hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kur’an

 
 
Seçenekler Stil
Alt 6. December 2012, 01:02 PM   #28
mustafabey
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
mustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud ofmustafabey has much to be proud of
Standart

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yazımda, incilin farklı nüshaları ile tevrattaki recm cezalarının insan sokuşturması olduğuna ilişkin açıklamalarıma cevap vermeyerek;

Yazılarımdan, kuranı eksikleyerek ve onun evrenselliğine ilişkin bütünselliği anlamından kaydırarak, incilin bozulmamış, tevratın orijinal kalmış olduğunu kabul etmen, sadece kendini kandırman demek olur?
Senin yazdığın yazıda Tevrat ve incille ilgili Kurana uymayan tanımlamalar var. Bu ortaya koyduğun anlayış Tevrat ve incille ilgili iddiaların Kuranın anlattıklarına uymuyor. Bu söylediklerin atalar öğretisinden esinlenerek oluşturduğun ve bizim toplumun zihninde de yer edinmiş Kurana dayanmayan, sözüm ona cahil, ön yargılı din adamlarının fikirleridir.

Bu senin çelişki olarak gördüklerini Süleyman ATEŞ açıklamış, hiç bilenle bilmeyen bir olur mu Aorskaya KArdeşim? Benim anlattıklarımı beğenmiyorsan bir ilahiyat hocası, profösör Süleyman ATEŞ nasıl değerlendiriyor bakalım...


İncil üzerine...

SORU: Yazılarınızda kitap ehli olan kişilerle evlenmenin mubah olduğunu belirtiyor, örnek olarak Tevrat ve İncil’i gösteriyorsunuz. Ancak ansiklopediler (örneğin Britannica), İncil’in Tevrat’tan kaynaklandığını yazıyor ve Tevrat’a “Eski Ahit”, İncil’e “Yeni Ahit” diyorlar. Belirtildiğine göre çok miktarda olan İncil sonradan dörde indirilmiş. (Aziz Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) İslâm inancına göre Hz. İsa’ya vahyedilen kutsal kitap, sonradan Hristiyanlar tarafından çarpıtılmış ve bugüne ulaşamadan ortadan kalkmıştır. Bu durumda ortada olmayan fakat insanlar tarafından yazılmış İncil’e göre ibadet yapan Hristiyanlar nasıl kitap ehli olabiliyor? Onlar üçlü mukaddesiyata da (üçlemeye) inanıyorlar. Yani Allah’a şirk koşmuyorlar mı? (A. F.)


CEVAP: 20 yıldan beri bunlar soruluyor. İncil bugün yazılmış bir kitap değil. Bugünkü İncil ne ise Hz. Peygamber zamanındaki İncil de ana hatlarıyla odur. Sizin uydurma dediğiniz İncil hakkında Kur’ân, “İncil sahipleri, Allah’ın İncil’de indirdiği hükümleri uygulasınlar” diyor (Maide: 47). Kur’ân uydurma olan İncil’in uygulanmasını mı emrediyor? Bütün İslâm tarihi boyunca onlara kitap ehli denmiş ve onların kendi din yasalarına göre yargılanmaları uygun görülmüştür. Eğer onlar müşrik ise 1400 yıldan beri gelmiş olan yöneticiler hep yanlış mı yapmışlar? Kur’ân da onlara kitap ehli demekle yanlış mı yapmış? Kur’ân’ı bütünüyle okuyun ve söz konusu yazımda verdiğim ayetlerin meallerine bakın. Bir de büyük mutasavvıf İmam-ı Kuşeyri’nin Letaifu’l-İşarat adlı eserinde Bakara 62’nci ayet üzerindeki tefsirine bakın. Bunları yapamazsanız İslâm Ansiklopedisi adlı 30 ciltlik eserimin “Tahrif”, “Kitap ehli” ve “Hristiyanlar” maddelerini okuyun. Ben tekelci değilim, Allah’ın kullarını yakmaktan zevk alan bir varlık olduğuna kesin olarak inanmıyorum.


Yüce Allah İncil’in temel ilkelerini vahyetti

SORU: Hz İsa’nın sağlığında İncil var mıydı? İncil de peygamberimize geldiği gibi mi vahyoldu? Yoksa Hz. İsa’nın ölümünden sonra mı yazıldı? (Hüsamettin Yıldırım)

CEVAP: Hz. İsa’nın sağlığında İncil yoktu. Elbette yüce Allah ona vahiyler verdi, İncil’in temel ilkelerini vahyetti. Ama bunlar yazılmadı, onun zamanında kitaplaştırılmadı. Hz. İsa, kendisine vahyedilen öğretileri, vaazlarıyla halka anlatıyordu. Kendisinden sonraya yazılı bir kitap bırakmadı. İncil, müjde demektir. O, dini tamamlayamadığını, kendisinden sonra gelecek Fariklit’in (Perikletüs) Hakk’ın dinini tamamlayacağını müjdeledi. Esasen bir din bilgini olarak yetişmiş olan Hz. İsa, maddileştirilen Yahudiliği aslına döndürmeye çalıştı. Dinin ruhunu anlattı. Ama kendisi ortadan kayboldu. Hıristiyanlara göre çarmıha gerildi, cesedi diriltilip göğe kaldırıldı.

