![]() |
|
|
|
|
#1 | ||
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18 ![]() ![]() |
Alıntı:
Öncelikle söz konusu ayette geçen esir alınmasını, tabiki savaştaki otorite yapacaksa da bunlarla ilgili serbest bırakma hükmünü, daha üst yönetim, örneğin şura verecektir. Kişilerin böylesi işleri sonuçlandırması düşünülemez. Bu kısım hakkında farklı düşünmüyorum. Şimdi ayeti sizin gibi anladığımızda, kuranda bazı yerlerideki yapı taşlarını nasıl oynattığını, yani kurana ters bir anlayış olduğunu görmeye çalışalım. 1- Savaşta kesin galip gelinene kadar esir alınmayacağını, başka ayetlerden bizzat peygamberimizin ikaz edilmesinden ve bu ayetten de anlıyoruz, burada uyuşmazlığımız yok. 2- Alınan bu esirler, gerçekten savaş esnasında zarar veremeyecek şekilde etkisiz hale getirilmelidir, bunda da ayrışmıyoruz. 3- Alınan esirlerin, ateşkes ile kesin bitiş arasında esaretlerinin; amma karşılıksız, amma fidye ile kesin bir şekilde sonuçlandırılması gerektiği kısmında ise sizinle aynı düşünmediğimden ayrışıyoruz. a- Alınan esirlerin, bu iki durum arasında; ya karşılıksız yada fidye karşılığında bırakılması demek, silahların bırakılıp savaş biter bitmez, esirlerin fiilen bırakılması demek değildir. b- Esirlerin durumuyla ilgili bırakılma fiii bırakılma değil, bırakılma kararı olup, savaş bitip, teçhizatlar bırakılana kadar verilecektir. (Bu karar için savaş bitmeden verilmesinin istenmesinde, devletin esirlerle ilgili politşkasını belirlemesi, hem esirlere belirsizlik nedeniyle eziyet edilmemesi, hem savaşın bitiminde karar verilene kadar esirlerin ülkeye nakli, güvenliği, barınması, mekan tayini vb. şeylerin sonuçlandırılmasının daha faydalı olması söz konusu olabilir) c- eğer, esirlerin organize olup tekrar tehlike yaratmayacaklarından emin olunursa ve fidye almaya, yani onlardan alınabilecek faydaya ihtiyaç yoksa bu durumda karşılıksız bırakılması kararı alınabilir ve hemen fiilende bırakılabilir. d- Ama, onların karşılıksız bırakılmasında, gerek tekrar saldırmaları tehlikesi olacaksa, gerekse; savaşta oluşan maddi manevi bir takım kayıplar nedeniyle esirlerden faydalanma mecbur gibi görünüyorsa, onların fidye karşılığı bırakıl/ır/masına karar verilir. İşte siz bu noktada, fidye karşılığı bırakılır deyiminden, hemen o esnada bırakılmasını anlıyorsunuz. Halbuki, fidye karşılığı bırakılacaktır, bu karar verilmiştir. Neden hemen fidye karşılığı bırakılmayacağını da fidyenin neler olabileceğini düşünerek bulabiliriz. Şimdi, birinci seçenek, yani karşılıksız bırakma elendi ve devlet, "fidye karşılığı" bırakma kararı aldı. 1- Esirler için, fidye olarak belli bir para yada maden mağlup olan devletten istendi, ama devlet fidye vermeyi kabul etmedi? ne olacak şimdi? Biz fidye karşılığında bırakma seçimini yaptık, bu rabbimizin rızasına uygun... Ancak, karşı taraf fidye vermiyor! Size göre her durumda, teçhizat bırakıp, savaş kesin sonlanınca bırakılacaksa, o zaman bizim fidye alma seçeneğimizi bizzat rabbimiz ortadan kaldırmış olurki, bu çelişki sanırım düşünülemez. 2- örneğin savaş yüzünden büyük oranda okur yazar kesimi kaybettik ve esirlerinde durumlarını incelediğimizde, bir kısmının bize bu konuda olağanüstü faydalı olacağını gördük. Şimdi, biz; Fidye'yi maden yada para olarak maddi değilde, bunların ilim öğretmesi olarak belirleyemezmiyiz? Buna engel varmıdır? Fidyeyi bu şekilde belirlememiz halinde de bunların özgürleşmesi için ilim öğretmek üzere bir zaman geçmesi gerekmezmi? O halde bu durumda da hemen esir bırakma olmamaktadır. Ayete fidyenin bu şekilde istenmesi bakımından da uygundur. (değilmi?) 