![]() |
|
|
#31 |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 826
Tesekkür: 0
168 Mesajina 236 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Bu anlattıklarımı kitap haline getirdim
ama yayınlamıyacağım. |
|
|
|
|
|
#32 | |
|
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.098
Tesekkür: 3.636
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
Alıntı:
Tarihe not düşürmek adına yayınlamanız iyi olmaz mı?
__________________
Halil Ay |
|
|
|
|
|
|
#33 |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 826
Tesekkür: 0
168 Mesajina 236 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
KADER SİLAHLI HAYDUT MUDUR?
Sorgulayan ve disiplin uğruna çoğunluğa ters düşmekten çekinmeyen biriyim. Böyle davranmayı sanırım bana darbe öğretti. Bir gün okulumda öğrenciler boykota gitmiş. Ben ders yaparken sınıfın kapısı tekmelenir gibi açıldı. Kapıda iri yarı biri. "Hocam herkes deniz kenarında toplandı, bu sınıf bekleniyor." Neden? "Boykot var." Okul müdürülüğü bana öyle bir şey duyurmadı. "Hocam! Boykota katılmayan bir tek bu sınıf kaldı." Ceketinin önünü açtı, silahlıyım der gibi. Bu benim tepemin tasını attırdı. Bana bak dedim, ben ders yapıyorum, bırakacak mısın dersime devam edeyim, yoksa... Yoksa ilk iş iki elimle gırtlağına dalacaktım. Anladı, çekip gitti. Derse devam ettim. Hazırlık sınıfıydı. 13 yaşında bebeler. Ama onları hep takdirle anarım. Sesim titriyordu, aldırmadılar, her zamankinden daha çok ellerini kaldırdılar, derse katıldılar. . Konu Hasan Akçay tarafından (Bugün Saat 08:30 AM ) değiştirilmiştir. Sebep: " |
|
|
|
| Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (22. June 2025) |
|
|
#34 |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 826
Tesekkür: 0
168 Mesajina 236 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
DARBELERİ KENDİ PİS ÇIKARLARI İÇİN YAPIYORLAR
Darbeci dediğin "silahlı zorba"dır. Yani eşkıya. Zorbalıkla baş olan hangi eşkıya kendinden başkasını düşündü ki Talat Aydemir düşün- sün. Onun ve yanındakilerin isteği saraydaki altın yaldızlı, ay yıldız- lı şatafattı. Gazeteci Güneri Civaoğlu: Kara harb okulu komutanı albay Talat Aydemir'in ihtilal hazırlığı sır değildi. Ankara orduevinin karşısındaki bahçede albay Aydemir adına biz genç gazetecilere çay pasta sunulur, "Yakında bu servisi altın yaldızlı, ay yıldızlı tabak ve fincanlarda yapacağız," denirdi. Yok Atatürk unutturuluyormuş, yok "hocafendi"ye haksızlık ediliyormuş... da darbe onun için gerekliymiş. Geçin bunları. Herkes darbesini kendisi için yapıyor. Yetmedi 15 Temmuz 2016'da bir de din savaşına döktüler işi, minarelerden salalar okutup halkı kör dövüşüne soktular. Öyle bir hava estirdiler ki sanki Uhud savaşında Okçular Tepesi ne idiyse bu kalkışmada Boğaziçi Köprüsü odur. Kaç masumun kanına girdiler, kaç masumun katili oldular? Tanıdığım imam-hatip çıkışlı bir devlet memuru "İstanbul'da olsaydım" dedi, "tabancamı kaptığım gibi o köprüye koşardım." Ateş eder miydin? Bir an bile tereddüt etmezdim, o darbeci askerlerin alınlarına sıkardım. Samimi söyleyin memur bey, halifelik gelmeli mi? Evet. - Bu gözü bağlanmışlığın elbet bir bedeli olacak. - Efendim, eğer halk engel olmasaymış darbe başarıya ulaşırmış. Yok kardeşim. Darbe girişimleri hep oldu bu ülkede, hiç birine sivil halk karıştırılmadı, hepsinde darbeyi yasal kuvvetler bastırdı. Örneğin 15 Temmuz darbesine canları pahasına yasal kuvvetler dur dediler. https://www.youtube.com/watch?v=_YMDwzbeTWA O köprüye neden getirildiğini bile bilmeyen erlere, harbiyelilere sıkmadı onlar. Her şeyi bile bile yapan eşkıyaya ateş ettiler ve karşılıklı ateş edilmeye başlandığı an darbe balon gibi söndü. Kaldı ki, tanklı tüfekli darbeler eskidendi. Silah olarak şimdi dini kullanıyorlar. "Minareler süngümüüüz!" diye naralar atıp insanla- rı Allah'la aldatarak... Ve herkes kendi darbesini kendi pis çıkarı için yapıyor. Öyle ki örneğin "Sahip olduğum tek şey şu kol saatimdir, birgün eğer zenginleşirsem bilin ki çaldım" diyenler kârun kadar zengin- leşiyor ama zerre kadar utanmıyorlar. Çünkü eşkıya utanmaz. Osmanlının son döneminde eşkıya köy basardı. Köylünün yiyece- ğini, bileziklerini, kolyelerini, parasını alır giderdi. Köy basan eşkı- ya utandı mı? . Konu Hasan Akçay tarafından (16. August 2025 Saat 03:12 AM ) değiştirilmiştir. |
|
|
|
| Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (22. June 2025) |
|
|
#36 |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 826
Tesekkür: 0
168 Mesajina 236 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
ADALETİN TERAZİSİ
Savcılar ne yaparlar? Benim gördüğüm, sanığı yalnızca suçlar- lar. "Ötesini yargıç düşünsün, bana ne!" derler. Örneğin bizim savcının iddiasına göre, benim içinde bulunduğum grup çatışmaya girmiş. Teslim alınana kadar azılı bir çete gibi vu- ruşmuşuz. Tanıklar geldi. Bizim kendiliğimizden gelip teslim olduğumuzu söy- lediler ama savcımız bunu kâle almadı, ilk iddiasını esas hakkında- ki görüşünde de tekrarladı. Ve yargıcımız canı sıkılmış olacak ki ta- vanı seyretti. - Oysa hukuk derslerinde bize anlatılan şu idi: cumhuriyet savcıları "cumhur"un savcılarıdır, sanıkların lehindeki delilleri de bulup geti- rirler ve onları kâle alırlar. Eğer lehteki delilleri yok sayarlarsa adaletin terazisi hangi İKİ şeyi tartacak? Adaletin terazisi TEK kefeli midir? https://www.freepik.com/premium-phot...selling__photo Örneğin bazı yerel yöneticiler yolsuzlukla suçlanıyor. Savcılar iddia- nameyi mahkemeye sunmuşlar ama sanıkların lehinde hiçbir delil getirmemişler. Neden? O yöneticiler görevi devralmadan önce yolsuzluk yapıldığını belirle- mişler. Dosyalar düzenlemişler. Ama iç işleri bakanlığı dosyaları sü- men altı etmiş. Savcıların o dosyaları bakanlıktan getirerek mahke- meye sunması gerekmez miydi, "Bu sanıklar yolsuzlukla mücadele de etmiştir" demesi gerekmez miydi? - İki Numaralı Mahkemede kararlar açıklandıktan sonra sınıftaki sıra- ma oturdum, bizden sonra gelecek olan harbiyeliler okusun diye şu- nu yazdım: Suçlamanın bu kadar kolay, ceza vermenin bu kadar zevkli oldu- ğunu bilmezdim. Ey hem suçlu hem güçlü olanlar! Sayenizde onu da öğrendim. Ama albay Baykara'nın kendi oğlunu savunurken kullandığı deyimle bizi "paravan" edinerek arkamıza saklananlar ve ön yargılarıyla üze- rimize çullanalar dahil, insanları suçlamak benim için kolay değil. Aklıma bir babanın oğluna verdiği öğüt geliyor: "Bir kimseyi suçlamak istediğinde şunu hatırla: senin elindeki imkan- lar bu dünyada herkese verilmemiş olabilir... (Fitzgerald, "Muhteşem Gatsby"nin yazarı). Ve yıllar sonra görüyorum ki derslerde bize anlatılan adalet başkadır, adalet diye kullanılmakta olan şey başka. . Konu Hasan Akçay tarafından (Dün Saat 09:02 AM ) değiştirilmiştir. |
|
|
|
![]() |
| Bookmarks |
| Etiketler |
| iki, mahkeme, numaralı |
| Seçenekler | |
| Stil | |
|
|