Yine Hıristiyanlara göre İsa çarmıh olayından sonra talebelerine görünüp onlara İncil’i vermiş, yani yazdırmıştır. İşin aslı, İsa ortadan kaybolduktan sonra öğrencileri, İsa’dan duydukları bazı sözleri, onunla birlikte yaşadıkları olayları, İsa’nın kısaca hayatını ve öğütlerini çeşitli yerlere gönderdikleri mektuplara yazdılar. Bu mektuplar zamanla derlenerek İnciller meydana getirildi. Matta, Luka, Markos Yuhanna diye dört İncil, İ.S. 325 tarihinde İznik’te toplanan Hıristiyanlar meclisince yüzlerce İncil’in arasından seçildi. Diğer İnciller uydurma kabul edildi. Hz. İsa’nın konuştuğu Arami dilinde bir İncil yoktur. İlk İncil Latince kaleme alındı.


Sezar’ın hakkı!

SORU: Hikâyeyi bilirsiniz: Hz. İsa’yı denemek için O’na, “Romalılara vergi vermek caiz midir?” diye sorarlar (Matt: 22.17). Hz. İsa kendisine sorulan sorunun amacını bildiği için onlara “Vergi ödediğiniz parayı bana gösterin” der. Kendisine gösterilen dinarın üzerindeki resme bakarak, “Bu resim kimin?” diye sorar. “Resim Sezar’ındır” cevabını alınca, İsa “Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını da Tanrı’ya verin” diye cevap verir. Hz. İsa, bu sözleriyle daha sonraki yıllarda Hıristiyan dünyasının temel prensiplerinden olmuş bir kuralı da ortaya koymuştur: Tanrı’yı ve devleti birbirinden ayırmıştır. Bu iki otorite yani Tanrı ve Sezar (devlet), farklı konularla ve farklı kanunlarla çalışırlar. Dinin ve devletin birbirinden ayrı olduğu ve 2 bin yıl önce konulmuş olan bu kural maalesef Müslüman dünyasında mevcut değildir. Kutsal ve sürekli olanla (Tanrı) geçici olanın (insan) kurallarının, bizzat insanın gelişmesi için birbirinden ayrı olması gerekir. Çünkü insanoğlu geçicidir. Bu sebeple insanoğlunun tabi olduğu kuralların da zamana göre değişip gelişmesi, bizzat insanın gelişmesi için gereklidir. Dolayısıyla toplum düzenini korumak için 1400 yıl önce, o zamanın şartlarına göre yapılmış olan kuralların dünya durdukça geçerli olacağını düşünmek insan yapısına ve Tanrı anlayışına da aykırıdır. Çünkü Tanrı’ya bilgiyle ulaşılır. Bu konudaki görüşlerinizi açıklamanız bizler için çok faydalı olacaktır. (İbrahim T. Tüzün/New York)

Bedeni ruhtan ayıramazssınız

CEVAP: Evet, Hıristiyanlık için dediğiniz doğrudur. Hıristiyanlığın dünyaya ilişkin düzenleyici hukuk kuralları pek yoktur. Ama İsa zamanında Hıristiyanlar hukuk düzeni olarak Tevrat yasalarını kabul etmişlerdir. Çünkü bizzat İsa kendisinin, kitabı kaldırmak üzere değil uygulamak üzere geldiğini vurgulamıştır. Yani Hz. İsa, yeni bir din koyucu değil, önceki dinin kurallarını, dinin ruhuna uygun olarak uygulayıcı bir din bilgini rolünde görünmektedir. Hz. İsa’nın o sözünden de din ve dünya ayrılığı anlamı çıkmaz. Zira aleyhtarları İsa’yı devlet aleyhinde bir terörist gibi göstermeye ve onu yakalatıp mahkûm etmeye çalışıyorlardı. Soru da öyle masum bir soru değildi. Hz. İsa, o soruyu soranın amacını bildiği için devlet aleyhinde olmadığını kaydetmek üzere kendisinin insanları Hakk’a çağırmaya çalıştığını belirtmek istemiştir. Ama İslâm; ruh-madde, fizik-metafizik, dünya-ahiret bütünlüğü içinde dini sunmaktadır. Bedeni ruhtan veya ruhu bedenden ayıramazsınız. Kur’ân’da Allah’a yönelmeye, ibadete, namaza, oruca ilişkin hükümler yanında pekâlâ zina edene, hırsızlık edene, düzeni bozana, katile, caniye cezalar da belirlenmiştir. Hz. Peygamber, Tanrı elçiliği yanında kurduğu devletin de başkanı, yöneticisidir. Bu gerçeği nasıl göz ardı edeceksiniz? 1400 yıllık bir zaman aralığında kocaman bir İslâm hukuku oluşturulmuştur.


Kur’ân-ı Kerim’in kuralları evrenseldir


Fıkıh denilen hukuk kuralları içinde gerçekten kazuistik olan, zamanı geçmiş hükümler olduğu gibi evrensel olan kurallar da vardır. Kur’ân’ın hükümleri evrenseldir. Biz öyle biliriz. Kur’ân insanların elini kolunu bağlamış, düşüncelerine kilit vurmuş değildir. Getirdiği genel prensipler her dönemde uygulanacak esnekliktedir. “Akrabanızın, hatta kendi canlarınızın aleyhinde de olsa tanıklık yaparken gerçekten ayrılmayın” (Nisa: 135, Maide: 8), “İyilik ve takvada birbirinize yardım edin fakat günahta, düşmanlıkta yardım etmeyin” (Maide: 2) gibi hükümlerin modası geçer mi? Ama ayrıntı konularda Kur’an, içtihat yöntemini devreye sokmuş, “Ey akıl sahipleri ibret alın” demiş ve getirdiği kuralların motamot naslarının değil fakat zamanın şartlarına en uygun olanının uygulanmasını emretmiştir:Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar sağduyu sahipleridir” (Zümer: 18), “Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun” (Zümer: 55) buyurmuştur. İşte bu gerçeği gayet iyi kavrayan büyük yönetici Hz. Ömer, müellefe-i kulûb hakkında olduğu gibi görünürde Kur’ân’ın hükmüne aykırı kararlar da vermiş ve asıl önemli olanın, Kur’ân emirlerinin amaç ve gayesi olduğunu belirtmiştir. Büyük İslâm hukukçusu İmam Tufi de dinin asıl amacının maslahat-i nas (kamu yararı) olduğunu söylemiş ve “İslâm’da ne zarar vermek ne de zarar görmek vardır” hadisini dini hükümlerin ana temeli saymıştır.

Recm Kur'an'ın hükmü değildir

Dün, Nijerya'daki Şeriat Mahkemesi'nin verdiği recm kararının Kur'an'a aykırı olduğunu nedenleriyle açıklamıştım. Bugün aynı konuya devam ediyorum.

Hz. Peygamber'in recmettirdiği yolundaki rivayetlerin hepsi bir iki kişinin aktarımı olup çelişkilerle akıl ve mantığa aykırı şeylerle dolu, Yahudilerden Araplara geçmiş olan geleneğin, Peygamber sözü (Hadîs) biçimine sokulmasından ibaret sözlerdir.

Kişi haberleri, fıkıh usulüne göre kesinlik değil, zan ifade eder. Kur'ân, zannın kesin bilgi olmadığını vurgular. Recm gibi ağır bir ceza, böyle zan ifade eden rivayetlere dayanılarak uygulanamaz. Kaldı ki Kur'an'ın belirlediği dövme cezasının uygulanması için de olayın, dört tanıkla, açıkça saptanması gerekir (Nisa: 15).

Nijerya'deki olayın, evli olmayan kadının çocuk doğurmasından başka kanıtı yoktur. İyi ama ya kadın, birleştiği erkekle resmen olmasa da Allah huzurunda evlenerek ilişkiye girmişse?

Gerçi şahitsiz nikâh, resmen kabul edilmez ama en azından cezayı kaldırır. Nitekim tanıksız yapılan geçici evlenmeyi geçerli görmeyen hukukçular, bu işi yapanlara ceza uygulamamışlardır. Çünkü bunda kuşkulu da olsa bir evlilik bağı görülmektedir. Kuşku ise cezayı kaldırır. Hasılı nereden bakılsa Nijerya mahkemesinin kararı, İslâm hukukuna uygun değildir.

Hiç kimse taş atmamış
Kur'an'a aykırı olan bu ceza, İslâm için utanç sebebi olmakta, İslâm'ın imajını bozmaktadır. Merhametlilerin en merhametlisi Allah, suçu ne olursa olsun, bir kulunun işkenceyle öldürülmesine razı olmaz ve böyle bir emir vermez. İnsanlar, kendi acımasızlığını Tanrı hükmü haline getirmişlerdir.