3- Biz, diyelimki sizinki gibi her durumda, yani teçhizatlar bırakılıp savaş bittiğinde, fidye istesek ve alamasakta esirleri bırakacaksak; a- Bu durumda kuranda geçen bazı köle kavramları vardır. O zaman bu şekilde hiç köle olmayacağına göre o köle ile ilgili hükümleri kimler için uygulayacağız? b- Bütün köleleri size göre savaş bitiminde bırakınca, örneğin, haksız yere adam öldüren köle olamayacaktır! Çünkü, savaş esnasında savaştığı için adam öldürmesi normaldir, ama savaş bitince köle olmayacağından, serbest bırakılacağından, islami devlette birini öldürmeyecektir, öldürürse de köle olarak değil, hür olarak kısas için yargılanacaktır. Bu durumda size şunu da sormamız gerekiyor: 1- örneğin bakara 178. ayette geçen; "köleye karşı köle" kısasını uygulayacak köle olmayacaksa, bu ayet neden zaman aralığı belirtilmeden evrensel olarak kuranda yer aldı? 2- Yine rabbimizin evlilikte eş seçimi esnasında; bize emir ve tavsiyede bulunduğu aşağıdaki ayette geçen köle ve cariye! ler nasıl varolmaktadır? İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir [size="3"]cariye[/SIZE Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. (Bakara 221) 3- Bu köle ve cariye!ler savaş esirlerinden başka kimseler olabilirmi-ki, savaş bitince sizin dediğiniz gibi esirler her durumda salınabilsin? Konuya devam edeceğim, ama siz lütfen yazıya cevaplarınızı veriniz... selamlar, aorskaya Konu aorskaya tarafından (19. November 2012 Saat 11:01 PM ) değiştirilmiştir. |
||
|
|
|
|
|
#2 | |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18 ![]() ![]() |
Alıntı:
Videoyu izleyemedim henüz. Ama, dediğiniz gibi olması halinde dahi; Sayın A. Bayındır'da siz de iddilarınızda yanılıyorsunuz! Aslında sizin kurandaki kölelik ile bildiğimiz klasik anlamdaki alım satım konusu yapılan, her şeyinden faydalanılan anlamıyla köle erkek ve cariye denilen köleyi birbirine karıştırdığınız görülüyor. Halbuki kuranda geçen köle ve cariye! deyimleriyle kastedilen, müslümanlara karşı savaşan ve savaşta esir düşen erkek ve kadınları anlatmaktadır. Yoksa alım-satım konusu kölelik zaten kuranın her yerinde kabul görmez, reddedilir. Kurandaki köle kavramı, savaş esirleri olduğundan; Kuran ne köleliği kaldırmıştır, ne de kaldırmayı hedeflemiştir. Çünkü; insanların bir kısmını, bir kısmı ile defetmek üzere savaşları yaratan rabbimiz, bu savaşların doğal sonuçlarından biri olan esirliği de köle olarak ele alıyor ve kölelerin yargılanması ve kölelerle evlilik gibi hükümleri de veriyor. SAVAŞLAR VARDIR: Andolsun ki; Allah, size olan vaadine sadık kaldı. O'nun (Allah'ın) izni ile onları perişan edip öldürüyordunuz. Fakat, Allah size sevdiğiniz şeyi (galibiyeti) gösterdikten sonra gevşeklik göstermiştiniz. Ve verilen emir hakkında nizaya (anlaşmazlığa) düştünüz ve isyan ettiniz. Sizden kiminiz dünyayı istiyordu (ganimete koştu), kiminiz ahireti istiyordu (onlar şehit olana kadar yerlerinde kaldı). Sonra sizi imtihan etmek için, sizi onlardan geri çevirdi (mağlup olup geri döndünüz) ve andolsun ki, (buna rağmen) sizi affetti. Ve Allah, mü'minlere karşı fazl sahibidir. (ALİ İMRAN 152) ...(Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir... (FURKAN 20.ayetten alıntı) KURAN EVRENSELDİR, O HALDE ONDA GEÇEN ANLATIMLAR GEÇMİŞ ZAMANDA KALAMAZ: 1- örneğin bakara 178. ayette geçen; "köleye karşı köle" kısasını uygulayacak köle olmayacaksa, bu ayet neden zaman aralığı belirtilmeden evrensel olarak kuranda yer aldı? 2- Yine rabbimizin evlilikte eş seçimi esnasında; bize emir ve tavsiyede bulunduğu aşağıdaki ayette geçen köle ve cariye! ler nasıl varolmaktadır? İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir [size="3"]cariye[/SIZE Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. (Bakara 221) Görüldüğü üzere, kuran alım-satım konusu köleliği reddetmiştir. Ancak, kendisinin köle olarak isimlerndirdiği savaş esirlerini, savaşları yaratan rabbimiz, savaşın sonuçlarından biri olarak, savaşın gerçeği olarak kabul etmiştir. Sizler, zamanımızda savaşlarda esir alınanları görmediğiniz için, kölelik (esirlik) kaldırılmıştır, yada kaldırılması hedeflenmiştir diyebiliyorsunuz... Halbuki, zamanımızda köleler (esirler) daha savaş başlamadan alınabiliyor! Bu konu üzerinde iyi düşünmenizi dilerim... Selam, saygı ve hürmetlerimle... aorskaya Not: Ferc, füruc ve ma meleket eyman olanlar hakkında da yanılgılarınızı yazmaya çalışacağım. Rabbim izin verirse tabii... Konu aorskaya tarafından (20. November 2012 Saat 12:05 AM ) değiştirilmiştir. |
|
|
|
|
![]() |
| Bookmarks |
| Etiketler |
| alımsatım, cariyelik, islamda, konusu, kölelik, varmıdır |
| Seçenekler | |
| Stil | |
|
|