gelir ki bu hale "Halet-i nezi'= can çekişme hali" denir. Bu mânâ ile nâziât, can alan kuvvetler, melekler demek olabileceği gibi, can çekişme halinde bulunan canlar demek de olabilir.

2- Nezi', kuyudan şiddetle kova çekmek, su çıkarmak mânâsına gelir ki, bunda "ğarkan nezi'", iyice daldırıp derinden doldurarak hızla çekmek demek olur. Bu da ta derinden çeke çeke can almak mânâsına mecaz olabilir. Bu duruma göre de nâziât, şiddetle daldıra daldıra, boğa boğa, bedenlerinin dipten tırnağa ta derinliklerinden çeke çeke can alan melekler veya cihad yapan kuvvetler demek olur.

3- Nezi', yay çekmek; "ğarkan nezi'" de yayı şiddet ve aşırılıkla doldura doldura çekmek mânâsına gelir ki, buna yayı doldurmak denir. Bu mânâda nâziât, atış yapan kuvvetler, gâziler demek olur.

4- Nezi', atın başını alıp bir düzüye koşması mânâsına gelir ki, bu mânâdan nâziâtın, "Gürültü ile koşan"(Âdiyat, 100/1) âyetinde olduğu gibi atlar, biniciler ve o mânâda olan kuvvetler için kullanılması doğru olabilir. Ayrıca bu mânâdan mecaz olarak gökte doğudan batıya hareket eden yıldızlar ile de tefsir edenler olmuştur. Fakat "bir iş çevirenler", yıldızlar olamaz.

5- Nüzü', bir şeye can atmak gönül çekmek dediğimiz gibi bir şeye meyledip arzulamak; bir de bir şeyden feragat edip geri çekilmek, sıyrılıp çıkmak mânâlarına geldiğinden vatanını özleyen gurbetçiye nâzi' denildiği gibi, nâziât da bu mânâdan olarak bedenlerinden ayrılmış, bedenlerine hasret kalmış nefisler demek olabilir.

2- وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا
2-vennaşitati neştan

NAŞİTÂT, bu kelime neşt ve neşât kökünden türetilmiş olabilir.

1- Neşt, kuyudan kovayı kolayca ve yumuşak bir şekilde çekmek mânâsına gelir ki, bizim "tereyağından kıl çeker gibi çekmek" sözümüze benzer.

2- Neşt, bir düğümü yumuşak bir şekilde usulcacık çözmek mânâsına gelir ki, "ünşûta" denilen ve kolay çözülen ilmekli düğümü çözmek gibidir. Bu iki mânâdan nâşitât, müminlerin ruhlarını nazik ve yumuşak bir şekilde alan melekler ve rahmet melekleri denilmiştir. Tatlılıkla gönülleri kendilerine çeken ruhlar, nefisler demek de olabilir.

3- Neşt, bir yerden bir yere çıkmak mânâsına gelir. Nitekim bir yerden bir yer giden yaban öküzüne "nâşıt" denilir. Buna benzetilmek sûretiyle nâşitât, burçtan burca giden gezegenler demek olduğu da söylenmiştir. Nâziât da yıldızlar demek olduğuna göre doğudan batıya hareketleri kendilerinin değil, zoraki mahiyette olması; bunların ise burçtan burca gidişleri kendilerinin olarak tabii mahiyette olması tarzında anlatılmış demek olur

4- Neşât, bilindiği gibi, gönül hoşluğu, şenlik demektir. Bundan, "ölüm zamanında bedenden gönül hoşluğu ile çıkan mümin ruhlar" diye tefsir olunmuştur. Nitekim bu takdirde, "boğula boğula, şiddet ve azap ile çıkan kâfir ruhlar" demek olur.

3- وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا
3- Vessabihati sebhan.
Sebh, suda yüzmek ve kolayca uzağa gitmek demektir.

فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا-4
4-Fessabikati sebkan.
Yarışıp öne geçenler manasındadır.

5-فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا
5-Felmudebbirati emren.
‘Mudebbirati’ ifadesi ‘belirli işleri tedbiri ile ilgilenen,sonuçlandıran,memur edilmiş,görevlendirilmiş olanlardır’

Burada görülüyor ki "şiddetle çekmek", "yavaşça çekmek", "yüzüp gitmek", "yarışıp geçmek" ve "iş çevirmek" gibi beş işi yapanlara yemin edilmiştir.Cevabı da daha sonra gelenlerden elde edilen karine ile bilindiği için zikredilmemiştir ki, "Bunlar olacak, o kıyamet ve öldükten sonra dirilme gerçekleşecek." demektir.

Bu işleri yapanların hepsi bir topluluk veya bir topluluğun sınıfları yahut bir kısmı başka bir topluluk olarak düşünülebilirse de hepsi aslında bir kumandaya bağlı bir topluluk veya o topluluğun sınıfları olması, gelecek olan "Fakat o bir tek haykırıştır." karinesi ile daha açıktır.

Bir de görülüyor ki, bu beş fiilin ilk üçü olan "şiddetle çekmek", "yavaşça çekmek" ve "yüzüp gitmek" arasında bir sıralama gözetilmeyip "vav" bağlacıyla bağlanmış; geçmek ve iş çevirmek fiilleri ise "fâ" ile birbirlerine ve öncekilere bağlanmakla fiilde veya zikirde bir sıralama gözetilerek ifade edilmişlerdir ki, bununla bu iki fiilin öbürlerinin neticesi ve gayesi gibi olduğu anlatılmış demektir.

Bu ön bilgileri kısaca verdikten sonra bu ayet grubunu mantığa en yatkın bir şekilde meallendirirsek;
1-Derinden şiddetle çıkanlara,
2-Bir yerden bir yere geçenlere,
3-Yüzerek gidenlere,
4-Yarışarak öne geçenlere,
5-İş ve oluşu gerçekleşterenlere kasem(yemin)olsun ki;

Burada önemli bir sorunda kasemin yani kanıt gösterilen bu ayetlerin,neye kanıt gösterildiği belli değildir en azından meali yapan değerli ilahiyatçılar bu noktayı her nedense es geçmişlerdir.Bu sebeple Kuran’da geçmekte olan kasem cümleleri ile alakalı değerli Hakkı Yılmaz Hoca’nın ‘İşte Kuran’adlı eserinde Buruc Suresi Tebyininde verdiği bilgilendirme notunu burada vermek istiyorum.

Kasem (yemin) cümlesi:

مسقلا " Kasem (yemin)" sözcüğünün esas anlamı; "güç, kuvvet"
demektir. Terim olarak ise sözcük; "iddia edilen tezi somut kanıtlar ile
güçlendirmek" anlamına gelmektedir. "Kasem (yemin) cümlesi" de, insanların
düşüncelerini anlatırlarken, ileri sürdükleri tezleri, kanıtlarla güçlü bir şekilde
ortaya koymakta kullandıkları bir cümle çeşididir.

Kasem cümlesi iki bölümden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi; yemin
edilen (kanıt, tanık gösterilen) "kasem bölümü", ikincisi ise; söylenmek istenen
asıl tezin ileri sürüldüğü "kaseme cevap bölümü" dür. Yani;

- kasem cümlesinin "yemin bölümünde", cümlenin ikinci bölümünde ileri
sürülecek tezi desteklemek üzere, kişiler, olaylar, nesneler… kanıt gösterilir,

- kasem cümlesinin "kaseme cevap bölümü"nde de, ileri sürülen tez, asıl
söylenmek istenen yargı belirtilir.