Hem günah, sadece dışta görünür eylemden mi ibarettir? Günah, insanın içini, düşüncesini kirleten şeydir. Hz. İsa'nın huzuruna zinayla suçlanan bir kadın getirmişler, Tevrat'ın hükmüne göre bunu recmettirmesini söylemişler. Hz. İsa, "Haydi, hiç günah işlememiş kimseler, bu kadına taş atsın" demiş. Kimse taş atamamış. Çünkü aslında ötekiler, o zavallı kadından daha günahkârdılar ama günahlarını gizleyebilmişlerdi. O zavallı, günahını gizleyememişti.

Hz. İsa, asıl günahın düşünce kirliliği olduğunu belirtmiştir: "Zina etmeyeceksin denildiğini işittiniz. Ben size derim:

Bir kadına şehvetle bakan her adam, zaten yüreğinde onunla zina etmiştir" (Matta: 5/27-29). İnanan erkek ve kadınların kötü düşünceyle bakmamalarını, kötü bakışlarını yummalarını emreden (Nur: 30-31) Kur'ân da aynı şeyi vurgulamaktadır.

Özetle, Recm Kur'an'ın hükmü değildir, Yahudilikten İslâm hukuk kitaplarına geçirilmiştir. Şimdi Yahudiler dahi kitaplarındaki açık hükmü uygulamazken Kur'an'ın kaldırdığı bu hükmü Müslümanların uygulamaları, İslâm'a leke sürmektedir. Siyasilere ve tüm etkili kişi ve kuruluşlara, Nijerya'daki bu kararın durdurulmasına yardımcı olmalarını rica ediyorum


Hristiyanlığın üçleme inancı

Hristiyanlığın üçleme inancı hakkında görüşlerimizi öğrenmek isteyen uzak yol kaptanı Burak Yalçın, eğer bir e-mail adresi verirse kendisine bu konuda yeterli bilgiyi göndereceğim. Şu kadarını belirteyim ki bu inanç, büyük bir karışıklık içindedir. Bu konuda en uzman Hristiyan teologların da kafası karışıktır. Hristiyanlar tarafından yazılıp 1994’te İstanbul’da basılan “Hristiyan İnancı” adlı kitapta üçleme inancı şöyle açıklanmaktadır: “Üçlü Birlik’te, tek bir Tanrı’ya ibadet ederiz. Peder ayrı bir kişidir, Oğul ve Kutsal Ruh ayrı birer kişidir. Ama Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un tek bir tanrılık niteliği, eşit onuru ve bir arada ebedi görkemi vardır. Üçlü Birliğe inanmak, tek bir tanrının varlığına inanmaktır. Ancak üç farklı kişinin başlangıçtan beri, aynı tanrısal yaratılışı paylaştıklarına da inanmak gerekir.”
Bu kitaba göre İncil’de Oğul’la Kutsal Ruh’un tanrı olduğu ancak Peder’den farklı kişiler oldukları açıklanır. İncil’de Üçlü Birlik (Teslis) sözcüğü yoktur. “İsa, Üçlü Birliğin gizini soyut bir dille bildirmedi ...” gibi karışık sözler vardır. Ünlü müfessir Mahmud Alusi, Hristiyanlığın Teslis İnancı’nı, bu uzman Hristiyanlardan çok daha açık biçimde ve tamamen yansız olarak açıklamıştır.

AKILLA İZAH EDİLEMİYOR

Hristiyan İnancı” adlı eserde de İncil’de açık biçimde Üçlü Birlik (Teslis)’ten söz edilmediği belirtilir. Gerçi eser, Hz. İsa’nın açık ifade etmemesine karşın ima yoluyla üçlemeye işaret ettiği belirtiliyor ise de gerçekte Hz. İsa, üçlemeye işaret etmiş değildir. Hz. İsa, Allah için Baba, kendisi için Oğul tabirini kullanıyor ise de birincisini Rab, ikincisini de kul anlamında kullanmaktadır. Çünkü Oğul kelimesini, sadece kendisi için değil, bütün insanlar için de kullanmaktadır. Hz. İsa’nın kullanımında Oğul, asla üçleme denilen Triniti’deki Oğul anlamında değildir.

Mısırlı filozof Plotin’in (İ.S. 203-270), Hz. İsa’dan üç asır sonra Yunan felsefesinden Hristiyanlığa adapte ettiği üçleme inancını akılla izah etmek mümkün olmadığından Hristiyan yazarlar, bunun akılla anlaşılamayacağını, buna sadece inanılacağını vurgulayıp durmuşlardır: “Üç olan Tanrı’nın gizi, yaratılmış evreni o denli aşmaktadır ki, yaratılmış nesnelerle benzeşimler O’nu yeterli biçimde anlatamaz....”
mustafabey isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
kurandaki, ıncil

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:22 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam