![]() |
|
![]() |
#1 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.093
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun aleyküm, değerli galipyetkin kardeşim,
Alıntı:
Bu da anlamada, Arapça sözcüklere yüklenen anlamların farklılığı nedeniyle sorunlar oluşturuyor. Halife,memur,dua sözcükleri Arapça sözcüklerdir. “Halife” şeklinde tekil hâliyle Kur’an’da sadece iki kez yer alan sözcüklerin ilki, iniş sırasına göre Sad suresinde geçmektedir: Sad; 26: Ya Davudu inna cealnake haliyfeten fiyl Ardı fahküm beynenNasi bil Hakkı ve la tettebiıl heva fe yudılleke an sebiylillah* innelleziyne yedıllune an sebiylillahi lehüm azâbün şadiydün bima nesu yevmel hısab "Ey Davud! Gerçekten Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık (yaptık). O hâlde insanlar arasında hakk ile hüküm ver (hakk aracılığıyla zulüm ve kargaşayı engelleyip adaleti sağla). Hevaya (keyfe, arzuya) uyma. O takdirde seni Allah’ın yolundan saptırır. Muhakkak Allah yolundan sapanlar, hesap gününü umursamadıklarından kendileri için çok şiddetli bir azap vardır." Acaba bu ayette halife yapıldığı söylenen Davud peygamber Allah’ın yerini mi almış, O’nun yerine mi halife olmuştur? Tabiî ki bu sorunun cevabı “Hayır!” olmalıdır. Çünkü hem Kur’an hem de tarihî bilgiler bize Davud peygamberin, İsrailoğullarının o günkü yöneticisi olan Talut’un yerini aldığını bildirmektedir. Kitab-ı Mukaddes ve İbranî tarihinde ise Davud peygamberin yönetimi, bir söylentiye göre kayınpederi olan Saul’den aldığı bilgisi yer almaktadır. Yani, Davud peygamber Allah’ın halifesi değildir, yeryüzünde O’nun yerini almamıştır; Talut’un (veya Saul) ölümü üzerine onun yerine İsrailoğullarının kralı olmuştur. Kur’an’da yer alan “halife” sözcüklerinin ikincisi Bakara suresindedir: Bakara; 30: Ve iz kale Rabbüke lilMelaiketi inniy ca’ılün fiyl’ Ardı halifeten, kalu etec'alü fiyha men yüfsidü fiyha ve yesfiküddima’e, ve nahnü nüsebbihu bihamdiKE ve nükaddisü leKE, kale inniy a'lemü ma la ta'lemun; "Ve bir zaman Rabbin, meleklere: “Ben yeryüzünde bir halîfe kılacağım (yapacağım)” demişti. “Orada bozgunculuk yapan, kan döken birisini mi kılacaksın (yapacaksın)? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” demişlerdi. “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri çok iyi bilirim” dedi." Bu ayette, bir çoklarının anladığı gibi, insanın ilk yaratılışı değil, halife yapılışı anlatılmaktadır. Çünkü insanın halife yapılışı, “takdir etmek, biçim vermek, yaratmak” anlamındaki “halk” fiiliyle değil, “bir hâlden başka bir hâle dönüştürmek” anlamındaki “ca’l” fiiliyle anlatılmıştır. Ayrıca ayetten, halife kılınacak olanın, daha önce yaratılmış melekler tarafından tanınıp bilindiği anlaşılmaktadır ki, bu husus da ayetin ilk yaratılışı anlatmadığını göstermektedir. Bakara suresinin 30. ayetindeki halifenin kimliği, Sad suresinde halife kılınan Davud peygamber gibi açıkça belirtilmemesine rağmen, bir sonraki ayette Allah’ın Âdem’e isimleri, yani konuşmanın temeli olan kelimeleri öğrettiği ve bunları meleklerin bilmeyip Âdem’in bildiği, onun için halifeliğe ehil olduğu anlatıldığından, halife yapılanın, insan olduğu anlaşılmaktadır. Ama buradaki “insan halife”nin kime halife kılındığı belli değildir. Bir insanın; Âdem’in veya Davud’un Allah’tan sonra gelip O’nun yerine geçmesi söz konusu edilemeyeceğine göre bu ayetteki halifenin kime halife kılındığı düşünülmelidir, araştırılmalıdır. Bu noktada, Rabbimizin geçmişte bir çok kavimleri yok edip onların arkasından yenilerini getirdiği; halifeler kıldığı ve gelecekte de dilediği takdirde toplumları yok edip onların yerine yenilerini getireceği; halife kılacağı yolundaki mesajlarını hatırlamakta yarar vardır. Bu mesajlardan; bizim bildiğimiz insan türünden başka varlıkların daha evvel yeryüzüne hâkim oldukları, o dönemde insan denen ve kan döküp fesat çıkaran varlıkların da bilgilendirilmemiş hâlde mevcut oldukları, Yüce Allah’ın hâkim olanları ortadan kaldırmasından sonra onların arkasından kan döküp fesat çıkaran insanoğlunun yeryüzüne halife kılındığı, daha sonra da bu kan döküp fesat çıkaranların Allah’ın lütfu ile bilgilendirilmeleri sayesinde, yani kendilerine ruh üfürülmesi (vahy gönderilmesi) sayesinde erdemli bir konuma geldikleri anlaşılmaktadır. Fakat, insanoğlunun kimlerin ya da nelerin halefleri olduğu, başka bir söyleyişle insanoğlunun seleflerinin kimler ya da neler olduğu ise bu mesajlardan anlaşılamamaktadır. Bunların ne tür yaratıklar olduğu belki ilerideki zamanlar içinde anlaşılacaktır. Sonuç olarak, “halife” ve “hilâfet” sözcükleri Kur’an’da işte bu şekilde yer almıştır. Dolayısıyla Kur’an’ın bahsettiği “halife”, bugün herkesin anladığı gibi siyasî anlamdaki “halife” değildir. Hele (hâşâ) birilerinin zannettiği gibi yeryüzünü adaletle yönetmede Allah’ın temsilcisi anlamındaki halife hiç değildir. Memur: Kur'anda buyruk, görev vb anlamlarda emr sözcüğü vardır ancak, emri/buyruğu,görevi yerine getiren anlamında memur sözcüğü yoktur. Dua: Bu sözcük, “çağırmak, seslenmek” vb anlamlarda mastar durumunda bir sözcüktür. A'raf 55,205 de ise duanın nasıl yapılacağı belirtilmiştir: 55:Üd'u Rabbeküm tedarruan ve hufyeten, inneHU la yuhıbbul mu'tediyn Biz, Rabbe/ eğitecek yönetecek, hedefe proğramlayacak, fazlalıkları giderecek olana sesleneceğimiz,çağıracağımız zaman tadarru/yaratıcısının oluşturduğu alemlerden biri olmanın bilinciyle, takva ve fücurun açığa çıkarıcısının olması bilinciyle, alemdeki - ki, bunları çoğaltabiliriz.- konulmuş olan ayetler/ilke ve yasalar içerisinde hareket edilmesi gereğinin bilinciyle davranış sergileyerek eylemde bulunan olacağız. Ne olduğumuzu bilinciyle haddimizi aşanlardan olmacağız. 205:Vezkür Rabbeke fiy nefsike tedarruan ve hıyfeten ve dunel cehri minel kavli bil ğuduvvi vel asali ve la tekün minel ğafiliyn Bu ayette aynı şekilde davranarak gaflette olmamamız ve sürekli olarak bu bilinçte olmamız isteniyor. İlahlaşmak yok, tuğyan etmek/Allahın gösterdiği yoldan çıkarak aşmak taşmak yok. İnsanların yaşamlarında yapmak istediklerini isterlerken karşılaştıkları olaylar,güçlükler karşısında düştükleri durumları düşünürsek bu yazdıklarınız: "(gizli olarak takla-amut, veya salya sümük, aklına yatmazsa, sürünerek yalvar-yakar ol)" bir anlam oluşturur diye düşünüyorum. Kusursuzluık sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Allah yarattığı insana "memurluk/halifelik" görevi yüklemiş ise,
"iki elimle" diyerek mutena ve dolayısı ile üstün yetenekli olarak yarattığı "insan" sıfatını alan bu yaratık, doğru-düzgün yapmakla yükümlü olduğu bu görevi yerine getirirken, neden kendinde sorumluluk duyarak değil de, Allah'a neden "yalvar yakar" olsun/"yalvar-yakar" yerine getirsin yükümlülüğünü? Lütfen açıklar mısınız? Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (12. June 2017 Saat 06:59 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Araf 56: Ve DÜZELTİLDİKTEN SONRA yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.
Eee.. Tamam da... Düzeltilecek olan ne? Sakat olan ne? Ne zaman düzeltilecek? Kim düzeltecek? Düzeltilecek zamana kadar bozgunculuk yapmak okey mi? Allah aşkına doğru dürüst bir tercüme yapın yahu!...... Ne diyor; ne anlatıyorsunuz? (Geçmişteki kişilere yapılan hitap demeyin sakın; yoksa kitabı mâzi yaparsınız.) Artık eleştiri getirmeyeceğim. Kişilerin anlayışına bırakmak gerekiyor. Çünkü hem kimse bir şey yazmadığından "ukala" durumuna düşüyorum, hem de okuduklarım sinirlerimi kaldırdığından ifade tarzım istemesem de biraz kırıcı oluyor, hem de meallendiren Sayın Hakkı Bey'e saygım olmasına rağmen, karşı imişim ve de O'nu gözden düşürmeye çalışıyormuşum gibi bir durum ortaya çıkıyor. ..... Bundan sonra başka bir yöntem deneyeceğimi. Saygılarımla. Galip Yetkin Konu galipyetkin tarafından (16. June 2017 Saat 01:05 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
16 Nisan tarihinde "Allah'a ve Peygamber'ine savaş açma .......nın nasıl yerine getirilebildiğini sormuştum. Çünkü ayetler "Allah ve Resul'üne" açılacak savaştan bahsediyor. Ama Peygamber ölü, ulaşamazsınız. Allah sana-bana göre bir mevhum, erişemezsin.
O halde nasıl olacak karşınızda bir düşman olmadan, ya da var ama yok olan bir düşmana karşı bir savaş açmak? Gölge savaşı mı? Yani hayalinde yaşatarak sırf kendini tatmin mi? Şu ayeti değerlendirir mi siniz? 49-Hucurat-9:" Ve bilin ki Allah'ın elçisi içinizdedir. ......." Bu ayetin çeşitli Türkçe yazılımlarında "aranızda" diye çevrilerek Resul hayalet yapılmaktadır. O asırlarca önce öldü. Aranızda demek O'nu hayalet, hurafe yapmaktır. Ama O bize yön veren, kişiliğimizin düzenlenmesini sağlayan içimizdeki bir ruhsal durumumuz, bir karakterimiz, bize yön veren bir his ve hissiyatımız. Neden? Çünkü Kitap bir tarih kitabı değil beni bana anlatan ve gitmem gereken yönü, üstün bir yaşama/cennet yaşamına ulaşma yollarını gösteren bir kılavuz. Resul de bana, sana, bize içimizde bir manevi his olarak o yöne yönlendirici bir ruhsal güç. Allah size, siz de Allah'a nasıl savaş açarsınız? Şu ayete bakalım: “Ant olsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf-16) Yukarıdaki ayet Resul'ün içimizde olduğunu, bu ayet de Allah'ın da içimizde olduğunu söylüyor. Lütfen bu konuyu ve, 3-Al'i İmran/31: "De ki: “Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir.” ve 9-Tevbe-128: "Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O'na ağır gelir (O'nu üzer). Size çok düşkün, mü’minlere şefkatli ve merhametlidir." ayetlerini de burada konumuz yönünden değerlendirir misiniz? Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (30. December 2020 Saat 06:52 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Al'i imran-31. ayetine göre, ölmüş olan Resulün; "bana tâbi olun" dediği ifadede, Hucurat-9. ayetine göre içimizdeki Resul'e uyulması anlatılmakta olduğunu anlamak pek zor olmasa gerek.
Tevbe-128. ayet de bana, sana, hepimize ve bu günümüze hitap ettiğine göre Resul'ün içimizde "merhmet, şefkat, fedakarlık yüklü" bir meleke/ ruhsal bir etkinlik olduğu anlatılmakta olduğunu da anlamak zor olmasa gerek. Çünkü ayetler bu günüme geliyor, bana, bu günüme hitap ediyor. Resul de öyle. Dolayısı ile "Resul'e savaş" insanlığın merhamet, şevkat, fedakarlık hissiyat ve melekelerden kişinin kendisini soyutlayıp, bencilleşmek, kendisini ve karşındakini ezmek, eziyet etmektir. Bu gün okuduğum Kitaptaki Resul bana ve benim bu günüme hitap ediyor; tarihten bir sayfa değil. Kısa olarak bu anlatımlara göre de savaş insanın kendi kendisine(düşüncesine ve yaşamına) ve insanlığa karşı savaşıdır ki uyumsuzluğunu, dolayısı ile iyi insanların bulunduğu iyi yeri hak etmediğini gösterir. Ayetlere göre hem Allah, hem de Resul'ü içimizde olduğuna göre bazılarının kandil dedikleri gecelerde pantalonlarının dibini yırtacak kadar bağırarak/naralar atarak, şefaat Allah tekelinde olmasına rağmen, "şefaat ya resullallah"; "ya Allah" diye yırtınmalarının sebebi ne ola ki? Bu ayetlere göre, bunu birisi anlatabilir mi? Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (11. July 2017 Saat 10:41 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Sayın dost1.
Daha evvel şurada: http://hanifler.com/showthread.php?p=21144#post21144 şöyle yazmıştık. Allah 2-Bakara:30. ayette bir "halife" yaratmakta olduğunu söyler. Nedir "halife"? Bunun için 38-Sâd:26. ayete bakalım: Bu ayete göre "halife" insanlar arasında, hava ve hevesine uymadan, Allah yolunda adaletle hükmedecek bir "memur". Bu bilgiyi bir kenara yazalım. Şimdi sizlere sırf buraya yazılmaları için değil okunmaları için bazı ayetler asıyorum. Okuyun!.... Mal-Mülk Allah'ındır "Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır." (3/Âl-i İmrân:189; 5/Mâide: 17-18-40-120; 9/Tevbe:116; 24/Nûr:42; 45/Câsiye:27; 48/Fetih:14). "Göklerin ve yerin mülkü O'nundur." (2/Bakara:107; 3/Âl-i İmrân:189; 5/Mâide:40; 7/A'râf:158; 25/Furkan:2; 39/Zümer:44; 42/Şûrâ:49; 43/Zuhruf:85; 57/Hadîd:2-5; 85/Bürûc:9). "Mülk O'nundur." (6/En'âm:73; 35/Fâtır:13; 39/Zümer:6, 3/Âl-i İmrân:26; 17/İsrâ:111; 22/Hacc:56; 25/Furkan:26; 40/Mü'min:16; 64/Teğâbün:1) Bu âyetler ve benzerleri malın, mülkün, hükümranlığın Allah'a âit olduğunu, gerçek mülk sahibinin "O" olduğunu vurgulamaktadır. Allah, mülkünün yönetme hakkını, yeryüzünde halîfe tâyin ettiği insana vermiştir. "Allah'a ve Resûlüne iman edin ve (O'nun) SİZİ HÂKİM KILDIĞI (yani halife yaptığı ve), SİZİN YÖNETİMİNİZE VERDİĞİ ŞEYLERDEN (HALİFE OLARAK)(Allah için) İNFAK EDİP HARCAYIN. Sizden, iman eden ve (Allah rızâsına) İNFAK EDİP HARCAYANLAR için büyük mükâfat vardır." (57/Hadîd, 7). Dikkatinizi çekerim: ne diyor? -İNFAK EDİP HARCAYIN. -İNFAK EDİP HARCAYANLAR İÇİN.... Dolayısı ile Allah insanı yeryüzünde bazı görevleri yerine getirmesi için vazifelendiriyor, yani "memur tayin ediyor. "Memur" ifadesinden kasıt budur. Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (7. October 2017 Saat 02:38 PM ) değiştirilmiştir. |
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
araf, giriş, sûresi’ne |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|