27. September 2008, 11:51 PM | #1 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Ya sin sûresi’ne giriş
Mekke’de 41. sırada inmiş olan bu sure adını 1. ayet olan “Ya Sin” ifadesinden almıştır. Bu sureye “Kur’an’ın Kalbi Suresi”, “Müdâfeai kaziyye Suresi”, “Muımme Suresi”, “Azime Suresi” gibi adlar da verilmiştir.
Bazı kaynaklarda 12. ve 45. ayetlerin Medine döneminde indiğine dair iddialar bulunsa da söz konusu ayetlerin bulundukları paragrafa uyumları, bu iddiaları haklı göstermemektedir. Sure, yasalar içeren Kur’an’ın “tanıklığı” ve “kanıtlığı” ile, Abdullah oğlu Muhammed’in, ataları uyarılmamış, bu yüzden de duyarsızlaşmış olan kavmi uyarmak için gönderilmiş bir elçi olduğunu ve dosdoğru yol üzerinde bulunduğunu vurgulayarak başlamaktadır. Daha sonra da surede, tevhide karşı çıkanların psikolojik durumu ile elçi gönderilen bir kentin hikâyesi örneklenmiş, Kıyamet gününe dair uyarılar yapılmış, haşre ve yeniden dirilmeye ait sahnelerle ahiret hayatı canlandırılmıştır. Sure, hakk dinin esasları olan tevhit ve ahirete inanış ile bitmektedir. Ayrıca surede, Kur’an üzerinde durularak Kur’an’ın nitelikleri ve etkileri açıklanmış, özellikle 69, 70. ayetlerde Kur’an’ın “diri” olan kişileri uyarmak için indirildiği vurgulanmıştır. Ama bu açık mesaja rağmen ne yazık ki bu sure hakkında da, Müslümanları Kur’an’dan uzak tutmaya yönelik olan ve peygamberimize fatura edilen bir hayli söylenti ortaya çıkarılmıştır. Doğruların olduğu kadar yanlışların da gözler önüne serilmesi gerektiğine inandığımızdan, bunlardan birkaç tanesini takdim ediyoruz: - Kim sabahı ettiğinde Ya Sin suresini okuyacak olursa, akşamı edinceye kadar o günü için ona kolaylıklar ihsan edilir. Kim bu sureyi gecenin ilk saatlerinde akşamı ettiğinde okuyacak olursa, sabahı edinceye kadar o gece ona kolaylıklar verilir. - Şüphesiz her şeyin bir kalbi vardır Kur’an’ın kalbi de Ya Sin’dir. Her kim bu sureyi geceleyin okursa o gece ona kolaylıklar verilir. Her kim bunu bir gündüz okursa, o gün ona kolaylıklar verilir. Şüphesiz ki cennetliklerden Kur’an kaldırılır. Ta Ha ve Ya Sin dışında hiçbir şey okumazlar. - Kim perşembe gecesi Ya Sin okuyacak olursa günahı bağışlanmış olarak sabah eder. - Kim kabristana girer de Ya Sin okursa, o gün Allah onların azabını hafifletir. O kimse için de harfleri sayısınca hasenat yazılır. - Her kim, anasının babasının veyahut bunlardan birinin mezarını her Cuma ziyaret eder ve yanlarında Ya Sin okursa her harfinin sayısınca Allah onu bağışlar. - Allah rızası için geceleyin Ya Sin okuyan kimse affolunur. - Onu ölünüzün yanında okuyun. Allah ona kolaylık verir. Görüldüğü gibi bu rivayetler ile dikkatler başka bir noktaya çekilmekte, böylece inananlar Ya Sin suresinin, dolayısıyla da Kur’an uyarı fonksiyonundan uzaklaştırılmaktadır. Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam-260.Bölüm-Ya Sin Suresi 1.Bölüm Ya Sin suresi/1 Hurufu mukatta Kur’anın nitelikleri Kur’anın AZİZ ve Rahim Allah tarafından indirilmiş olması Kur’an’ın Rasüllah’ın Hak peygamber oluşunun kanıtı olması Kur’an’ın ataları uyarılmamış bir topluma inmiş olması Rasülüllah’ın ana-babasının durumu O toplumun cehennemlik olması Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam-261.Bölüm-Ya Sin Suresi 2.Bölüm Arap sözcüğünün anlamı Kur’an indiği dönemde Arap toplumunun özellikleri Arap toplumunun bağnazlığı Arap toplumunun kibri Ölü dirilmenin Allah’a özgülüğü Amel defterlerinin kapanmayışı İnsan yaşamının birebir kopyalanmış olması Cennete- cehenneme giden yolların Kur’an’da gösterilmiş olması Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam-262.Bölüm-Ya Sin Suresi 3.Bölüm Duyarsız topluma örnek verilen kent Elçiler gönderilişi Elçilerin Tevhit mücadelesi Elçilere karşı koyuş Elçileri öldürmeye teşebbüs Şehrin en sapa yerinden koşup gelen yiğit adam Bu yiğidin zalim toplumu uyarışı Ve onlara meydan okuyuş Bu yiğidin cennet davet edilişi Bu yiğidin cennette “Ne olurdu! Toplumum, Rabbimin beni bağışladığını ve beni onurlandırılan kimselerden yaptığını bir bilselerdi! ” deyişi Elçilerle alay edenlere uyarılar Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 263. Bölüm.Ya Sin Suresi 4. Bölüm. Ölü toprağın duyarsız insanlara gösterge oluşu Ölü topraklardan nimetler elde edilişi Tüm varlıkların çift yaratılışı Gece ve gündüzün gösterge oluşu Güneşin gösterge oluşu Ay’in gösterge oluşu Ay’ın menzilleri Gökyüzünde kaos olmayışı Suyun kaldırma kuvvetinin gösterge oluşu Duyarsız topluma, felaketten korunabilmeleri için yapılan uyarılar Duyarsız toplumun infak önerilerine karşı çıkmaları Duyarsız toplumun kıyameti inkarı Onlara ihtarlar: Surun üfürülmesi; Ölüm/kıyamet, diriliş ve hesap veriş Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 264. Bölüm Yasin Suresi 5. Bölüm Cennetliklere sunulan nimetler Cennetteki eşler dünyadaki eşler değildir Kur’an’da nitelenen cennet Arap coğrafyasına yöneliktir Kur’an’daki cennet örneklemedir Mahşerde sınıf sınıf ayrılma İnsanlığa yapılmış uyarı Şeytana kulluk ve bunun karşılığı İnsana tanık kendisi ve hayatının kopyalanmış filmidir Allah’ın kullara açtığı krediler İnsan yapısının geri dönüşümü Bunun ahiret için kanıt gösterilişi Peygambere şiir öğretilmemiştir Şiir peygambere yakışmaz Şiirin mahiyeti Kur’an dirileri uyarmak için gönderilmiştir Vahy tebliğ edilince ceza hak edilir Yasasız ceza olmaz Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 264.Bölüm. Ya Sin Suresi 6.Bölüm. İnsanların sahip olduğu hayvanlar: Yenilen, binilen hayvanlar Hayvanların insana itaat etme özellikte yaratılışı Nimete sahip insanlardan ŞÜKÜR beklenmesi Şükür kavramı Yardım umarak canlı cansız put edinilmesi Akılsızların putlara asker, bekçi olmaları Rasülüllah ve müminlere teselli İnsanın cahilliğinden Allah’a düşmanlığı Çürümüş kemikleri örnek vererek dirilmeyi inkarı Buna verilen cevaplar Allah’ın yeşil bitkilerden insanların yakıp durdukları ateşi (oksijeni) yaratması Her şeyin mülk ve yönetiminin Allah’a ait oluşu Herkesin Allah’a hesap verecek olması 41 / YA SİN SURESİ Rahman Rahîm Allah adına Ayetlerin meali: 1- Ya Sin / 10, 60 2–6- Babaları uyarılmamış bu yüzden de kendileri gafil (duyarsız) bir kavmi kendisiyle uyarasın diye Aziz (çok güçlü), Rahîm’in (çok merhametlinin) indirdiği çok hikmetli Kur’an’a ant olsun ki sen, o gönderilenlerdensin (elçilerdensin), hiç şüphesiz sen dosdoğru bir yol üzerinesin. 7- Ant olsun, onların çoğu üzerine Söz hakk olmuştur. Artık onlar inanmazlar. 8- Şüphesiz ki Biz onların boyunlarının içinde demir halkalar kıldık. Öyle ki onlar çenelerine kadardır. Böylece onlar burunları yukarı kaldırılmış olanlardır. 9- Ve Biz onların önlerinden bir set, arkalarından bir set kıldık. Böylece Biz kendilerini sarmışızdır. Artık onlar görmezler. 10- Ve onları uyarmışsın yahut uyarmamışsın onlara göre birdir, onlar inanmazlar. 11- Şüphesiz sen o zikire (Kur’an’a) uyan ve gaybde Rahman’a haşyet duyan kimseyi uyarırsın. Sen hemen onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir ödül ile müjdele. 12- Şüphesiz ki ölüleri ancak Biz diriltiriz Biz. Onların önceden yapıp gönderdiklerini ve eserlerini de yazarız. Zaten Biz her şeyi bir “imam-ı mübin”de sayıp tespit etmişizdir. 13- Sen onlara (gafil kavme), o kentin ashabını örnek ver. Hani oraya gönderilmişler (elçiler) gelmişti. 14- Hani Biz onlara iki elçi göndermiştik de onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de üçüncü ile güçlendirmiştik de onlar: “Şüphesiz ki biz size gönderilmişleriz (elçileriz)” dediler. 15- Onlar da: “Siz ancak bizim gibi bir beşersiniz. Rahman hiçbir şey indirmedi de. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.” dediler. 16, 17- Onlar (elçiler) dediler ki: “Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz. Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir.” 18- Onlar (o kentin halkı) dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, ant olsun ki, sizi taşlayarak öldürürüz ve mutlaka bizden size çok acıklı bir azap dokunur.” 19- Onlar (Elçiler): “Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi? Bilakis siz haddi aşmış bir kavimsiniz.” dediler. 20–25- O sırada o kentin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi. Dedi ki: “Ey kavmim! Uyun o gönderilmişlere (elçilere)! Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o kişilere ki, onlar hidayete ermişlerdir. Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim O beni yaratana? Siz de sadece O’na döndürüleceksiniz. Ben, hiç ben O’nun astlarından ilâhlar edinir miyim? Eğer Rahman bana bir zarar dileyecek olsa, onların (ilâhların) şefaati benden yana hiçbir fayda vermez ve onlar (ilâhlar) beni kurtaramazlar. Şüphesiz ki ben, o zaman (ilâhlar edindiğim takdirde) apaçık bir sapıklık içindeyimdir. Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman ettim. Haydi, kulak verin bana!” 26, 27- Denildi ki: “Haydi gir cennete!” (O da) Dedi ki: “Ne olurdu! Kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni onurlandırılanlardan kıldığını bir bilselerdi.” 28, 29- Ve Biz arkasından onun kavminin üzerine hiçbir ordu indirmedik, indirecekler de değildik. Sadece bir çığlık! Bir de bakmışsın ki, onlar hemen sönüvermişlerdir. 30- Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her bir elçi ile mutlaka alay ederlerdi. 31, 32- Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi ve bunların kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi? Onların hepsi de toplanıp, sadece bizim huzurumuzda hazır bulundurulacaklardır. 33- Ve ölü toprak onlara (duyarsız kavme) bir delildir. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar. 34, 35- Ve Biz onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık. Hâlâ şükretmeyecekler mi? 36- Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden çiftleri, onun hepsini yaratan her türlü noksanlıktan münezzehtir. 37- Gece de onlara (duyarsız kavme) bir delildir. Biz ondan (geceden) gündüzü sıyırırız da onlar hemen karanlığa dalıverirler. 38- Kendi yolunda kendisi için kararlaştırılmış olan için akıp giden Güneş de (duyarsız kavim için bir delildir). İşte bu, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir (ayarlamasıdır). 39- Bizim kendisi için, eski kuru bir hurma dalı gibi dönünceye dek menziller takdir ettiğimiz Ay da (o duyarsızlaşmış kavim için bir delildir). 40- Güneş’in Ay’a erişip çatması uygun olmaz. Gece de gündüzü öne geçici değildir. Hepsi de bir yörüngede yüzerler. 41, 42- Bizim, şüphesiz onların zürriyetini (soyunu) dopdolu bir gemide taşımamız ve şüphesiz kendileri için onun gibi binecekleri şeyleri yaratmamız da onlar (duyarsız kavim) için bir delildir. 43, 44- Ve eğer Bizden bir rahmet ve bir zamana kadar yararlanma yoksa, Biz dilersek onları suda boğarız da o zaman onların feryadına hiç yetişen olmaz. Onlar kurtarılamazlar da. 45, 46- Ve onlara: “Önünüzdekine ve arkanızdakine takvalı davranın, umulur ki rahmet olunursunuz” denildiği zaman ve kendilerine Rabblerinin ayetlerinden herhangi bir ayet geldiğinde, onlar sadece ondan yüz çevirenler oldular. 47- Onlara: “Allah’ın sizi rızklandırdığı şeylerden infak edin” dendiği zaman da o kâfirleşmiş kişiler, şu iman etmiş kişiler için: “Allah’ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz” dediler. 48- Bir de onlar (duyarsız kavim): “Eğer doğrulardan iseniz bu söz verilen (tehdit) ne zaman?” diyorlar. 49, 50- Onlar sadece birbiriyle çekişip dururlarken, kendilerini yakalayıverecek bir tek çığlıkla karşı karşıya kalacaklardır. İşte o zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ehillerine (ailelerine, yakınlarına) de dönemezler. 51- Ve Sur’a üfürülmüştür. Bir de bakmışsın ki onlar kabirlerinden Rabblerine doğru akın ediyorlar. 52- Onlar: “Eyvah başımıza gelenlere! Yatıp uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı / uyandırdı? Bu, Rahman’ın vadettiği şeydir. Gönderilen elçiler de doğru söylemişler dediler (derler). 53- Sadece bir tek çığlık olmuştur. Bir de bakmışsın ki hepsi huzurumuza “hazırol”a geçirilmişlerdir. 54- Artık bugün kişi herhangi bir şeyce zulmedilmez. Ve sadece yapmış olduklarınız ile karşılıklandırılırsınız. 55- Gerçekten cennetin ashabı (cennetlik olanlar) bugün bir meşguliyet içinde sefa sürmektedirler. 56- Kendileri ve eşleri gölgeler içinde koltuklar üzerine kurulmuşlardır. 57- Yalnızca onlara, orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey de onlarındır. 58- Söz olarak (onlara) Rahîm Rabbden “selâm” (vardır). 59- Ve ey günahkârlar! Bugün (şimdi) siz hadi ayrılın! 60–62- Ben; “Ey âdemoğulları! Şeytana kulluk etmeyin, kesinlikle o size apaçık bir düşmandır ve Bana kulluk edin, işte bu dosdoğru yoldur ve ant olsun ki o (şeytan) sizden bir çok nesilleri saptırdı.” diye size ahd vermedim mi? Hâlâ aklını kullananlar değil miydiniz! 63- İşte bu, sizin vadolunmuş olduğunuz cehennemdir. 64- İnkâr edip durduğunuz şeyler nedeniyle hadi bugün (şu an) yaslanın ona! 65- Bugün Biz onların ağızlarının üzerine mühür vururuz; Bize elleri konuşur, ayakları da kazandıkları şeylere şahitlik eder. 66- Eğer Biz dileseydik, gözlerini üzerinden silme kör yapardık da yola dökülürlerdi. Artık nereden görecekler ki? 67- Ve eğer dileseydik, oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ileri gitmeye ve geri dönüp gelmeye güç yetiremezlerdi. 68- Ve Biz kime uzun ömür verirsek, yaratılışta onu tersine çeviririz (tepesi üste dikeriz). Buna rağmen hâlâ akıllanmayacaklar mı? 69, 70- Ve Biz ona şiir öğretmedik. Bu onun için yaraşmaz da. O, sadece diri olanları uyarmak ve kâfirlerin üzerine Söz’ün hak olması için bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. 71- Ve onlar görmediler mi ki: Biz şüphesiz onlar için ellerimizin (kudretimizin) meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yarattık da onlar, onlara sahip bulunuyorlar. 72- Ve onları, kendileri için zelil kıldık da. Bu yüzden binekleri onlardandır. Onlardan yiyip duruyorlar da. 73- Ve onlarda daha birçok menfaatler ve içecekler var. Hâlâ şükretmeyecekler mi? 74- Bir de onlar, Allah’ın astlarından kendileri yardım olunurlar ümidi ile ilâhlar / tanrılar edindiler. 75- Onlar, onlara yardıma güç yetiremezler. Hâlbuki kendileri (ilâh edinenler), onlar (sözde ilâhlar) için hazır askerlerdir. 76- O hâlde onların sözü seni üzmesin. Şüphesiz ki Biz, onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını da biliyoruz. 77- Ve o insan (o kişi), kendisini bir nutfeden (bir damla sudan) yarattığımızı görmedi mi de şimdi o, apaçık bir hasımdır (düşmandır). 78- Ve kendi yaratılışını dikkate almayarak Bize bir örnekleme yaptı: Dedi ki: “Kim diriltecekmiş o kemikleri? Onlar çürümüş iken!” 79, 80- De ki: “Onları ilk defa yaratan, onları diriltecektir. Ve O her yaratmayı çok iyi bilendir. O, size o yemyeşil ağaçtan bir ateş yapandır. Şimdi de siz ondan yakıp duruyorsunuz. 81- Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibilerini de yaratmaya kadir değil midir? Evet (elbette kadirdir)! Ve O çok mükemmel yaratandır, çok iyi bilendir. 82- Şüphesiz ki O bir şeyi dilediğinde, O’nun buyruğu / işi o şeye “Ol!” demektir; o da hemen oluverir. 83- O hâlde her şeyin melekûtu (tam hükümranlığı) kendi elinde olan (Allah) her türlü noksanlıklardan arınıktır. Siz de yalnız O’na döndürüleceksiniz. |
Bookmarks |
Etiketler |
giriş, sin, sûresi’ne |
|
|