Muhataplar tarafından anlaşılabilmesi ve kabul edilebilmesi için, kasem
edilen şeyin mutlaka somut ve akıl sahibi herkes tarafından ulaşılabilir özellikte
olması gerekir. "Yemin ederim, ediyorum" vs. gibi ifadeler yemin sayılmaz ve bu
ifadeleri taşıyan cümleler de yemin cümlesi değildir. Yemin; somut kanıtlardan,
yemin cümlesi de; Kur`an`da Rabbimiz tarafından verilmiş örneklerde olduğu
gibi, bu somut kanıtlarla güçlendirilmiş yargılardan oluşmalıdır.

Kasem cümlesinin yapısı ve belirgin özellikleri:

Kasem cümlesinin birinci bölümü olan "kasem bölümü", kasem
edatlarının (vav, be, te), sözcüğün başına getirilmesi ile oluşturulur. Kasem
cümlesinin ikinci bölümü olan "kaseme cevap bölümü" ise, mutlaka bağımsız bir
cümle hâlindedir ve bu cümle istenildiği gibi değil, bazı kurallara tâbi olunarak
kurulur:

Kaseme cevap olan cümle;
1-) İsim cümlesi ise ve olumlu ise, cümlede mutlaka " ل lam" veya " انّ inne"
edatlarından birisi veya her ikisi birden getirilir.

2-) Fiil cümlesi ise ve,
a) cümle olumlu ise;
I - fiil geçmiş zaman kalıbında ise " دق kad" ve " ل lam" edatları birlikte getirilir
(bazı durumlarda "lam" hazfedilebilir (gösterilmeyebilir).
II- fiil geniş zaman kalıbında ise (fiili muzari), "lam" ile "tekit nunu" getirilir.
b) cümle olumsuz ise, nefy edatlarından birisi (ma, la) getirilir.

Bundan önce tahlilini yaptığımız surelerdeki tüm kasemlerin hepsinin
cevap cümleleri, yukarıda belirttiğimiz kurallara uygun olarak kurulmuştur. Büruc
suresinde de, belirttiğimiz kurallara uyan ve ilk üç ayetteki kasemin cevap
cümlesi olabilecek tek cümle 12. ayettir.(Buruc Suresindeki kaseme cevap)
Bilindiği gibi, Kur`an`da kasem edilen şeylerin tümü, ileri sürülen
tezlerin kanıtlarıdır. Yani, Rabbimiz bir çok olaya, sisteme, "şey"e… kasem
etmekte ve bunları açıkladığı yargıya kanıt göstermektedir. Ama piyasadaki meal
ve tefsirlerde (!), maalesef bu önemli kural ihmal edilmekte, kasemler cevapsız
kalmakta, dolayısıyla Rabbimizin mesajları kullarına doğru olarak ulaşamamaktadır.


Ama görünen odur ki, sureler düzenlenirken ve mushaf tertip edilirken
bu kural, sahabe tarafından maalesef dikkate alınmamıştır. Benzer örneklerini
ileride Kaf, Naziat ve Sad surelerinde de göreceğimiz bu uygulamanın ve böyle
bir mushaf tertibinin, Allah ve peygamberimiz tarafından yapılmış olmasımümkün değildir, düşünülemez.

Oysa 12. ayet, teknik yapısını yukarıda belirttiğimiz kasem cümlesinin
"kaseme cevap" bölümünü oluşturmaktadır ve surede, ilk üç ayetten oluşan
"kasem bölümü"nden hemen sonra yer alması gerekmektedir. Gerek dil bilgisi
kurallarına, gerekse suredeki söz akışına uygun olan bu durumun, Arapça dilinive Kur`an ilimlerini bilenler tarafından reddedilmesi mümkün değildir.


O halde Naziat Suresinde geçen bu kasem cümlelerine cevap olabilecek ayet ve Rabbimizin üzerine yemin ederek dikkat çektiği bu mucize nedir?
__________________
Yusuf 76:Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.

Konu snobyx tarafından (14. October 2008 Saat 07:48 PM ) değiştirilmiştir.
snobyx isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
mucize, naziat, suresi, yemindeki


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:51 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam